Cevap: 60 günlük sigorta primi ile emekli olunması mümkün değil. Yüzde 70 engeli olanların emekli olabilmesi için 18 yıl çalışılmış olması ve 4000 prim gün yatırılması gerekiyor. Bu durumda prim gün sayısını ve 18 yılı tamamlamak için yeniden çalışılması gerekiyor. Eşinizin yaşını yazmamışsınız ancak 65 yaşından küçük ise, sosyal güvenlik kurumuna bağlı değilse ve hiçbir gelire sahip değilse devletten aylık 914 lira engelli maaşı alabilirsiniz.
MAAŞ BAĞLANMASI İÇİN 10 YIL DOLMALI
Soru: Sigorta girişim 2012. 2017’de askeri personel oldum şu an malulen emekli olmaya sevk edildim. Maaş almaya 2022 de başlayacağım, 10 yıl dolana kadar almadığım maaş toplu mu yatıyor? Yüksel C.
Cevap: Askeriyeden malulen emekli olmak için en az 10 yıllık sigortalılık süresini aynı iş kolunda doldurmuş olmak ve en az 1.800 gün prim ödemesi yapılması gerekiyor. Anladığım kadarıyla prim gün sayınız tamam ama sigortalılık süreniz tutmuyor. Bu durumda 10 yılınızı doldurduğunuzda maaş alamaya başlayacaksınız, geri dönük de bir ödeme yapılmayacak.
EMEKLİLER YETİM AYLIĞI ALAMAZ
Soru: Bağ-Kur emeklisi babam 2016 senesinde vefat etti. Bu haziran ayında SSK’dan emekli olacağım. Babamdan aldığım maaş kesilir mi? Elif T.
Cevap: Emekli olacağınız için Bağ-Kur emeklisi babanızda yetim aylığı alamazsınız. Eğer babanız Emekli Sandığı emeklisi olsaydı, yetim aylığı alabilirdiniz.
20 YIL ŞARTINI YERİNE GETİRMELİSİNİZ
Hal böyle olunca, Doğal Afet Sigortaları Kurumu’na (DASK) ve deprem sigortasına yönelik kafalarda soru işaretleri de oluşmaya başladı. Soru işaretleri beraberinde şikâyetleri de getiriyor. Okuyuculardan bu konuda çokça soru alıyorum. Zorunlu deprem sigortası ile ilgili en çok şikayet edilen iki konuyu seçtim; biri, muafiyet -ki, tüketici muafiyet konusunu bilmiyor-, diğeri ise DASK’ın ödediği tazminatın yetersiz bulunması. Elazığ, İzmir depremlerini yaşayıp da konutları zarar görenlerden bazıları, ‘Hasarımın tamamını alamadım’ diye şikayet ediyor; kimileri, ‘DASK, evimin değerini ödemiyor, neden sigorta yaptırayım’ diye yakınıyor.
KONUTUN PİYASA DEĞERİNİ ÖDEMEZ
Bu konulara açıklık getireyim, böylece okuyucuların sorularına da cevap vermiş olurum. Önce, ‘evimin değerini karşılamıyor’ konusuna değineyim. Doğrudur, DASK, konutun piyasa değerinin tamamını karşılamaz, konutun yeniden inşa bedelini öder, arsa bedeli sigortaya dahil değildir. Konutun piyasa değerini artıran da arsa bedelidir. Örneğin, İstanbul’da arsa bedelleri yüksektir. Konutunuzun değerinin 500 bin lira olduğunu düşünüyorsanız, bunun 200-300 bin lirası arsa bedelidir ve bu sigortaya konu değildir. Rakamlara takılmayın, örnek olsun diye veriyorum. Depremde eviniz yıkılırsa DASK, evinizi, yeniden inşa edecek tutarı size; arsa halen sizindir, apartmansa da arsadaki hisseniz durur ve deprem konutunuzun arsasına zarar vermez, deprem nedeniyle arsa değeri de değişmez.
Aynı örnekle devam edeyim. Konutunuzun piyasa değeri size göre 500 bin liraysa ve sigorta yaptırdığınızda, misal DASK 150 bin lira teminat vermişse, depremde konutunuz yıkılırsa; DASK, evinizi yeniden inşa edecek tutar olan 150 bin lirayı öder, arsanın değeri değişmeyeceğinden inşaat bittiğinde yeniden konutunuzun değeri 500 bin lira olur. Yeri gelmişken hatırlatayım; DASK’ın, bu yıl verdiği en yüksek teminat tutarı 268 bin liraya çıktı. Eğer konutunuzun değerinin bunun üzerinde olduğuna inanıyorsanız, ‘benim evim lükstür, şöyle malzeme kullanıldı, içi böyle yapıldı’ diyorsanız; sigorta şirketlerinden, 268 bin liranın üzeri için konut sigortası yaptırabilirsiniz, bir mani yok.
