Noyan Doğan

Çalışmadan emekli olmanın formülü

15 Mayıs 2019
Çalışmayan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayanlar ya da çalışmaya ara verenler isteğe bağlı sigorta yaptırarak hem emekli olup maaş alabilirler hem de devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanabilirler. En düşük aylık ödenecek sigorta primi ise 818.69 lira.

OKUYUCULARDAN sosyal güvenlik konusunda gelen sorular arasında en sık karşılaştığım, ‘çalışmıyor ve hiçbir sosyal güvencem yok, sigortalı olabilir miyim?’ oluyor. Özellikle de en çok ev hanımları bu sorunun cevabını merak ediyor; tabi bir de part-time çalışanlar. Evet; çalışmadan emekli olmak gibi bir hak var. Buna da ‘isteğe bağlı sigortalılık’ deniyor. Detaylarını anlatayım.

SSK, Bağ-Kur gibi herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan ve zorunlu sigortalı olmayı gerektirmeyecek şekilde çalışanlar ile sigortalı olarak çalışmakla birlikte bir ay içinde 30 günden az çalışan veya part-time çalışanlar; 18 yaşını doldurmuş olmak koşulu ile isteğe bağlı sigortalı olabilirler. Tabi bir de anne-babadan ya da eşten dolayı emekli aylığı almıyor olmak da gerekiyor. Bu sayede sanki bir sosyal güvenlik kurumuna bağlıymışsınız ve zorunlu sigortalıymışsınız gibi her ay düzenli primleri öderseniz; gerekli şart ve koşulların yerine getirdiğinizde emekli olabilir, emekli aylığı almaya hak kazanabilirsiniz. Üstelik isteğe bağlı sigortalı olduğunuzda genel sağlık sigortası sistemine girip, devletin sunduğu sağlık hizmetinden de yararlanabilirsiniz. Yeri gelmişken belirteyim, sadece çalışmayanlar değil, çalışmaya ara vermiş olanlar ya da prim gün sayısı eksik olanlar da isteğe bağlı sigortalı olup, eksik prim gün sayılarını tamamlayıp; emekli olabilir, emekli maaşı alabilir, sağlık hizmetinden de yararlanabilirler.

SİGORTALI OLMA YOLU

Peki nasıl isteğe bağlı sigortalı olacaksınız? İlk defa isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenler Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), ‘isteğe bağlı sigortası giriş bildirgesi’ni doldurmaları yeterli. Bildirgeyi doldurduktan sonra hangi ilde ikamet ediyorsanız oranın SGK merkezine ya da il müdürlüğüne başvurulması gerekiyor. Başvuruyu yaptıktan ve SGK da başvuruyu kabul ettikten sonra artık sigortanız başlıyor. Geçmişte isteğe bağlı sigortalı olup da iptal eden ya da sistemden çıkanlar yeniden başvurabilirler. Bunun için de yine SGK’ya, sigortalılığın yeniden başlaması için talep dilekçesi ile başvurmak yeterli.

İsteğe bağlı sigorta yaptıranlar, Bağ-Kur kapsamında, bir başka deyişle de 4/b’li oluyorlar. Hal böyle olunca da Bağ-Kurlu’ların sahip olduğu şartlara tabi oluyorlar. Yani, isteğe bağlı sigortalı olduğunuzda Bağ-Kur’a prim ödeniyormuş sayılıyor ve emeklilik koşulları da buna tabi oluyor. Bunu niye belirttim; Bağ-Kurlu sayılacağınızdan emekli aylığınız da SSK’dan maaş alacaklara göre düşük olacaktır. Bunun için tavsiyem isteğe bağlı sigortalılık da yüksek prim ödenmesidir.

Peki, isteğe bağlı sigortalılık ne zaman sona erer? İsteğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların, primi ödenmiş son günü takip eden günden itibaren sona erer. Gerekli yaş ve prim ödeme gün sayısını doldurup da emekli aylığı talebinde bulunanların artık sigortalılıkları biter ve emekli aylığı almaya başlarlar. Bir de vefat halinde isteğe bağlı sigortalılık son bulur ve geride kalanlara ölüm aylığı bağlanır ki, bunun için ölen sigortalının 5 yıl prim ödemiş olması gerekiyor.

SAĞLIK HİZMETİ DE VAR

Yazının Devamını Oku

Erken rezervasyon yaptıran 3 milyon turist sigortalandı mı?

