Paylaş
Getirilerdeki başarı da başarısızlık da portföy şirketlerine ait. Nitekim, dün, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de, portföy yönetim şirketlerine seslenerek, “Sırtınızı Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) dayayıp yüksek ücretler, düşük performansla yolunuza devam edemezsiniz. Bu piyasayı yakından gözetliyoruz. Önümüzdeki dönemde gerekirse düzenleme yapılır” dedi.
HER ŞARTTA KESİNTİ
Kısaca mevcut durumu özetleyeyim: Emeklilik şirketleri, emeklilik planları satıp, kişileri BES’e dahil ediyor. Katılımcıların birikimlerini ise portföy şirketleri yönetiyor ve her katılımcıdan fon işletim gideri adı altında kesinti yapılıyor. Bu çerçevede de; hazine bonosu-devlet tahvilinden oluşan fonlardan yıllık yüzde 1.09, kamu-özel sektör ve kıymetli maden fonlarından yıllık yüzde 1.91 ve hisse senedi fonlarından yıllık yüzde 2,28 kesiliyor. Ve bu kesinti her şart altında yapılıyor.
FON KESİNTİLERİ
İşte Mehmet Şimşek’in, değindiği de bu. Fonların getirisi olsa da olmasa da –ki, getiriler çok düşük ve bazı dönemlerde eksilere bile düşüyor- portföy şirketleri aynı kesintiyi yapıyor. Yani, getiriler eksideysen bir de üzerine kesintiyi eklediğinizde katılımcıların yatırdıklarını bile geri alamadığı bir ortam oluşuyor.
GETİRİ YOKSA KESİLMEZ
Bir de işin diğer boyutu var. Maalesef sistemdeki kişiler, risk almayıp, birikimlerini, ağırlıklı repo, faiz gibi düşük getirili yatırım enstrümanlarını içeren hazine bonosu, devlet tahvilinden oluşan fonlarda değerlendirmeyi tercih ediyor. Hal böyle olunca da hem ortada bir getiri olmuyor hem de fon yönetim şirketlerinin elinden fazla bir şey gelmiyor.
En doğru çözüm, fonun performansına yönelik bir kesinti sistemi uygulanması. Getiri yoksa, kesinti de yok; getiri yüksekse, kesinti de ona göre olacak. Tahmin ediyorum, Mehmet Şimşek’in düzenlemeden kastettiği de bu.
Paylaş