Nurten Erk: Barmanbek: Telekomünikasyon sektöründe mutlaka olacağız

Nurten ERK
Haberin Devamı

ÖZELLEŞTİRMEDE Cumhuriyet tarihinin en büyük peşin ödeme rekoru kırılan Petrol Ofisi'nin (POAŞ) devir sözleşmesine imza atan Doğan Holding Genel Koordinatörü İmre Barmanbek, GSM ihalesini alamamalarının, telekomünikasyon işinin dışında kalacakları anlamına gelmediğini belirterek, ‘‘Bir şekilde telekomünikasyon sektörünün içinde mutlaka yer alacağız’’ dedi.

ÖZELLEŞTİRMEDE Cumhuriyet tarihinin en büyük peşin ödeme rekoru kırılan Petrol Ofisi'nin (POAŞ) devir sözleşmesine imza atan Doğan Holding Genel Koordinatörü İmre Barmanbek, ‘‘GSM ihalesini alamamamız, telekomünikasyon işinin dışında kalacağımız demek değildir. Bir şekilde telekomünikasyon sektörünün içinde mutlaka yer alacağız’’ dedi.

Doğan Holding'in 2000'li yılların vizyonunu çizerken kendisine belirlediği büyüme alanları içinde yer alan enerji ve telekomünikasyon konularında çalışmaların devam ettiğini söyleyen Barmanbek, İş Bankası ile ortak aldıkları POAŞ'ı da eski güçlü günlerine döndürmeyi hedeflediklerini belirtti. İmre Barmanbek ile grubun 2000'li yıllardaki hedeflerinin yanısıra, telekomünikasyondan finansa, enerjiden perakendecilik sektörüne uzanan bir yelpazede konuştuk.

Doğan Holding'in 2000'li yıllardaki vizyonu nedir?

- 1990'ların sonunda Doğan Grubu olarak 2000'li yıllardaki hedefimizi tayin etmiştik. Medya ana işimizdi, ama medyanın yanısıra enerji, telekomünikasyon, finans sektörü de ilgi alanımız içinde olacaktı. Bir de 2000'li yıllardan itibaren dağıtım ve perakende işini de ilgi alanımızın içine almıştık. 2000'li yıllarda bu alanlara fokuslanmayı planladık. 1997'de İstanbul Elektrik Dağıtım ihalesini kazanarak enerji sektörüne girişimizi yaptık. Arkasından POAŞ geldi. GSM ihalesine de girdik, maalesef alamadık. Ama bu demek değil ki telekomünikasyon işinin dışında kalacağız, hayır. Telekomünikasyon, grubumuz için enerji kadar, belki enerjiden daha önemlidir. Telekomünikasyonun bizim medya bacağımızla da büyük sinerjisi var. Bu GSM olur, başka data transferi olur, ama telekomünikasyonun içinde mutlaka olacağız. O konudaki çalışmalarımız devam ediyor.

POAŞ'a ilgi nasıl doğdu?

- Petrol Ofisi ihaleye çıktığında hemen ilgilendik. Çünkü bir yandan enerji dağıtım işi, bir yandan da çok zengin bir perakendecilik işi. Bugün POAŞ'ın Türkiye genelinde 4 bin 600'ün üzerinde bayii var. POAŞ'a olan ilgimiz böyle doğdu. Bu ilginin doğuşuyla birlikte bir ortak arayışına girdik. Böyle büyük işlere bir ortakla girmek daha akılcı ve doğru bir yol olduğu için de İş Bankası ile ortak bir konsorsiyum oluşturduk. Daha sonra çalışmalara başladık. Fizibilite çalışmaları, fiyatlandırmalar, uzun vadeli planlar yapıldı. İhaleye girdik ve rakiplerimizin 10 milyon dolar üzerinde vererek bu ihaleyi aldık.

POAŞ'ta 1 milyar 260 milyon dolarlık ihale bedelini neden peşin ödediniz?

