Duyduğum son ses "Unchain My Heart" oldu.

26 Aralık 2014

Haberin Devamı

Dünden Özet: Yazarınıza “Kalbin sıfırlamış, kayış boşa dönüyor” teşhisini koyup “ameliyat” önerirler. Kalp nakli yapılacaktır. Ancak uygun bir kalp bulmak şarttır. Çatal yürekli bir köşe yazarına sıradan insan kalbi önerildiğinde, acaba o yazar ne tepki verecek?

***

Suratının ortasına çaktım tokatı. Gözlüğü bir yana gitti, kravatı bir yana.

“Sen. Sen. Seeen” diye bağırmışım Profesör Dr. Osman Müftüoğlu’na.. “Sen nasıl olur da bana bir İngiliz gencinin kalbini önerirsin?”

Efendim çocuk yirmi üç yaşındaymış, kalbi iyi durumdaymış, trafik kazasında telef olmuş. Bunu bulamayanlar da varmış.

Bahane! Bahane! Bahane!

Haberin Devamı

PAVYONDAN ÇIKTI

Çocuğun fotoğrafını da göstermişti. Uzun saçlı, kulağı küpeli bir İngiliz oğlancığı imiş bana kalbini önerdikleri zavallı.

Cinsiyetini bir bakışta çıkaramadığımdan “Ablası mı?” diye sormuşum “Yok kendisi” cevabını alınca da tokatı çakmışım.

“Bana bir Türk kalbi bulun” dedim. “Bulamazsanız Japon Samuray da olur. Onu da bulamazsanız Afrika’dan bir Mandingo savaşçısının kalbini getirin.”

Bir hafta mı geçti on gün mü ne?

Adana’da bir pavyon kavgası çıkmış. Konsomatris karı, iki ayrı masada sap sapa piyizlenen gençleri birbirine düşürünce bıçaklar çekilmiş. Üç ölü, beş yaralı var. İçlerinden en yiğidi de organ bağışı yapmış, merhametli bir civanmert.

Haber verdiklerinde “Getirin” dedim. Daha kullanmadan o kalbe içim ısınmıştı.

KAPIDA İZDİHAM VAR

Hemşireler beni ameliyata hazırlarken ben televizyondan Esra Erol’un “İzdivaç” programını izliyordum.

Ameliyatıma girecek olan Amerikalı doktorlardan biri benim bu soğukkanlılığıma şaşmış. Osman Müftüoğlu’na “Bu nasıl bir soğukkanlılık. Bu adam ölümle alay ediyor” demiş.

Eğer Amerika’nın elinde benim gibi dört beş adamları olsa, Irak’ta bu kadar sıkıntı çekmezlermiş.

Haberin Devamı

Ameliyat başlamadan önce baktım, dışarıda kıyamet kopuyor. Yirmi sekiz kanal canlı yayın için hastaneye başvurmuş. 67’si yabancı, 84’ü yerli, 128’i de yerel olmak üzere üç yüze yakın gazeteci var kapıda.

Dr. Osman önüne gelene haber vermiş. Benim ameliyatıma giriyor ya! Şov yapacak.

“Bak Osman” dedim.

“Şovunu yap, karışmam ama senin şovun yüzünden masada kalırsam elimden kurtulacağını sanma. Seni öte dünyada Araf meydanında beklerim. Cennet mi cehennem mi artık nereye gireceksen, onun kapısına kadar döve döve götürürüm. İşini iyi yapasın.”

Merak etme abi, dedi. Ameliyathaneye doğru taşımaya başladılar. Sedyede sırt üstü yatmış, giderken iPod’umdan Joe Cocker’in şarkısını dinliyordum. Son duyduğum ses şu oldu:

Haberin Devamı

“Uncain My Heaaaart!”

YARIN: YEPYENİ BİR YÜREK, YEPYENİ BİR HAYAT

Yazarın Tüm Yazıları