İŞSİZLİK maaşına yeni düzenleme geliyor. Müjdeyi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 100 Günlük Eylem Planında verdi. Buna göre, işsizlik maaşından yararlanma şartları esnetilecek; böylece daha fazla kişi işsizlik ödeneği alabilecek.
Önce, mevcut durumdaki uygulamaya değineyim, sonra yeni düzenlemenin neler getireceğini ve bu imkandan kimlerin yararlanacağından bahsedeyim. İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için öncelikle çalışanın kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalması gerekiyor. Ayrıca çalışanın, iş sözleşmesinin iptalinden önceki 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olması, son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olması da işsizlik maaşı alabilmenin şartları arasında. Çalışanın, iş sözleşmesinin iptalinden sonra 30 gün içinde İŞKUR’a başvurması gerekiyor. İŞKUR’a başvurması ile kişinin iş arayan kaydı yapılıyor ve böylece işsizlik sigortası fonundan yararlanması sağlanıyor.
EN YÜKSEK MAAŞ 1623 LİRA
İşsizlik maaşının hesaplanmasına gelince; çalışanın adına son 4 ay içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK), bildirilen prime esas kazanç dikkate alınarak işsizlik maaşı hesaplanıyor. Sigortalının ortalama brüt kazancının yüzde 40’ı kadar maaş ödeniyor. En fazla işsizlik ödeneği ise aylık brüt asgari ücretin yüzde 80’ini geçemiyor. Gerekli şartları taşıyanlara ise 600 gün prim ödemiş olanlar 6 ay, 900 gün prim ödemiş olanlar 8 ay, 1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlar 10 ay işsizlik maaşı alabiliyor.
2018 yılı içinse çalışanların alabileceği en yüksek işsizlik maaşı 1.623 lira. Maaş ne kadar yüksek olursa olsun, alınacak en yüksek miktar, 1.623 lira. İşsizlik fonu için de prime esas aylık brüt kazanç üzerinden çalışandan yüzde 1, işverenden yüzde 2 kesinti yapılıp, işsizlik sigortası fonuna aktarılıyor. Devlet de yüzde 1 oranında katkıda bulunuyor.
NELER DEĞİŞECEK?
Yeni yapılacak düzenleme ile çalışanın, iş sözleşmesinin iptalinden önceki 120 gün içinde prim ödeyerek kesintisiz çalışmış olma şartı esnetilecek. Daha açık bir anlatımla, sürekli çalışma şartı yerine, iş sözleşmesinin devam edip etmediğine bakılacak. Böylece, SGK’ya eksik gün bildirenler de işsizlik maaşından yararlanabilecek. Düzenleme yapılıp, 120 gün şartı esnetildikten sonra da 12 bin kişi daha işsizlik maaşı alabilecek.
16 YILDA, 10 MİLYON KİŞİ BAŞVURDU
Antalya Side’de, beş yıldızlı otelden yaşanan erken rezervasyon rezaletini takip etmişsinizdir. Etmeyenleriniz varsa, kısa bir özet geçeyim. Son yılların furyası olan erken rezervasyon uygulamasından yararlanan vatandaşlar, Antalya’da faaliyet gösteren Calista Tur isimli seyahat acentasından, Side’de beş yıldızlı bir otelde konaklamak için paralarını da ödeyip, rezervasyon yaptırıyorlar. Otelin kapısına geldiklerinde ise rezervasyon onayını aldıkları otele alınmıyorlar. Gerekçe ne? Otel, tur şirketi ile sözleşmesini iptal etmiş de ondan. Sonuç, onlarca kişi mağdur. Bitmedi. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan bu olayın ardı çorap söküğü gibi geldi. Tur şirketinin başka otellerde yaptırdığı rezervasyonlarda da sorunlar yaşandı ve mağdur sayısı daha da arttı. Tur şirketinin sahibi ise şirketin kapısında kilit vurup, ortadan kayboldu.