- İhaleyi aldıktan sonra bedelin yüzde 40'ını peşin, kalanı da yüzde 20'şerlik dilimlerle, üç yılda belli bir faiz oranıyla taksitlendirme imkanımız vardı. Biz bedelin tamamını ödemek istedik. Bunda iki amacımız vardı. Biri, özelleştirmenin koyduğu faiz haddi yüksekti. Bu rakam belirlenirken Türkiye'de daha faiz hadleri bu kadar düşmemişti. Kredi faizleri o seviyelerdeydi. Ancak özelleştirme yapılıp da bunun parasının ödenmesi gündeme geldiğinde faiz hadlerinde düşüş oldu. Daha ucuz kredi bulma imkanımız varken neden özelleştirmenin pahalı kredisini kabul edelim? Diğeri de psikolojik etkendi. Biz bu özelleştirme bedelinin tamamı olan 1 milyar 260 milyon doları bir anda devletin kasasına sokuyoruz. İşte özelleştirme böyle yapılır demek istedik.

Peşin ödeme için finansmanı neden yerli bankalardan sağladınız.

- Önce yabancı bankalarla görüştük. Nasıl bir finansman modeli oluşturabiliriz diye. Gördük ki uzun vadeli, yüksek getirili bir finansman, zaman meselesi. Ama önümüzde sadece üç ayımız vardı. Kısa vadeli bir finansman modeliyle bunu Türkiye'de çözelim dedik. Uzun vadeli ve daha uygun koşullarda finansmanı ise POAŞ'ın yönetiminde sözsahibi olmuş ve orada yapılabilecekleri uluslararası yatırım bankalarına göstermiş bir konumdayken sağlamayı uygun bulduk. Yabancı bankacıların Türk bankacılık sisteminden para çıkmaz dedikleri bir dönemde bu paranın sağlanması çok güzel bir olay. Biz Petrol Ofisi'yle bir çok ilke imza attık. İş Doğan Petrol Yatırımları, bankalar dışında sermaye itibariyle Türkiye'nin en büyük şirketi. 315 trilyon lira sermayesi var. POAŞ, bugüne kadar yapılmış, üstelik parasının tamamı ödenmiş en büyük özelleştirme.

POAŞ'ta bundan sonraki hedefleriniz neler?

- Tabii ki daha önceki yıllarda Türk petrol sektöründe sahip olduğu konuma tekrar kavuşması. Maalesef son yıllarda özelleştirmenin gündeme gelmesi, ilk özelleştirmenin başarısız olması, bu arada kısmen sahipsiz kalması ve çalışanların nasılsa özelleşecek diye ofisi sahipsiz bırakmaları POAŞ'ın büyük pazar payı kaybetmesine neden olmuş. Bizim istediğimiz, POAŞ'ı o eski gücüne yeniden kavuşturmak, imajını tazelemek, yenilemek. Müşteri memnuniyetini esas alarak, bayi teşkilatından aldığı güçle, çalışanlarıyla birlikte POAŞ'ı eski günlerine geri döndürmek ilk hedefimiz. Bütün bunları yaparken piyasa ekonomisinin getirdiği şartları da gözardı etmemiz mümkün değil. En kısa zamanda uluslararası rakiplerimizin seviyesine gelmek zorundayız.

DOĞAN Holding Genel Koordinatörü İmre Barmanbek, 58 yaşında. Barmanbek, 1963 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Maliye Bakanlığı'nda hesap uzman yardımcısı olarak görev yaptı. 1967'de hesap uzmanlığına yükselen Barmanbek, daha sonra iki yıl DPT Teşvik Uygulama Dairesi'nde uzman olarak çalıştı. 1977 yılında özel sektöre geçti. 1983'e kadar Doğan Holding ile Koç Holding'in ortak olduğu bir şirkette mali işler müdürlüğü ve genel müdürlük yaptı. 1983'de Doğan Holding Mali Koordinatörlüğü görevini üstlendi. Daha sonra sırasıyla Mali İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı ve Doğan Holding Mali İşler ve Finansman Grup Başkanlığı görevlerine getirildi. İmre Barmanbek, geçtiğimiz yıl Haziran ayından bu yana da Doğan Holding Genel Koordinatörü olarak görev yapıyor.

