Cevap: Şirket sahipleri ya da ortakları, yani Bağ-Kur’lular, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra kendi şirketlerinde SSK’lı olamıyor ve kendilerini 4/A’lı gösteremiyorlar. Dolayısıyla Bağ-Kur’lu olmak zorundalar ve haliyle de 4/B üzerinden emekli olmak durumundalar. Bu durumda şirket ortağı iken ve Bağ-Kurlu olmanız gerekirken SSK’lı olarak sigortalı olduğunuz için şirket ortağı olduğunuz tarih itibariyle Bağ-Kur sigortalılığınız başlatılacak ve SSK’lı olarak bildirimde bulunduğunuz sigortalılık süresi Bağ-Kur kapsamında hizmet olarak değerlendirilecek. Hizmet süreniz yok sayılmıyor sadece SSK’lı süreniz, geçmişe dönük olarak Bağ-Kur’lu sayılıyor. Bu konuda dikkat edilmesi gereken birkaç husus var. Bağ-Kur’lu şirket sahipleri sonradan kendilerini SSK’lı gösterirlerse, Bağ-Kur sigortalılığı son bulmadan yeni bir sigortalılık başlamayacağından SKK’lılığı iptal edilecek. Şirket sahibi olup da kendini Bağ-Kura kaydetmeyen ancak sonradan SSK’lı olarak sigortalı olanların SSK’lı süreleri Bağ-Kur’lu sayılacak. Şirket ortağı olan ve kendini SSK’lı olarak gösterenler şirkette kendinden başka SSK’lı kalmadığı durumda, şirketin de sermaye şirketi olması halinde SSK’lı sigortalılığı devam eder.
7000 PRİM GÜNLE KIDEM TAZMİNATINI ALIRSINIZ
Soru: 2003 SGK girişliyim. 7200 ödenmiş günüm mevcut. Çalışmakta olduğum işyerinde 17’inci senemdeyim. İstifa ederek kıdem tazminatı alabilir miyim? Hale K.
Cevap: İlk sigortalı olduğu tarih 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 tarihi arasında olanlar ya 25 yıl çalışıp, 4500 prim günü doldurduklarında kıdem tazminatı alabilirler ya da çalışma yılına bakılmaksınız 7000 prim günü doldurduklarında işyerinden kıdem tazminatı alıp, işten ayrılabilirler. Bu durumda 7000 prim günü doldurduğunuz için işyerinde ayrılarak kıdem tazminatını alabilirsiniz.
ÖLÜM AYLIĞI ALAN YAŞLILIK AYLIĞI ALAMAZ
Sahte sigorta konusu neden önemli? Çünkü hem kişiler emekliliklerini yakıyorlar hem de sosyal güvenlik sistemi zarara uğratılıyor. Sayılar da yöntemler de az değil.
Bir tanıdığının yanında çalışmadığı halde kendini sigortalı gösteren de var, hamilelik döneminde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek ve doğum öncesi ile sonrasında iş göremezlik ödeneğinden faydalanmak için bir yerde kendini çalışıyor gösteren de... Sağlık hizmetinden yararlanmak için sigortalı gözükenler de var, Bağ-Kur’lu olup da kendini başka şirkette SSK’lı gösteren de... Ölen babadan maaş alabilmek için boşanıp birlikte yaşamaya devam edenler de var, protez giderlerini SGK’dan alabilmek için sahte sigortalı olanlar da...
Tabi bu kadar sahteciliğin olduğu yerde bir de sırf bu işi organize etmek için kurulmuş sahte ya da paravan şirketler de az değil. Bu şirketlerin dolandırdığı, bu şirketlere parasını kaptıran ve emekliliği yanan yüzbinlerce kişiler de var.
SGK TAKİP İÇİN PLATFORM KURDU
Son beş sene içinde SGK’nın tespit ettiği sahte sigortalı sayısı 500 binin üzerinde. Sadece 2023 yılında 89 bine yakın sahte sigortalı, bin 533 de sahte işyeri tespit edilmiş. Ortalama her yıl 80 ila 100 bin arasında sahte sigortalı tespit ediliyor.