YASA VAR, UYAN YOK
Dikkat ettim de son 15 gündür turizm piyasası bu rezaleti konuşuyor. Mağdurlar, yetkili makamlara şikayet üzerine şikayette bulunuyor. Turizm ile ilgili kurum ve kuruluşlar devreye girip incelemeler başlatıyor. Gereksiz panik! Tur şirketi kapıya kilit mi vurdu, onlarca vatandaş otel kapasında mı kaldı; hemen başvurulur tur şirketinin zorunlu olan sigortayı yaptırdığı sigorta şirketine, tüm zararı sigorta şirketi karşılar, konu kapanır. Ama öyle değil işte; çünkü zorunlu olan sigorta yaptırılmamış. Sanıyor musunuz ki, bu yaşanan ilk olay? Her yıl birkaç seyahat acentası iflas ediyor ve arkasında da turizm zedeler bırakıyor. 11 yıl önce çıkarılan yasa ile seyahat acentalarına yurtiçinde sattıkları tüm paket turlar için sigorta zorunluluğu getirildi. Tur şirketleri hem bu sigortayı yaptırmak hem de tüketiciye sigorta poliçesini vermek zorunda. Peki, sorun nerede? Sigorta zorunlu hale getirilmiş ama ne denetleyen var, ne de yaptırım uygulayan. Turizm Bakanlığı, 11 yıl önce bu uygulamayı yasa ile başlatmış, gerisini getirmemiş. Vatandaş desen, sigortanın varlığından haberdar değil. Hal böyle olunca da her yıl onlarca vatandaş mağdur oluyor.
ZARARI KİM KARŞILAYACAK?
Bu sene de Calista Tur olayı patladı. Öğrendiğime göre Calista Tur, rezervasyon yapma taahhüdü ile vatandaşlardan parayı toplamış, sonra da rezervasyonları iptal etmiş ve vatandaşa da bunu bildirmemiş. Bu açıdan bakıldığında da yaşanan bu olay paket tur sigortası kapsamına girmiyormuş. Paket turun tanımı hakkında bir araştırma yaptım. Aynen paylaşıyorum: Paket tur sözleşmesi; ulaştırma, konaklama ve bunlara yardımcı sayılmayan diğer turistik hizmetlerin en az ikisinin birlikte, her şeyin dahil olduğu fiyatla satılan veya satış taahhüdü yapılan ve hizmeti 24 saatten uzun bir süreyi kapsayan veya gecelik konaklamayı içeren sözleşmelerdir. Eğer Calista Tur, tüketici ile bir haftalık otel rezervasyonu için sözleşme yapıyorsa ve karşılığında da para alıyorsa, bana göre bu bir paket turdur ve sigorta kapsamına de girer.
Şunu da belirteyim, her yıl, özellikle de erken rezervasyon döneminde bu köşeden paket tur sigortası konusunda uyarılarda bulunuyorum. Büyük tur şirketlerinin dışındaki seyahat acentalarının maliyetleri artırdığı gerekçesiyle zorunlu olan bu sigortayı yaptırmaktan kaçındıklarını yazıyorum. Eğer yasada sigorta konusunda bir eksiklik varsa bunun giderilmesi, eksiklik yoksa da denetim sisteminin çalıştırılması gerektiğini söylüyorum. Yine her sene yazılarımda bu konuya el atılmazsa mağdur sayısı artacak diye de uyarıyorum. Maalesef her sene birkaç tur şirketinin iflası nedeniyle de mağdur sayısı artıyor.
PAKET TUR SİGORTASI NEDİR?
Seyahat acentaları, yurtiçinde sattıkları tüm paket turlar sigorta yaptırmak zorunda. Paket tur sigortası, tur şirketinin iflasından tutun da beş yıldızlı otel deyip üç yıldızlıda konaklatmaya, uçak deyip otobüsle seyahat ettirmeye kadar seyahat acentasının taahhüt ettiği tüm hizmetleri yerine getirememesini ya da taahhüt ettiği şekilde yerine getirememesini kapsıyor. Bunlardan biri gerçekleşirse tüketici sigorta şirketine başvuruyor ve tüm zararını sigortadan alıyor. Ayrıca tüketici boşa harcanan tatil zamanı için de uygun bir tazminat talep edebiliyor. Seyahat acentası, paket tur sattığı anda müşterisine sigorta poliçesini de vermek zorunda. Vermezse sigorta yaptırmayan şirketin faaliyet ruhsatı iptal ediliyor. Seyahat acentaları ve sigorta şirketleri, sigorta sözleşmelerini yaptıkları andan itibaren sözleşmenin bir örneğini Turizm Bakanlığı’na göndermekle de yükümlü.