13 Mayıs 2019
İstanbul seçiminin 23 Haziran’da yenilenmesi kararı sonrası okuyuculardan şöyle sorular alıyorum: “Seçimin yapılacağı tarihte erken rezervasyon yaptırıp, tur satın aldım ve paramı da kredi kartı ile ödedim. İptal ettirebilir miyim, sigortadan paramı alabilir miyim?” Bazı okuyucular da kafa karışıklığından yakınarak, ‘kimileri sigortadan paramı iade alacağımı, kimileri ise seçimin sigorta kapsamı dışında olduğunu söylüyor. Sigorta acentesi ile konuştum, sigortanın içine girmediğini söyledi’ diyor. Konuya açıklık getireyim. Bu vesile ile yıllardır bir türlü çözülemeyen soruna da değinmiş olayım.

Önce, 23 Haziran seçimlerinden bahsedeyim. Seçim konusu, paket tur sigortasının kapsamına girmiyor. Dolayısıyla o tarih için paket tur satın aldıysanız ve seçim nedeniyle rezervasyonunuzu iptal ettirecekseniz, paket tur sigortası bunu karşılamaz. Ancak bu bahsettiğim zorunlu sigorta; bir de tur şirketlerinin tatil paketi satarken müşterilerine önerdikleri, ‘seyahat iptal sigortası’ ya da ‘erken rezervasyon sigortası’ adı altında, isteğe bağlı yaptırılan sigortalar var. Eğer tur satın alırken bu sigortayı da yaptırdıysanız tatilin başlamasından 3-5 gün öncesinde bile iptal edip, sigortadan paranızı alabilirsiniz. İşin bir de yasal tarafı var ki, paket tur sözleşmesine göre turun başlamasından en az 30 gün öncesine kadar yapılan iptallerde kesinti yapılmadan, para iade ediliyor. Kaldı ki, son birkaç gündür yapılan açıklamalara bakıyorum, oteller ve tur şirketleri, tüketicilere gerekli kolaylığı sağlıyor.

VATANDAŞIN HABERİ YOK

Asıl sorun başka ve bir türlü de çözüm bulunamıyor. 12 yıl önce seyahat acentalarına yönelik kapsamlı bir kanun çıkartıldı ve sigortacıların itirazlarına rağmen Turizm Bakanlığı ve turizm şirketlerinin isteği ile kanuna bir madde eklenerek; seyahat acentalarına sattıkları paket turlarda zorunlu sigorta uygulaması getirildi. Buna göre, tur şirketleri, paket tur sigortasını zorunlu yaptıracak ve tüketiciye de poliçeyi verecek. Peki, sigorta neyi kapsıyor? Seyahat acentasının iflasından tutun da beş yıldızlı otel deyip üç yıldızlıda konaklatmaya; uçak deyip otobüsle seyahat ettirmeye kadar taahhüt ettiği tüm hizmetleri yerine getirememesini ya da taahhüt ettiği şekilde yerine getirememesini kapsıyor. Bunlardan biri gerçekleşirse tüketici zararını sigortadan alıyor.

Çok güzel değil mi? Değil işte. Zorunlu olmasına rağmen büyük tur şirketlerinin dışındakiler maliyeti artıyor diye sigortayı yaptırmıyor. Bakanlık 12 yıl önce uygulamayı başlattı ama ne denetliyor ne de ilgileniyor. Vatandaş desen sigortanın varlığından bihaber. Sonuç, her yıl birkaç seyahat acentası iflas edip, arkasında onlarca mağdur bırakıyor. Olay patlayınca da yetkilisinden vatandaşına, herkes sigortanın peşinde koşuyor. Tıpkı geçen sene yaşanan Calista Tur’da olduğu gibi.

ZORUNLU PAKET TUR SİGORTASI

Gelelim bu seneye. Bu yaz erken rezervasyondan yararlanarak paket tur alan 3 milyon turist seyahat edecek. Daha açık bir anlatımla bu yaz bu 3 milyon turistin tur sigortası ile sigortalanmış olması gerekiyor. Öyle mi, değil. Neden? 12 yıldır aynı nedenden dolayı. Ortada kanunla getirilmiş, tur şirketlerinin yaptırması zorunlu, tur sigortası var. Kanun yapılmazsa şirketin ruhsatı iptal edilir diyor. Bakın, yetkili sigorta kurumlarına, bu sigortanın genel şartları bile belirlenmemiş; sadece 12 yıl önce seyahat acentaları kanununa Turizm Bakanlığı tarafından sigorta şartları konmuş. Sigorta şirketleri sigorta teminat vermek istemiyor; tur şirketleri ise maliyetleri artırıyor diye yaptırmak istemiyor. Bazı tur şirketleri kanunen adet yerini bulsun diye sigorta şirketleri ile anlaşıp, düşük teminatlı bir sigorta yaptırıyor. Denetim zaten yok, yaptırım uygulayan hiç yok. Hal böyle olunca da geriye söylenecek tek bir şey kalıyor; umarım bu yaz, 3 milyon turistten bazıları geçen senelerde olduğu gibi sorun yaşamaz.

