Noyan Doğan

Şirket sahipleri SSK’lı olabilir mi?

30 Ekim 2019
Şirket sahipleri ve ortakları Bağ-Kur’lu olmak zorunda. Ancak çoğunluk, hem şartlardan hem de emeklilik gelirinin daha iyi olması nedeniyle SSK’yı istiyor. Bunun için de ya kendilerini işçi gibi gösteriyor ya da sonradan SSK’ya kayıtlarını yaptırıyorlar. Peki, şirket sahipleri SSK’lı olabiliyor mu, olanların durumu ne olacak?

OKUYUCULARDAN çokça aldığım soruların başında şirket sahiplerinin ya da şirket ortaklarının SSK’lı çalışıp, çalışamayacakları. Daha doğrusu sorulan soru şu: Şirket sahibi veya da şirket ortağı olup da Bağ-Kur’lu (4/B) olanlar, kendilerini SSK’lı (4/A) gösterebilir mi? Açıkça şunu söyleyeyim, birçok şirket sahibi Bağ-Kur’lu olmayı tercih etmiyor; hem emeklilik şartlarının hem de emeklilik gelirinin daha iyi olması nedeniyle SSK’yı tercih ediyor. Hal böyle olunca da şirket sahipleri ya kendi şirketlerinde kendilerini işçi statüsünde yani SSK’lı gösteriyor ya da Bağ-Kur’lu olduktan bir süre sonra SSK’ya geçmeye çalışıyor.

Aslında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bir genelge yayımlayarak bu gibi Bağ-Kur’luların durumuna açıklık getirdi. Ama önce şunu belirteyim, şirket sahipleri ya da ortakları, yani Bağ-Kur’lular, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra kendi şirketlerinde SSK’lı olamıyor ve kendilerini 4/A’lı gösteremiyorlar. Dolayısıyla Bağ-Kur’lu olmak zorundalar ve haliyle de 4/B üzerinden emekli olmak durumundalar.

ORTAKLAR NE YAPACAK?

Peki, şirket ortağı olup da Bağ-Kura kayıtlı olanlar; sonradan SSK’lı olabilirler mi? SGK, genelgede bu durumu çok net açıklıyor. Şirket ortağı olunmasından dolayı Bağ-Kur kapsamında sigortalı olanlar, daha sonra SSK’ya geçmişlerse veya da kendilerini çalışıyor gibi gösterip, SKK kaydı yaptırmışlarsa; önceden başlayan Bağ-Kur sigortalılığı son ermeden SSK sigortalılığı devreye girmiyor. Bu nedenle de SSK’sı iptal ediliyor, Bağ-Kur sigortalılığı geçerli sayılıyor. Hatta bir örnek vereyim: Şirket ortağısınız ve 1997’nin Haziran ayında Bağ-Kur’lu oldunuz. 2007 yılında ise SSK daha avantajlı deyip, kendinizi şirkette çalışıyor gösterip, sigorta kaydınızı SSK’ya aldırdınız. Bu durumda 2007 yılında başlayan SSK sigortalılığınız geçersiz sayılacak, Bağ-Kur üzerinden sigortanız devam edecek.

Tabi bir de işçi olarak çalışırken sonradan şirket ortağı ya da şirket sahibi olanların durumu var ki, okuyucuların bir kısmı da bu durumda ne olacağını merak ediyor. SGK genelgesiyle buna da açıklık getirilmiş. Ekim 2008 öncesinde SSK’lı olarak çalışırken gerek çalıştığı işyerine gerekse de başka bir işyerine ortak olunması halinde bu kişiler, SSK sigortalılığı kesintiye uğrayana kadar Bağ-Kur kapsamına alınmıyor. Yani, öncesinden SSK’lı olarak başladıysanız, sonrasında da SSK’lı olarak devam edebilirsiniz.

SSK’LI OLAMIYORSUNUZ

Bu konuyu da bir–iki örnekle anlatayım ki, daha net anlaşılsın. 1999 yılında şirket kurdunuz ve 2000 yılında kendinizi şirkette SSK’lı olarak çalışıyor gösterdiniz. Ancak şirket sahipliğiniz de devam ediyor. Bu durumda şirketi kurduğunuz 1999 yılında Bağ-Kur sigortalılığınız başlatılacak ve SSK’lı olarak bildirimde bulunduğunuz sigortalılık süresi Bağ-Kur kapsamında hizmet olarak değerlendirilecek. Dikkatinizi çekerim hizmet süreniz yok sayılmıyor sadece SSK’lı süreniz, geçmişe dönük olarak Bağ-Kur’lu sayılıyor.