BİN liranın altında emekli maaşı alanlara zam yapılacak, böylece 1000 liranın altında maaş alan emekli kalmayacak. Haktan, 150 bine yakın emekli yararlanacak. Emeklilere müjdeyi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin 400 projeyi içeren 100 Günlük Eylem Planında açıkladı.
100-400 LİRA ZAMPeki kimler 1000 liranın altında emekli maaşı alıyor? 2015 yıllında emekli maaşı bin liranın altında olanlar için düzenleme yapılarak, seyyanen 100 lira zam verilmişti. O dönem Bağ-Kur tarım emeklileri hariç bin liranın altında emekli maaşı alan kalmamıştı. Bugün ise Bağ-Kur tarım emeklileri arasında bin liranın altında maaş alanlar olduğu gibi ölen sigortalıların hak sahipleri arasında da hissesi oranında yine bin liranın altında maaş alanlar bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, açıkladığı 100 Günlük Eylem Planı ile artık bin liranın altında maaş alan emekli kalmayacak. 600 lira ile 900 lira arasında emekli maaşı alan 150 bine yakın emekli, yeni düzenlemeden yararlanacak. Emeklilerin maaşına 100 lira ile 400 lira arasında zam yapılarak, 1000 liraya tamamlanacak. Yeni düzenleme 100 gün içinde tamamlanacak ve bin liranın altında maaş alanların zamları yatırılacak.
İKRAMİYELER ÖDENİYORYeri gelmişken, bin liralık bayram ikramiyesine de değineyim. Bu yıl yapılan düzenleme ile emeklilere Ramazan ve Kurban bayramı olmak üzere senede iki kere, bayram öncesi bin liralık ikramiye verilecek. Düzenleme kalıcı, yani önümüzdeki senelerde de bayram ikramiyeleri ödenecek. Bu yıl ilk ödemeler, Ramazan Bayramı öncesi 7-8 Haziran’da, emeklilerin hesaplarına yatırıldı. Şimdi ise emeklilere, Kurban Bayramı öncesi, yine 1000 lira bayram ikramiyesi ödenecek. Bağ-Kur ve SSK emeklileri bayram ikramiyelerini 16 Ağustos’ta (yarın), Emekli Sandığı emeklileri ise 17 Ağustos’ta alacak.
EMEKLİYE 1000 TL BAYRAM İKRAMİYESİİKRAMİYE hakkından; SSK, memur emeklileri, Bağ-Kur emeklileri ile şehit yakını ve gaziler, vazife ve harp malullüğü aylığı alan er ve erbaşlar, geçici köy korucuları, şeref aylığı alanlar, şampiyon sporcular, Kore, Kıbrıs ve İstiklal Savaşı gazileri, terörden zarar gören ve aylık bağlananlar yararlanacak. İkramiyeden, hayatını kaybeden hak sahiplerinin yakınları da yararlanabilecek.
Şunu da belirteyim, tüm emekliler 1000 lira alamayacak. Vefat eden sigortalıların hak sahipleri hisseleri oranında ikramiye alacak. İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle iş göremezlik geliri alanlar iş göremezlik derecesine göre ikramiyeden yararlanacak.
9 GÜNLÜK TATİLDEN KİMLER YARARLANACAK?
Hazine ve Maliye Bakanı, yeni ve güçlü bir finansal regülasyon otoritesi kurulacağını belirterek, şunları söyledi: “En kısa zamanda finansal kuruluşların yapılanması sağlanacak. Sigortacılık sektörü... Milli Reasürans hikayesi... Özellikle kamu şirketlerinin birleştirilmesini sağlayacak yeni bir milli reasürans yapısını oluşturacağız. Sigortacılık çok önemli bir sektör ama finansal sektör içindeki payı layık olduğu yerde değil. Yüzde 20-25’lerden bahsediyoruz. İngiltere’de, Amerika’da sermaye piyasalarının ve sigortacılık sektörünün payı, ikisini topladığınızda yüzde 40-50’lerde. Bizde yüzde 10-15 bile değil. Bireysel emeklilik sistemi ile ilgili çok önemli adımlar atacağız. Sistemi yeniden yapılandıracak, tasarruf ve sermaye birikimi ile ilgili çok güçlü adımlar atacağız.”
