Paylaş
“Çok ucuz, 12 taksit” diyen yenisini alıp, eskisini çöpe bırakıyor. Önemli olan fazla olanı evden çıkartıp kurtulmak. Sonrası ve o ‘çok ucuz’ olanın çevreye maliyeti herkesi etkilese de kimseyi ilgilendirmiyor. Bir şeyleri onarmaksa çoktan mazide kaldı.
Hâl böyleyken, 100. Yıl Mahalle Atölyesi, düzenleyeceği tamir atölyesinde mahalle sakinleriyle buluşmaya hazırlanıyor. “Evin dolabına tıktığımız, işe yaramadığını düşündüğümüz bütün o eşyalar, o dolabın kapısını açtığımızda üzerimize boşalacak. Çöpe atmaksa ev ölçeğinden daha büyük bir dolap oluşturmak gibi. Bütün bu yaptıklarımız, sorunları sadece gözümüzün önünden iteliyor” diyen 100. Yıl Mahalle Atölyesi, facebook hesabından, “Bütün bu eşyalarla ve ‘Ben bununla bir şey yaparım’ diyerek köşeye ayırdıklarımızla bir şeyler yapalım” çağrısında bulunuyor.
DAHA YARATICI YOLLAR VAR
Koca bir çöplük yaratmaktan daha güzel ve yaratıcı yollar arayan mahalle atölyesinde, kenarından köşesinden kırılmış, yırtılmış veya eskimiş, elektronik sorunları olan atıl eşyalar onarılırken, katılımcılar da bu konuda deneyim elde edecek. Onarımla ilgili öğrenilen bilgilerin başkalarına aktarılması ve tamir edilen eşyaların bir başkasıyla paylaşılması da atölyenin hedefleri arasında.
İlk buluşma bugün saat 14.00’te 100. Yıl Mahalle Atölyesi’nde gerçekleştirilecek. Tamir atölyesinin yapılacağı odanın düzenleneceği bu ilk buluşmada, alet edevat toparlanacak, tamir işlerine başlanacak ve ileriki zamanlarda yapılabileceklere dair fikirler üretilecek. Kısa sürede, 12 taksitle kurduğumuz çöp dağlarını dönüştürmek bizim elimizde. “Belki bir şeyler icat eder ya da istediğimiz şeyleri en baştan biz yaparız” diyen oluşum, etkinliğe ilgi duyan herkesi bekliyor.
METRODAN BİR KARTPOSTAL
Nevi şahsına münhasır bir isim olan karikatürist ve komedyen Serkan Yılmaz, yukarıdaki kareleri, “Bir arkadaşıma Ankara metrosundan kuru boya bir kartpostal. Gerçek fotoğraf da ekte” notuyla paylaştı. Paylaşımlarıyla takipçilerine neşe ve ilham veren Yılmaz, Ankara’ya gelirken yaptığı YHT yolculuğundan bir kareye ise şu notu düştü:
“Yine bir Ankara yolculuğu. ‘Şimdi çufçuf trene binicez’ diyen anneye ‘Çufçuf ne’ diye soran çocuk. Yanlarından geçerken dudaklarımı kısarak, istemsizce ‘Çufçuf mu kaldı ablacım’ demem. Beni duymadılar sanırım. Hayatımda bir iki kere çufçuf trene binmiş olmam beni yaşlı yapar. Bu da bana kendi kendime söylenerek yürüme hakkı verir. Her şey normal yani!”
Paylaş