Bu konuda farklı bir örnek daha vereyim: 2001 yılında şirket ortağı oldunuz ancak Bağ-Kur’a kayıt olmadınız. 2002 yılında ise ortağı olduğunuz şirkette 4/A’lı, SSK’lı olarak kaydınızı yaptırdınız. 2013 yılında ise şirket ortaklığınız bitti. Bu durumda şirket ortağı oldunuz 2001 yılında Bağ-Kur’lu gibi gözükeceksiniz, SSK’lı olarak geçirdiğiniz süreler de Bağ-Kur süresi sayılacak ve ortaklığınızın bittiği 2013 yılına kadar Bağ-Kur statüsünde sigortalı sayılacaksınız, SSK’lı olamayacaksınız.

Yazının Devamını Oku

Özel emekliliğe ilk adım atıldı

28 Ekim 2019
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bankacılıktaki BDDK benzeri yapı oluşturuldu, SEDDK kuruldu. Kurum, başta sigortacılık olmak üzere özel emeklilik için yasal düzenlemeleri yapacak ve uygulayacak.

ŞÖYLE bir arşivime baktım, en son ne zaman konuya değinmişim diye; bundan 9 yıl önceymiş. Sigortacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ilk ne zaman gündeme gelmiş diye de baktım, 2000’lerin başıymış. Çok iyi hatırlıyorum Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kurulduktan hemen sonra sigortacılıkta da benzer bir yapılanma konuşulmaya başlanmıştı. Ha kuruldu ha kurulacak diye konu bir şekilde 19 yıldır gündemdeydi ve yılan hikayesine dönmüştü. Nihayet, 18 Ekim’de, Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu kuruldu. Muhtemelen de sene sonuna kadar faaliyete geçecek. Özellikle sigortacılar için 20 yıllık hayal gerçek oldu. Artık adına BDDK gibi SDDK mı denir, yoksa emeklilik de içinde olacağından Sigortacılık, Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumu (SEDDK) mu denir bilemem ama ben SEDDK diyeceğim; çünkü bana daha doğru geliyor.

20 YILLIK HAYALDİ

Böyle bir özerk kuruma ihtiyaç var mıydı? Açıkçası son dönemde sigortacılığın bağlı olduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı, sigortacılığın ve bireysel emekliliğin gelişmesi için gerekli düzenlemeleri tıkır tıkır yaptı, uygulamaya da koydu. SEDDK bunu bir tık daha yukarı çıkaracak ve her iki alanda da daha hızlı karar alınmasını sağlayacaktır.

Peki, kurumun işlevi ne olacak? Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde madde madde sıralanmış. Birincisi, SEDDK’nın kurulması ile birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile Sigorta Denetleme Kurulu ortadan kalkacak; sigortacılık ve bireysel emekliliğe ilişkin mevzuat hazırlanmasından tutun da uygulanmasına kadar tüm görev ve yetkileri SEDDK yürütecek. İkincisi, sigortacılığın ve özel emekliliği gelişmesini sağlayıp, sigortalıların yani tüketicilerin korunması için tedbirler alacak. Üçüncüsü de her iki sektördeki kişi ve kuruluşları denetleyecek. Özetle, bankacılıkta BDDK neyse; sigorta ve BES’te de, SEDDK o, olacak. Altını çizeyim, SEDDK, kamu tüzel kişiliğe haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum olacak.

BAŞKAN KİM OLACAK?

Hazır yeri gelmişken bir tespitte bulunayım. Yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile artık hem gündemimize hem de literatüre özel emeklilik kavramı girdi. Daha önce yok muydu? Vardı ama adı bireysel emeklilikti. Artık sadece BES’i değil, özel emekliliği de konuşacağız. Bu da şu anlama geliyor, önümüzdeki dönemde tamamlayıcı emeklilik, kıdem tazminatı reformu gibi konular sık sık gündemimizde olacak. SEDDK ile özel emeklilik kavramının gelmesi ve bunun uygulamasının, yürütülmesinin Kurumun çatısı altında olması bir taraftan sosyal güvenlik diğer taraftan ekonomi ve tasarruflar açısından çok önemli. SEDDK daha kurulmadan bir iki noktaya da dikkat çekeyim. Duyduğuma göre kurumun başkanlığı için ciddi bir aday listesi varmış. Daha doğrusu başkan olmak için çok kişi sırada bekliyormuş. Sigortacılarla konuştum, haklı olarak beklentileri sigortacılığı ve bireysel emeklilik sistemini bilen birinin başkan olması.

İkincisi, sigortacılık ve BES karmaşık ve komplike bir yapı; bankacılık gibi değil. İçinde tarım sigortaları havuzu var, deprem sigortası havuzu var, Güvence Hesabı var, Tahkim var, Sigorta Bilgi Merkezi var, Emeklilik Gözetim Merkezi var; var da var. Bir de sayıları 15 bini bulan ve sigortayı tüketici ile buluşturan acenteler ile eksperler var ki, bunlar da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin çatısı altında. Diyeceğim o ki, tüm bu kesimlerin SEDDK çatısı altında bir şekilde temsil edilmesi ve söz sahibi olması gerekiyor.

 

Yazının Devamını Oku

15 soruda çocuk bakım desteği... Çalışan 10 bin 250 anneye, her ay 100 Euro ödenecek

23 Ekim 2019
Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurumsal Çocuk Bakım Hizmetleri adı altında yeni proje başlattı. Bu kapsamda 7 ilde çalışan annelere her ay 100 Euro, yani 650 lira destek verilecek. Ayrıca çocuğun kırtasiye giderleri de ödenecek. Böylece annelerin kreş, anaokulu, gündüz bakımevi gibi çocuğun okulöncesi eğitim ve bakım kurumuna gönderilmesi durumunda ortaya çıkacak masrafları karşılanacak. İlk önce kayıt yaptıran 10 bin 250 anneye gerekli şartları yerine getirmesi halinde 26 milyon Euro ödenecek. Peki, kimler bu destekten yararlanabilecek?

1- Destekten hangi anneler yararlanacak?

0-60 ay arasında küçük çocuğu olan ve yeni çalışmaya başlayacak olan veya doğum öncesi çalıştığı işyerine dönecek olan ya da mevcutta işi olan anneler yararlanacak.

2- Destek kapsamında neler karşılanacak?

Kreş, anaokulu, gündüz bakımevi gibi çocuğun okulöncesi eğitim ve bakım kurumuna gönderilmesi durumunda ortaya çıkacak olan masrafların bir kısmı ödenecek.

3- Verilecek destek miktarı nedir?

Annelere verilecek destek miktarı aylık 100 Euro (650 lira). Ayrıca projeye kayıt olunduğunda ilk ay bir kereliğine kırtasiye masrafları için 100 Euro daha ödeniyor.

4- Neden TL değil de Euro?

Yazının Devamını Oku

Kimler toptan yaşlılık ödemesi alabilir

16 Ekim 2019
Sosyal güvenlik sistemine ödenen primler emekli olmaya ve maaş bağlanmasına yetmiyorsa, yaşlılık toptan ödemesi adı altında primleri iade alabilirsiniz. Bunun için erkek çalışanların 60, kadın çalışanları ise 58 yaşını doldurması gerekiyor.

OKUYUCULARDAN sıklıkla gelen sorular arasında Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) ödenen primlerin iade alınıp alınamayacağı geliyor. Kimileri, primlerin topluca geri ödenip ödenmediğini merak ediyor, kimileri de hangi şartlarda iade alabileceğini soruyor. Öncelikle şunu belirteyim, bu konuda maalesef kamuoyunda yanlış bir kanı hakim. Sanılıyor ki, her isteyen SGK’ya başvurup, ödediği primleri iade alabilir.

KADINLAR İÇİN 58 YAŞ

Primler geri alınabilir mi? Evet, alınabilir. Buna da yaşlılık toptan ödemesi deniyor. Bu ödemeden yararlanılabilmesi için de bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Bu şartların başında da yaş şartı geliyor. Kadınlar için 58, erkekler için 60 yaşını doldurduğu halde emekli aylığı bağlanmasına hak kazanamayanlar, geçen süre içinde ödedikleri primleri yaşlılık toptan ödemesi adı altında iade alabiliyor. Özetle, kişilerin askerlik ve doğum borçlanması bile prim gün sayısını doldurmaya yetmiyorsa ve yaşı da artık çalışmaya imkan tanımıyorsa ödediği primleri geri alabilir. Altını bir kere daha çizeyim, ‘SGK’ya şu kadar prim ödedim, başvurup bunları geri alayım’ diye bir şey söz konusu değil. Emeklilik yaşı doldurulmasına rağmen ödenen primler emekli aylığı alınmasına yetmiyorsa toptan ödeme alınıyor. Yani, erkekse 60, kadınsa 58 yaşından küçük olanlara böyle bir iade yapılmıyor. Prim iadesi imkanından işçi statüsünde çalışanlar, kendi adına Bağ-Kur’lu olarak çalışanlar ve memurlar

