Paylaş
Bir yanda Sezen’ciler vardı, öte tarafta ise Ajda’cılar.
Sezen’ciler Ajda şarkılarını sevmezdi, Ajda’cılar da Sezen şarkılarını.
Tam bu iki kampın ortasında, hiçbir yere ait olmayan, kendi halinde albümler yaparak ilerleyen başka biri daha vardı: Nilüfer.
Yorumu/şarkıları sevilirdi ama kendisi mesafeli bulunurdu Nilüfer’in. Ajda ve Sezen kadar özel hayat malzemesi de vermezdi.
Üstelik Sezen kadar eğlenceli değildi. Ajda gibi giydiği, taktığı takip edilmiyordu.
Kısacası; söylediği baladların ortak noktası gibi, sanki hep yalnız, hep hüzünlü, hep “Esmer Günler” albümünün kapağındaki o deniz kenarında üşüyen kadındı Nilüfer.
Hani derdini asla anlatmayan, her şeyi kendi içinde yaşayıp hiç sır vermeyen gizemli bir abla gibi.
Hem yakın hem de alabildiğine uzak.
Hiçbir yere ait olmadı dedim, gerçekten de hep öyle oldu Nilüfer.
İlk başlarda Kayahan’la çok özdeşleşti. Ama sonra bu büyük işbirliğine ara verip Onno Tunç’la “Yine Yeni Yeniden”i yaptı.
Ki bence “Yine Yeni Yeniden”, Türk popunun en başarılı albümlerinden biridir. Bugün bile, piyasaya çıkan sürüyle albümü çöpe at, bu albüm baladıyla, dans şarkısıyla baştan sona keyifle dinlenebilir.
Onno Tunç sonrası tekrar Kayahan’la denedi Nilüfer. “Mavilim”le çıkış yaptı yeniden. Sonra bir Reha Muhtar dönemi yaşadı.
Ki o döneme denk gelmiş “Büyük Aşkım” albümünü hatırlamıyorum bile ne yazık ki...
Derken “Karar Verdim”le kendini ortaya koydu. Kendi bestelerini.
Ve şimdi yeni albümü “Hayal”de başka bir Nilüfer var. Bu kez albümün esas oğlanı Mete Özgencil olmuş. Üç bestesi, bir şarkı sözüyle yer almış Özgencil albümde. Albüme adını veren Özgencil şarkısı “Hayal”, ünlü bestecinin bildik manifestolarından biri:
“İmkan sızlarken inan / Bizim kadar sızlanmaz / Hayalini gerçekleştir ki / Gerçeğe olma hayal”.
Şunu da söylemeli: Özgencil şarkılarının kimyasıyla Nilüfer’in yorumu tam uyuşmamış.
Benim asıl favorim ise “Kavak Yelleri” tadında bir girişle insanı çarpan “Bir Bilseydin”. Sinan Akçıl albümde bu şarkıyla rol çalmış ve çok da iyi etmiş. Hani özlenen Nilüfer bu albümde o şarkıda gizli.
Bir de “Olmadı Gitti”de.
Tabii sizin Nilüfer’iniz hangisiyse artık, bilemiyorum.
Çok seksi bir röportaj
Elle Dergisi’nin temmuz sayısında Ayşe Brav’la yapılmış çok matrak ve fena halde açık sözlü bir röportaj var.
H&M ve Zara gibi markalara tişört tasarlayan, aynı zamanda Vatan Gazetesi’ne moda yazan Ayşe Brav, pek şahane tespitlerde bulunmuş röportajda. İşte o çarpıcı tespitlerinden biri: “Kendimize güven duymalıyız. Sekste de kendimize güvenmeliyiz. Kimse namuslu ayaklarına yatmasın. Bunlar çok kötü ve basit numaralar. 25 yaşını geçmişsin, ellenmedik yerin kalmamış, eğer kimseyle yatmadıysan zaten anormalsin. Bari numara yapmayın. Türkiye’nin en büyük derdi, toplum yemiş yemiş, dışkısını yapmamış. Toplum olarak şöyle bir rahatlayalım”.
Rahatlayalım Ayşe’cim, haklısın. Ikınarak da olsa...
Ama bu arada yeni jenerasyon genç kadınlar (25’in altındakiler) sekste fena halde kendine güvenliler. Onu da söyleyeyim.
Buna en şahane kanıt: Bir gece ansızın git bir gece kulübünün kadınlar tuvaletine, neler neler konuşuyorlar, inanamazsın.
Ben nereden biliyorum? Bu “sex talk”ları bizzat duyan 25 yaş üstündekiler anlatıyor. Tuvalet ajanları yani.
Ünlülerin “bebekli” park mesaisi
Hem bizim hem de yabancı ünlülerin bebekleriyle parkta, alışverişte, yani türlü domestik dış mekânlarda çekilmiş fotoğraflarından gına gelmişti ki, Marie Claire’in son sayısında şu yazıyı okudum:
“Yeni aksesuvar bebek mi?”
Evet biraz öyle oldu galiba.
Çocuk doğurdukça popülersin, saygınsın, ayrıca yeşil çimlerin (park yani) her daim bir numaralı müdavimisin.
Paparazziler de biliyor artık. Bebeğinle öğleden sonra Bebek Parkı’ndasın. Pozunu veriyor, çocuğunu şöyle salıncakta biraz yalancıktan sallıyor, biberonu ağzına tıkıveriyor, azıcık oynuyor ama çekimler bitip de eve gelince hoppp bakıcıya devrediyorsun. Neden? Bebekle mesain bitti de ondan. Şimdi evin içinde kariyerine odaklanabilir, telefon görüşmeleri yapabilirsin. Bebeğin bakıcıyla ne de olsa. Bir sonraki park mesaisine kadar onun yanında...
Uyusun da büyüsün.
Paylaş