Bakü’de petrol, Londra’da sanat

Geçen hafta önce Bakü, sonra da Londra’daydım.

Haberin Devamı

Bakü’de çok az kaldığım ve az sonra anlatacağım üzere sürenin çoğunu havaalanında geçirdiğim için şehirden pek bir şey anlamadım. Bu nedenle şimdi okuyacaklarınızın azı Bakü’den çoğu ise Londra’dan notlar:

- Her ülkenin domuz gribine verdiği tepki farklı. ıstanbul’da Atatürk Havalimanı’nda polislerin ve yer hizmetlerinde çalışan görevlilerin bazıları maske takıyor. Bizdeki durum bu kadar ürkütücüyken Londra’da asayiş berkemal. Domuz gribini hatırlatan tek bir şey bile görmedim. Diğer yanda domuz gribi Azerbaycan’a havaalanı işkencesi olarak yansımış. Bakü’de pasaport kuyruğunda herkesten detaylı bilgiler alınıyor. Ve bunu kağıtlara elle yazarak yapıyorlar. Bu da size havaalanında iki saate yakın bir bekleyiş olarak yansıyor. Ne yazık ki!

- Bakü’de başımı nereye dönsem bir petrol kuyusu vardı. Bu kuyulardan çıkan zenginlik şehrin görüntüsünü değiştirmeye başlamış. Ama şehir dışına doğru feci bir çarpık yerleşme de söz konusu. Bakü bu anlamda tam bir tezatlar şehri.

- Geçelim Londra’ya. Oxford Caddesi tarihinde ilk kez trafiğe kapandı, o da bize denk geldi. Amaç dünyanın bu en önemli alışveriş caddesini bayram yerine dönüştürmek. Bank Holiday’in takip ettiği hafta sonunda özellikle çocuklu aileler trafik derdi olmadan rahatça alışveriş yaptılar. Selfridges, Marks and Spencer, Debenhams, John Lewis gibi büyük mağazalarda canlı müzikler ve çeşitli eğlenceler vardı. Trafiğe kapalı caddenin bir başka sürprizi de vizyona yeni giren Müzede Bir Gece 2 (Night at the Museum: The Smithsonian) filmiyle ilgili animasyonlardı. Alışveriş yapan kalabalığın arasında dinozorlar dolaşıyordu. Korkmadık, bol bol eğlendik.

- Gidenler bilir, Londra’da çocukların ve içindeki çocuğu yaşatanların ilk adresi Hamley’s adlı 5 katlı oyuncakçıdır. Özellikle erkekler oyuncakçının beşinci katında takılıp kalırlar. Ferhat’ı beşinci kattan sökmem 1 saat sürdü dersem ne demek istediğimi anlarsınız herhalde. Hamley’s bu yıl kendini sinemaya adamış. Vitrinde Star Wars çılgınlığı göze çarpıyor. Star Wars efsanesi içeride devam ediyor. Dizinin ve filmin hayranlarına duyurmuş olayım.

- Michael Jackson’ın Londra’da vereceği konserler için şu ana kadar 1 milyonun üzerinde bilet satılmış. Temmuz’da bir Londra yapılıp, Michael Jackson sahnede görülmeli. Aynı Londra seyahatinde Donmar’da Jude Law’lı Hamlet de izlenmeli tabii. Biraz kültür karmaşası yaratacak gibi görünse de bence şahane bir fikir. Bir taşla iki kuş...

- Hürriyet’in Londra’daki kalbi Ayşegül Ekinci’yi uzun zamandır görmemiştim. Pakistan maceralarını merak ediyordum, bütün detaylarıyla dinledim. Benazir Butto ve Pakistan’da yaşadıklarıyla ilgili bir kitap yazmakta olduğunu da sohbet arasında öğrenmiş oldum. Ayşegül’le, Charlie Chaplin’in ilk kez sahne aldığı 110 yıllık Hackney Empire Tiyatrosu’nda nefis bir konser izledikten sonra zevkle döşenmiş bir Türk lokantasına gittik. Londra’ya giderseniz Isthar’ın yayla çorbasını ve kısırını mutlaka deneyin.

- BKM’ciler Londra’da. Biri dört, diğeri ise tek kişilik iki yeni oyunun haklarını almak için çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu yıl BKM’de neredeyse kapalı gişe oynayan Mağara Adamı’nın başarısından sonra bu işe iyice önem vermişler. ıyi de yapmışlar. West End’in en iyi oyunları, müzikalleri BKM sayesinde ayağımıza geliyor, sanatsever insan daha ne ister ki!

Haberin Devamı

Melekler ve şeytanlar’da aşk yok

Haberin Devamı

Hıncal Uluç, Melekler ve şeytanlar filmini beğenmiş ve benim filmi o kadar eleştirmeme bir anlam verememiş.

“Kitaptaki aşk hikayesini beyazperdede es geçmişler, Ömür onun için mi beğenmedi acaba?” diye de sormuş.

Melekler ve şeytanlar bence sadece görsel güzelliği olan kötü bir uyarlama.

Kitabı beyazperdeye aktarırken Maximilien Kohler’i resmen harcamışlar ve evet, hikayedeki aşk hikayesini de yok saymışlar.

Hıncal Abi beni iyi tanıyor, aşk yoksa motivasyonun da olmayacağına inanırım.

Bu filmin ana karakterleri arasında normalde var olan yakınlaşma filmde neden yok diye merak etmiyor değilim.

Da Vinci şifresi, Vatikan’ı kızdırmıştı.

Yapımcılar bu ikinci Dan Brown uyarlamasında Vatikan’a yaranacağız diye, aşkı hiçe sayıp, sevgililerin sevişme sahnesini kesmiş olabilirler mi acaba?

Yazarın Tüm Yazıları