 

Yazının Devamını Oku

Çift emekli maaşı mümkün

8 Mayıs 2019
Yargıtay, önemli bir karara imza atarak anneden ve babadan ayrı ayrı yetim aylığı alınabilmesinin önünün açtı. Hem eşten hem de anne ve babadan ayrı ayrı maaş almak mümkün. Hatta kimi kişilere üç maaş birden bağlanabiliyor. Peki, kimler, hangi şartlarda çift emekli maaşı alabilir?

YARGITAY hafta başında, önemli bir karara imza atarak, hem anneden hem de babadan yetim aylığı alan bir kişinin maaşlarından birini kesen ve öncesinde de ödenen parayı tahsil etmek isteyen Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) haksız buldu ve anneden ve babadan yetim aylığı alınabileceğine hükmetti. Bu karar emsal olur mu bilmiyorum, çünkü geçmişte de Yargıtay, SSK’lı kocadan ve babadan aynı anda dul ve yetim aylığı alınmasına yönelik talebi reddetmişti. Ama Yargıtay’ın son kararı, kimlerin, nasıl çift maaş alabileceği konusunu gündeme getirdi ki, okuyuculardan da birkaç gündür bu yönde sorular alıyorum.

Ama önce kısa bir bilgi vereyim. İster SSK’lı, ister memur, isterse de Bağ-Kur’lu olsun, sigortalının ölümü halinde her şart altında geride kalanlara emekli aylığı bağlanıyor. Buna ölüm aylığı da deniyor. Peki, kimler yararlanıyor? Başta sigortalının eşi ve çocukları olmak üzere belli şartlara bağlı olarak anne-babası da yararlanıyor. Eşin ölüm aylığı alabilmesi için sigortalının vefat ettiği tarihte yasal evlilik bağı bulunması şart. Eş derken, sadece kadınlardan bahsetmiyorum, ölen sigortalının kadın olması halinde kalan eşi de ölüm aylığı alabiliyor. Dul eşin yeniden evlenmesi halinde ise ölüm aylığı kesiliyor. Ancak sonradan evlendiği eşinden boşanırsa, vefat eden sigortalıdan yeniden ölüm aylığı alabilir.

Çocuklarım ölüm aylığından yararlanabilmesi için de; erkek çocuklar, öğrenim görmemeleri halinde 18 yaşını, orta öğrenim görmeleri halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmeleri halinde de 25 yaşını doldurmamış olmaları gerekiyor. Kız çocuklarında herhangi bir yaş ya da öğrenim durumu gerekmiyor. Maaş bağlanması için; evli olmamaları, evlenmiş olsalar bile sonradan boşanmış olmaları, sigortalı çalışmamaları, aylık almamaları, gelirlerinin olmaması gerekiyor. Kız çocuklar evlendiğinde ise ölüm aylığı kesiliyor.

ÖLÜM AYLIĞININ ŞARTLARI

Geride kalanların ölüm aylığı alabilmesinin belirli şartları da var. Öncelikle ölen sigortalının belirli süre prim ödemesi gerekiyor. Sigortalının ölümü Ekim 2008 tarihinden önceyse yakınlarına bağlanacak emekli maaşının şartları farklı, bu tarihten sonra ise şartlar farklı oluyor. Madde madde sıralamayım:

Emekli Sandığı’na bağlı ya da Bağ-Kurlu sigortalının Ekim 2008’den sonra ölmesi halinde en az 1800 gün prim ödemiş olması gerekiyor.

Ekim 2008’den sonra ölen sigortalının SSK’lı olması halinde 5 yıldan beri sigortalı olması ve 900 gün prim ödemiş olması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Kıdeme Güney Kore modeli

6 Mayıs 2019
Yapılacak reform ile kıdemde fonlu sisteme geçilecek, BES ile kıdem tazminatı entegre edilecek. İşçi sendikaları reforma karşı çıkıyor. Güney Kore, 14 yıl önce reform yaparak kıdem tazminatını BES ile entegre eden tek ülke oldu. Kore’nin kıdem tazminatı modeli, Türkiye ile benzerlik gösteriyor. Bugün Kore’de emeklilik fonlarının büyüklüğü 365 milyar dolara ulaştı.