İLK DEFA GÜNDEME GELİYOR
Berat Albayrak’ın tespitleri çok doğru. Maalesef sigortacılık hak ettiği konumda değil. Sadece bir-iki veri paylaşayım. Bugün sigortacılığın toplam finansal piyasalar içindeki payı yüzde 4’ler civarında ve bu payla da bankacılıktan sonra gelen ikinci büyük finansal sektör. Aslında temel sorun, bankacılık dışındaki tüm finansal kurumların payının küçük olması. Avrupa Birliğinde bankacılık, sigortacılığın 5 katı; bizde bankacılık, sigortacılığın 21 katı. Avrupa’da sigorta primlerinin GSYH içindeki payı yüzde 6,7; bizde ise 1,6. OECD ülkelerinde özel emeklilik fonlarının GSYH’ye oranı yüzde 123,6; bizde yüzde 2,1. Bu tabloya rağmen sigortacılık, her sene yüzde 20’lerde büyüyen, ekonomiye 130 milyar TL fon sağlayan, ülke içi tasarrufları artıran ve ekonomiye 90 trilyona yakın –ki, GSMH’nın 35 katıdır- teminat veren bir sektör.
Evet, Hazine ve Maliye Bakanının söylediği gibi sektör layık olduğu konumda değil. Yapılacaklar da belli. Tek tek burada sıralamayacağım, yıllardır bu köşeden yazıyorum. Sonraki yazılarımda bunlara yeniden değinirim. Ama Berat Albayrak’ın açıklamalarında dikkatimi çeken ve bugüne kadar da hiç dillendirilmemiş, ilk defa gündeme gelen önemli bir husus var. Anlaşılan o ki, Ekim ayından sonra finansal regülasyon otoritesi adı altında finansal bir üst kurul kurulacak ve sigortacılık da bu kurula bağlanacak.
YERLİ REASÜRANS MODELİ
İkincisi ise, yeni bir milli reasürans modeli uygulanacak ki, işte bu ilk defa gündeme geliyor. Bilmeyenler için reasürans nedir, çok basit anlatayım. Sigorta edilmiş riskin, belli bir kısmının ya da tamamının yeniden sigorta edilmesi. Berat Albayrak’ın açıklamalarından anladığım kadarıyla, kamu sigorta şirketleri birleşerek, milli bir reasürans havuzu ya da modeli kuracak. Bu ne anlama geliyor? Birincisi, sigortalanamayan tüm riskler bu modelde sigortalanabilecek, sigorta teminatı bulunmasında sorun yaşanmayacak. İkincisi, reasürans adı altında yurtdışına bir para akışı varsa; bu para da yurtiçinde kalacak.
Özetle, tüm bu açıklamalardan anladığım, Berat Albayrak’ın yönetiminde; sigortada, yeni bir hikaye yazılarak, sektör büyütülecek ve ekonomiye katkısı artırılacak.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
DÖRT yıldır sürekli gündemde olan ancak bir türlü gerçekleşemeyen sağlık çalışanlarına ‘fiili hizmet zammı’ ya da başka adıyla ‘yıpranma payı’ veya da erken emeklilik imkanı Resmi Gazetede yayımlanarak, uygulamaya girdi. Böylece 400 bine yakın sağlık çalışanına yıllardır beklediği erken emeklilik hakkı da verilmiş oldu.
Peki, yeni düzenlemeden kimler, nasıl yararlanacak? Kanunda, bu haktan yararlanacak olanlar, ‘insan sağlığına ilişkin işlerde’ çalışanlar olarak geçiyor. Biraz daha açarsak başta doktor, hemşire, eczacı olmak üzere; diş hekimi, fizyoterapist, sağlık bakım teknisyeni, klinik psikologları, fizik tedavi uzmanlarına fiili hizmet zammı verilecek.
KİMLER YARARLANACAK?Kısaca, fiili hizmet zammı nedir; ona da kısaca değineyim. Çalıştıkları mesleklere göre yıprananların erken emekli olabilmeleri için her bir çalışma yılına, mesleğine göre değişen sürelerde 60-80-180 gün ekleniyor. Böylece çalışanlar, 360 gün prim öderken, 60 gün fiili hizmet zammı ekleniyorsa, 420 gün prim ödemiş sayılıyor.
