Paylaş
Konusu hayli ilginç ve kanlıydı!
“90 Dakika” adlı filminde Onbul, seyirciyi bir stadın içine hapsedecek.
Çünkü filmin karakterleri kendi istekleri dışında koca bir stada kapanıp kalıyor.
Ve gece boyu, peşlerinde bir hakem, stadın içinde hayatta kalma mücadelesi veriyorlar!
Neden hakem onların peşinde olacak ve stadın içine kapanıp kalanlar kimler, şimdiden bunları söylemeyeyim (spoiler eğilimim var malum).
Ama “90 Dakika”, Türk Sineması’nın ilk slasher (yani bol kan revan görüntüsü ve insan kesip biçmenin had safhada olduğu) korku filmi olacak.
Nedir slasher, hemen kısa özet geçeyim. Efenim slasher, 80’li yıllarda ortaya çıkmış bir korku filmi türü.
Bu tür filmlerde genelde seri cinayet işleyen psikopat katiller vardır. Bunlar nedense hep korunmasız ve de adet olduğu üzere ahlaksız (içen, sapıtan, seks yapan) gençleri hedef alır.
The Texas Chainsaw Massacre, Halloween, 13. Cuma gibi filmler türün en popüler, ilk elde aklıma gelenleri.
Onbul’un filmi de slasher’ın yerli örneği olacak. Asıl amacı ise bu filmi Amerika’da DVD olarak çıkarmak. Amerikalı gençlik bu tarz filmlere bayılıyor diye... Olur mu olur, ama bizim topraklarda olacak şey belli: Hakem camiası bu filme bozulup fena cephe alacak.
Sihirli küreye gerek var mı? Kabak gibi görüyorum işte, tanrım görüyorum...
(NOT: Sayfanın bir yerinde de katil hakemin çizimini görüyorsunuz. Filmin storyboard’undan.)
Pek Yakında: Güney Kore Mutfağı
Uzakdoğu mutfağı deyince ilk akla gelen hep Japonya, Çin ve Tayland yemekleri oluyor genelde. Oysa önümüzdeki yıllarda Güney Kore yemeklerinden de bahsedilecek. Hatta G. Kore mutfağı yükselen değer olacak.
Tyler Brule’nin muhteşem dergisi Monocle’da haberi vardı.
Güney Kore başbakanı, Kore mutfağını yaymak için tam 30 milyon Euro’luk teşvik bütçesi ayırmış.
Amaçları 2017 yılına kadar tüm dünyada Kore restoranlarını çoğaltmak, mutfaklarının her ülkeye sızmasını sağlamakmış.
Ne kadar akıllıca değil mi?
Bizde hâlâ şöyle bir şey yok: “Bilmem neyimizi önümüzdeki 10 sene içinde tüm dünyada trend yapalım, bunun için para harcayalım, plan yapalım” diyen birileri, bir başbakan, vizyon sahibi bakanlar filan...
“Trend bakanlığı” kurulsa ne güzel olurdu değil mi?
Tamam uçtum, ama en azından işin ehli kişilere “biz ne yapsak birader” diye danışılsa bari. Böyle haberleri okuyunca insan bunları düşünmeden edemiyor ne yazık ki.
Deyip, yazıyı en bilinen Kore yemekleri Kimchi (lahana, sarmısak ve çeşitli baharatlardan oluşuyormuş) ve Bibimbap’la (sebze, et ve yumurtadan oluşan pilavmış) bitiriyorum.
Çünkü çok acıktım ve Uzakdoğum geldi, mantı yemek hiç trend diil napim...
Sevgililer Günü krizi
Ne kadar reddetseniz, “ticari bir olay canım” deseniz, “biz sevgilimle her zamanki gibi televizyon karşısında oturup çekirdek çitliycez” diye itiraz bayrakları çekseniz de, o gün yaklaştıkça durum değişiyor. Özel bir şey yapma krizine giriyorlar insanlar.
Sevgililer Günü’nden bahsediyorum tabii.
Artık ıstiklal Caddesi’nde elinde “konuşan güllerle” dolaşan çiftler bile tarih oldu (yani umarım oldu!). Onlar bile alternatif arıyor. Her gün yaptıklarından farklı bir şey arıyorlar.
İşte çaktırmadan ya da bizzat çaktırarak “arayışta” olanlara, bu ayki Elele dergisi için bazı Sevgililer Günü önerileri yazmıştım.
Sevgili olma durumunun süresine göre ayrı ayrı öneriler üstelik. Belki faydası olur, ilham verir. Alınız bakınız bir ara.
Paylaş