YENİ Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019 programına göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), yeniden ele alınarak, tamamlayıcı emeklilik sistemine dönüşecek. Bu sistemle birlikte kıdem tazminatı reformu hayata geçirilecek ve BES ile kıdem tazminatı entegre edilecek. Reformun da tüm tarafların mutabakatıyla sene sonuna kadar gerçekleşmesi bekleniyor. 1 Mayıs’ta ise işçi sendikaları, ‘kıdem tazminatı kırmızıçizgimiz, dokundurmayız’ diyerek, reform konusunda tavrını ortaya koydu. Önümüzdeki aylarda reformun detayları netleşecektir.

EMEKLİLİKTE ÜÇ BASAMAK

Hem başka ülkelerde emeklilik sistemleri nasıl uygulanıyor hem de kıdem tazminatını BES ile entegre edip, fonlu sisteme geçen başka ülkeler var mı diye merak edip, araştırdım. Önce dünyada emeklilik sistemleri nasıl uygulanıyor, kısaca değineyim. Tüm ülkelerde birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamak olmak üzere üç ayrı kategoride emeklilik sistemleri uygulanıyor. 1. basamak, bizdeki SGK gibi kamunun sunduğu emeklilik sistemi. 2. basamak, işyeri bazlı, bir başka adıyla da mesleki bazlı, özel emeklilik sistemi. Gelişmiş tüm ülkelerde uygulanıyor. Bizde ise 2017’de otomatik BES adı altında mesleki bazlı emeklilik sistemi başladı. Giriş zorunlu tutuldu, çıkış serbest bırakıldı. Çalışanın maaşından yüzde 3 kesinti yapıldı, işveren katkısı getirilmedi. 3. basamak emeklilik sistemi ise tamamen kişilerin ceplerinden ödeyerek, tasarruf ettiği gönüllü bireysel emeklilik sistemi.

TÜRKİYE İLE BENZER MODEL

Bizde reform adı altında yapılmak istenen; 2017’de başlayan otomatik BES’in zorunlu hale getirildiği, işverenin de çalışan gibi katkıda bulunduğu, devletin de katkı yaptığı bir sisteme geçilmesi. Böylece çalışandan ve işverenden kesilen, devletin de katkı yaptığı bir tamamlayıcı emeklilik sistemi olacak. Bunun üzerine kıdem tazminatında fonlu bir sisteme geçilecek ve bu sistem tamamlayıcı emeklilik ile entegre edilecek.

Peki, dünyada, kıdem tazminatı ile özel emekliliği entegre eden başka ülkeler var mı? Kıdem tazminatını BES ile entegre eden tek bir ülke var; o da, Güney Kore. İtalya’da da benzer bir uygulama var, yani kıdem tazminatı fona aktarılabiliyor ancak zorunlu değil. Çoğu çalışan risk almak istemediği için aktarım yapmayı tercih etmiyor. Ancak İtalya’da kamu emeklilik sistemi kuvvetli ve çalışırken ki ortalama aylık kazancın yüzde 83.1’i emekli aylığı olarak bağlanıyor. Peki, Güney Kore’de durum nedir? Diğer ülkelerde olduğu gibi 3 basamaklı emeklilik sistemi var. Kamu emeklilik sistemi kapsamında 80’lerin sonunda Ulusal Emeklilik Sistemine geçildi. 18-59 yaşları arasındaki herkes sisteme dahil edildi ve en az 10 yıl katkı sağlanması şartı getirildi; kadın ve erkekte emeklilik yaşı 61 olarak belirlendi. Katkı oranı yüzde 9 seviyesinde olup, işveren yüzde 4.5’ini ödüyor. Güney Kore, yıllar öncesinde kıdem tazminatı sistemini kurdu –ki, Kore’de kıdem tazminatına emeklilik ödeneği deniyor- ve zaman içinde tüm çalışanların bu sisteme katılması zorunlu tutuldu. Sistem tamamen işverenler tarafından finanse ediliyordu ve çalışan, ister kendi isteği ile ayrılsın ister işveren işine son versin; en az bir yıl çalışmış olması halinde 30 günlük ücretini alabiliyordu.