94 krizinde herkes

küçüldü, biz büyüdük

Doğan Grubu'nun bugün ulaştığı büyüklük nedir?

- Grubun büyümesinde etkili olan belli pik noktaları vardı. 1979'da Milliyet Gazetesi alınarak medyaya girildi. Milpa kurularak, direkt müşteriye satış gelişti. 80'li yıllarda turizm işine girdik. 84'de Ray Sigorta'nın bir kısmını aldık özelleştirmeden. Bir sıçrama da 90'ların başında oldu. Alternatifbank'ın kurulmasıyla finans sektörüne girdik. Finansan kaynakları kullanmaya başladık. Borsayı keşfettik. 1993'de Doğan Holding'i halka açmakla kalmadık, Milliyet'i, Milpa'yı halka açtık. Doğan Grubu'ndan iki kez blok satış yaptık ve 94 krizine inanılmaz bir nakitle girdik. Herkesin 94 krizinde büyük finans sıkıntısına düştüğü bir dönemde, bizim elimizde nakitimiz vardı. 94 krizinden onun için herkes küçülerek, biz büyüyerek çıktık. 94'de Hürriyet'i ve Dışbank'ı da satın aldık. Halen Doğan Holding, irili ufaklı 100 civarında şirketi bünyesinde topluyor. Enflasyondan arındırılmış ciromuz 1999'da 1.8 milyar dolar. Bu, sadece yüzde 51 ve üzerinde hissedarı olduğumuz şirketlerin cirolarını içeriyor. Yüzde 49 hissesine sahip olduğumuz şirketleri de katarsak ciromuz 3 milyar doların üzerine çıkıyor.

Fondaki bankalar

hálá kanıyor

Fondaki bankalara talip olmayı düşünüyor musunuz?

- Şu anda fondaki bankalarla ilgili bir çalışmamız yok. Bence bu bankaların biran evvel devlete yük olmaktan çıkarılıp, kárına zararına dokunulmaksızın satılması lazım. Gerekirse içindeki batakların ayıklanarak verilmesi ve kanamanın bir yerde kesilmesi lazım. Benim gördüğüm, kanama devam ediyor. Bugün hálá piyasada en yüksek faizi yine bu bankalar veriyor. Çünkü o çarkı döndürebilmek için böyle yapmak zorundalar. Bu yüzden onlar hakkında süratle karar verilmesi gerekiyor. Batmış bankaları birleştirseniz ne olacak? Bunların içine yeni sermaye enjekte etmedikçe hiçbir şey yapamazsınız. Bu bankalar bir an evvel bankacılık kuralları içinde çalışabilir hale getirilmeli

Bankalar tembelleşti

Bankacılık sektöründe dengelerin değişmesini nasıl yorumluyorsunuz?

- Finans sektöründe 2000'de dengeler değişmeye başladı. Artık Türkiye'de bankalar bankacılık yapmaya başlayacak. Hazine bonoları ve devlet tahvili ağırlıklı bankacılık yapıyorlardı. Yaygın bir bankacılık, müşteriye yönelik, kredi ağırlıklı bankacılık çok az yapılıyordu. Artık bundan sonra iş mevduat toplama ve kredi vermede. Gerçek bankacılık bundan sonra başlıyor. Ancak bankaların da yaptığı o günün koşullarında yanlış değildi. Çünkü devlet bu kağıtları satıyorsa, birileri de almak zorundaydı. Bankalar almasa devlet kime satacaktı bunları?

Borsayı nasıl görüyorsunuz?

- Borsadan hep umutlu oldum, hálá da umudumu koruyorum. Ancak borsada sabırlı olmak lazım. Bu yılın son çeyreğinde borsanın toparlanacağına ve daha iyi performans göstereceğine inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları