BİLDİĞİMİZ kadarıyla Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül, insanlarla ve özellikle kamuoyu ile alay edercesine bir söz söylemez. O nedenle dediklerine inanıyor olması gerekir.Velakin, dediklerine inanıyorsa o daha da vahim. Çünkü dün Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'e:‘‘Son kriz Türkiye'yi AB'ye yaklaştırdı. AB, Türkiye'yi Avrupa hattına daha yakın görüyor’’ dediği ve ardından;‘‘AB'yi ABD'ye bir alternatif gibi almamamız lazım. AB'yi ABD'ye karşı gibi göstermek iyi olmaz. Belki AB ile ABD'yi birleştiren, ortasını götüren bir çizgi içinde olduk. Bu bilinçli olmadı, ama netice böyle çıktı ortaya. Bize (Brüksel'deki AB yetkilileri) Türkiye'yi Avrupa hattına çok daha yakın bulduklarını söylediler’’ diye ilave ettiği bildiriliyor.Sayın Gül gerçi bulunduğumuz noktaya ‘‘bilinçli bir politika’’ sonucu gelmediğimizi ‘‘neticenin böyle çıktı’’ğını söyleyerek, ‘‘AKP iktidarının dış politika konusunda ne kadar vahim bir durumda olduğunu’’ itiraf ediyor.Evet... Tek başına alırsanız bu bile bir erdemdir.Ama Sayın Gül'ün bu itirafından anlaşılan, özellikle ABD ile aramızdaki ‘‘Tezkere Krizi’’ sonucu ‘‘bizim Avrupa Birliği'ne daha yakın olmak’’ gibi bir avantaj yakaladığımız değildir. Asıl ortaya çıkan halen iktidarda bulunan AKP'nin Türkiye'yi herhangi bir uluslararası badireden koruyabilecek dirayette olmadığıdır.Nitekim Sayın Gül gibi kendimizi aldatan bir iyimserlik içinde olmaksızın çevremize göz atınca durum tüm açıklığı ile ortaya çıkmaktadır.Bakın sayalım:Türkiye bir zamanlar çevresiyle barışık bir ülkeydi. Örneğin 1934'te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı'nı kurdu. Bulgaristan'la 1925'te ve İkinci Dünya Savaşı çıktıktan sonra 1941'de ‘‘karşılıklı saldırmazlık’’ anlaşmaları yapılmıştı. İran'la 1937'de imzalanan Sadabad Paktı doğu sınırımızı güvence altına almıştı. Sovyetler Birliği ile 1921'den itibaren ‘‘Dostluk ve kardeşlik andlaşması’’nın sağladığı olumlu bir ilişkimiz vardı. Güney sınırlarımız ise 1926'da Fransa ile (Suriye ve Lübnan için) imzaladığımız anlaşma ve hem İngiltere hem de Irak ile yine 1926'da imzaladığımız ‘‘iyi komşuluk’’ andlaşmalarıyla güvence altına alınmıştı.Ya şimdi?Türkiye, nerdeyse Gürcistan ile Azerbaycan hariç çevresindeki hiçbir ülkeyle iyi ilişki içinde değil. Bundan 20 gün yahut 1 ay evvel Türkiye'nin Kuzey Irak'a 80 bin asker sokması kabul edilebilir bir gelişme iken şimdi bir tek askerimiz Irak'a adım atsa kıyamet kopacak.Artık ne İngiltere ile başımız hoş, ne ABD ile... Bakın Brüksel'de Gül'ün sırtını sıvazlayanlardan Almanya bile diyor ki ‘‘Irak'a girerseniz Awacs'larda (erken uyarı uçaklarında) görev yapan Almanları geri çekeriz’’.Avrupa Birliği mi demiştiniz? Avrupa Birliği'nin ne acımasız bir bencil ülkeler kulübü olduğunu Sayın Gül hálá anlamamış olabilir mi?