3 Ağustos Resmi Gazetede yayımlanarak uygulamaya giren düzenleme ile de sağlık çalışanlarına yılda 60 gün yıpranma payı, yani fiili hizmet zammı, verilecek. Böylece sağlık çalışanları 360 gün prim ödeyecekler, ancak 420 gün prim ödemiş sayılacaklar. Bir başka ifadeyle de 12 ay çalışacaklar, 14 ay çalışmış sayılacaklar. Bu durumda da 6 yıl çalışan bir sağlık çalışanı, 7 yıl çalışmış sayılacak. Bu da şu anlama geliyor; 30 yıl doktorluk yapan bir çalışan, 35 yıl çalışmış sayılacak ve erken emekli olacak, emeklilik maaşı da erken bağlanmış olacak. Ayrıca 5 yıl fiili hizmet zammını elde eden çalışan, 2,5 yıl daha erken emekli de olabilecek.
GEÇMİŞ YILLARI KAPSAMIYORTabi, bu hakkın elde edilebilmesinin de bazı şartları var. Sağlık çalışanlarının yıpranma hakkı, kanunun yayımlandığı 3 Ağustos tarihinden itibaren geçerli olacak ve bu tarihten sonraki çalışma sürelerine fiili hizmet zammı uygulanacak. Bu tarihten önceki çalışma süreleri dikkate alınmayacak. Daha açık bir anlatımla kanun geriye dönük uygulanmayacak. Şartlardan biri de sağlık çalışanlarının erken emeklilik hakkından yararlanabilmesi için 10 yıl sağlık alanında çalışmış olması, 3600 prim gün sayısına ulaşması gerekiyor.
İLAVE EMEKLİLİK İKRAMİYESİYENİ düzenleme ile sağlık çalışanlarına emekliliklerinde ilave ikramiye de ödenecek. Böylece çalışanlar fiili hizmet zammıyla hem erken emekli olacaklar hem de emekli aylıklarına zam yapılacak. Buna göre; pratisyen hekimler 1533 lira, uzman hekimler de 2000 lira emeklilik maaşlarına ek ödeme alacak.
SORU-CEVAP
Gelenektir, ailece, her sene tatilimizin bir bölümünü Bodrum’da geçiririz. Eşim Peri ile Bodrum’da tanıştığımız için bizde yeri başkadır Bodrum’un. Bu gidişimden sonra sizlerle çok kısa izlenimlerimi paylaşayım, asıl konuya sonra değineyim.
Açıkça söyleyeyim küçük İstanbul olmuş, Bodrum. Hatta bir tık yukarı bile diyebilirim. Trafik deseniz, İstanbul’u hiç aratmıyor. Kimse gücenmesin ama ilginçtir belediye, Bodrum’u yaz aylarında bırakmış sanırsınız. Bir karmaşa var. Mağazanın birine giriyorsunuz, çalışanların tavrı, gelenden maksimum faydayı nasıl sağlarım tarzında. Merkez’deki en az üç mağazadan, ‘pos makinesi çalışmıyor nakit çalışıyoruz’ cevabını aldım. Bodrum gibi turistik yer, ne ilginçtir mağazalarda pos makinesi çalışmıyor! Restorana giriyorsunuz, sanki bir daha o restorana hiç uğramayacakmışsınız gibi, hem hizmet sıfır hem fiyat politikası yüksek. Esnafla konuşuyorsunuz, hep aynı söylem, ‘zaten iş yok, ne yapalım, biz de şurada iki-üç ay kazanıyoruz’. Bu bakış açısı nedeniyle de bir giden ağzı yandığından bir daha gitmiyor.
GEZİ TEKNELERİNİN HALİ
Daha anlatacak çok şey var ama gelelim asıl konuya. Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker ile Bodrum’da buluştuk. “Gezi teknelerinin yol açtığı sorunları sık sık dile getiriyorsun gel, bir de gözünle gör” deyince, hemen kabul ettim. Ufuk Teker, küçük bir tekne ayarlamış. Bilmeyenler için söyleyeyim -ki, ben de orada öğrendim- gezi tekneleri günlük 40-50 liraya, yerli yabancı 80-90 turisti alıp, Bodrum’un koylarını günü birlik dolaştırıyor. Tüm tekneler aynı saatte yola çıkıyor, hepsi de aynı rotayı izliyor. Biz de aynı rotayı izledik. Uğrak yerleri olan ilk koya gelip de manzarayı görünce, bugüne kadar az bile yazmışım dedim.