Dikkatinizi çekerim, bunlar tespit edilenler. Bir de tespit edilemeyenleri hesaba katın; sahte sigortalı ve paravan şirket sayısının ne boyutta olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Bunları niye yazdım. Sosyal güvenlikte bu tür suiistimalleri önlemek amacıyla yeni bir uygulama başlatıldı. Adı da, Sahte Sigortalılık ve Sahte İşyeri Takip Platformu.
Amaç, platform sayesinde sahte işyerlerini ve sahte sigortalıları tespit edebilmek.
Ne demek 1 trilyon TL? Malum; kişiler tasarruf etmek için BES’e giriyor, devlet de yüzde 30 katkı yapıyor, hem katkılar hem de birikimler emeklilik fonlarında değerleniyor. İşte o emeklilik fonlarının toplamı 1 trilyon TL’yi aştı. Şöyle de diyebiliriz, vatandaşların tasarrufları 1 trilyon TL’yi geçti. Neden bir ilk? Çünkü tasarrufların büyüklüğü tarihte ilk defa bu boyuta ulaştı.
Bu 1 trilyonun, 938 milyar TL’si kişilerin tasarruflarından, 70 milyar TL’si de işverenlerin çalışanlarını otomatik BES’e dahil ettiği Otomatik Katılım Sistemi’ndeki (OKS) çalışanların tasarruflarından oluştu. 1 trilyonun 120 milyar TL’ye yakını da devletin sistemdeki kişiler için yaptığı yüzde 30’luk katkıların değerlendiği fonlardan kaynaklandı. BES sayesinde bugün 16.3 milyon kişi tasarruf ediyor ki; bu da nüfusun yüzde 20’si, çalışanların ise yüzde 32’si anlamına geliyor.
TASARRUFLAR BORSAYA KAYIYOR
Peki, bu 1 trilyonluk TL’lik tasarruf ne anlama geliyor? Anlatalım, çünkü bazı kesimler bu rakamı küçümseyebilir. Yurtiçi tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 30’a yakın ve bunun yüzde 3.1’i BES fonlarından kaynaklanıyor. Mesela, vatandaşın tasarruf olarak tek bildiği ve vazgeçilmezi olan TL mevduat toplamı, 9 trilyon TL’ye yakınken, artık BES teki tasarruflar 1 trilyon TL. Bundan beş-on sene öncesine kadar BES’in esamesi bile okunmazdı. En büyük fark ise emeklilik fonlarının ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratması. Çünkü sistemdeki 16.3 milyon kişinin birikimleri; tahvil-bonolara, hisse senetlerine, altın gibi kıymetli madenlere endeksli devlet senetlerine, özel sektör borçlanma araçlarına yatırılıyor. Böylece sermaye piyasalarına derinlik kazanıyor.
Mesela, bu 1 trilyonun yüzde 30’a yakını hisse senedi piyasasında. Hani, borsa rekor üstüne rekor kırıyor ya; işte orada BES’in katkısı çok büyük. Hatırlayın, 6 Şubat depremleri sırasında kapalı olan borsa açılmadan önce alınan tedbirlerin başında BES fonlarının borsaya yatırılacak kısmının artırılmasıydı ve bu sayede borsaya ciddi giriş oldu. Hatta bir adım daha ileri gideyim, bugün finans piyasalarındaki volatilitenin az olmasının nedenlerinden biri de emeklilik fonlarının bu rakamlara ulaşmasıdır. Finansal istikrar açısından emeklilik fonları önemlidir. O nedenle BES’teki 16.3 milyon kişi, yaptıkları tasarruflarla, farkında olmadan ülke ekonomisine ciddi katkı sağlamaktadır.
PİYASALARA ETKİSİ NASIL OLDU?