yararlanabilir. Bunun için SSK’lı olarak çalışanlar ile memurların işten ayrılması, Bağ-Kur’lu çalışanların da işyerini kapatması gerekiyor. Bu şartlarda geçmişte adlarına yatan primleri toptan ödeme yoluyla alabiliyorlar.

NASIL HESAPLANIYOR?

Örneğin, 7 bin gün prim gün sayısını doldurup, 60 yaşında emekli olacak bir erkek çalışan 60 yaşını doldurmuş ve sadece 1.500 gün prim ödemişse emekli aylığı almaya hak kazanmadığı için 1.500 günlük primini geri iade alabilir. Aynı şartlarda 58 yaşını tamamlamış bir kadın sadece 1.750 gün prim ödemişse, ödediği bu prim emekli aylığı almaya yetmeyeceğinden, 58 yaşında SGK’ya başvurup, 1.750 günlük primini iade alabilir.

Tüm primler iade alınabiliyor mu? Kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası primleri toptan ödeme yoluyla geri iade edilmiyor. İşçi ve memurlar, kendi adlarına yatırılan; Bağ-Kur’lular ise kendi adlarına ödedikleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini iade alabiliyorlar. Sigortalı vefat etmişse, geride kalanlar da yaşlılık toptan ödemesi imkânından yararlanabiliyor. İade tutarı ise SGK’nın her yılın gerçekleşen güncelleme katsayısı uygulamasına göre yapılıyor. Çalışanın doğum ya da askerlik borçlanması hesaplamanın dışında tutuluyor.

Yazının Devamını Oku

Deprem sigortasına talep patladı

14 Ekim 2019
26 Eylül’de Silivri açıklarında meydana gelen 5.8’lik deprem sonrasında zorunlu deprem sigortasına talep arttı. Bir hafta içinde poliçe satışında yüzde 70’e yakın artış oldu ve 350 bin ev sahibi DASK yaptırdı.

İSTANBUL, Silivri açıklarında 26 Eylül’de meydana gelen 5.8’lik deprem sonrasında zorunlu deprem sigortasına talep patladı. Deprem sonrası sadece bir hafta içinde günlük deprem sigortası poliçesi satışı yüzde 70’e yakın arttı. 1999’daki Marmara Depreminin hemen ardından Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) kuruldu ve zorunlu deprem sigortası uygulamasına geçildi. Amaç, depremin yarattığı ekonomik kaybın sigorta sistemi aracılığı ile azaltılmasıydı. Her ne kadar adında ‘zorunlu’ geçse de deprem sigortası bir türlü zorunlu hale getirilemedi. Uzun yıllar sadece tapu işlemlerinde zorunlu tutuldu. Uygulamanın üzerinden 12 yıl sonra çıkan Afet Sigortaları Yasası ile deprem sigortası; yeni elektrik ve su aboneliklerinde de zorunlu hale getirildi. Bugün için DASK; tapu işlemlerinde, bankadan kredi ile konut alımında, elektrik ve su aboneliklerinde zorunlu olarak yaptırılıyor. Ancak yine de tam zorunlu sayılmaz, çünkü zorunluluk hali bitip de poliçenin bir yıl sonra yenilenmesi geldiğinde isteyen yaptırır, istemeyen yaptırmaz. Bu konuda herhangi bir denetim ya da yaptırım yok.

