Edis’e ne olmuş

“Görkemli bir coşku, enerjisi tavan bir gece, genci yaşlısı açığı kapalısı her kesimden insanı dans ettiren bir yıldız...

Haberin Devamı


Böyle yerinde duramayan seyirciyi bir tek Tarkan’da görmüştüm.
Şimdi Edis onun peşinde geliyor, hatta o gece gördüm ki: Gelmiş bile!”
Bu satırlar yeni değil.
Geçen yazdan, 10 Ağustos tarihli yazımdan...
Edis’in ilk Harbiye Açıkhava konseri sonrası yazmışım.
Devamında şöyle demişim hatta:
“Bu topraklarda pek alışık değiliz: Laf olsun diye değil çatır çatır dans eden ve bir yandan şarkı söyleyen zıpkın soliste...
Edis dans dersine gerçekten iyi çalışmış.
Eğer böyle devam ederse mükemmele erişeceği kesin.”
GÖRDÜĞÜM BAŞKA
BİR ŞEYDİ
Aynı taşkın hisleri Edis’in salı gecesi Harbiye Açıkhava’da verdiği son konseri için de söylemek isterdim.
Ama ne yazık ki gördüğüm başka bir şeydi.
Edis sanki “Bitse de gitsek” der gibi söylüyordu şarkılarını.
Enerjisi dağınıktı, kafası başka yerde gibiydi, sahne hakimiyeti tam yoktu.
Zaten orkestranın baskın sesinden dolayı onun vokali pek duyulmuyordu.
Bir ara dedim ki, “Bayağı gürültü dinliyoruz şu anda”.
Dahası, dans koreografileri sıradandı.
Üzerine yeni bir şey eklenmemiş, çok düşünülmemiş.
Kadın dansçıların boğazına kadar simli kostümlerinin demodeliğini saymıyorum bile...
Edis’in tarzını, tavrını, enerjisini seven biri olarak konserin ikinci yarısına kalmadım.
Üzüldüm çünkü, “Böyle olmamalıydı” diye.
Umarım Edis ilerleyen Harbiye konserlerine, tıpkı ilk konserinde olduğu gibi sıkı çalışır ve ortaya yine şahane bir şey çıkarır.

Şehir Atlası

Haberin Devamı

◊ FERİYE BAMBAŞKA BİR YER OLMUŞ
Ortaköy’deki Feriye Sarayı’na en son yıllar önce film izlemek için gitmiştim.
“Yüzüklerin Efendisi” serisinin ilk filmine.
Kaç yıl olduğunu hesap edin artık!
Feriye’nin o zamanlar güzel bir sinema salonu vardı.
Bir de deniz kenarında, hayli ağır Türk yemeklerinin olduğu bir restoranı...
Geçtiğimiz günlerde gittiğim Feriye ise bambaşka bir yerdi.
Baştan aşağı yenilenmiş, modern bir kafaya girmiş.
Yıllar önceki o bakımsız, kaderine terk edilmiş halinden eser kalmamış.
Girişindeki kafe
tasarım olarak nefis; gün boyu otur çalış, kahveni yudumla.
Alt kattaki galeri alanı da gayet parlak.
Deniz kenarındaki lokantasının da o eski ağırlığı gitmiş, gençleşmiş.
Şık bir bar kurmuşlar. Ayrıca yemekleri yeni nesil şeflerden birine, Esra Acar Koç’a emanet etmişler. Yemeklerin değişmesiyle birlikte gelen kitle de farklılaşmış.
Turistler ve bayi toplantısı yemeği için gelenlerin dışına çıkmış Feriye Lokantası.
Kısacası bu yeni haliyle şehirdeki sosyal hayat müdavimlerinin rotasına girmeyi hak ediyor.
◊ TARİHİ SARNIÇ’TA PARTİ
Parti severlere söyleyeyim:
Yarın gece 1700 yıllık tarihi Binbirdirek Sarnıcı’nda sıkı bir parti var.
Get Closer adlı partinin dikkat çeken ilk üç ismi şöyle:
Satori, Islandman ve Omerar Nanda.
Sekiz saatlik partinin bana kalırsa en ilginç yanlarından biri sarnıcın mistik atmosferinde yüzlerce insanlar beraber dans etmek...
Sırf bunun için bile gidilir.
Gitmeden önce aklıma takılan tek şey ise şu:
Havalandırma umarım içeride iyidir, pişmeyiz
di mi?

Haberin Devamı

“Düşünme Hiç” olmasaydı ne olurdu

Eskiden çok severdim bu şarkıyı.
Ajda Pekkan’ın söylediği “Düşünme Hiç”i.
Ama son yıllarda mekanlarda canlı müzik performansı yapan her solist bu şarkıya öyle bir abandı ki, artık gına geldi.
Ne zaman ki sahnedeki solist, “Düşünme hiç neden diye yorulma, o yıllar ki yaşanmayacak seninle bir kez daha” diye başlıyor söylemeye, ben sıkıntıdan patlıyorum.
Lakin kaçış yok, bir şekilde repertuvarların kraliçesi bu şarkı.

Yazarın Tüm Yazıları