Buraya kadar anlattıklarım işin piyasalar ve ekonomi boyutu. Bir de, 1 trilyon TL’nin tasarruf sahipleri üzerindeki etkisi var. Fon birikimi büyüdükçe sistemdeki kişilerin getirileri de artıyor. Şöyle anlatayım. Belki senede 10-15 bin lira tasarruf edip, BES’e yatırabiliyorsunuz. O tutarla bankaya gitseniz laf aramızda suratınıza bakmazlar. Kuyumcuya gitseniz taş çatlasın 3 tane çeyrek altın ya alırsınız ya alamazsınız. Ama BES’teki 10-15 bin liralık tasarrufunuz ile 1 trilyonluk BES havuzu içindesiniz. Emeklilik şirketleri bu büyüklükle piyasaları domine ettiğinden; küçük tasarrufları bir havuz içinde altın, hisse, mevduat, döviz gibi ve dönemine göre yüksek getiri sağlayacak yatırım araçlarına yönlendirdiklerinden siz de bu imkandan yararlanıyorsunuz.
Bu nedenle de son beş-altı yıldır BES getirileri enflasyonun çok üzerinde oluyor. Nitekim sadece 2024’ün dört ayında BES’in getirisi enflasyonun 10 puan üzerinde oldu. Mesela dört ayda BES’teki hisse fonlarının getirisi enflasyonun 40 puan üzerinde yüzde 59 oldu. Nasıl oldu? İşte bu 1 trilyonluk hacim ile oldu. Demek ki, emeklilik fonları 3-5 trilyon TL boyutuna gelse; ekonomide ve tasarruflarda neler olacağını düşünün artık.
Proje kapsamında 15 bin 925 TL destek verilecek. Projeden sadece kadın işverenler yararlanacak. Kadın işverene istihdam edeceği yeni bir kadın işçi için 25 ay boyunca net asgari ücret tutarına kadar hibe desteği sağlanacak.
Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi, Avrupa Birliği ile ortaklaşa finanse edilen ve SGK tarafından yürütülen mali destek uygulaması. Uygulamadan 4 bin kadın işveren ve 4 bin kadın çalışan yararlanacak. Proje; İstanbul, Ankara, Denizli, Ankara, Samsun, Kahramanmaraş, Şanlıurfa olmak üzere 7 ilde uygulanacak. Bu kapsamda da Ankara’da 900, İstanbul’da bin, Samsun’da 500 ve diğer illerde 400’er kişilik kontenjan ayrıldı.
Amaç, 7 ilde uygulanacak proje kapsamında kadın girişimcilere ait küçük ölçekli ve genç işletmelerde kadın istihdamının desteklenmesi. Böylece kadın istihdamının desteklenmesi ile birlikte kadınların istihdamda kalması sağlanacak ve deneyim kazanan kadınlar çalışmaya devam edecek.
4 BİN KADIN YARARLANACAK
Proje kapsamında illerdeki gerekli şartları taşıyan 4 bin kadın işverene mali destek verilecek. Toplam mali destek tutarı ise 25 milyon avro. Mali desteğe hak kazanan işverenlere verilecek destek miktarı, bir işçinin işverene olan toplam maliyetinin yüzde 65’ini geçemeyecek ve net asgari ücretin tutarına kadar olacak ki, bu tutar aylık 15.925 lira ediyor.
Proje uygulama süreci içinde ortalama 4 bin kadın işverene 20 ay süreyle mali destek sağlanmış olacak. Bu da toplam destek tutarının 318 bin 500 lira olacağı anlamına geliyor. 2024 başında asgari ücretteki artışla birlikte bu destek tutarı daha da artmış olacak.
Peki, destekten hangi işletmeler ve hangi çalışanlar yararlanacak? Öncelik şartlar, hibe desteği başvurusunda bulunacak işverenlerin kadın olması, ortaklı işletmelerde ise en az iki ortak kadın bulunması gerekiyor. Destekten yararlanacak işletmelerin 2021 Mart tarihinden sonra kurulmuş olması, işletmede en fazla 9 işçi çalıştırıyor olması da gerekiyor. Kadın işverenler, ilave olarak işe alacağı kadın çalışan için hibe başvurusunda bulanabilecek.
Tasarruf tedbirleri kamuda çalışan 3.6 milyondan fazla memuru, sosyal hakları açısından yakından ilgilendiriyor. Çünkü genelge, yıllık izin sürelerinden görevde atamalara, görev sırasında kullanılan iş kıyafetlerinden personel alımına kadar birçok alanda ciddi tedbirler getiriyor. Peki, kamuda çalışanlar, tasarruf tedbirlerinden nasıl etkilenecek? Madde madde anlatayım.
