Memur emeklileri temmuz ayında maaşlarını yüzde 6.01 zamlı alacak. Memur ve emeklileri iki yılda bir imzalanan toplu sözleşmeye göre Ocak ve Temmuz olmak üzere senede iki kere maaşlarını zamlı alıyor. Yine toplu sözleşmeye göre de geçmiş altı aya ait enflasyon farkı oluşursa bu fark da maaşlara yansıtılıyor. Son toplu sözleşmeye göre görevdeki memurlar ile memur emeklileri, 2019’un da temmuz-aralık döneminde yüzde 5 zam alacaklar.
ENFLASYON FARKI OLUŞTU
Toplu sözleşmeye göre 2019’un ocak-haziran döneminde, yani altı aylık dönemde, enflasyon yüzde 4’ü aşarsa aradaki fark da maaşlara zam olarak yansıtılacak. TÜİK, emeklilerin maaş zammını belirleyen enflasyon rakamını açıkladı. Buna göre 2019’un ocak-temmuz dönemi enflasyonu yüzde 5.01 olarak gerçekleşti. Böylece yüzde 1.01’lik enflasyon farkı da oluşmuş oldu. Toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 5 zammın üzerine yüzde 1.01’lik enflasyon farkı da eklendiğinde; temmuz ayında görevdeki memurlar ve emeklileri maaşlarını yüzde 6.01 zamlı alacak.
EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI
Bu yılın ocak ayında ise memur ve emeklileri yüzde 10.73 maaş zammı almıştı. Bunun yüzde 4’ü toplu sözleşmeden kaynaklı zam, yüzde 6.73 de enflasyon farkından kaynaklandı. Böylece 2019 yılında memur ve emeklilerine toplam yüzde 16.74 zam yapılmış oldu. 2018 yılında ise memur ve emeklileri hem toplu sözleşme zammı hem de enflasyon farkı ile birlikte toplam yüzde 14.36 zam aldılar. 2017 yılında ise toplam zam oranı yüzde 9.89 oldu.
2019’un Temmuz ayında yapılacak yüzde 6.01 zamla birlikte aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 3. 723 lira, en düşük memur emekli maaşı da 2.521 lira olacak.
SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklileri temmuz ayında maaşlarını yüzde 5.01 zamlı alacak. TÜİK, emeklilerin maaş zammını belirleyen enflasyon rakamını açıkladı. Buna göre 2019’un ocak-temmuz dönemi enflasyonu yüzde 5.01 olarak gerçekleşti. Hem SSK ve Bağ-Kur emeklileri hem de memur emeklileri ile görevdeki memurların zamları buna göre yeniden belirlendi. Bugünden itibaren de tüm emeklilerin zamlı maaşlarını, ek ödemelerini ve temmuz ayında eline geçecek maaş tutarını kuruşu kuruşa yayımlayacağız.
2019’DA ZAM ORANI YÜZDE 15.2
Önce, SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklilerinden başlıyoruz. Bu yılın ilk yarısının enflasyonu, yüzde 5.01 olarak gerçekleşti. Buna göre; SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklileri de temmuz ayında maaşlarını yüzde 5.01 zamlı alacak. Sayıları 10 milyonu bulan SSK, Bağ-Kur, tarım emeklileri, ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere ve bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranına göre maaşlarını zamlı alıyor. 2019’un ocak ayında ise SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklileri maaşlarını yüzde 10.19 zamlı almıştı. Temmuz ayı zammı ile birlikte 2019 yılı zam toplamı yüzde 15.2 oldu. 2018 de ise emekliler, ocak ayında yüzde 5.69, temmuz ayında ise yüzde 9.17 zamlı almışlar, böylece 2018 yılında toplam yüzde 14.86 zam yapılmıştı. 2017 yılında ise toplam zam oranı yüzde 10.62 olmuştu.