Anlatayım, siz de manzarayı güzünüzde canlandırın. İlk gelen tekne demirliyor, içindeki yolcular hep birlikte denize atlıyor. Ardından diğer tekne, sonra bir diğeri. Denizde yüzenlerin arasından tekneler, ‘çekilin, tekne geliyor’, ‘çarpacak çarpacak’ bağrışları ile birer birer koya yanaşmaya çalışıyor. Bu arada da tekneler birbirine çarpmasın diye birileri atlıyor, birileri diğer tekneyi itmeye çalışıyor. Tam bir keşmekeşlik. Küçücük koy, onlarca tekne, denizde yüzmeye çalışan yüzlerce insan.
TURİSTLER FARKINDA DEĞİL
Gözünüzde canlandırabildiniz mi? Açıkçası, şans eseri, her gün birkaç kaza olmuyor ve bu kazalarda da birkaç kişi zarar görmüyor. Bitmedi; teknelere bakıyorsunuz, turist çekebilmek için teknenin şeklini değiştirmişler. Kimisi korsan teması yapmış, kimi başka şekle sokmuş. Ufuk Teker’e sordum ‘bunlar, standartlara uygun mu?’ diye; standart falan hak getire.
Peki, sorun nerede?
1- Kanunda, çalışıp da bedelli askerlikten yararlanacak olanlar için özel bir hüküm var mı?Kanunda, ‘bedelli askerlik hakkından yararlananlar, temel askerlik eğitimi süresince çalıştıkları işyeri, kurum ve kuruluşlar tarafından aylıksız veya ücretsiz izinli olacak’ diyor. 21 günlük temel askerlik eğitimi süresinde; işçi olarak çalışanlar ücretsiz izinli, memurlar da aylıksız izinli olacak. Böylece iş sözleşmeleri işverenler tarafından sonlandırılamayacak.
2- Bedelli askerlik hakkından yararlanacak olanlar kıdem tazminatı alabilecek mi?İş kanununda, kıdem tazminatı alabilmenin gerekçelerinden biri de muvazzaf askerlik nedeniyle iş sözleşmesinin sonlandırılabilecek olması. Bu da şu anlama geliyor ki, 21 gün fiili askerlik hizmeti yapılacak olması nedeniyle çalışan; eğer o işyerinden bir yıl ve daha fazla sürede çalışıyorsa işverene başvurup, kıdem tazminatını isteyebilir. İşveren de ödemek durumundadır. Nitekim 2011 yılındaki bedelli askerlik uygulamasında da çalışanlar kıdem tazminatı alabilmişlerdi. Eğer, geçmişte olduğu gibi askerlik eğitimi almadan sadece bedel ödenerek, askerlik yapılmış olsaydı, kıdem tazminatı hakkı da oluşmazdı. Burada önemli olan, çalışanın, muvazzaf askerlik nedeniyle işten ayrılacak olmasıdır. Daha açık bir anlatımla, askerlik celp kağıdının işverene takdim edilmesi gerekir.
3- İşveren, kanundaki maddeyi bahane gösterip, kıdem tazminatını ödemek istemezse ne olacak?İşveren, kanundaki, ‘ücretsiz izinli sayılır’ maddesini gerekçe göstererek, kıdem tazminatı ödemezse; çalışanın, önce arabuluculuk sistemine, sonrasında da mahkemeye başvurma hakkı var. 2011 yılındaki bedelli askerlik uygulamasında yargı, kıdem tazminatı ödenmesi yönünde karar verdi.
4- Askerlik nedeniyle kıdem tazminatını alıp, işyerinden ayrılanlar, askerlik bittiğinde yeniden aynı işyerine başvurabilir mi?Başvurabilir ve işverenin de işe alması gerekir. Bunun için çalışanın 2 ay içinde işverene müracaat etmesi gerekir. İşveren işe almazsa, çalışana, 3 aylık ücret kadar tazminat öder.
5- Kıdem tazminatı peşin mi ödenir?İşveren kıdem tazminatını peşin ve bir kerede ödenmek zorundadır. Çalışan, askere gitmeden önce tazminatı alır. Ancak işveren peşin ödeyemeyeceğini söyler ve çalışan da kabul ederse tazminat taksitler halinde de ödenebilir.