-Kamu personeline zorunlu haller dışında fazla mesai yaptırılmayacak ve fazla çalışma ücreti veya nöbet ücreti ödenmeyecek. Fazla çalışma konusunda serbest zaman ve denkleştirme süresi kuralları uygulanacak. Buna göre, tedbirler kapsamında haftalık çalışma saati haftanın farklı günlerine dağıtılabilecek ve personelin toplam çalışma süresi, çalışması gereken toplam normal süreyi geçmeyecek şekilde denkleştirilecek. Denkleştirme iki aylık süre içinde tamamlanacak. Bu durumda tasarruf tedbirleri kapsamında zorunlu haller dışında kamu personeli fazla mesai ücreti alamayacak.
BİRİKMİŞ İZİNLER 3 YILDA KULLANILACAK
-Çalışanlar yıl içerisinde hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerini aynı yıl içinde kullanacaklar. Önceki yıllardan hak kazanıp kullanmadıkları yıllık izinleri varsa da bunların üç yıl içinde tamamını kullanacaklar.
-Personelin görevi sırasında giydikleri koruyucu giysi ve kullandıkları donanımlar, sadece bunları kullanması gereken kişilere verilecek. Bu yardım karşılığında çek, kupon veya benzeri ödeme araçları kullanılmayacak, nakdi ödeme yapılmayacak.
-Kamu kurumlarına mecburi durumlar dışında geçen seneki kadro ve pozisyon sayılarında emeklilik, istifa, vefat nedeniyle meydana gelen azalmalar kadar yeni kadro ve pozisyon oluşturulacak, bunun dışında yeni kadro açılmayacak. Ortalama yıllık kamudan emekli olanların sayısının 20-25 binler civarında olacağı düşünüldüğünde, tasarruf tedbirleri kapsamında yeni dönemde kamuda bu sayıda kadro oluşturulacaktır demektir.
KADROLARA ATAMA YAPILMAYACAK
-Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı ile sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı hariç kamuda yapılacak atamalar sadece yönetici kadrolarla sınırlı tutulacak. Tedbirler kapsamında yeni dönemde sadece yönetici kadrolara atama yapılacak diğer kadrolara atama yapılmayacak.
Aynı toplantıda, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yaptığı konuşmalarda iklim değişikliğinin tarımda etkilerine ve tarımda sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekti. Hazır tarım ve sürdürülebilirlik konusu gündemdeyken, ben de size tarımın bir başka boyutunu anlatayım. Pek de bilinmeyen boyutunu. Kamuoyu tarafından pek bilinmese de açıkça söyleyeyim, tarım sigortası olmasa; fındıktan buğdaya, üzümden ayçiçeğine, mısırdan patlıcana, biberden patatese kadar birçok ürünü ne tüketebiliriz ne de ihraç edebiliriz. Nasıl mı, anlatayım.
YARISI DEVLETTEN
Çiftçi için hibe desteği, kredi ne kadar önemliyse, devlet destekli tarım sigortası da o kadar önemli. Bir tespitte bulunayım, bana göre krediden, destekten daha önemli. Onu da anlatacağım. Nedir devlet destekli tarım sigortası? En basit anlatımla; çiftçi ürününü ya da hayvanının sigortalıyor, primin yarısını devlet karşılıyor –ki, bazı ürünlerde devlet desteği yüzde 67’ye kadar çıkıyor- başta afetler olmak üzere ürün zarar görürse de TARSİM çiftçinin zararını ödüyor. Çiftçi de, ‘mahsulüm gitti, ben ne yapacağım, borcumu, kredimi nasıl ödeyeceğim, nasıl geçineceğim?’ diye dertlenmiyor, gelecek yıl ürünü ekmeye devam ediyor.
İşte, tarımda sürdürülebilirlik tam da budur. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde yaptığı açıklamada, “TARSİM ile üreticimizin alın terini, doğal afetlere karşı koruduk, koruyoruz. TARSİM’le, sigorta poliçe bedellerini yüzde 67’ye varan oranlarda biz karşılıyoruz” diyerek, tarım sigortasına değinmişti.