EN DÜŞÜK MAAŞ 1.983 LİRA
2019’un ocak-haziran döneminde gerçekleşen enflasyona göre de temmuz ayında en düşük SSK emeklisinin aylığı 1.983 liraya, en düşük Bağ-Kur emeklisinin aylığı 1.774 liraya, en düşük tarım emeklisinin maaşı da 1.346 liraya yükselecek. Zamlarla birlikte emeklilerin her ay aldığı ek ödeme ya da bir başka adıyla vergi iadesi de artacak. Emekliler maaşına göre 54 lira ile 267 lira arasında değişen rakamlarda ek ikramiye alacak.
NOT: Tablodaki zamlı maaşlar en düşük SSK ve Bağ-Kur ve tarım emeklisinden başlamaktadır. 2019 Ocak ayı maaşı ek ödeme hariç maaştır. Enflasyon zammı, ek ödemesiz maaş üzerinden hesaplanır.
YARIN: KIDEMİNE VE DERECESİNE GÖRE MEMUR EMEKLİ ZAMLARI
İŞÇİ ile işveren arasında uyuşmazlıklarda kıdem tazminatı ilk sırayı alsa da ihbar tazminatı da anlaşmazlıklara konu oluyor. Nedeni ise hem işverenin hem de çalışanın ihbar konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması. Okuyuculardan sık sık ‘İşten çıkarıldım, ihbar tazminatım ödenmedi?’, ‘İşten ayrılacağım ihbar tazminatım ne kadar tutar?’ gibi sorular geliyor. Peki, ihbar tazminatı nedir ve hangi durumlarda ödenir? İster çalışanın kendi isteği ile olsun, ister işverenin işten çıkarması ile iki taraf arasındaki iş sözleşmesinin son bulmasının belirli şartları ve süreleri var. Yani, işveren habersiz çalışanı işten çıkaramayacağı gibi çalışan da isteği zaman ben ayrılıyorum diyemez. Her iki taraf da belirli süreler ve şartlar altında iş sözleşmesini sonlandırabilir. İşte, bu süreye ihbar süresi deniyor. İş kanununda neden böyle bir süre konmuş? Çalışan, kendine yeni bir iş bulabilsin; işveren de ayrılan çalışanın yerine yeni eleman istihdam edebilsin diye. Bir anlamda iki taraf da zor duruma düşmesin diye ihbar süresi getirilmiş.
İHBAR SÜRESİ NEDİR?
Peki, bu süreler nedir? Çalışma süresi 6 aydan az ise ihbar süresi 2 hafta. Çalışma süresi 6 ay ile 1.5 yıl arası ise ihbar süresi 4 hafta. Çalışma süresi 1.5 yıl ile 3 yıl arası ise ihbar süresi 6 hafta. Çalışma süresi 3 yıldan fazla ise ihbar süresi 8 hafta. Anlaşılacağı üzeri bir işyerinde 10 yıl da çalışsanız ihbar süresi en fazla 8 hafta ve alacağınız tazminat da bu süre üzerinden.
Örneğin, işyerinde 2 yıldır çalışıyorsanız ve iş sözleşmeniz sonlandırılacaksa işveren 6 hafta önce size bunu bildirmek zorunda. Aynı şekilde siz de işten ayrılacaksanız 6 hafta önce işverene ayrılacağınızı bildirmek zorundasınız. Bu süreler geçtikten sonra iş sözleşmesi son bulur. Yeri gelmişken belirteyim, ihbar hakkı, belirsiz süreli çalışanlar için geçerli; süreli iş sözleşmesi ile çalışanların ihbar hakkı bulunmuyor.