KIDEM, EMEKLİLİK PLANI OLDU

Yazının Devamını Oku

Her 100 işçiden 14’ü sendikalı... Bu yıl 1 Mayıs’ın gündemi kıdem tazminatı ve iş güvenliği

1 Mayıs 2019
Toplam 13.4 milyon işçinin 1.8 milyonu sendikaya üye. İşçileri temsil eden toplam 182 sendika ve bu sendikaların da bağlı olduğu 6 konfederasyon bulunuyor. 3.5 milyon çalışan ile en yoğun çalışılan işkolu ticaret ve eğitimde sendikalaşma oranı sadece yüzde 5. Sendikalaşmanın en yoğun olduğu sektör ise yüzde 43 ile savunma ve güvenlik sektörü.

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı birlik, dayanışma ve haksızlıkla mücadele günü olarak işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanıyor. Bu yıl ise sendikaların belirlemesiyle kutlamaların ana gündem konusu son günlerde çokça tartışılan kıdem tazminatı fonu ve iş güvenliği olacak. Peki, işçi sayısı nedir, işçiler hangi sektörlerde daha yoğun çalışıyor ve daha da önemlisi işçilerin kaçı sendikalı? Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre aktif sigortalı çalışan sayısı 22 milyonun biraz üzerinde. Bunun 16 milyonu 4/a denilen ve bir iş yerinde sözleşmeli işçi olarak çalışanlardan oluşuyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının son açıkladığı verilere göre de toplam işçi sayısı 13 milyon 412 bin. Bu da şu anlama geliyor, SGK’ya bağlı aktif çalışanların yüzde 61’e yakını işçilerden oluşuyor.

SENDİKA SAYISI 182

Gelelim, işçilerde sendikalaşma oranına. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu yılın Ocak ayında yayımladığı verilere göre, toplam 13 milyon 412 bin işçinin, 1 milyon 859 bini sendikaya üye. Yani, sendikalı işçi sayısı sadece yüzde 13.86. Beş yıl önce ise işçilerin yüzde 9.20’isi sendikalıydı. Bugün işçilerin üye olduğu toplam sendikası sayısı ise 182. Biri bağımsız olmak üzere de toplam 6 tane işçi konfederasyonu bulunuyor. İşçilerin en yoğun çalıştığı işkolu ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar. Bu işkolunda toplam 3.5 milyon işçi çalışıyor. Ancak bu işkolunda sadece 188 bin işçi sendikaya üye bulunuyor. Daha açık bir anlatımla işçilerin en yoğun çalıştığı alanda sendikalaşma oranı sadece yüzde 5. Sendikalaşmanın en yoğun olduğu sektör ise savunma ve güvenlik sektörü. Bu alanda çalışan 297 bin 767 işçinin yüzde 43’ü sendika üyesi. İkinci sırayı ise banka, finans ve sigorta sektörü alıyor. Bu sektörde de çalışan 287 bin 441 bin kişinin yüzde 34.85’i sendikalı çalışıyor.

Sendikalaşma oranının en düşük olduğu sektör ise konaklama ve eğlence sektörü. Bu alanda çalışan 840 bin 112 kişinin sadece yüzde 4.26’sı sendikaya kayıtlı. Konaklama ve eğlence sektörünü, inşaat takip ediyor ve inşaat alanında çalışan 1.2 milyon işçinin sadece yüzde 4.35’i sendikaya kayıtlı çalışıyor.

YÜZDE 52’Sİ TÜRK-İŞ ÜYESİ

En çok üyeye sahip sendika ise 315.199 kişi ile Tüm Belediye ve Genel Hizmet İşleri Sendikası (HİZMET-İŞ) ki, bu da kendi alanında yüzde 30’a yakın sendikalaşma oranı anlamına geliyor. Bu alanda ikinci sırayı ise Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) alıyor. TES-İŞ’in 61 binden fazla üyesi bulunuyor. Konfederasyonlara bakıldığında da Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) 975 bin 300 kişiyle en kalabalık üyeye sahip konfederasyon. Toplam sendikalı işçilerin yüzde 52’si TÜRK-İŞ çatısı altında. Hak İşçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (HAK-İŞ) ise 684 bin 144 üyesi bulunuyor. Türkiye Devrimci İşçi Sendikası’nın (DİSK) üye sayısı ise 171 bin 428. Tüm İşçi Sendikası’nın (TÜM-İŞ) 839, Birleşmiş İşçi Sendikası’nın (BİRLİK-İŞ) 372 üyesi bulunuyor.