ÇİFTÇİYİ AFET VURDU
Biraz rakamlardan bahsedeyim ki, ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın. 900 bine yakın çiftçi, ürününü devlet destekli tarım sigortası ile sigortalıyor ve her yıl sigorta yaptıran üretici sayısı artıyor. Toplam üretilen ürünün ise yüzde 40’ı sigortalı ki, bazı ürünlerde sigortalılık oranı çok daha yüksek.
Devlet destekli tarım sigortası uygulaması başladığından bu yana geçen 18 yılda ürünü zarar gören üreticiye TARSİM, 21 milyar TL hasar ödedi. Geçen yıl ödenen hasar tutarı 8 milyar TL, sadece bu yılın ilk beş ayında ödenen hasar tutarı 5 milyar TL. Bu hasarlar neden ödenmiş? Üreticinin mahsulü selden, fırtınadan, hortumdan, dondan, doludan, kuraklıktan zarar görmüş de ondan. Yani afet kaynaklı zararlar ki, son yıllarda iklim değişikliğinin neden olduğu afet zararları ciddi artıyor. Zaten bunu gören çiftçi de sigortanın peşinde koşuyor.
9.2 MİLYAR TL DESTEK
Cevap: Yapılacak yeni düzenleme ile SSK’lılar ile Bağ-Kur’luların prim günleri eşitlenecek. Bağ-Kur’luların prim gün sayısı 9 bin günden 7 bin 200 güne düşecek ama yaş şartı değişmeyecek. Böylece 7 bin 200 prim gün sayısını tamamlayan Bağ-Kurlular kadın ise 58, erkek ise 60 yaşında emekli olacak. Düzenlemenin ne zaman yapılacağı henüz netlik kazanmış değil. Bu konuda en son açıklamayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan yaptı. Işıkhan, Bağ-Kurlular’ın prim gün sayısının SSK’lılarla eşitlenmesine yönelik çalışmanın orta vadeli plan içinde olduğunu söyledi. Buna göre önümüzdeki iki yıl içinde bu konuda bir düzenleme yapılacak. Bu sene sonuna kadar düzenleme yapılacağını sanmıyorum.
TAZMİNAT AÇISINDAN TEMMUZDA EMEKLİ OLMAK AVANTAJLI
Soru: 13.10.1980 doğumluyum. Sigorta başlangıç tarihim 1.7.1997. Mayıs 2024 itibari ile 5900 prim günümü dolduruyorum. Emeklilik dilekçesini hemen vermek mi, yoksa kıdem tazminat tavanının yeniden belirlendiği 3 Temmuz’dan sonra mı vermek emekli maaşı açısından daha avantajlı? Emekli ikramiyemi almadan emekli olup çalışmaya devam edersem haklarım nelerdir? Metin B.
Cevap: EYT’den yararlanarak emekli oluyorsunuz. Kıdem tazminatı ile emekli maaşı arasında bir ilişki bulunmuyor. Kıdem tazminatı işverenin size ödeyeceği tutar. Bugün için kıdem tazminatının tavanı 35 bin lira. Temmuz ayında ise tazminatın tavanı artacak. Yüzde 25’lik artış olursa, temmuz ayında tazminat tavanı 43.750 liraya çıkar. Yüksek kıdem tazminatı alabilmek için temmuz ayında emeklilik dilekçenizi vermeniz daha doğru olur. Şimdi emekli olur, aynı işyerinde çalışmaya devam ederseniz işvereniniz ile aranızda ileride işten ayrılmanız durumunda kıdem tazminatınızı alacağınıza yönelik protokol yapmanız gerekiyor.
KIZINIZI SAHTE SİGORTALI YAPMAYIN
Soru: Kızım 2005 doğumlu ve halen üniversite eğitimi almaya devam ediyor. İleride emekliliğinin gecikmemesi için sigorta başlangıcı yaptırmak istiyorum. Kızım için isteğe bağlı sigorta başlatabilirim ancak ödemelerini sürekli yapamayacağım için 2-3 ay ödeyip kapatmam gerekecektir. Yaz başında okulu tatile girince bir tanıdığım yanında SGK başlangıcı yaptırıp 2-3 ay çalıştırıp okulu başlayınca çıkışını yaptırabilirim. Bunlardan hangisi önerirsiniz? Yusuf E.