İŞVEREN DE TALEP EDEBİLİR
Eğer iki taraf da bu ihbar sürelerine uymazsa ne olacak? Başka bir deyişle işveren, ihbar süresine uymadan çalışanı işten çıkarırsa ya da çalışan ihbar süresine uymadan işten ayrılırsa ne olacak? İşte bu durumda ihbar tazminatı devreye giriyor. İşveren, çalışanı ani olarak işten çıkarır ya da ihbar süresini beklemeden iş sözleşmesini tek taraflı sonlandırırsa, ihbar tazminatı ödemek zorunda. Aynı şekilde işçi de ihbar süresine uymadan işten ayrılırsa, işverene tazminat ödemek durumunda. Anlaşılacağı üzere ihbar tazminatı sadece çalışana ödenen bir tazminat değil, işveren de çalışandan bu tazminatı talep edebilir ve ihbar süresine ait ücreti çalışandan isteyebilir..
BUNLARA DİKKAT!
Toplantıda konu döndü dolaştı faizsiz sigortacılığa, bir başka adıyla katılım sigortacılığına geldi. Gördüm ki, Konya iş dünyası faizsiz sigortacılıktan habersiz. Biraz araştırdım, bu durum sadece Konya’ya has değil. Reel sektörden tutun da sokaktaki vatandaşa kadar birçok kesim faizsiz sigortacılıktan bihaber. Peki, bu kimin suçu? Oraya geleceğim ama önce katılım sigortacılığından biraz bahsedeyim.
2017 yılında yapılan düzenleme ile faizsiz sigortacılığın yasal sınırları çizildi ve uygulama başladı. Sistemin iki özelliği var; birincisi, baştan sona faizsiz esaslara göre yürütülmesi, ikincisi ve daha da önemlisi sigortalılara belirli dönemin sonunda para iadesi yapılması ki, faizsiz sigortacılık yapan bir şirket bu kapsamda 50 bin sigortalısına 5 milyon iade ödemesi yaptı. Katılım sigortacılığının amacı ise faize duyarlı kesimin sigorta yaptırması. Şunu kabul etmek lazım, belirli kesim dini nedenlerden dolayı trafik gibi zorunlu sigortaların dışında tüm sigorta sistemine uzak duruyordu.
ANADOLU’DA BİLİNMİYOR
Son rakamlara baktım, 1.6 milyon kişi faizsiz esaslara uygun poliçe yaptırmış. Bunların içinde KOBİ de var, vatandaş da. Toplam poliçenin neredeyse yarıya yakını ise trafik ve kasko sigortasından oluşuyor. Faizsiz sigortaları seçen yine vatandaş olmuş, beklentinin aksine KOBİ’lerin oranı çok düşük. Toplam sigorta pazarının içinde faizsiz sigortacılığın payı ise yüzde 4’ler civarında ki, bu rakam katılım bankacılığı ile benzerlik gösteriyor. Katılım bankacılığının toplam finans pazarı içindeki payı da yüzde 5’ler civarında.
Kimileri, ‘bankacılığın payı buysa sigortacılığın da bu olması doğal’ diyebilir. Buna katılmıyorum. Konya toplantısı sonrası biraz araştırdım, sigortacılarla da konuştum. Konyalılar, ‘kimse bize faizsiz sigortacılık olduğunu söylemedi, anlatmadı’ diyor. Elbette, bunu anlatacak olan yine sigortacılardır ama özellikle Anadolu’da, katılım sigortacılığını halka, reel sektöre anlatacak ve yaygınlaştıracak olan katılım bankalarıdır. Katılım sigortacıları ile konuştum, ilginç tespitleri var. Sigorta şirketleri poliçe satarak, topladıkları primleri yasa gereği faizsiz enstrümanlarda değerlendiriyor. Hal böyle olunca da tüm yatırımlar ağırlıklı olarak katılım bankalarında değerleniyor. Daha açık bir anlatımla katılım sigortacıları, sadece katılım bankaları ile çalışıyor. Olması gereken de bu.
KOMİSYON PAZARLIĞI
Ancak katılım bankalarında durum biraz farklı. Bazı bankalar hem katılım sigorta şirketleri hem de diğer şirketlerle de çalışıyor. Nedenini sordum: “Kim daha fazla komisyon veriyorsa onun poliçesini satıyorlar” cevabını aldım. Hatta katılım sigorta şirketi yöneticileri, bu duruma, “Biz yüksek faiz almak için diğer bankalara gitmiyorsak, katılım bankaları da yüksek sigorta komisyonu için diğer sigorta şirketlerine gitmemeli” diyerek tepki gösteriyor. Anladım ki, katılım sigorta şirketleri ile katılım bankaları arasındaki ilişkide bir gariplik var. Bu durum da haliyle sigortanın bilinirliğine yansıyor.
Yıllardır sigorta caiz mi, değil tartışıldı. Daha düne kadar bireysel emekliliğin bile caiz olup, olmadığını konuştuk. İki sene önce kamu, düzenleme yaparak faizsiz sigortacılığı başlattı, bugün 7-8 şirket –ki, bunların ikisi sadece katılım sigortacılığı yapıyor- bu alanda faaliyet gösteriyor. İki yılda gelinen nokta ise 1.6 milyon sigortalı; iş dünyası bile faizsiz sigortacılığı duymamış, bilmiyor.
1) Çeyiz hesabı nedir?
Devlet, gençlerin, evlilik hazırlıkları için oluşturacakları birikime destek olmak amacıyla üç yıl önce çeyiz hesabı uygulamasını başlattı ve çeyiz hesabı açtıranlara katkı yapmaya başladı. Böylece tasarrufların artması da sağlanmış oldu. Uygulama Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülüyor.
2) Kimler çeyiz hesabı açtırabilir?
18 yaşından büyük ve Türk vatandaşı olanlar hesap açtırabiliyor ve 3 yıl boyunca çeyiz hesabına düzenli ödeme yapması gerekiyor. 18 yaşından küçükler adına ise velisi hesap açtırabilir. Çeyiz hesabı açtırabilmek için daha önce evlenmemiş olmak da gerekiyor. 24 yaşını doldurmadan ve 25 yaşına girmeden önce de çeyiz hesabı açtırılabilir.
3) Hesap nerede açılacak?
Tüm mevduat ve katılım bankalarında çeyiz hesabı açtırılabilir.
4) Hesaba kaç para yatırılabilir, alt ve üst limit var mı?
BARTIN, Yozgat, Düzce, Trabzon, Rize, Ordu, Giresun, Niğde, Adana, Ağrı, Kırıkkale, Eskişehir, Çankırı, İzmir, Ankara; sadece son 20 günde, başta sel ve dolu olmak üzere afetlerin zarar verdiği illerden bazıları. Benzeri afetler geçen senenin ve bir önceki senenin yine aynı dönemlerinde de yaşandı, ciddi ekonomik kayıplara yol açtı. Bu da akıllara bu dönemin, afetlerin yoğun yaşandığı aylar olup olmadığı sorusunu getiriyor. Bu soruyu Axa Sigorta CEO’su Yavuz Ölken’e sordum. Cevabı paylaşayım: “Sigortacılar için, istatistik veri bunun gösteriyor; 15 Mayıs ile 15 Eylül arası artık görmediğimiz afetleri görüyoruz ve göreceğiz de. Yaz dönemine giriyoruz hortum göreceğiz, seller, fırtınalar, ani yağışlar yaşayacağız. Hayatımızı etkileyen afetler bu dönemlerde olacak.”
Meteoroloji Genel Müdürlüğü de aynı tespiti yapıyor. Geçen sene afetler içinde şiddetli yağış ve sel baskını yüzde 39 ile ilk sırada yer aldı, şiddetli yağışı yüzde 28 ile fırtına, yüzde 16 ile dolu izledi. Afetler en fazla mayıs ve haziran aylarında yaşandı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı 2018 afet haritasını inceledim. Geçen yıl 333 sel ve su baskını, 151 heyelan, 51 hortum yaşanmış. 333 sel baskınının 220’si mayıs-haziran-temmuz-ağustos aylarında olmuş. Aynı şekilde 51 hortum olayının da 25’i yine aynı dönemlerde olmuş. Biraz daha araştırma yaptım ve benzer durum bir önceki yıl da yaşanmış. Ve tüm bu afetler de yine mayıs-haziran-temmuz-ağustos aylarında olmuş.
METEOROLOJİ DE ONAYLIYOR
Bu da şu anlama geliyor ki, mayıs-haziran-temmuz-ağustos afetlerin sıkça yaşandığı aylar ve istatistikler bundan sonra da böyle devam edeceğini gösteriyor. Afetlerden en fazla etkilenen kesim ise sigortacılar. Sadece son 3 yılda afetlerin neden olduğu zararlar nedeniyle sigortalı hasarlarda yüzde 30’un üzerinde artış var ve aynı dönemde sigorta şirketleri başta işyeri, araç, konut hasarları için 7.7 milyar liraya yakın hasar ödemesi gerçekleştirdi. Bunun; 1.7 milyar lirası 2016 yılında, 2.4 milyar lirası 2017’de, 3.6 milyar lirası da 2018’de gerçekleşti. Son üç yılda 701 bine yakın hasar dosyası için tazminat ödendi.
Peki, her yıl sayıları artan ve ciddi ekonomik kayba neden olan afetlere karşısında ne yapmalı? Hemen hemen afet sonrası devlet, zarar görenlere bazı yardımlarda bulunuyor. Çiftçilerin borçları erteleniyor, esnafa vergi ve sigorta priminde bazı avantajlar tanınıyor, konutu zarar gören vatandaşa destek olunuyor. Ancak devlet yardımı olabilmesi için öncelikle bölgenin ya da ilin afet bölgesi ilan edilmesi lazım. Bu birinci şart. İkincisi ise, devlet yardımı genelde ya borç erteleme şeklinde oluyor ya da valilikler belirli miktar parasal destek veriyor, bu da zararın tamamını karşılamıyor. Sigortacılara göre, afetlerin neden olacağı işyeri, konut ve araç hasarlarını karşılamanın tek yolu sigorta. Ancak buna karşın her 4 konuttan 3’ü, işyerlerinin neredeyse yarıya yakını ve her 4 araçtan 3’ü kaskosuz. Daha açık bir anlatımla afetlere karşı korumasızız, bundan dolayı da oluşan ekonomik kaybı karşılamada sigorta sistemi yetersiz kalıyor.
SON AFETLERİN FATURASI 70 MİLYON LİRA
13 milyon emeklinin gözü kulağı temmuz ayında açıklanacak enflasyon rakamında. 10 milyonu işçi ve Bağ-Kur, 3 milyonu memur emeklisi olmak üzere toplam 13 milyon emekli ve sayıları 2.5 milyonu bulan görevdeki memurlar haziran ayında bu yılın ilk yarısına ait son maaşlarını alacak. Özellikle memur emeklileri ve görevdeki memurlar temmuz başında maaşlarını zamlı alırken, açıklanacak enflasyona göre de enflasyon farkı alıp almayacakları netleşecek. Görünen ise enflasyon farkı oluşacağı yönünde. Enflasyon farkı Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı ocak-haziran dönemine ait 6 aylık enflasyona göre belirleniyor ve fark, temmuzda emeklilerin maaşlarına yansıtılıyor. TÜİK, 2019’un Ocak-Mayıs dönemi, yani 5 aylık enflasyonu açıkladı. Buna göre ilk 5 ayda enflasyon yüzde 4.99 oldu. Beklenti ise yılın ilk yarısına ait enflasyonun yüzde 5 ila yüzde 5.5 olması. Peki, bu durum emeklileri nasıl etkileyecek?
YÜZDE 5 ZAM CEPTE
Memur emeklilerinden başlayalım. Hem görevdeki memurlar hem de memur emeklileri iki yılda bir imzalanan toplusözleşmeye göre ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere maaşlarını zamlı alıyor. Yine toplusözleşmeye göre de geçmiş 6 aya ait enflasyon farkı oluşursa bu fark da maaşlara yansıtılıyor. 2017’nin ağustosunda yapılan son toplusözleşmeye göre de memur ve emeklileri, 2019’un da temmuz-aralık döneminde yüzde 5 zam alacaklar. Toplusözleşmeye göre 2019’un ocak-haziran döneminde, yani altı aylık dönemde, enflasyon yüzde 4’ü aşarsa aradaki fark, maaşlara zam olarak yansıtılacak. Buna göre, memur emeklileri ve görevdeki memurlar için temmuz ayında yüzde 5 zam cepte; en az yüzde 1.5’luk enflasyon farkı oluşacağı da hesaba katılacak olursa, temmuz ayında emekliler ve çalışan memurlar maaşlarını en az yüzde 6.5 zamlı alacak.
EK ÖDEME DE ARTACAK
Böylece aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 3.741 lira, en düşük memur emekli maaşı da 2.534 lira olacak. Enflasyon farkının tam olarak ne kadar olacağı 3 temmuzda TÜİK tarafından açıklanacak geçmiş 6 aylık enflasyona göre netleşecek. Temmuz ayında maaş ve enflasyon zammının yanışına memur emeklilerinin her ay aldıkları ek ödemeler de artacak. 2019’un Ocak ayında ise memur ve emeklileri toplusözleşmeye göre yüzde 4 zam aldılar. Geçen yılın son altı ayında TÜİK tarafından açıklanan enflasyon yüzde 3.5’i aşarsa da aradaki farkın maaşlara yansıtılması, toplusözleşmede belirtilmişti. 2018’in temmuz-aralık dönemi enflasyon yüzde 10.19 olarak gerçekleşmişti. Böylece toplusözleşmeye göre yüzde 4’lük zammın üzerine enflasyondan kaynaklı yüzde 6.73’lik fark da eklendiğinde 2019’un ocak ayında memur ve emeklileri maaşlarını yüzde 10.73’lük artışla aldı.
SSK, BAĞ-KUR EMEKLİLERİ
SAYILARI 10 milyonu bulan SSK, Bağ-Kur, tarım emeklileri, Ocak ve Temmuz olmak üzere senede iki kere ve bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranına göre maaşlarını zamlı alıyor. Emeklilerin 2019’un temmuz ayında alacağı kesin zam oranı TÜİK’in 3 temmuzda açıklayacağı enflasyona göre belli olacak ama TÜİK, 2019’un ocak-mayıs dönemi, yani 5 aylık enflasyonu yüzde 4.99 olarak açıkladı. Beklenti ise enflasyonun yüzde 5 ila yüzde 5.5 olması. Buna göre de işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuz ayında maaşlarını en az yüzde 5.5 zamlı alacakları kesin gibi gözüküyor. Böylece en düşük SSK emeklisinin aylığı 1.993 liraya, en düşük Bağ-Kur emeklisinin aylığı 1.785 liraya, en düşük tarım emeklisinin maaşı da 1.354 liraya yükselecek. Bu yılın başında ise 2018’in temmuz-aralık dönemi, altı aylık enflasyon, yüzde 10.19 olarak açıklanınca; SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklileri ocak ayında maaşlarını yüzde 10.19 zamlı aldı.
13 Mayıs’ta, yine bu köşede, ‘Erken rezervasyon yaptıran 3 milyon turist sigortalandı mı?’ başlıklı yazımda, zorunlu paket tur sigortasını gündeme getirip, uyarmıştım. Kısaca, seyahat acentasının, iflasından tutun da beş yıldızlı otel deyip üç yıldızlıda konaklatmaya, uçak deyip otobüsle seyahat ettirmeye kadar taahhüt ettiği tüm hizmetleri yerine getirememesini kapsayan; yasa ile tur şirketlerinin yaptırması zorunlu olan paket tur sigortasını büyük şirketlerin dışındakilerin yaptırmadıklarını yazmıştım. Bazılarının da adet yerini bulsun diye düşük teminatlı sigorta yaptırdığına değinip, umarım bu yaz sorun yaşanmaz diye de uyarmıştım.