SADECE ADI ZORUNLU

Bugüne gelindiğinde ise Türkiye genelinde sigortalanabilir 17.6 milyon konuttan 9.3 milyonunun deprem sigortası bulunuyor. Bu da konutların yüzde 53’e yakınının depreme karşı sigortalı olduğunu gösteriyor ki, İstanbul depremi öncesi bu oran yüzde 50’nin biraz üzerindeydi. Şu bilgiyi de vereyim, deprem bilinci ile düzenli ve sürekli DASK yaptıranların oranı sadece yüzde 5’ler civarında. Bu da şu anlama geliyor, kimileri zorunluluk nedeniyle poliçe yaptırıyor sonrasında yenilemiyor, kimileri de sigorta yaptırıyor ama bakıyor ki deprem olmuyor, ‘boşuna para ödüyorum’ deyip, devam ettirmiyor.

PANİKLE YAPILIYOR

Şu bir gerçek, korku ve panik yaratan her deprem sonrası DASK’a ciddi bir talep oluyor. Silivri’de, 26 Eylül’de, meydana gelen 5.8’lik deprem sonrası da aynısı oldu. Deprem sonrası poliçe satışı yüzde 70 arttı ve sadece bir hafta içinde İstanbul’da 350 bin konut zorunlu deprem sigortası yaptırdı. Böylece Marmara bölgesinde sigortalanabilir 6 milyon konutun 3.8 milyonu sigortalandı ve bölgede sigortalılık oranı yüzde 65 yükseldi. İstanbul’da ise sigortalanabilir 3.6 milyon konuttan 2.3 milyonu sigortalandı ve konutların yüzde 64.7’si depreme karşı sigorta koruması satın aldı.

HASAR İHBARI 7 BİNİ GEÇTİ

26 Eylül Silivri depremi sonrası DASK’a 7 binin üzerinde de hasar ihbarı yapıldı. Eksperler hasarlı binaları tek tek inceliyor, incelemeler halen sürüyor. Uzmanlar ile konuştum, ‘hasarlı binalarda durum nedir’ diye. Ağır hasar olmadığını söylüyorlar. Hatta bir tespitte daha bulunuyorlar tespit ettikleri hasarlar deprem hasarı değil, yapısal hasar. Bu ne anlama geliyor? Binanın çürük olduğu ve taşıyıcı kolonlarında ya duvarlarındaki çatlak veya dökülmelerin depremde değil öncesinde meydana geldiği ama fark edilmediği ya da önemsenmediği anlamına geliyor.

Yazının Devamını Oku

Çalışana tamamlayıcı emeklilik

9 Ekim 2019
Yeni Ekonomi Programı’na göre tarafların mutabakatı ile hayata geçirilecek kıdem tazminatı reformunu da kapsayan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacak. Böylece çalışanın maaşından kesilen, işverenin de katıldığı, devletin desteklediği ikinci basamak emeklilik sistemi kurgulanacak.

TÜRKİYE’nin 2020-2022 dönemini kapsayan üç yıllık Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) dikkat çekici noktalarından biri de Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne (TES) geçilecek olması. YEP açıklanır açıklanmaz programda kıdem tazminatına yer verilmemesini, başta sendikalar olmak üzere bazı kesimler, ‘kıdem tazminatı reformu rafa kalktı’ şeklinde yorumladı. Peki, gerçekten kıdemde reform konusu artık masada değil mi, sadece tamamlayıcı emeklilik mi gündemde? Aslında YEP’te tamamlayıcı emeklilikle ilgili; “Ekonominin uluslararası sermaye hareketlerindeki oynaklığa dayalı kırılganlığını azaltacak, reel sektörü TL cinsinden ucuz ve uzun vadeli kaynak sağlayacak bir Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) sosyal tarafların mutabakatı ile kurulacak ve sermaye piyasalarını derinleştirecek kapsamlı bir reform paketi devreye sokulacak” deniyor.

Bu da şu anlama geliyor ki, kıdem tazminatı reformu rafa falan kalkmış değil; gündemdeki yerini koruyor. Aslında sosyal güvenlik alanındaki reform konusu beş ay önce açıklanan Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019 ile gündeme geldi ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu alanda atılacak adımları tek tek sıraladı. Buna göre; tamamlayıcı emeklilik sistemi, kişilere emekliliklerinde ek gelir oluşturacak. Sistem ile birlikte tasarruflar artacak böylece dış finansmana bağımlılık azalacak; bu da ekonomiyi dış müdahalelere karşı çok daha güçlü hale getirecek. Bu kapsamda da güçlü bir tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulacak. Çalışanların kazançlarına göre azdan az, çoktan çok, belirleneceği zorunlu bir Bireysel Emeklilik Sisteminin (BES) yani tamamlayıcı emeklilik sistemi yeniden ele alınacak. Bu sistemle birlikte kıdem tazminatı reformu da hayata geçirilecek. Tüm paydaşların katılımı ile çalışanlardan olduğu gibi işverenden de yapılacak kesintiler BES ile entegre kıdem tazminatı fonunda toplanacak.