MUAFİYET UYGULAMASI VAR
Gelelim bir diğer eleştiriye, ‘hasarımın tamamını alamadım’ eleştirisine... Hemen hemen her sigortada olduğu gibi zorunlu deprem sigortasında da muafiyet uygulaması vardır. Nedir muafiyet? Hasarın belli miktarını sigortalının kendisinin üstlenmesidir. Zorunlu deprem sigortasında muafiyet tutarı, sigorta bedelinin yüzde 2’sidir. Yani DASK, yüzde 2 muafiyetin üzerini öder, altında kalan hasar tutarını ödemez.
Örneğin, zorunlu deprem sigortası yaptırdınız ve konutunuzun -bölgesine, metrekaresine göre- teminat tutarı 100 bin lira çıktı. Bunun yüzde 2’si olan, 2 bin lirası muafiyete giriyor. Konutunuzun illa yıkılması gerekmiyor, depremde ufak tefek hasar oluşursa ve yapılan tespit sonucunda hasar tutarı bin 500 liraysa; muafiyetin altında kaldığı için DASK bunu ödemez. Peki, niye muafiyet var? Bazı okuyucular bunu da soruyor. Muafiyet sayesinde zorunlu deprem sigortasının primleri bu kadar uygun; muafiyet olmasa bugün sigortanın fiyatı en az 1,5-2 katı yüksek olur.
Kimileri de hem SSK’lı hem de Bağ-Kur’lu çalışanların geçmişteki hizmetlerini nasıl birleştireceklerini merak ediyor. Önce, işyeri sahiplerinin ya da ortakların Bağ-Kur’dan mı, yoksa SSK’dan mı emekli olabileceklerine değineyim. Aslında soruların temelinde yatan gerekçe, şirket sahipleri ve ortakları, emeklilik şartlarının daha kolay, emeklilik gelirlerinin de daha iyi olması nedeniyle Bağ-Kur’dan (4/B) değil de SSK’dan (4/A) emekli olmak istiyor. Peki, bu mümkün mü?
Şirket sahipleri, ortakları ve kendi adına çalışanlar, yani Bağ-Kur’lular, 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren kendi şirketlerinde SSK’lı olarak çalışamıyor, kendilerini SSK’lı gösteremiyorlar. Bağ-Kur’lu olmak zorundalar ve Bağ-Kur üzerinden, yani 4/B’li olarak emekli olmak durumundalar.
BAĞ-KUR MU, SSK MI?
Şirket ortakları ile ilgili şöyle bir durum da var; önceden Bağ-Kur’lu olan şirket ortakları sonradan SSK’lı olsalar da sigortalılıkları geçerli olmuyor. Şöyle ki; Bağ-Kur kapsamındaki şirket ortakları, sonradan 4/A’lı olurlarsa veya kendilerini şirkette SSK’lı olarak çalışıyor gösterirlerse, Bağ-Kur sigortalılığı son bulmadan, SSK’sı devreye girmiyor. Bu kapsamda da SSK’sı iptal edilip, Bağ-Kur sigortalılığı geçerli oluyor.
Örneğin, şirket ortağısınız, 2000 yılının başında Bağ-Kur’a kaydınızı yaptırdınız, ancak 2008’in başında SSK’ya geçtiniz; bu durumda 2008’in başında başlayan sigortanız geçersiz sayılacak, Bağ-Kur sigortalılığınız devam edecek.
En çok merek edilen konulardan bir örnek daha vereyim. Şirket ortağı olup da Bağ-Kur’a kayıt yaptırmayıp, SSK’ya kayıt yaptırırsanız ve sonradan şirket ortaklığınız son bulursa; şirket ortağı olduğunuz tarihten itibaren Bağ-Kur’lu sayılacaksınız, 4/A statüsündeki sigortanız iptal edilecek, SSK’da geçirdiğiniz süre Bağ-Kur’a sayılacak.