Cevap: Kızınızı bir tanıdığınızın yanında sigortalı gösterirseniz suç işlemiş sayılırsınız. Bu durum sahte sigortalılığa girer. SGK bunun tespit ederse tanıdığınız sahte sigortalı çalıştırdığı için ciddi ceza alır hem de kızınızın sigortalılığı iptal edilir. Kızınızı illa da sigortalı yapmak istiyorsanız isteğe bağlı sigortalı yapabilirsiniz. İsteğe bağlı sigortalı olunabilmesi için de 18 yaşını doldurması gerekiyor.
EMEKLİ MAAŞINA BLOKE KONMAZ
Buna göre, randevu alan kişiler bir gün önce akşam saat 20’ye kadar randevusunu onaylayacak, onaylamazsa 15 gün boyunca yeni randevu alamayacak. Gözlerden kaçtı; onaylı randevu sistemine geçilmeden birkaç hafta önce sağlıkta önemli bir uygulama daha başladı.
Artık uzaktan sağlık hizmeti bedellerini SGK’nın, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) üzerinden ödemesi kararı alındı ki, açıkça söyleyeyim bu da sağlık alanında atılmış önemli bir adım. Neden önemli? Çünkü yeni uygulama ile doktorlar, Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) randevu almış hastalara uzaktan sağlık değerlendirme hizmeti verebilecek ve SGK’da bunu ödeyecek. Bu aynı zamanda son dönemde yaşanan sağlıkta randevu sorununa da çözüm olacak. Ancak bir sorun var. Soruna geçmeden önce uzaktan sağlık hizmeti hakkında kısa bilgi vereyim.
UZAKTAN SAĞLIK HİZMETİ
2022 yılında yapılan bir düzenleme ile hastaların, hastaneye ya da doktora gitmeden uzaktan, elektronik ortamda sağlık hizmeti alabilmesinin, yani uzaktan hasta takibi, teşhisi ve tedavi yapılabilmesinin önü açıldı. İki yıldır da uzaktan sağlık hizmeti talep eden kişiler doktorlar tarafından muayene edilebiliyor, hastalığın takibi yapılıyor, kişinin kan şekeri, kan basıncı gibi klinik durumları değerlendirilebiliyor, konsültasyon veya ikinci görüş talep edilebiliyor, gerekli durumlarda kişiye sağlık kuruluşuna fiziki olarak başvurması öneriliyor ve e-Reçete ve e-Rapor düzenlenebiliyor.
Öğrendiğime göre de bu iki yıllık süreçte uzaktan sağlık hizmeti sunabilmek için 700’ün üzerinde kurum Sağlık Bakanlığı’ndan yetki aldı. İki yıldır uzaktan sağlık hizmeti başarılı bir şekilde uygulanıyor. Hatta öyle ki, sigorta şirketleri de özel hastanelerle anlaşmalar yaparak, özel sağlık sigortası ürünleri bile geliştirdiler. Tek eksik vardı; o da uzaktan sağlık hizmetini SGK’nın ödeme listesi kapsamına almasıydı. Başta özel hastaneler olmak üzere hemen hemen uzaktan sağlık hizmeti veren kurumlar bunu bekliyordu.
SGK YENİ DÜZENLEME YAPTI
Nisan ayının sonunda SGK bir tebliğ yayımlayarak, SUT’da güncellemeye gitti ve uzaktan hasta değerlendirmeye yönelik sağlık hizmetlerini de ödeme kapsamına aldı. Ardından da SGK, “Devlet hastanelerinden MHRS üzerinden alınan randevu ile uzman hekimler tarafından uzaktan sesli ve görüntülü uygulanacak sağlık hizmetinde; muayene, tetkik sonuçlarının, klinik bulguların değerlendirilmesi, izlenmesi, tedavi ve ilaç yönetimi yapılması, teşhis edilmiş olan kronik hastalık kontrolü, reçete ve rapor gibi sağlık hizmeti bedellerini ödüyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
ÜNİVERSİTELER DE KAPSAM DIŞI