MEMURLARIN YÜZDE 67’Sİ SENDİKALI

Yazının Devamını Oku

28 milyon sürücü sigortalanacak

29 Nisan 2019
Trafik sigortasında yeni düzenleme yapıldı ve sigortacılara, sürücülerin ceza puanına göre sigorta fiyatı belirleme imkânı tanındı. Böylece sürücü temelli trafik sigortasına geçişin önü açıldı. Artık sadece araç sahipleri değil sürücüler de sigortalanacak. Sigorta şirketleri sürücü listeleri oluşturacak. Listede kaza yapan ya da yaşı 20’den küçük olanlar varsa fiyat ona göre belirlenecek.

GEÇEN hafta yayımlanan bir yönetmelikle, trafik sigortasının şartlarında değişiklik yapıldı. Buna göre, trafik kuralları ihlalleri sonucu sürücülere uygulanana ceza puanları ile ehliyetlere el konulma süresi ve nedenleri, sigortanın fiyatını belirlemede kullanılabilecek. Resmi Gazetede yayımlanan bu değişikliğin -pek de anlaşılamadığından olsa gerek- kamuoyuna yansıması farklı oldu. Kimileri, ‘bundan böyle trafik sigortası primleri ceza puanlarına göre belirlenecek’ dedi; kimileri, sigorta primleri yüzde 50 zamlanacak diye yorumladı. İşin doğrusunu anlatayım.

FİYATLAR ARTACAK MI?

Öncelikle şunu belirteyim, bu değişiklik, bugünden yarına trafik sigortasını etkileyecek bir düzenleme değil. Azami fiyat, yani tavan fiyat uygulaması, devam ediyor ve bu kapsamda il il, hem araç gruplarına hem de sürücülerin hasar geçmişine göre sigorta primlerini Hazine ve Maliye Bakanlığı belirliyor; sigorta şirketleri de belirlenen bu fiyatların üzerinde poliçe kesemiyor. Geçen hafta yönetmelikle yapılan değişiklik ise; bir-iki senedir hem ekonomi yönetiminin hem sigortacıların konuştuğu, araçların değil sürücülerin de sigortalandığı sürücü temelli trafik sigortasına geçişe hazırlık. Uygulamaya geçildiğinde ise trafik sigortası artık sürücünün hasar geçmişine, trafik cezası alıp almadığına bakılarak yapılacak ve sigortanın fiyatı da bu kriterlere göre belirlenecek.

SÜRÜCÜ LİSTESİ OLUŞTURULACAK

Bugünkü uygulamada her ne kadar araç sahibi sigorta yaptırıyor gibi gözükse de aslında araç sigortalanıyor ve sürücünün değil, aracın hasar geçmişine bakılıyor. Araç, kişi üzerine de kayıtlı olsa, şirket üzerine de kayıtlı olsa fark etmiyor. O nedendir ki, bugün, çok hasar yapan bir sürücü aracı, eşinin ya da akrabasının üzerine geçirip düşük fiyattan sigorta yaptırabiliyor, aracı da kullanmaya devam ediyor. Ya da hasar geçmişi çok olan bir şoför, yeni işe girdiğinde araç şirket üzerinde gözüktüğünden, hiç hasarı yokmuş gibi sigorta yapılabiliyor. Veya da baba, oğluna araç alıyor; çocuk senede iki-üç kazaya karışıyor ama araç babaya kayıtlı olduğundan, sigorta şirketi nezdinde baba hasarlı sürücü gözüküyor.

Yeni uygulamaya geçildiğinde ise trafik sigortası, sürücü temelli olacak, sigorta şirketleri sürücüye göre fiyat belirleyecek. Diyelim ki, araç kişinin üzerine kayıtlı ama aynı aracı kendisi, eşi ve çocukları da kullanıyor. Sigorta, aracın kayıtlı olduğu kişiye yapılacak, kullananların isimleri de tek tek poliçede belirtilecek. Bu aşamada kişiye iki farklı sigorta sunulacak. Birincisi, bugün olduğu gibi, aracı tek kişi kullanıyorsa, poliçe ona göre düzenlenecek. İkincisi, aracı çok kişi kullanıyorsa, sigorta ile birlikte sürücü listesi olacak, araç sahibi, diğer sürücülerin isimlerini sigorta şirketine bildirecek. Aynı durum şirket araçları için de geçerli olacak. Sigortada aracın plakası, şirketin adı yazacak, ancak şirket aracını kaç kişi kullanıyorsa, o kişilerin tam listesi trafik sigortası ile birlikte sigorta şirketine verilecek.

