BU hafta İstanbul’da Çırağan Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Japon Prensi Tomohito Mikasa’nın himayelerinde ve onların da katılımı ile gerçekleşen görkemli bir davet vardı.
Japon-Türk dostluğunu kutlama daveti, 2010 Türkiye’de Japonya Yılı Yürütme Kurulu Başkanı Fuji Cho ve Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Nobuaki Tanaka evsahipliğinde gerçekleşti. Türkiye’yle Japonya’nın dostluğu 120 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’na ait Ertuğrul Firkateyn’inin Japonya’yı ziyaret etmesi ve ardından yaşanan felaket sırasında Japon halkının duyarlılığıyla başladı, İran-Irak savaşı sırasında mahsur kalan Japon vatandaşlarının Türkiye tarafından bir THY uçağı ile kurtarılmasıyla daha da gelişti. Aslında II. Abdulhamit döneminde gayrı-resmi olarak İstanbul’u ziyaret eden Japon Prens’e gösterilen büyük ilgi, 6 yıl sonra yine bir Prens’in resmi ziyaretine yol açacak bu ise devletlerası ilişkilerin temelini oluşturacaktı. Yıllar önce Japonya tarafından özel sektörde yılın genç lideri seçilerek Japonya’ya davet edilmem Japon kültürü, ekonomisi ve yaşamı hakkında epey bilgi sahibi olmam için güzel bir fırsat oldu. Oradaki deneyimlerimi bir başka sefere sizlerle paylaşmayı arzu ederim.
Atlı Köşk etkileyici
Türkiye’de Japon Yılı 4 Ocak’ta Ankara’da, Japon Kültür Merkezi’nde, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile Japon Dişişleri Bakanının katılımıyla gerçekleşen bir açılış töreni ile başladı. Burada Günay’ın Japonca sözler de kattığı konuşmasının ardından etkinlikler bir defileyle ve resepsiyonla sürdü. Bunu bir dizi etkinlik izledi ve izleyecek. 15 Nisan tarihinde Sakıp Sabancı Müzesinde “Kaligrafi: Fırça ve Kalemin İzinde Sınırları Aşmak” sergisinin Güler Sabancı’nın ev sahipliğinde, yine Ertuğrul Günay’ın katılımı ile yapılan açılış resepsiyonu bu etkinliklerin önemli olanlarındandı. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın müze olarak Sabancı Üniversitesine tahsis ettiği Atlı Köşk gerçekten etkileyici. Harika bir boğaz manzarası olan bahçesindeki bu davette konuklar sohbet etme imkanı buldu. Sonra sergi açıldı ve gezildi. Türk ve Japon seçkin konukların gezdiği, güzel yazı sanatının tanıtıldığı sergi ilgi çekiciydi. Başta Türk olmak üzere, İslam ve Japon, Asya ve Batı kültürlerine ait kaligrafi eserlerinden bir derleme yer almakta ve Latin Kaligrafisi Okulu öğrencilerinin yazdığı Türkçe metinler sergiye renk kattı. Dostum Japonya Büyükelçisi Bay Tanaka’nın eşinin öğrencilerinin eserlerinin burada sergilenmesi de kendisi ve eşi için bir gurur kaynağı olmuştu.
Saray rıhtımında sushili kokteyl
Çırağan Sarayı’ndaki davet de çok özeldi. Öncelikle konuklar sarayın rıhtımında bir kokteyl ile ağırlandılar. Rıhtımda kırmızı halılar ile merdivenlerin hemen kenarında kurulan bir sahne yer alıyordu. Burada içecekler ile birlikte sushi ikram edildi. Biraz sonra bir japon davulu gösterisi başladı. Bu, daha önce de birkaç kez izlediğim oldukça tempolu bir gösteriydi. Davullara üç telli, Şamisen adı verilen, büyük ve ağır mızrapla hem saz ve hem de davul gibi çalınan geleneksel bir Japon sazı eşlik ediyordu. Sonra konuklar bir tanıtım yapılacağı anons edilerek rıhtımda kordonlarla çevrilen geniş bir alanın önüne davet edildi.
Koltuk değil otomobil
Orada koltuğa benzeyen bir şey vardı. Yanımdaki Japon konuğa şakayla karışık bu masaj koltuğu mu diye sordum. Çok hoşuna gitti, gülerek bu bir otomobil dedi. Gerçekten altında dişarıdan pek belli olmayan tekerlekleri olan bu tek kişilik elektrikli araç adeta bir koltuktan ibaretti. Kol koyma yerinin ucunda elle tutularak ileri-geri ve sağa sola itilen tutacaklar hem hareketi sağlıyor, hem de yönü tayin ediyordu. Demo bittikten sonra iki konuğu deneme sürüşü için sırayla davet ettiler. Önce ben kendimi aracın yanında buldum ve araca oturtuldum. Emniyet kemeri takma isteğimle ilgili esprilerden sonra seyahatim başladı. Önce dik konumda adeta yürüyüş yapar gibi sürüşümü yaptıktan sonra aracı bir düğmeyle yatık konuma getirdiler. Bu konumda tekerlekler açılıyor, araç alçalıyor ve saatte 30 kilometreye kadar hızlanabiliyor. Bu sürüşü tamamladıktan sonra indim. Sırada Erol Üçer’in eşi Mine Hanım vardı. O da deneme sürüşünü tamamladıktan sonra bizleri oturma düzeninde yemek için balo salonuna davet ettiler.
Japon soprano
Fuayede iki Japon elektronik şirketinin 3 boyutlu televizyon tanıtımı vardı. Özel gözlükleriyle ikisini de denedim, gayet başarılıydı ancak biraz izledikten sonra bende sanki biraz sersemlik hissi yarattı. Biraz sonra Cumhurbaşkanı Gül ile Prens Mikasa salona geldiler. Ankara’dan aralarında Erol Üçer, Refi Berent, Erdal Eren, artık İstanbul’lu olsa da Oğuz Çarmıklı, Ayla Hatırlı, İstanbul’dan ise aralarında Güler Sabancı, Ahmet Çalık, Tuncay Özilhan, Nihat Gökyiğit, Adnan Çebi’nin yeraldığı konukların pek çoğuyla sohbet ettik. Zaten bu davetlerin en ilgi çekici yanı dostlarla, tanıdıklarla bir araya gelmek değil mi? Bay Cho ve Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmalarının ardından Japon bir soprano güzel parçalar seslendirdi. Gece Japon modacı Hanae Mori’nin Japon ve batı tasarımlarının yine Japon ve batılı modeller ile gerçekleşen muhteşem bir defile ile son buldu.