İŞYERİ BAZLI EMEKLİLİK

Bu yol haritası YEP Yapısal Dönüşüm Adımları 2019’da yer alıyor. Yeni açıklanan 2020-2022 dönemini kapsayan YEP’e göre de sosyal tarafların, yani başta sendikalar olmak üzere sosyal güvenlik alanındaki tüm tarafların, mutabakatı ile Tamamlayıcı Emeklilik Sistemine geçilecek. Yeni sistem nasıl olacak? Aslında bu konuda atılacak adımlar üç aşağı beş yukarı belirlendi ve bir çalışma da yapıldı. Hatta bildiğim kadarıyla kıdem tazminatında reform konusu bazı sendikalar ile de detaylı olmasa da konuşuldu.

TES’in detayına geçmeden önce emeklilik sistemi ile ilgili kısa bir bilgi vereyim. Dünyada uygulanan üç ayrı emeklilik sistemi var. Birincisi, kamu emeklilik sistemi, yani sosyal güvenlik sistemi. İkincisi, işyeri bazlı emeklilik sistemi; üçüncüsü ise gönüllü emeklilik sistemi. Bizde birinci basamaktaki sosyal güvenlik sistemi ile üçüncü basamakta yer alan BES uygulanıyor. Eksiğimiz, çalışanın maaşından kesilen, işverenin de katıldığı, devletin de desteklediği ikinci basamak denilen, işyeri bazlı emeklilik sistemi. Gerçi bu sisteme de 2017’de BES’e otomatik katılım uygulaması ile geçtik ancak hem zorunlu tutulmadı hem de işveren katkısı eklenmedi.

KIDEM RAFA KALKMADI

Tamamlayıcı emeklilik sistemi ile işte bu sağlanacak; buna da kıdem tazminatı reformu eklenecek; tabi sosyal tarafların mutabakatı ile. Düşünülen, kıdemde fonlu sisteme geçilmesi ve TES ile sistemin bir bütün hale getirilmesi. Bu sayede çalışanlar kıdeminin yatıp yatmadığını, hesabındaki biriken tutarı ve bu tutarın getirisini görüp, takip edebilecek. Bu kapsamda da yeni işe girenler ya da yeni işe girip de emekliliğine uzun zaman olan çalışanlar TES’e ve fonlu sisteme dahil edilecek. Belirli yaşın üzerinde olanlar ya da emekliliğine az süre kalanlar sisteme dahil edilmeyecek ama yine de emekliliğine belirli süre olanlara bir tercih hakkı sunulacak. Devlet de kıdem tazminatına belirli oranda katkı yapacak. Çalışanlar kıdem fonunda birikeni istediği zaman alamayacak; amaç, emeklilikte birikime sahip olması.

Yazının Devamını Oku

Gurbetçiye dövizli BES

7 Ekim 2019
Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarına dövizli BES uygulaması getiriliyor. Katkı payları Euro üzerinden ödenecek, devlet de Euro üzerinde katkı yapacak ancak katkı tutarı yüzde 25 olmayacak. Yurtdışında yaşayanların borçlanarak emekli olma şartları Ağustos’ta değişmişti. Yeni uygulama ile gurbetçilere hem ikinci bir emeklilik hakkı tanınacak hem de emekli aylıklarındaki düşüş telafi edilmiş olacak.

TÜRKİYE’nin 2020-2022 dönemini kapsayan üç yıllık Yeni Ekonomi Programı (YEP) açıklandı. Program, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile ilgili önemli düzenlemeler içeriyor. Bunlardan biri, sosyal tarafların mutabakatı ile emeklilik alanında kapsamlı bir reform paketi devreye sokulacak ve tamamlayıcı emeklilik sistemine geçilecek. Bu konuya gelecek yazımda detaylı değineceğim ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim; YEP açıklandıktan sonra kimi çevrelerin belirttiği gibi kıdem tazminatı rafa falan kalkmış değil. BES ve kıdem tazminatının da içinde olduğu kapsamlı bir model uygulanacak.