EHLİYET BİLGİLERİ TOPLANACAK

Yazının Devamını Oku

Memura 3600 ek gösterge zammı

24 Nisan 2019
Meclis’in çalışmaya başlaması ile birlikte 1.6 milyon memurun ek gösterge sorunu çözülecek. Polis, öğretmen, hemşire ve din görevlilerinin ek göstergesi 3600’e çıkarılacak. Yeni düzenlemenin mayıs ortasına yetişmesi bekleniyor. Böylece memurların maaşları, emekli ikramiyesi ve emekli maaşı artacak.

MECLİS’İN açılması ile birlikte milyonlarca memurun beklediği ek gösterge sorunu da çözülüyor. Ek göstergenin 3600’e çıkması ile memurların emekli aylıkları ve ikramiyeleri de artacak. Geçen günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Meclis çalışmaya başlar başlamaz ilk ele alınacak konulardan biri 3600 ek gösterge olacak” diyerek, müjdeyi verdi. Yeni düzenleme mayıs ayının ortasına kadar yapılacak. Peki, memurların dört gözle beklediği ek gösterge hakkında kimler yararlanacak?

KİMLERİ KAPSAYACAK?

Her ne kadar sendikalar, 3600 ek göstergenin, tüm kamu görevlilerini kapsamasını istese de şimdilik görünen dört meslek grubundaki; polis, öğretmen, din görevlisi ve hemşirelerin ek göstergeleri yükseltilecek. Buna göre de 1.2 milyon öğretmen, 280 bin polis, 115 bin hemşire ve 125 bin din görevlisi olmak üzere; 1.6 milyon memur düzenlemeden yararlanacak. Düzenleme, meslek gruplarına göre farklılık göstermeyecek, bu meslekleri kapsayan tek bir düzeleme yapılarak, ek gösterge yükseltilecek. Böylece memurların ek gösterge cetveli yeniden belirlenecek. Bu da hem görev ücretine hem de emekli maaşına olumlu yansıyacak. Ayrıca yeni gösterge ile kamuda yükselmenin önü de açılmış olacak. Düzenleme Meclis’ten çıkıp, uygulamaya girdiğinde de emeklilikte alınacak ikramiye ve maaşa yüzde 20 artış olarak yansıyacak.

HEM ZAM HEM İKRAMİYE

Gelelim ek gösterge konusunun kimleri, nasıl etkilediğine. Üç yıl önce bu konuda düzenleme yapıldı ve polis, uzman jandarma ve erbaşların ek göstergeleri 3000’e çıkartıldı, ama 3600 hakkı verilmedi. Bugün için öğretmen ve polislerin ek göstergeleri şöyle: 1. derece için 3000, 2. derece için 2200, 3. derece için 1600, 4. derece için 1100, 5. derece için 900, 6. derece için 800, 7. derece için 500 ve 8. derece için 450. Bu sorun nedeniyle de ek gösterge düşük kaldığından öğretmen ve polisler hem emekli olamıyor hem de yüksek emekli maaşı alamıyor. Gerçi bu sorun sadece öğretmen ve polislerin değil, kamuda görevli birçok kişinin sorunu. Buna karşın üç yıl süreli yüksekokul bitiren, sınava giren ve yeterlilik sınavına göre atanan memurların ek göstergeleri 3600’a kadar çıkabiliyor ve maaşları, emeklilik ikramiyeleri, emekli maaşları da artıyor. Ayrıca bu şartlardaki memurların en düşük ek göstergesi öğretmen ve polislerden çok daha yüksek oluyor. Önümüzdeki günlerde yapılacak yeni düzenleme ile en azından dört meslek grubu için bu sorun çözülecek ve polis, öğretmen, hemşire, din görevlilerine de 3600 ek gösterge hakkı tanınacak. Böylece 2200 ve 3000 olan ek gösterge, 3600’a çıkacak.

EK GÖSTERGE NEDİR?

Yazının Devamını Oku

Deniz turizmine önemli düzenleme geliyor

22 Nisan 2019
Deniz turizminde yıllardır süren, benim de bu köşeden sık sık dile getirdiğim, özellikle de turizm sezonu açılırken dikkat çektiğim uluslararası boyutta bir sorun, nihayet çözülüyor. Önce, soruna değineyim. Bodrum, Marmaris, Antalya gibi turistik bölgelerimizde 3 bine yakın günlük tur düzenleyen gezi teknesi bulunuyor. Bu tekneler her yıl yerli-yabancı 3.5 milyon turist taşıyor ki, bu sene iyi bir turizm sezonu geçireceğimizden bu sayının 4 milyonu geçeceği söyleniyor. Bu 3.5 milyon turist, yıllardır sigortasız denize açılıyor.