SSK’LI KENDİ İŞİNİ KURABİLİR
Okuyuculardan en çok gelen soru ise, 4/A’lı olarak çalışırken, sonradan şirket sahibi ya da ortağı olunca SSK’nın devam edip, etmeyeceği yönünde. Ekim 2008 öncesinde SSK’lı olarak çalışırken gerek çalıştığı işyerine gerekse de başka bir işyerine ortak olunması halinde bu kişiler, SSK sigortalılığı kesintiye uğrayana kadar Bağ-Kur kapsamına alınmıyor. Öncesinden SSK’lı olarak başlandıysa, sonrasında da SSK’lı olarak devam edilebiliyor.
Cevap: Sizin durumunuz özelinde 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılıkları 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul ediliyor. Ancak 18 yaş öncesi prim gün sayısı emeklilik hesabındaki prim gün sayısına eklenir, sigortalılık süresi ise 18 yaşını doldurduğunuz tarih olarak ele alınır. Bu durumda sigorta başlangıcınız 1989 değil, 1990 yılı olacaktır. 25 yıl çalışıp, 52 yaşında emekli olacaksınız demektir. Prim gün sayısı açısından ise sorununuz bulunmuyor.
13 YILLIK TAZMİNAT ALACAKSINIZ
Soru: 15.4.2003 tarihinde bir şirkette işe başladım, Kasım 2016 tarihinde kendime dair iş yeri açtığım için işten çıkartıldım. Sigorta giriş tarihim, 1999. Benim bu iş yerinden tazminat alma hakkım var mı? Ayhan Ö.
Cevap: İşveren sizi işten çıkarttıysa ve bu çıkartma da iş kanununa aykırı hallerden değilse, kıdem tazminatı alma hakkınız var. Şirkete 2003 yılında girmişsin, 2016 yılında işveren işten çıkarmış. Bu durumda şirketten 13 yıllık tazminat alacaksınız.
ANNENİZ ÖLÜM AYLIĞI ALABİLİR
Soru: Abim 11.1.2021 tarihinde vefat etti. Malulen emekliliği vardı. Babam sağ ve SSK emeklisi, 2.500 TL maaş alıyor. Ölen abimin maaşını ev hanımı anneme bağlatabilir miyiz? Erol T.
Cevap: Ölen sigortalının anne ve babası sigortalının eş ve çocuklarından artan bir hissenin bulunması halinde emekli maaşından yararlanabilir. Gelirin de asgari ücretin net tutarından az olması ve başka gelirin olmaması halinde emekli aylığından yararlanılabiliyor. Eğer anneniz 65 yaşın üstünde ise bu şartları taşıması halinde sigortalının eşinden geriye artan hisseye bakılmıyor, artan hisse olmasa bile ölüm aylığı bağlanıyor.
YETİM AYLIĞINIZ ETKİLENMEZ
Merak ettim, haberleri okudum. Adli vaka olduğundan ve mahkeme de devam ettiğinden olayı kısaca özetleyeyim. 2.5 yıl önce Fethiye’de kayalıklardan düşerek hayatını kaybeden Semra Aysal’ın, yapılan soruşturma sonucunda; olay yaşanmadan kısa süre önce eşi Hakan Aysal tarafından, 400 bin liralık ferdi kaza sigortası yaptırıldığı ve sigortadan para almak için de eşini aşağı ittiği ortaya çıkıyor. Tabi, bunlar iddia; dava devam ediyor, tutuklu eş ise, Semra Aysal’ın düştüğünü öne sürüyor. Sigorta poliçesi ise bir banka şubesi üzerinden yapılmış.
400 BİN LİRA KİME ÖDENİR?
Peki, bu durumda, ferdi kaza sigortasının yapıldığı sigorta şirketi para öder mi? Sigorta açısından olayın iki boyutu var. Birincisi, eğer dava sonucunda mahkeme, Hakan Aysal’ı suçsuz bulur ve ölümün düşerek, kazaen olduğuna karar verirse sigorta şirketi, 400 bin lirayı eşe öder. Mahkeme suçlu bulur da eşini kasten öldürdüğü hükmüne varırsa ne olacak? Bu durumda iki ayrı görüş ortaya çıkıyor. Birincisi, suçlu olan eş, poliçede varis olarak ismi yer alsa da sigortadan hiçbir şekilde para alamıyor ama ölen Semra Aysal’ın diğer varislerine sigortadan 400 bin lira tazminat ödeniyor. İkinci görüş ise, poliçede, varis olarak sadece eşin adı yazıyorsa Hakan Aysal, sigortadan tazminat alamadığı gibi başka varislere de ödeme yapılmıyor. Buradan anlaşılacağı üzere, eş suçlu bulunursa hiçbir şart altında sigortadan yararlanamıyor.
