Erkeği boş bırakmayacaksın

Hepimiz sokağa çıkıp gördüğümüz bütün kadınları düzebilmek ve bütün o farklı şeyleri yapmak istiyoruz ama yapamıyoruz.

Haberin Devamı

O zaman da sanırım gidip bize buna yapmadan nasıl yaşayacağımızı öğretecek bir rehber buluyoruz. Freddie’nin bir akıl hocasına, bir baba figürüne ihtiyacı var diyor “The Master” filminin başrolü Philip Seymour Hoffman.
Erkekleri bilmem kaç dakikada bir seks düşünmekten alıkoymak için eğitmek, bol bol okumalarını, kafalarını farklı şeylere yormalarını, içi dolu sohbetler etmelerini sağlamak lazım demek ki.
Adamları boş ve rahat bırakmayacaksın.
Hani hiç utanmadan diyorlar ya “kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin...”
Alın bu da bizden erkeklere, üstelik çok daha ince ve nazik bir dille: “Erkeklerin elinden kitabı, dilinden akıllı uslu sohbeti, aklından işi, gücü, sorunu eksik etmeyeceksin.”
Not: Benim cümle biraz hafif kaçmış olabilir, kadın okuyuculardan daha ilginç ve sivri dilli yaklaşımlar bekliyorum.

Haberin Devamı

Scientology üzerine değil

Hayatıma yön verdiğini hissettiğim akıl hocalarını düşündüm “The Master”ı izlerken.
Üniversite yıllarımda Deniz Şener vardı.
Çok sesli rock koromuz Mavi Topluluk’un şefi.
Bilgisayar mühendisiydi, felsefe mastırı yapıyordu üstüne. İlk robot insanı üretmeye takmıştı kafayı.
Provalardan sonra oturup hep birlikte hayat üzerine çok konuşurduk.
Özlüyorum o yılları, hayatı masaya yatırışımızı, dünyayı kurtarışımızı, birbirlerimizin fikirlerini çürütmek için kafa patlatışımızı, ego savaşlarımızı, zaferlerimizi, kaybedişlerimizi.
Şimdi sohbetlerde zeka oyunları oynamaya halimiz yok.
Ya da belki de bizimle oynayacak birilerini bulamıyoruz.
İşte bu nedenle “The Master” filminde etrafına onlarca insanı toplayan lider vasıflı Lancaster Dodd’a biraz fazla hayran kaldım.
Etrafında olmayı çok istedim.
The Master, kimi göndermelere rağmen, Scientology’nin kuruluşunu anlatan bir film değil.
Daha çok iki adamın zeka dolu diyaloglar üzerine kurulu dostluğunu, bağlılıklarını ve kopamayışlarını anlatıyor.
Paul Thomas Anderson’ın yönettiği film bu yıl Oscar’larda özellikle oyunculuklar bazında eminim ki bolca konuşulacak.
Philip Seymour Hoffman ve Joaquin Phoenix karşıklı döktürmüşler çünkü.
“The Master”, Oscar sezonu geldiğinde vizyondan kalkmış olur, şimdiden izleyin derim.

Haberin Devamı

Gangnam’a karşı Nişantaşı stili

Gangnam Style şarkısının klibini ilk izlediğimde “bu ne!” diyenlerdenim.
Ama gelin görün ki şarkı ve klip afyon gibi, efsunlu, hipnoz özelliği taşıyor sanki, bağımlılık yaptı.
Zaten sadece bende değil tüm dünyada aynı etkiyi göstermiş.
Koreli müzisyen PSY’nin şarkısı Gangnam Style bizde Atilla Taş ve Hülya Avşar’ın danslarıyla gündeme geldi.
Ahmet Çakar, şarkıya ve dansa kendi üslubuyla çakınca twitter’ı salladı.
Yurtdışında ise T-Pain, Katy Perry, Britney Spears ve Tom Cruise gibi ünlüler tarafından internet üzerinde paylaşıldı.
The Wall Street Journal, Financial Times, CNN International ve Foreign Policy gibi uluslararası yayınlarda yer buldu.
20 Eylül’de Youtube’da en fazla beğenilen video olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi bile.
Gangnam Style’ı ben bizim Nişantaşı Stili’ne (Etiler, Bağdat Caddesi diyenler de var ama ben Nişantaşı’nda karar kaldım) benzetiyorum.
Neden mi?
Şarkının ti’ye aldığı Gangnam, Seul’da zengin bir semt.
Aynı Nişantaşı gibi.
Buradaki insanların yaşam tarzları diğer bölgelerden ayrılıyor.
Bunlar modayı yakından takip ediyorlar, diğer semtlere göre çok daha iyi giyiniyorlar, iyi yemeğe, eğlenceye düşkünler ve fazlasıyla havalılar.
Savurgan yaşam tarzlarında para, gece eğlencesi, seks, azmışlık da bolca mevcut tabii.
Nişantaşılılar alınmayın, sözüm meclisten dışarı, Gangnam Stili’ne hepinizi dahil etmiyorum, ama çevrenizde bolca Gangnam tarzı yaşayan olduğunu da kabul edin.

Yazarın Tüm Yazıları