YEP’te dikkatimi çeken ve ilk kez gündeme gelen bir konu daha var; o da, yurtdışında yaşayanlara özel BES uygulamasının getirilecek olması. Programın Finansal İstikrar bölümünde bu konuda şöyle deniyor: Finansal sistemdeki sistemik risk birikimini azaltmak, finansal derinliği ve ürün çeşitliliğini artırmak amacıyla yurt dışı yerleşik Türk vatandaşlarına dövizli BES uygulamasına geçilecek. Uygulamanın başlayacağı tarih ise 2020’nin sonu.

EURO ÜZERİNDEN OLACAK

Yurtdışında 6 milyona yakın vatandaşımız bulunuyor ve bunların 5 milyondan fazlası Avrupa’da yaşıyor. Almanya’da 2 milyon, Fransa’da 700 bin, Hollanda’da 500 bin Türk vatandaşımız var. Yeni uygulama ile sadece bu kişilere özel bireysel emeklilik yapılacak. Peki, yurtdışında yaşayanlar isteseler sisteme dahil olamazlar mı? Olurlar, ancak katkı payı ödemelerini TL üzerinden yapmak zorundalar. Öğrendiğime göre, yurtdışında yaşayanlar BES’e ilgi gösteriyor, bu yönde de bir talep var ama ödemelerin Euro üzerinden olmasını istiyorlar. Daha açık bir anlatımla ne ödeyeceklerini ve karşılığında ne kadar birikimleri olacağını bilmek istiyorlar ve bunu da döviz üzerinden istiyorlar.

İşte bu kişilere özel dövizli bireysel emeklilik sistemi kurgulanacak. Kişiler, BES katkı paylarını Euro üzerinden ödeyecek. Sisteme yönelik merak edilen konulardan biri de devletin katkı yapıp yapmayacağı. Malum, mevcut sistemde devlet yüzde 25 katkı sağlıyor. Dövizli BES’te de devlet katkısı olacak, katkı döviz ile olacak, ancak yüzde 25’lik bir katkı olmayacak; daha düşük tutulacak. Beklenti ise Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın dövizli BES’e ciddi talep göstereceği ve uygulamanın başlaması halinde iki milyon kişinin sisteme gireceği; özellikle de yurtdışında yaşayan, çalışmayan ev kadınlarının.

EMEKLİLİKTE DEĞİŞİKLİK

Dövizli BES’e geçilecek olmasının bir başka nedeni daha var. Ağustos ayında yurtdışında yaşayanların borçlanarak emekli olma şartları değişti. Bu tarihten önce, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, istedikleri kurum üzerinden emeklilik hakkı elde edebiliyordu ki, kişilerin neredeyse tamamı SSK üzerinden emeklilik istiyordu. Borçlanma tutarı da asgari ücretin yüzde 32’siydi. 1 Ağustos’ta yapılan yeni düzenleme ile emeklilik yaşı, borçlanma süresi, borçlanma tutarı değişti. Yeni uygulama ile emekli olacaklar sadece Bağ-Kur üzerinden emekli olabiliyor. Emeklilik için ödenecek borçlanma tutarı da gün başına 11 lira arttı. Özetler, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın emeklilik şartları ağırlaştırıldı ve emekli olacaklara ödenecek emekli aylığında kısmi bir azalma olacak. Dövizli BES uygulaması ile gurbetçi vatandaşlarımıza hem ikinci bir emeklilik hakkı tanınacak hem de emekli aylıklarındaki düşüş telafi edilmiş olacak.

Yazının Devamını Oku

Erken emeklilik mümkün

2 Ekim 2019
Ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanlar fiili hizmet süresi zammı ya da bir başka adıyla yıpranma hakkı ile erken emekli olabiliyor. Düne kadar 18 mesleğe bu hak tanınırken son yapılan düzenleme ile sağlık çalışanları, cezaevi görevlileri gibi yeni meslekler eklenerek, 45 işkoluna erken emeklilik imkânı tanındı. Öyle ki, bugün madende çalışanlar 43 yaşında emekli olabiliyor.