ESİLA TUR MAĞDURLARI NE YAPACAK?
Demeye kalmadı, Esila Tur olayı patladı. Geçen hafta Hürriyet Ekonomi Servisinden Burak Coşan ‘450 kişiye tatil şoku’ haberi ile konuyu gündeme getirdi. Alıntı yaparak, özetleyeyim. Geçen bayramda Esila Tur’dan tur alanlar –ki, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’ne yapılan şikayetten bu kişilerin sayısının 95 kişi olduğu anlaşılıyor- havalimanına gittiklerinde uçak biletlerinin alınmadığını, otel rezervasyonlarının da yapılmadığını öğreniyor. Burak arkadaşımız, mağdurlarla ve tur şirketinin sahibi ile görüşmüş. Mağdurlar, turun iptalini öğrendikten sonra sigorta şirketine başvurduklarını belirterek; sigorta şirketinden, Esila Tur’dan 458 kişi için sigorta yapıldığı, ancak para ödenebilmesi için tur şirketinin iflas etmesi gerektiği, dolayısıyla para ödenemeyeceği cevabını almışlar. Tur şirketinin sahibi ise ekonomik sıkıntılar yaşadıklarını belirterek, mağdurlara paralarının ödeneceğini söylemiş.
Biraz araştırma yaptım, sigorta şirketi ile de görüştüm. Esila Tur, bu yaz için 450 kişilik paket tur sigortası yaptırmış. Bu ne anlama geliyor? Tur şirketleri sigorta yaptırırken sattığı paket tur sayısını sigorta şirketine bildiriyor, sigorta şirketi de o sayı kadar teminat veriyor. Tur şirketi bin kişilik de tur satmış olabilir ama sigorta maliyeti düşük olsun diye az sayı bildirebilir ki, bazıları bunu yapıyor. Esila Tur olayında da bu yapılmış olabilir. Daha açık bir anlatımla bu olayda daha kaç kişinin mağdur olacağı belli değil. O yüzden diyorum ki, vatandaş, paket tur satın alırken mutlaka poliçesini de istesin. Zaten tur şirketi turu satarken kanunen poliçeyi de verme zorunda.
SİGORTA NEDEN ÖDEME YAPMIYOR?
Peki, Esila Tur mağdurları, sigorta şirketine başvurup da neden olumlu cevap alamamış? Çünkü tur şirketi maliyetten kaçmak için taahhütlerini de kapsayan bir sigorta yaptırmamış, sadece iflasına karşı sigorta teminatı almış. Yani, tur şirketi iflas ederse sigorta devreye girip mağdurlara para ödeyecek. Hal böyle olunca da hukuki bir süreç başlayacak ve bunun sonunda sigorta şirketi para ödeyip ödemeyeceğine karar verecek. Eğer ortada iflas durumu varsa ve buna da yargı karar verirse sigorta şirketi mağdurların zararını karşılayacak. Ama iflas yoksa sigorta diğer teminatları kapsamadığından mağdur olan ve bundan sonra mağdur olacaklar sigortadan para alamayacak. Belirteyim, paket tur sigortasının kanunen iflas da dahil tüm taahhütlere karşı yapılması gerekiyor.
Esila Tur olayı başlangıç; daha sezon açılmadı. Açıkça söyleyeyim, bu olaylar turizm sektörüne ve tur şirketlerine zarar veriyor. Kanunen zorunlu olan paket tur sigortasının işlevsel hale gelmesi sigortacıların değil tur şirketlerinin yararına bir konu ve bu işin peşinde koşması gereken de tur şirketleri.