Paylaş
Türkiye Sigorta Birliği, hem sigorta hem de bireysel emeklilik konusunda ilginç bir kamuoyu araştırması yaptırttı. Araştırmanın sonuçları da ilginç. Ama önce bir-iki noktanın altını çizeyim ki, araştırma sonuçları daha net anlaşılsın.
Ülke olarak kronik sorunumuz, iç tasarruf oranının düşük olması ki, 2000’lerin başlarında bu oran yüzde 20’ler seviyesindeyken bugün yüzde 13’lere kadar geriledi. Her ne kadar tüketimi kısmak için kartlara taksit sınırlaması gibi önlemler sonucu tüketim bir nebze de olsa azaldı ama bu önlemler, özellikle de uzun vadeli tasarrufları artırmadı.
Daha açık bir anlatımla, tasarruf etmiyoruz ya da edemiyoruz. Nitekim son yıllarda ekonomiyi yönetenler de her platformda bu soruna dikkat çekiyor. Hatta bu konu, şu sıralar partilerin seçim beyannamelerinde de ciddi yeralıyor. AK Parti tasarruf oranını yüzde 19’a çıkartma sözü verirken, CHP ise yüzde 30’a yükselteceğinden bahsediyor.
Gelelim Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) kamuoyu araştırmasına. Araştırmanın bir bölümü bireysel emekliliğe yönelik ki, malumunuz, uzun vadeli tasarruf edebilme adına tek enstrüman devletin de desteklediği (yüzde 25 devlet katkısı) bireysel emeklilik sistemi.
TÜKETMENİN CAZİBESİ
Araştırmada, bireysel emekliliğe girmeyenlere neden girmedikleri, yani neden tasarruf yapmadıkları sorulmuş. Vatandaşın verdiği cevapları aynen ve madde madde sıralıyorum:
- Kazandığım para harcamama ancak yetiyor.
- Maddi durumum iyi değil.
- Bugünü yaşamak, tüketimin tadını çıkarmak daha cazip.
- Konut, otomobil, arsa kredisi ödüyorum.
- Tasarruf yapmaya gerek yok.
- SGK emekliliğim bana yeter.
Araştırmayı biraz daha derinleştirince, vatandaşa yatırım ve tasarruf konusu sorulunca ortaya çıkan tablo da şöyle: Toplu paraya sahip olunduğunda uzun vadeli yatırım olarak ilk akla gayrimenkul geliyor. Bunun dışında bankada para biriktirme en yaygın yatırım şekli; bunu altın veya döviz takip ediyor. Birikim denince de akla, nakde çevirebilir olması geliyor.
Araştırmada bireysel emekliliğe girip, tasarruf edenlere de –ki, sayısı 6 milyonun üzerinde- sormuşlar, ‘neden bu sisteme girdin?’ diye. Kimileri ‘aileme gelecek için’, kimileri, ‘birikim ve yatırım için’, kimileri de ‘emeklilik için’ demiş.
Ancak ilginç olan şu: Bireysel emekliliğe girenlerin çoğunluğu, 10 yıl sistemde kalmanın yeterli olduğunu belirtirken, yine büyük bir çoğunluk ya emekli olduğunda ya da 10 yılı doldurduğunda toplu para alacağını söylemiş.
DEVLETİMİZ SAĞ OLSUN!
Lafı fazla uzatmayayım. Toplum olarak tasarrufa bakışımız budur. Özetleyecek olursak, ‘Kazandığım para harcamama ancak yetiyor, ne tasarrufundan bahsediyorsun arkadaş’ diyenleri bir kenara koyarsak, durum şudur:
Her ne olursa olsun, tüketmeyi seviyoruz, tüketiyoruz ve geleceği umursamıyoruz. Umursadığımızda da iş işten geçmiş oluyor, devletin emekli maaşına şükür diyoruz.
Uzun vadeli tasarrufa ise hiç tahammülümüz yok ki, bireysel emekliliğe girenler bile 10 yılı çok uzun görürken; girmeyenler ise mevduat, altın gibi enstrümanları tercih ediyor. Neden? Sıkıştık mı hemen bozdurup, tepe tepe harcayalım diye.
Durum buyken, yüzde 12’lerde olan tasarruf oranı nasıl 19’lara, 30’lara çıkartılır anlamakta zorluk çekiyorum. Tedbir alındı, olmadı. Devlet, ‘yeter ki, tasarruf et ben de yüzde 25 koyacağım’ dedi; olan bu kadar, 6 milyon kişi. Hal böyleyken tasarruf artıracağım demek anlam ifade etmiyor, artırmanın yolunu da söylemek gerekiyor.
Paylaş