Paylaş
Artık albüm satış rakamlarıyla değil, dinlenme (streaming) oranıyla haberinin çıkması en makbul ve gözde olandı.
Nitekim öyle de oldu. Bu şekilde haberler çıkmasına alışıldı.
CD satışı çok düşük olan bir şarkıcının şarkısı, bir bakıyordun YouTube’da ve TTnet’te milyonlarca kez dinlenmiş.
Haliyle müzik kanalları ve radyolar da bu verileri baz almaya başladı.
Şarkıları, klipleri dinlenme oranlarına göre daha az ya da daha çok döndürmeye başladılar.
Kısacası “dinlenme oranı”, sektörü epey zamandır teslim alan bir şeydi. Bu da doğaldı, çünkü en doğru nabız yoklama yeriydi dijital ortam. Daha doğrusu öyle görünüyordu.
Son günlerde bu oranlarla ilgili “şike” yapıldığı iddiaları konuşulmaya başlanmıştı.
İddialara göre “işi bilen” web yazılımcıları tutuluyor, oranlarıyla oynanıyor, böylece haksız rekabete yol açılıyordu.
Çünkü dijital ortamdaki dinlenme oranlarından da gelen bir maddi pay vardı.
Açıkçası bu iddialar sadece kulis ortamlarında konuşulup kalsaydı yazmayacaktım. Haber değeri yoktu.
Ama MÜYAP’ın 27 Aralık 2011 tarihinde plak şirketlerine gönderdiği 1444 sayılı yazışma, işin rengini değiştirdi.
Çünkü sektörün en önemli kurumu bu iddiaların doğru olduğunu belirtiyor ve şirketleri, sanatçıları uyarıyordu.
İşte MÜYAP’ın gönderdiği o yazı:
“Meslek birliğimizin dijital pazarda sürdürmekte olduğu incelemeler sonucunda bazı kural dışı uygulamalar olduğu görülmüş, adaletsiz dağıtıma yol açmaması için bir önlem olarak streaming oranlarının havuz dağıtımına etki etmemesi kararlaştırılmıştı.
Halen yapılmakta olan gözlemlerimizde benzeri manipülasyon girişimlerinin sürdüğüne ilişkin kuvvetli belirtiler saptanmıştır. Bu durum dikkatle takip edilmekte olup güvenlik güçleri ve savcılık nezdinde gerekli hukuki girişimler yapılacaktır.
Mağdur olmamanız için bu konuda duyarlı davranarak sanatçılarınızı ve fanlarını uyarmanızı önemle rica ederiz.”
NOT-BİR: MÜYAP’a konuyla ilgili başka sorular da sordum. Henüz yanıtını alamadım. Dolayısıyla bugüne yetişmedi.
NOT-İKİ: Bu durumda dijital ortamda tek güvenilir veri, indirilme oranı. Dinlenmeler değil.
Beyoğlu’nun Lucca’sı: Lokal
Nişantaşı’ndaki, Bebek’teki popüler mekanların sahipleri bir süre sonra en az mekanları kadar ünlü oluyor, isimleri bilinmeye başlıyor ya...
Aynı durum neden Beyoğlu’nda yaşanmıyor? Buradaki mekanların sahipleri de bilinmeli oysa.
İçlerinden biri Osman Yitgin mesela.
Tünel’deki iki Lokal kafenin sahibi.
Osman Yitgin yıllar önce Bekar Sokak’ta Frappe’yi işletirdi. Daha sonra oradan çıktı. Önce kendi halinde bir Thai restoranı olan Lokal’i aldı.
Hemen ardından da Tünel Meydanı’nın köşesindeki Kaffeehaus’u alıp ikinci bir Lokal yaptı.
Kısa sürede DJ partileriyle meşhur oldu ikinci Lokal.
Hatta bir ara sokağa taşan müşterilerinden dolayı diğer mekanlar şikayetçi olmuştu.
Ünlü müşteriler de eksik olmadı Lokal’lerden. Fransız oyuncu Audrey Tautou, nam-ı diğer Amelie, Lokal’e uğrayanlardan biriydi nitekim.
Kısacası Bebek’in Lucca’sı, Ortaköy’ün Anjelique’i neyse Beyoğlu için Lokal de o aslında.
Osman Yitgin de Beyoğlu’nun Emre Ergani’si, Erol Kaynar’ı...
Cumartesi çıkmazı
Cumartesi gecesi çıksan bir türlü, çıkmasan öteki türlü.
İki ucu lay lay lom yani...
Çıkılırsa nereye çıkılmalı peki?
Madem Beyoğlu’dan laf açıldı, o civardan ses verelim:
- Luxus var bu gece İstanbul Live’da. Biraz folk, biraz Balkan, biraz rock. İyi gider...
- Babylon’da ise İngiliz grup Oi Va Voi grubu. (Anlamı “Aman Tanrım” demekmiş.)
Paylaş