SİGORTA OLSA DA GEÇERSİZ
Konuyu araştırırken, kafama bir husus daha takıldı, yaşanan bu olayda, ferdi kaza sigortası, ölümden kısa bir süre önce yapılmış ve iddialara göre de sigorta bedeli ölen kişinin kartı üzerinden ödenmiş. Anlaşılan ortada, sigortadan para almak için işlenmiş bir suç var. Peki, bu durumda sigorta şirketleri nasıl bir yol izliyor diye merak ettim; sordum, soruşturdum. Eğer sigorta poliçesi, ölen kişiden habersiz yaptırılmışsa, aynı şekilde ödemeler de habersiz yapılmışsa ve ortada da böyle mahkemelik bir durum varsa o sigorta bir işe yaramıyor, yani sigortadan tazminat ödenmiyor. Tabi, varisler sigortadan tazminat talebinde bulunabilirler, bu durumda olay hukuka yansıyor ve mahkemenin vereceği karara göre sigorta şirketi hareket ediyor.
Yeri gelmişken belirteyim; merak edenler varsa, bu yazdıklarım sadece ferdi kaza sigortası için değil, hayat sigortaları için de geçerli.
Günlerdir okuyuculardan genel sağlık sigortası ile ilgili çokça soru alıyorum. Kimileri, ‘yapılandırma imkânını kaçırdık mı, ne yapacağız?’ diye soruyor, kimileri ‘borcumuz var, sağlık hizmeti alabilecek miyiz?’ diye merak ediyor. Görünen o ki, genel sağlık sigortası konusunda kafalarda birçok soru var. Hepsine açıklık getireyim.
Öncelikle, ‘yapılandırmayı kaçırdık mı?’ diye soranların, endişesini gidereyim. Sağlık sigortası borcu için yapılandırma başvurusu zaten yapılmayacaktı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2020’nin ağustos ayı da dahil geçmişte genel sağlık sigortası borcu olanların bu borçlarını otomatik yapılandırdı. Yapılandırma kapsamında da borcu olanlar 30 Nisan tarihine kadar borcunun tamamını öderlerse, borca ilişkin ceza ve zam silinecek; sadece ana prim borcu ödenecek. İsteyenler borcunu taksitler halinde de ödeyebilecek. Altını çizeyim, geçmiş borçlar affa uğramıyor ya da bir başka ifadeyle ana borç silinmiyor; yapılandırılıyor, sadece erken ödemede ceza ve zam siliniyor.
E-DEVLET’TEN ÖĞRENİLİYOR
Borcu, SGK tarafından otomatik yapılandırılanlar, yapılandırma ile ilgili detayları e-Devlet üzerinden öğrenebilir. Yapılandırma takvimine ve şartlarına uyulursa sorun yok; hem devlete olan prim borcu ortadan kalkacak hem de devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanılacak. Yeri gelmişken belirteyim, SGK’nın yapılandırması, 2020’nin ağustos ayından öncesini kapsadığından, bundan sonraki aylara ait primlerin yatırılmış olması gerekiyor ki, yeni borç oluşmasın.
31 MART’A DİKKAT
Gelelim, en çok merak edilen, gelir testi konusuna. Gelir testine başvuru süresi de kaçırılmadı; son tarih, 31 Mart. Geçmişte gelir testine hiç girmemiş olanlar ya da geçmişte gelir testi sürelerini kaçıranlar, 31 Mart tarihine kadar gelir testine girebilecek. Testin sonucuna göre aylık geliriniz 1.192 liranın altındaysa genel sağlık sigortası primlerinizi devlet karşılayacak, siz prim ödemeyeceksiniz. Geliriniz bunun üzerinde ise genel sağlık sigortası primini kendiniz ödeyeceksiniz ki, ödeyeceğiniz tutar da aylık 107.3 lira, yıllık 1.287 lira.
ÖZEL HASTANELERİ KAPSAMIYOR
Cevap: Kısa çalışma ödeneği çalışanın emeklilik süresini etkiliyor. Ancak çalışanın emeklilik için prim gün sayısı sorunu yoksa, prim gün sayısı fazlaysa, emeklilik için yaşı bekliyorsa kısa çalışma ödeneğinde eksik prim yatması sorun olmaz. Prim az yatırıldığı için emeklilikte alınacak maaşı etkiler. Kaldı ki, asgari ücret düzeyinde maaş alanlar emekli olmayıp, çalışmaya devam ettiklerinde zaten maaşları belirli oranda düşer.
