Paylaş
Sarışınlığı efsane haline getiren Marilyn Monroe, gerçek adıyla Norma Jeane Mortenson, eğer yaşasaydı bugün 84 yaşında olacaktı.
Aslında çok da mutlu olamadığı 36 yılın ardından ölüm ona huzur vermiş olmalı.
Mazgaldan gelen rüzgarla havalanan eteğiyle milyonların seks sembolü haline gelmesi hiçbir anlam ifade etmedi onun için.
Yanında göremediği babası, akıl hastanesinden çıkamayan annesi ve küçük yaşta uğradığı tecavüz, yaşamının geri kalan kısmını lanetlemişti
belki de.
Porno filmlerde oynadı dedikodularıyla gelen uykusuzluk, depresyon ve ardından hastalıklar...
Sinemada yükselen kariyerine, etrafında pervane olan erkeklere ve onca paraya rağmen akıllı mı, aptal mı olduğunu bir türlü anlayamamak...
“Erkekler Sarışınları Sever” filmiyle efsane olmak ama sürekli “aptal sarışın” damgası yemek... Üstelik gerçek sarışın bile değilken...
Bundan daha büyük bir lanet olabilir mi sizce?
Bugün Marilyn Monroe’nun doğum günü.
Efsane sarışın, doğum günün kutlu olsun. Zor yaşadın, huzur içinde yat.
Birecik gecesinden Sofya’ya
Cumartesi günü Mersin’de, Birecikliler gecesinde hayatımda ilk kez sıra gecesi gördüm.
Sıra gecesi, türküler eşliğinde yiyip içerek eğlenme şekliymiş. Orta yerde çiğ köfte yoğrulması olaydı gerçekten.
Ama o gece de dert beni buldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde sahneye fırlayıp dans edenleri izlerken yine fena oldum.
Göbek atan kadına dayanamayan, hele hele ellerini kaldırıp oynayan bir erkekse söylenmeden edemeyen babamdan kalan bir miras bu bana.
Sıra gecesinin dayanılmaz ağırlığı eski Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in sahnede “My Way”i söylemesiyle hafifledi neyse ki. Kürşad Bey’in kardeşi Tarkan Tüzmen, 1998 yılında Eurovision 14.’sü olmuştu. Kardeşlerin müzik yeteneği damarlarındaki kanda mevcutmuş demek ki.
Ertesi gün, Bulgaristan’ın Türk asıllı Kültür Bakanı’nın düzenlediği yardım konseri için Sofya’daydık.
Gece güzeldi. Türkiye’den Ferhat Göçer’in sahne aldığı konserde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen şarkıcılar hayli SMS topladılar.
Konser sonrası bizi şarkılı danslı bir restoran olan Veselo Selo’ya götürdüler. Burası ızzet Çapa modelinin Bulgar versiyonu...
Davullar, flütler çalıyor, dansöz kızlar önce sahnede, sonra da masaların üzerinde dans ediyorlar. Sonra onlara yemek yiyenler eşlik ediyor.
Bulgar restoranının Birecik sıra gecesinden bir farkı kalmıyor anlayacağınız.
Ah babacığım, beni neden dans eden insanlara karşı programladın ki? Gördüğün gibi sadece Türkiye’de değil, her yerde karşıma çıkıveriyorlar!
Not: Bulgar lokantasında Çelik’in “Cici Kız”ı ve Murat Kekilli’nin “Bu Akşam Ölürüm”ü de çaldı. Biz ordaydık diye mi çaldılar bilmiyorum ama herkesin çok hoşuna gitti.
“Bu Akşam Ölürüm”ün kafadan intihara meylettiren bir şarkı olduğunu bilseler bu kadar eğlenirler miydi bilmiyorum tabii!
Ruslar, İstiklal Marşı’nı söylemedi
Durum şu; Türkiye’de gündem ıstiklal Marşı diye inliyor. New York’ta futbol sahasında ıstiklal Marşı okuyan Hadise eleştiriliyor, gazeteler Ajda Pekkan’ın Formula 1’in açılışında ıstiklal Marşı’nı söyleyeceği haberleriyle yıkılıyor.
Rus Kızılordu Korosu da ıstiklal Marşı’nı en iyi seslendirenler arasında geliyor. Veeee, veeee, koro buraya gelip Türkçe reper-tuvarlarından sadece Yaylalar ve 10 Yıl Marşı’nı okuyup gidiyor.
Benim gibi konser boyunca ıstiklal Marşı’nı dinlemeyi bekleyenler için koca bir hayal kırıklığı.
Ertesi günün gazete manşetleri için büyük bir kayıp.
Oysa söylemiş olsalar, Ajda Pekkan’dan önce ya da onunla birlikte Rus Kızılordu Korosu’nun ıstiklal Marşı manşetlere taşınmıştı.
Koronun basın danışmanı ne yazık ki işi bilmiyor.
Sorsalar söylerdik, üstüne de ıstiklal Marşı’nı dinlerdik.
Paylaş