Bodrum’a yaz geldi. Nereden mi biliyorum? Tabii ki haftasonları nüfusu giderek azalan İstanbul’dan, yanık tenlilerin sayısının artmasından ve gazete, dergilerdeki mayolu, bikinili fotoğraflardan.
Ama bence Bodrum sezonu asıl yarın açıyor. Bodrum Belediyesi, Belgesel Sinemacılar Birliği, Bodrum Marmara Koleji ve Alternatif Sinemacılar tarafından düzenlenen Uluslararası Belgesel Film Festivali, Bodrum’da 2-6 Haziran arasında gerçekleşecek. Festivalde çeşitli ülkelerden 40 film var. Yarın, Derviş Zaim ve Panicos Chrysanthou’nun Türk-Yunan ortak yapımı Paralel Yolculuklar’la başlayacak olan festivaldeki filmler, Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi ve Marmara Koleji salonlarında izlenebilecek. Festivalde film afişleri, sinema kitapları sergileri ve konuk yönetmenlerin katılacağı film atölyeleri ile paneller de düzenlenecek. Bu aralar yolu Bodrum’a düşecek olanlar hem Bodrum’un hem de kendilerinin sanat yaşamlarına bir katkıda bulunabilirler.
Sex and the City’ye yazık oldu
New York’lu dört kadının dostluklarını ve aşk hayatlarını konu alan televizyon dizisi Sex and the City’yi orijinal kadrosuyla beyaz perdeye taşıma planları suya düşmüş bulunuyor. Carrie Bradshow (Sarah Jessica Parker), Samantha Jones (Kim Cattral), Charlotte York (Kristin Davis) ve Miranda Hobbes’un (Cynthia Nixon) maceralarını anlatan dizinin sinemaya aktarılmasına kesin gözüyle bakılırken, İngiliz oyuncu Kim Cattral uzun zamandır beklediği halde senaryo ve çekimlerin başlama tarihine dair bir bilgi alamadığı için projeden çekildiğini açıkladı. Oysa yazar, yapımcı ve yönetmen Michael Patrick King sinema filminin senaryosu ile ilgili çalışmaları sürdürüyordu. Film projesinin rafa kalkmasının asıl nedeninin başrol oyuncularının talep ettiği astronomik ücretler olduğu söyleniyor. Sarah Jessica Parker ve Kim Cattral filmde rol almak için kapıyı 15 milyon dolardan açmışlar. Dizinin popülaritesinden güç alıp ücret konusunda uçuşa geçerek projeyi rafa kaldırtan güzellerden Parker, kendine yeni planlar yapmış bile. Sex and the City’nin Carrie’sini bundan sonra kocası Matthew Broderick ile başrolü paylaşacağı Strangers with Candy adlı filmde izleyeceğiz.
Beyaz perdeden inciler...
‘Kuşun dönmesi için kafesin kapısını açık bırak.’ (Yükselen Güneş - Rising Sun, Yön: Philip Kaufman, 1993)
Prensler, Prens ve Ben filmini kıskandı
Geçen hafta gösterime giren romantik komedi Prens ve Ben’in vizyona giriş tarihini belirleyenler mükemmel bir iş çıkarmışlar. Başrollerini Julie Stiles ve Luke Mably’nin paylaştığı Prens ve Ben, Danimarka Prensi ve Amerikalı bir öğrencinin aşk hikayesini konu alıyor. Kraliyet ailesinden bir erkek ve halktan bir kız. Ne kadar tanıdık bir hikaye değil mi? Gazete sayfalarını tarayınca filmin çekimlerinin tamamlanmasından sonra benzer iki olayın gerçekleştiğini görmek mümkün. Danimarka Prensi Frederik ve Avustralyalı Mary Donaldson 14 Mayıs’ta Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da muhteşem bir düğünle evlendiler. Bir de 22 Mayıs’ta gerçekleşen ve günlerdir manşetlerden inmeyen İspanya Prensi Felipe ve televizyon muhabiri Letizia Ortiz’in düğünü var tabii. Halktan bir kıza aşık olan prensi konu alan bir film ve aynı ay içinde filmi gerçeğe dönüştüren iki prens. Bu yıl gündemi Prens ve Ben kadar iyi yakalayan bir başka film olmaz gibi geliyor bana.
Fast food üzerine bir film
Amerika bugünlerde gişede harikalar yaratan dökümanter Super Size Me’yi konuşuyor. Super Size Me, dökümanterlerin gişede fazla şansı olmadığı görüşünü haksız çıkararak diğer filmlerin arasından sıyrılıp ilk 10’a girmeyi başardı. Filmin amacı her üç yetişkinden ikisinin kilolu olduğu Amerika’da, insanların kötü beslenme alışkanlıklarına dikkat çekmek. Yönetmen Morgan Spurlock, Amerika’nın ‘en şişman şehri’ olan Houston başta olmak üzere 20 şehri gezerek her yaş ve meslek grubundan insanın fast food ve şişmanlık hakkındaki fikirlerini almış. Spurlock bu arada bir ay boyunca sadece McDonalds’da yiyerek kendisinde olan değişiklikleri de filme yansıtmayı unutmamış. Vizyona bir ay kadar önce giren Super Size Me sadece 148 salonda gösterilmesine rağmen (söz konusu ülke Amerika olunca 148 salon az sayılıyor) sıralamada 10. sıraya kadar yükseldi. Amerikalılar fast food’a da, fast food konulu dökümantere de dayanamıyor anlaşılan.
Bunu biliyor muydunuz?
Hollywood bölgesindeki ilk film stüdyosu, Nestor şirketi adına David Horsley tarafından 1911 yılında kuruldu.