VERGİ İNDİRİMİ ŞARTI ARANIYOR
Soru: 30 yaşındayım. 2009’da engelli olarak işe girdim, halen çalışıyorum. Raporum yüzde 45. Emeklilikte vergi indirim şartı aranacak mı? Ne zaman emekli olurum? Raporumu yükseltsem yüzde 60 olarak, 15 yıla emekli olabilir miyim? Burak G.
Cevap: Yüzde 45 engelli raporunuza ve ilk işe giriş tarihinize göre 20 yıl, 4400 prim gün sayısını doldurduğunuzda emekli olabiliyorsunuz. Bugün için 11 yıl çalışmışlığınız ve 3.960 prim gününüz bulunuyor. Engelli raporunuzu yüzde 60’a çıkartırsanız 18 yıl çalışıp, 4.000 prim gün sayısını doldurduğunuzda emekli olabilirsiniz. Engelliler vergi indirimi ile erken emeklilik koşullarından yaralanabiliyor. Erken emeklilik hakkından yararlanabilmek için öncelikle vergi indirimi almak
gerekiyor.
SGK’DAN MALUL RAPORU GEREKİYOR
Soru: Sigorta başlangıcım 1992. Primim 7450 gün. Çalışmıyorum, emeklilikte yaşa takılanlardanım. Bazı sağlık sorunlarım var; bel fıtığı, sol kulakta yüzde 25 duyu kaybı, tip 2 diyabet gibi. İki dizde de menüsküs yırtığı var. Malulen emekli olabilir miyim? Murat K.
Cevap:
Rakamlarla kafanızı fazla yormamayım. Özetle, genç nüfusun oranı düşüyor, yaşlı nüfusun oranı artıyor ve gelecek yıllarda yaşlı nüfusun oranı daha da artacak. Bu kadar da değil. Diğer taraftan ortalama yaşam süresi de uzuyor. Düne kadar ortalama yaşam süresi 65-70’lerdeyken, bugün ortalama yaşam 85’lerde ve bu süre, gelecek yıllarda daha da uzayacak. Yani, ülke olarak yaşlanıyoruz ve yaşam süresi de uzuyor.
TÜİK’E GÖRE YAŞLANIYORUZ
Peki, bu ne anlama geliyor? Eminim birileri, ‘ne var canım bunda, neresi kötü haber?’ diyecektir. Bu tablo, sosyal güvenlik sistemi üzerinde ciddi baskı oluşturuyor ve ileriki yıllarda bu baskı daha da artacak. Ne mi olacak? Sosyal güvenlikteki aktif-pasif oranı, yani çalışanların emeklileri finansa etme oranı ya da bir emekliye karşılık kaç çalışanın olduğunu gösteren oran daha da bozulacak. Daha da diyorum, zaten bozulmaya başladı. 1980 yılında bir emekliye 3.3 çalışan bakarken, bugün bir emekliye 1.8 çalışan bakıyor. 2022’de bu oranın, 1.5’e düşmesi bekleniyor ki, ideal oran, 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesidir.
Bitmedi. Genç nüfusun azalması, yaşlı nüfusun artması ve ortalama yaşam süresinin uzaması demek; devletin, emeklilere, daha uzun süreli maaş ödemesi anlamına geliyor. Sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu durumu anlatmama gerek yok. Ama mevcut durumu düşündüğümüzde, nüfusun yaş konusundaki değişimini hesaba kattığımızda; gelecekte yüksek emekli maaşları olmayacağını bilmek için müneccim olmaya da gerek yok. Daha açık bir anlatımla mevcut durum yavaş yavaş sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.
KIDEM TAZMİNATSIZ DA OLUR
İşte bu yüzden diyorum ki, hazır TÜİK de rakamları yeni açıklamışken, tamamlayıcı emeklilik sistemini konuşmanın tam zamanı. Tamamlayıcı emeklilik, geçen senenin ortalarında gündemdeydi, hatta bir noktaya kadar da gelinmişti ama kıdem tazminatı reformuyla birlikte gündeme gelince, sendikaların kırmızı çizgilerine takıldı. Takılınca da; rafa kalktı diyemeyeceğim ama ilk sıralardaki önemini yitirdi.
Tamamlayıcı emeklilik nedir, nasıldır konusuna girmeyeceğim, daha önceki yazılarımda detaylı değindim; merak eden bulup, okur. Ama şunu diyeceğim; kıdem tazminatı reformu ile olmuyorsa, kıdem tazminatının içinde olmadığı bir modelle, tamamlayıcı emeklilik sisteminin acil olarak gündeme gelmesi gerekiyor.