Fatih Tutak onunla yaptığım röportajda, “Yaratıcılığın cüretkar olması gerektiğine inanıyorum” demişti.
Dediğini yapmış. Sadece lafta kalmamış söylediği.
Şef Aduriz’le beraber yaptığı ortak açılış yemeğinde onun buluşu olan yeni yemekleri tatma fırsatım oldu.
En ilginç olan da Fatih’in “Türk mutfağına hediyemiz olsun” dediği mantar tarhanasıydı.
Mantardan neden tarhana yaptığını şöyle açıkladı Fatih:
“Restoranın menüsünü hazırlarken Anadolu’yu karış karış gezdik.
Tam 10 bin kilometre yol teptik. Tarhananın her yerde başka şekilde hazırlandığını ama sonuçta birbirine benzer ürünlerle yapıldığını gördüm.
Fairmont Qasar’ın himayesindeki eski likör fabrikasının galeriye dönüştürülmüş halinde, yani Pilevneli Mecidiyeköy’deyiz.
Galerinin hemen önüne dev bir çadır kurulmuş.
Çadırda tam altı tane uzun masa var.
Herkes Ahmet Güneştekin’in davetlisi.
Davete ve tabii serginin ayrıntılarına sonra gireceğim.
Önce benim oturduğum 9 numaralı uzun masada konuşulan o konuya gelelim.
Yani Can Yaman konusuna...
Meğer Can Yaman bundan bir buçuk ay önce aralarında sosyetik isimlerin de olduğu bir yemekteymiş.
Evet duymuştum, çünkü Mirgün Cabas’ın “arkadakiler” dediği gruba dahildim.
Dün Kelebek’e de manşet olan olayı hemen özetleyeyim:
Ödül töreninin sahnesi podyum şeklinde yapılmıştı.
Gecenin sunucuları Mirgün Cabas ve Didem Soydan ise podyumun tam ortasına kondurulmuş bölümdeydiler.
Konuşurken sürekli daire çizemeyecekleri için haliyle sadece bir tarafa dönerek sunum yaptılar.
Bu yüzden benim de olduğum tarafta gece boyu Mirgün ve Didem’in sırtını izledik.
Bir ara Didem, “Biraz da bu taraf dönelim” deyince Mirgün Cabas o tartışılan sözleri patlattı: “Ben de başta öyle düşünüyordum, ama senin kıyafetini görünce arkadakiler pek şikayetçi değillerdir diye düşündüm.”
Yani Mirgün’ün tabiriyle arkadaki seyircilerin hemen hepsi
Bu cümleyi söyledikten sonra da İngilizce albüm için nasıl sıkı çalıştığından bahsetti.
Eminim çalışıyor, eminim çok emek veriyordur; ama dünya starlığı denilen mertebe için acaba pop şarkıcılarımız fazlaca kasıyor olabilir mi?
Söz vermek, bu konuda kararlı olmak elbette güzel şey.
Ama “dünya starlığı” denilen şeyi bu kadar takıntı haline getirmek bir yandan da girdaba sürüklenmek gibi.
O girdapta kaybolup
gitmek de var...
O sendrom mu?
Edis konserinde en çok eğlenenlerden biri de Aleyna Tilki’ydi.
Hatta o zaman yaşananları yazmıştım:
Otelin denize bakan tarafındaki teras barın yıllardır müdavimi olanlar kapıda “dresscode” engeliyle karşılaşınca şoke oluyordu.
Kapıda duran görevli “Kıyafetiniz uygun değil” diyerek bazı müşterileri geri çeviriyordu.
Hatta Selma Türkeş kıyafeti uygun bulunmayınca kapıda gerginlik yaşanmış, Türkeş içeri girmekten vazgeçmişti.
Bir süre sonra bu dresscode olayı yumuşadı, hatta unutuldu.
Ama dün Hürriyet Spor’da yer alan bir haber sonrası Bebek Otel yeniden “içeri alınmama” meselesiyle yan yana buldu kendini.
“Hay hay” dedim ve çekim için Bebek’in 15 yıllık mekanı Lucca’ya uğradığımızda ilginç bir şey öğrendim.
Lucca’nın sahibi Cem Mirap geçmişten bugüne Bebek’in sosyal hayatına dair değişimleri anlatırken dedi ki, “80’li yıllarda Lucca’nın olduğu bu apartmanın üst katında Ajda Pekkan oturuyormuş.”
Nitekim o yıllar Bebek Maksim’in de popüler olduğu yıllarmış aynı zamanda.
Ama asıl şu bir gerçek: Ajda oturacağı yerleri hep iyi seçmiş!
Şehirde bazı tropik olaylar
Lucca demişken...
Hafta içi bu mekanda iki gece üst üste tropik rüzgarlar esti.
Çağatay Ulusoy’lu ilk Netflix Türk dizisi “Hakan: Muhafız”a dair beklentiler o kadar yüksekti ki, diziyi izledikten sonra tüm heyecan yelkenleri bir anda suya inmişti.
Bu yüzden 27 Aralık’ta yayına girecek ikinci yerli Netflix yapımı “Atiye” şanslı.
Çünkü ona dair hiçbir beklenti rüzgarı yok.
Beren Saat hayranları dışında “Atiye”yi heyecan ve merakla bekleyen de...
Dolayısıyla bu beklentisiz durum “Atiye”nin işine yarayabilir. Dizi çok sevilebilir ve kendi kategorisinde bir fenomen bile olabilir...
Tüm mesele: Fenomen olmak ya da olmamak
Madrid’de kadın ordusunun havalimanında karşıladığı, izdihama yol açan bir Can Yaman...
İstanbul Havalimanı’na inince yalnızlar rıhtımına adım atan, üstelik gelir gelmez de içinden Kıvanç Tatlıtuğ’un geçtiği sevimsiz açıklamasıyla tepki toplayan bir Can Yaman...
Avrupa turnesindeki imajını gayet istikrarlı bir şekilde yönetirken kendi ülkesindeki imajını anlaşılmaz bir şekilde iyi yönetemiyor ünlü oyuncu.
Tam da Avrupa’daki hayranlarının gerçek olup olmadığı tartışılırken Can Yaman’ın Kıvanç Tatlıtuğ hakkında, “Ne yapayım arkadaşlar onun dizisi orada satılmıyorsa” ukalalığı über bir hata oldu.
Türk seyircisinin sevdiği ünlüye karşı kredisi -o ünlü hangi skandala karışırsa karışsın- sonsuzdur, ama ukala tavrı görünce hemen o ünlüden uzaklaşır, kaçar.
Oysa Can Yaman, İtalya ve İspanya’da gördüğü ilgiyi daha doğru bir şekilde ifade edebilirdi.