6- Kıdem tazminatını alıp, işten ayrılanlar, işsizlik maaşı alabilecek mi?Çalışan, işsizlik maaşı için gerekli şartları yerine getirmişse, yani son 120 gün aralıksız işsizlik sigortası primi yatırılmış ve son 3 yıl içinde de 600 gün prim ödenmiş olması halinde, çalışanlar, askerlik dönüşü işsizlik maaşı için başvurabilirler.
7- Ücretsiz izin hakkından yararlanacak olanlar nasıl bir yol izleyecek?Çalışan, askerlik eğitimi için gerekli evrakları işverene verecek ve ücretsiz izin hakkından yararlanmak istediğini söyleyecek. İşveren bu talebi kabul etmek zorunda. Çalışan, askere gittiği günden itibaren 21 gün ücretsiz izinli sayılacak. Askerlik dönüşü işe kaldığı yerden devam edecek. Bir alternatif daha var; özellikle de 5 yıldan fazla çalışma süresi olanlar için. Yıllık izinlerini kullanabilirler. Böylece hem maaş alırlar hem de sosyal güvenlik primleri de ödenir.
8- Ücretsiz izinli sayılanların hakları nelerdir?
Hatta başlığı da ‘Hazine, Maliye’ye bağlanacak, peki sigortacılık ne olacak?’ diye atmıştım. Yazımda, ihtimallerden birinin –ki, en yüksek olanıydı, hatta neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) bağlanması olduğunu belirtmiştim. Düşük olsa da duyumlarıma istinaden bir diğer ihtimalin de, sigortacılığın, yeni dönemde Ticaret Bakanlığı çatısı altına alınacağını yazmıştım.
BERAT ALBAYRAK’A EMANET10 Temmuz tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile başta Hazineciler ve sigortacılar olmak üzere birçok kesimin merak ettiği sorunun cevabı da netleşti. Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve Sigorta Denetleme Kurulu Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlandı. Böylece sigortacılık ve bireysel emeklilik, bir başka deyişle de tasarruf sistemi; yeni dönemde, Hazine ve Maliye Bakanlığında, dolayısıyla da Berat Albayrak’ın yönetiminde olacak.
Yayımlanan Kararname’de Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün yeni dönemdeki görev ve yetkileri de belirlendi. Bunlar; ülke sigortacılığının gelişmesi, sigortalıların korunması için tedbirler almak, bu tedbirleri bizzat uygulamak veya ilgili kuruluşlarda uygulanmasını izlemek; sigortacılarla ilgili konularda mevzuatı hazırlamak, uygulamak, ilgililer tarafından uygulanmasını izlemek, yönlendirmek ve bu mevzuatın Avrupa Birliği ile uyumlandırılması çalışmalarını yürütmek.
NEREDE KALMIŞTIK?Sigortacılık açısından yeni dönem netleşmiş oldu. Bir anlamda kalınan yerden devam edilecek; tek fark, Hazine ile Maliye Bakanlığı’nın tek çatı altında birleşmiş olması. Sigortacılarla konuştum, yeni dönemden memnunlar ama bazı endişeleri de var. Bunların başında da büyük ve biraz da karmaşık yapıya sahip olan sigortacılık ve bireysel emekliliğin; Maliye’nin gölgesinde kalacak olması geliyor. Daha açık bir anlatımla sigortacılar, ‘vergi konularından sigortacılığa sıra gelir mi?’ diye endişe duyuyorlar. Bunu zaman gösterecek ama bence yeni yapı, çok daha kolay reform yapmaya, çok daha çabuk karar almaya ve alınan kararları da uygulamaya uygun bir yapı.
Geçen yazımda da belirttim, bir kere daha altını çizeyim, sigortacıların da isteği, BDDK benzeri bağımsız bir Sigorta Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulması. Bilinmez, belki önümüzdeki dönemde tüm bağımsız kurumlar -artık adına Mali Piyasalar Üst Kurulu mu dersiniz, Finansal Piyasalar Üst Kurulu mu- tek bir çatı altında toplanır, sigortacılık ve bireysel emeklilik de bu çatı altına girer.
Okuyucuya not: İzniniz olursa, kısa bir tatile çıkacağım, bir süreliğine sizlerle birlikte olamayacağım. Döndüğümde görüşmek üzere diyelim.