Paylaş
Kısacası Gülben Ergen selülit fotoğrafına verdiği tepkiyi abarttı. Çocuklarını, kadın haklarını, gayet istikrarla sürdürdüğü ve her daim gazetelere haber de olmuş sosyal sorumluluk projesini yine kalkan gibi geçirdi üzerine.
Ve kuşkusuz, iç baydı. Keşke geçen haftanın sıcak gündemi olan kürtaj hakkı meselesinde bu kadar abartsa, ortalığı ateşe verseydi!
Oysa geçen yaz Hülya Avşar benzer şekilde fotoğraflandığında “Umarım hamile değildir” diye acımasız bir şekilde ti’ye almıştı onu.
Hülya Avşar ise olayı abartmayıp, “Öğle güneşinde kim girse öyle görünür” deyip konuyu cool bir şekilde kapatmıştı.
Ama o fotoğraflardan sonra Avşar hızla kendini forma sokmuştu.
Bu da işin esas acıklı tarafı.
Şimdi aynı şeyi Gülben Ergen yapacak.
Birkaç ay sonra Nihat Odabaşı imzalı, forma girmiş en hoş fotoğraflarını basına boy boy servis edecek.
Bu iş böyle. Bu zinciri kuranlar da yine kadınlar.
Çünkü aslında hem cinslerine hoş görünmek, onların gözünde sıfır yağsız birer “rol model” olmak istiyorlar.
Kötü görünmeye cesaretleri filan yok.
Niye yana yakıla erkekleri suçluyorlar ki?
Bu konuda adaletli olunması gereken tek nokta, ünlü erkeklerin de göbekli fotoğrafının filan yeri geldiğinde basılabilmesi.
Mesela Kıvanç Tatlıtuğ’un, mesela Kenan İmirzalıoğlu’nun, mesela futbolcuların...
Çeşme ve Çeşme
Çeşme notları “İzmirli’nin İzmirli’ye dair sosyal fobisi” meselesi nedeniyle yarım kaldı. Şimdi kaldığım yerden ısrarla devam ediyorum notlarıma...
- Alaçatı’nın en büyük derdi nedir? Cumartesi geceleri artan insan trafiği tabii... Pico’nun bulunduğu sokakta ise böyle bir dert yok.
Çünkü gelip geçen kuru kalabalık buraya uğramıyor.
Herkes taburelerde oturmuş, usul usul müzik eşliğinde pek şahane demleniyor.
Tam sokak arası barı yani Pico. Yunan Adaları’nda görüp özendiğimiz gibi. Benim hoşuma gitti, tavsiyeler ötesi o yüzden...
- Ünlü Aya Yorgi mekanı Sole Mare yenilenmiş, İngiliz mimar Jason Smith tarafından. Daha gıcır gıcır, daha beyaz beyaz, daha Miami olmuş ortam(ella).
Sole Mare gençliği bu hoş değişimin farkında mı bilmem, nitekim onların yegane arzusu müziğin akşamüstü dörtten itibaren dozunu giderek artırması.
Malum, o saate kadar şişe şişe içilmiş, kurtların bir önce dökülmesi lazım. Saat dördü biraz geçti mi mekanın ortaklarından Selim Kaptan’a gelip “Abi, müziğin sesi açılmayacak mı?” diye dil döken bir hayli çok...
- Buz gibi deniz isterseniz, adresler pek değişmemiş. İstikamet yine Çiftlikköy tarafındaki plajlar. En popüleri Fun Beach. Ayrıca keşfedilesi Sun&Sea var. Bir de daha salaş Okan Beach.
- Türkçe pop sevdalısı Çeşme’ye yeni bir mekan gelmiş, Aya Yorgi Hall. Ünlü şarkıcılar her hafta burada sırasıyla sahne alacak.
Hali hazırda sıkışan Aya Yorgi koyu trafiğini bu yaz düşünemiyorum!
- Bu hafta sonu bir de Uluslararası Alaçatı Festivali heyecanı var. İlk kez düzenlenen festivalin yıldızı ise Buika. Ünlü şarkıcı yarın akşam Bu bi Olay yeri@Alaçatı Beach Resort’ta sahne alacak. Kaçmaz.
- Ve Topçu... Bilen zaten biliyor bu meşhur çöp şiş mekanını.
Ama sanki kumru efsanesinin gölgesinde mi kalıyor ne?
O halde altı çizilsin: Topçu’da deniz üstü çöp şiş yiyiniz.
Yoksa Çeşme’ye gitmiş sayılmazsınız...
Evet, normalleşsin
Cengiz Semercioğlu, Madonna’nın dansçısı Yaman Okur’a yönelttiği “Ekipte kaç tane gay dansçı var?” sorusunu savunmuş.
“Bunu normalleştirmek gerekmiyor mu?” demiş.
Evet doğru, normalleştirmek gerekiyor.
Nasıl ki, “Kaç tane heteroseksüel dansçı var?” sorusu hiç sorulmuyor, akla ilk önce bu gelmiyor.
O halde “Kaç tane gay var?”ın merak edilmesi de bu durumda pek normal kaçmıyor.
Ayrıca Semercioğlu aynı yazıda, “Kadını nasıl konuşuyorsak, erkeği nasıl konuşuyorsak gay’leri de öyle konuşmamız gerekmiyor mu?” demiş.
Üçüncü bir cinsiyet gibi kategorilemiş yani eşcinselliği.
Oysa bilindiği gibi, dünya üzerinde bir Adem bir de Havva var.
Adem Havva’dan hoşlanabilir. Havva Havva’dan. Adem de Adem’den.
Bütün bunlara ise cinsel yönelimler deniliyor literatürlerde.
Neyse, cinsellik 101 dersi bitti, hadi şimdi normal normal dağılın..
Şimdi de doksanlı yıllar dj’leri bir arada
Sunset’e dans etmeye gitmek mi? Pek duyulmuş bir şey değil.
Ama galiba bu yaz Sunset’e sadece yemek yemek için değil, dans etmek için de gidilecek.
Çünkü doksanlı yılların efsane mekanlarında (mesela Vaniköy 29, Plaza, She Bar, Şamdansa ve Club 12) çalmış ünlü dj’ler, salı ve perşembeleri 22.30’dan sonra Sunset’te çalacaklar.
Onlar kim mi?
She Bar’ın kurucusu Tarık Koray, Şamdansa ve Discorium’un vazgeçilmezi Aydın Katırcıoğlu, hazırladığı remiks albümlerle de halen güncelliğini koruyan Suat Ateşdağlı, Şamdan ve Club 29’un yıldızı Salih Saka ve Club 12, Gala Etiler gibi mekanlarda çalmış
Yener Katırcıoğlu...
Sözün özü, doksanlı yılların rüzgarı o dönemin Türkçe poplarıyla başladı, şimdi dj’leri aracılığıyla tam gaz sürüyor.
Kapılmak isteyen Sunset’e doğru sürüklensin derim...
TNT deyince akla ne geliyordu
- İlk başlarda Digitürk’ün yayınladığı bazı ünlü dizileri dublajlı yayınlayan kanal olarak hafızalara kazındı.
- Daha sonra kanalın başındaki Efe Önbilgin’in hızlı özel yaşamı, TNT’nin yerli ve pahalı yeni versiyonundan bile daha popüler oldu.
- Son dönemde ise Çarkıfelek, Memoli gibi eski püskü yapımları yine sürüme sokan kanal olarak anımsanmaya başlandı.
- Ve son dakika haberi: TNT, Türkiye’deki faaliyetlerini durdurma kararı aldı.
Paylaş