Antalya Altın Portakal dönüşü sinema yazarı arkadaşım Ali Ulvi Uyanık’ın bana sorduğu ilk soru “Kosmos’daki o sahneyi gerçekten izleyebildin mi?” oldu.
Hangi sahneden söz ettiğini anladım hemen, “evet” dedim, “ama çok zorlanarak”. ıçinde izlemekte zorlandığım sahneler barındıran Antalya’daki tek film Kosmos değil aslında.Üç ayrı filmi izlerken hayvanların o sahnelerde neler çektiklerini düşünerek hayli zorlandım. Sinema keyfim işkenceye dönüştü. Hangi filmlerden mi bahsediyorum? 1- Kosmos: Reha Erdem’in Antalya’da En ıyi Film ödülüne layık görülen filmi Kosmos, gerçekten de başyapıt denebilecek özelliklere sahip. Derin felsefesini, insanlığa dair tüm gerçekleri çok güzel görüntüler ve etkileyici sesler eşliğinde anlatıyor. Ama filmde öyle bir sahne var ki, ben, Ali Ulvi Uyanık, Pelin Batu (filmi Antalya’da birlikte izledik ve aynı rahatsızlığı paylaştık) ve benim gibi hayvansever izleyicilerin katlanması hiç de kolay değil. Reha Erdem, hikayesi gerektirdiği için bir ineğin kesilmesini de perdeye yansıtmış. ıneğin film için kesilmediği ortada. Kars’taki mezbahaya giren ekip, belli ki olaya müdahale etmeden kesimi kameraya almış ve filme koymuş. Bu nedenle, Lars Von Trier’in, eşeği öldürdüğü Manderlay filmi için gösterdiğimiz “bu filme gitmeyin” tepkisini Kosmos için göstermek zor. Ben yine de mezbahada geçen bu sahnenin dijital ortamda hazırlanmış olmasını (aynı Venedik Taciri filminde oğlağın kesildiği sahnede yapıldığı gibi) tercih ederdim. Artık biz de sinemamızda “bu filmde hiçbir hayvana zarar verilmemiştir” yazısını görmek istiyoruz. Dijital imkanların ayağımıza serildiği ve yerli sinemanın şaha kalktığını vurguladığımız şu dönemde bunu fazlasıyla hak ediyoruz. 2- Min Dit: “Hayvanlara zarar verilmemiştir” notunu görmek istediğim bir başka festival filmi de Min Dit’ti (Kürtçe filmin Türkçe adı Ben Gördüm). Filmin bir sahnesinde ayaklarından iple asılmış bir kurbağaya sapanla taş atıyorlar. Filmin öykü yazarı Evrim Alataş o sahnede taşın boşa atıldığını, kurbağanın vurulmuş gibi gösterilmesi için de ipin döndürüldüğünü söyledi. Ama insan bunu sorup öğrenmek yerine, filmin sonundaki cümleden öğrenmek istiyor. Ayrıca keşke ipte işkence gören canlı bir kurbağa değil de maket olabilseydi. Saygı, sevgi hoşgörü hayvanlar için de istenmeli ve aranmalı. 3- Kara Köpekler Havlarken: Festival filmlerinden Kara Köpekler Havlarken de içinde hayvan olan filmlerden. Ama bu filmin çekimleri bir köpeğin ölümüne sahne oldu. Daha koyu görünmesi için Hint kınasıyla siyaha boyanan bir köpek boyaya alerjisi olduğu için öldü. Olayın tek kurtarır yanı burada bir kasıt olmaması. Yine de biraz daha dikkat demek lazım. Filmde hayvan oynatmaya karar veriliyorsa, senaryo, oyuncular, kurgu vs. kadar onlar için de özen gösterilmeli. Hatta bence hayvanlara her şeyden daha çok özen gösterilmeli. Çünkü onlar kendilerini savunamıyor ve biz onların huzuru, iyiliği, sağlığı için çaba harcanmayan filmlerden, ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, keyif alamıyoruz.
Coppola’yla yemekte buluştuk
Geçen gece Francis Ford Coppola adına verilen yemekte Coppola, siyaset ve sinema dünyasının önemli isimleriyle birlikteydim.
Aynı günün sabahı yapılacak olan basın toplantısını sağlık sorunları nedeniyle iptal eden ünlü yönetmen neyse ki yemekte gayet iyi görünüyordu. Kendisiyle iki yıl önce Antalya Altın Portakal’da tanışıp sohbet etmiştim, karşımda yine sıcak, cana yakın, esprili ve hoş sohbet bir Coppola vardı.
O gece neler konuştuk, nelerden bahsettik, neler öğrendim? ışte size birkaç gelişigüzel not:
Bildiğiniz gibi Coppola, Türkiye’de bir film çekmek istiyor ve senaryo yazmak üzere ülkemizde bulunuyor. Ünlü yönetmen, bir 10 gün daha ıstanbul’da kalacağını söyledi. Öyle tahmin edeceğiniz gibi Çırağan tarzı lüks, Boğaz kıyısında bir otelde de kalmıyor üstelik. ıstanbul’u yaşamak için Sultanahmet’i tercih etmiş. Orada kendini öğrencilik yıllarında hissediyormuş. Her yönetmene yıllar sonra bir gençlik aşısı gerekiyor galiba. Coppola da anlaşılan bunu Sultanahmet’te kalmakta bulmuş.
Coppola’nın Türkiye’ye geliş amacı sadece burada romantik bir film çekmek değil. O, şartlar uygun olursa, iyi bildiğini söylediği Osmanlı dönemini anlatacak bir filmin yapımcısı da olmak istiyor. ıyi bir senaryo ve işin altından kalkacak bir yönetmen bulunursa Osmanlı dönemi hikayesi Coppola’nın ustalığını konuşturduğu bir filmle karşımızda olacak.
TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan bu yıl üçüncüsü düzenlenecek Yeşilçam Ödülleri için daha sıkı bir çalışma yaptıklarını müjdeledi. Demircan, Beyoğlu sinemasında ücretsiz gösterimler yapılacağını da söyledi.