Sigortasızlık ne demek? Olası bir kazada turistlerden biri ya da birkaçı yaralanır, sakatlanır ya da ölürse; hiçbir sigorta teminatları yok demek. Olması gerekiyor mu? Uluslararası denizcilik kurallarına göre 12 ve üzeri yolcu taşıyan tüm deniz araçları, olası kazalarda yolcuların uğrayacakları bedeni zararlara karşı, hatta teknelerin bu kazalarda çevreye verecekleri zarara karşı; P&I adı verilen sorumluluk sigortasını yaptırmak zorunda. Maalesef gezi teknelerinin yüzde 90’ı bu sigortayı yaptırmıyor; turistler de sigortasız seyahat ettiklerini bilmiyor. Eminim birileri diyecektir ki, ‘karayolu değil ki burası, denizde sık kaza olmaz, sigorta da olmasın canım’. Öyle değil işte. Yerli- yabancı hiç fark etmez; gezi teknesinde bir turist hayatını kaybetse, kişi başına 400 bin dolar tazminat ödenmesi gerekiyor. Çünkü uluslararası hukuk böyle hükmediyor. Sigorta varsa ödeniyor, yoksa bu tazminatı ödeyecek kişi, o gezi teknesinin sahibi. Sadece bir kişi için 400 bin dolardan bahsediyorum; gezi teknelerinin en az 30-40 kişilik olduğu hesaba katılırsa, varın siz düşünün. İşin daha da vahimi, her sezon, 10-15 kişi, gezi teknelerinde ya hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyor. Sigorta da olmadığından tekne sahipleri uğraşıp duruyor. Bu işin bir kötü tarafı daha var, ülke olarak, ‘yolcu güvenliği yok’ diye adımızı kötüye çıkarıyor, rakiplerimiz de bunu kullanıyor.

3.5 MİLYON TURİSTİ İLGİLENDİRİYOR

Peki, neden sigorta yaptırmıyorlar? Gezi teknelerinin bağlı olduğu iki bakanlık var; biri Turizm Bakanlığı, diğeri Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı. Çalışma müsaadesini Turizm Bakanlığı, denizlerde seyrine ise Ulaştırma Bakanlığı izin veriyor. Ulaştırma Bakanlığı, hem çevre kirliliği hem de yolcu güvenliği için sorumluluk sigortası, yani P&I sigortası, olması gerektiğini savunuyor; burada bir sorun yok. Ancak gezi teknelerinin sigorta konusu Turizm Bakanlığı yönetmeliğine göre düzenleniyor. Bu yönetmelik de sadece kasko gibi teknenin gövde sigortasını zorunlu tutup, çalışma iznini de bu sigortaya göre veriyor; P&I’ı ise zorunlu tutmuyor. İşin aslını ben size anlatayım. Vakti zamanında tekneciler bir araya gelip, Turizm Bakanlığına, ‘sorumluluk sigortası maliyetimizi artırıyor, sezondan sezona zaten ne kazanıyoruz ki, biz tekneyi sigortalatalım, diğerini yaptırmayalım’ diye bastırmışlar. Yıllar önce düzenleme böyle yapılmış, halen devam ediyor. Bugüne baktığımızda, kaza olur, gezi teknesi zarar görürse, tekne sahibi sigortadan parasını alıyor; yolculara bir şey olursa ortada bir sigorta yok. Sonuçta sigorta var mı var. Turist sorarsa da sigorta var deniyor.

MAYIS AYINDA YAPILACAK

İşte bu sorun artık bu sezon çözülüyor. Geçen hafta Marmaris’te, denizcilik sektörünün tartışıldığı; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürü Ahmet Selçuk Sert, Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran, Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker’in konuşmacı olarak katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya ben de katıldım. Ahmet Selçuk Sert’e, yıllardır süren bu sorun için bir adım atıp atmayacaklarını sordum. Sert, “Türk P&I sigorta maliyetlerini ciddi düşürdü. Turistlerin can güvenliği açısından yetkilerimize dayanarak bir mevzuat oluşturacağız. Mayıs ayı içinde Deniz Ticaret Odası, Türk P&I ile bir araya gelip, bu konuyu sonlandıracağız” dedi.

Özetle, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, sezonun açılmasına az bir zaman kala düzenleme yaparak, gezi tekneleri için P&I sigortasını artık zorunlu tutacak ve sigortası olmayan teknelerin denize çıkmasına izin vermeyecek.

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Yazının Devamını Oku