BİR süredir emeklilikte yaşa takılanları, erken emekliliği tartışıyoruz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çalışanların çoğunluğu biran önce emekli olmayı düşünüyor. Emekli olduktan sonra çalışmaya devam edilip, edilmemesi ise ayrı bir konu. Peki, 43 yaşında emeklilik mümkün mü? Evet, mümkün; belli mesleklerde çalışanlar için mümkün. Sosyal güvenlik sistemi tehlikeli ve ağır işlerde çalışanlara bu hakkı, yani erken emeklilik hakkını tanıyor. Nasıl mı? Anlatayım. Kanunda fiili hizmet süresi zammı olarak geçen, kamuoyunda ise ‘yıpranma hakkı’ olarak bilinen uygulama; çimento sektöründe çalışandan tutun da cam ve madencilik alanında çalışanlara kadar birçok mesleği kapsıyor. Daha açık şöyle anlatayım; ağır ve riskli işlerde çalışanların diğer çalışanlara göre daha erken emeklilik hakkı bulunuyor. Fiili hizmet süresi zammı da bu mesleklere uygulanıyor. Bu kapsamda belli mesleklerde çalışanlar her bir yıl için emekliliklerine 60 ya da 90 gün, kimi mesleklerde ise 180 gün fazladan süre kazanıyor. Emeklilik için fazladan kazanılan günlere, fiili hizmet süresi zammı ya da yıpranma hakkı deniyor. Bu haktan da hem sosyal sigortalı çalışan işçiler hem de emekli sandığı kapsamında çalışan memurlar faydalanabiliyor. Son yıllarda bu alanda birçok düzenleme yapıldı ancak birkaç ay önce yapılan son düzenleme ile düne kadar yıpranma hakkından yararlanan meslek sayısı 18 iken, bu sayı 45’e yükseltildi ve ağız-diş radyoloji uzmanları, röntgen teknisyenleri, infaz memuru, ceza infaz kurumu müdürü, ihtiyat pilotları da yıpranma hakkı tanınan mesleklere eklendi. Bu kapsamda yeni düzenleme ile yıpranma hakkı tanınan yeni mesleklerde çalışanlar için fiili hizmet süresi zammı 2017’nin Ağustos ayından sonraki çalışmaları için uygulanacak.

43’ÜNDE EMEKLİLİK

Fiili hizmet süresi zammının nasıl uygulandığına gelince; normal çalışma süresi olan 360 günün üzerine çalıştığı riskli sektöre ve kanunun bu sektörde tanıdığı artı süreye göre fazladan hizmet süresi ekleniyor. Örneğin, cıva üretiminde çalışan bir işçinin fiili hizmet zammı 90 gün; bu işte 12 ay çalışıldığında 15 ay çalışmış sayılıyor ve hem prim gün sayısı artıyor hem de erken emekli olma imkanını elde ediyor. Bir başka anlatımla, normal şartlarda 360 gün çalışılması gerekirken, cıva üretiminde çalışanlar bir yıl içinde 450 gün çalışmış sayılıyor. Madenlerde çalışanlar için bu süre daha fazla 180 gün, yani 6 ay. Yeraltı madenlerinde çalışan bir işçi 360 gün çalıştığında fiili hizmet süresi zammı uygulandığında 540 gün çalışmış sayılıyor; bu da emekliliğe ciddi katkı sağlıyor.

En yüksek yıpranma hakkı da madenlerden çalışanlara tanınıyor. Yapılan düzenlemeler ile yeraltı madenlerinden çalışan işçilerin emeklilik yaşı 50’ye çekilirken, hafta tatilleri, izin süreleri de fiili hizmet süresine eklenince emeklilik yaşı daha da iniyor.

ŞARTLAR NELER?
Tabii, yıpranma hakkından yararlanmanın belli şartları var. Birincisi, süre sınırı; bu da 5 yıl. Riskli ve tehlikeli işlerde çalışanlar yıpranma hakkından yararlanmak için ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar alabilecekleri fiili hizmet süresi zammı 5 yıldan fazla olamıyor. Silahlı kuvvetler, emniyet mensupları ve MİT mensupları için bu süre 8 yıla kadar çıkıyor. Yıpranma hakkından yararlanmak için madenlerde yeraltında çalışan işçilerin 1.800 gün, diğer riskli sektörlerde çalışanların ise 3.600 gün fiili hizmet süresi zammı kapsamında çalışmış olmaları şart. Şartlardan biri de yıpranma hakkına giren mesleklerdeki işlerde çalışmak gerekiyor. Sadece o sektörde çalışmak yetmiyor, bilfiil o işi yapmak gerekiyor. Madencilikten örnek verecek olursak, yeraltında çalışılması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku