Cevap: Emekli aylığının belirlenmesinde tek etken enflasyon değil. Aylık hesaplanırken, brüt maaş, SGK’ya dönen prim tutarı, ödenen prim gün sayısı, aylık bağlama oranı, enflasyon, milli gelirdeki büyüme hesaba katılıyor. Hesaplanan emekli aylığı da geçmiş 6 aylık enflasyon oranında arttırılıyor. 2000 yılı öncesi girişli olanlar için yıllık ortalama kazanç hesaplanıyor ve aylık bağlama oranının yüzde 60’ı, katsayı için de 1.2000 alınıyor. Gerek enflasyonun gerekse de büyüme hızının yüksek olması emekli maaşını ciddi etkiler. Ayrıca emekli maaşına yapılan zamların enflasyonun altında kalması ya da üstünde olması da emekli olunacak tarihte önemlidir. Bu durumda hedeflenen enflasyona göre 2024 yılında enflasyonun 2025 yılındaki hedef enflasyondan daha yüksek olacağı düşünülecek olursa bu yılın sonunda emeklilik dilekçesi verilmesi söylendiği gibi avantajlı olabilir.
ÖDEDİĞİNİZ PRİMLERİN TAMAMINI İADE ALAMAZSINIZ
Soru: Oğlum Ahmet Hakan Eğilmez 4/A’dan 19.09.2022 tarihinde emekli oldu. Emekliliğine sayılmayan 2008-2017 yılları arasında 4/B den prim ödememiz var. Bu döneme ait primlerin iadesi talebimize karşı 26.12.2023 tarihinde 12.909,07 TL, 16.04.2024 te 1.854,49 TL ödendi. Başka ödeme yapılmadı. Taleplerimize de cevap verilmiyor. Neden bu kadar düşük ödendi? Şaban E.
Cevap: Emeklilik yaşını dolduran, hatta geçen çalışanlar, eğer emeklilik için gerekli prim gün sayısını ve çalışma yılını doldurmayıp, emekli maaşı almaya hak kazanamıyorlarsa ödedikleri primleri SGK’dan toplu olarak alabilir. Primlerin tamamı iade edilmiyor. SGK’ya ödenen primlerde işçi payı, işveren payı ve İşsizlik Sigortası Fonu için ödenen paylar var. Bunların içinden sadece çalışandan kesilen primler iade edilir. Bu da yüzde 9’dur. Yani, işçi payına düşen malullük, yaşlılık ve ölüm için kesilen prim tutarı yüzde 9’dur. Bu yüzde 9’luk prim iade alınabilir. İşveren payı ve İşsizlik Sigortası Fonu için kesilen iade edilmiyor. Kendi adına çalışanlar, yani Bağ-Kurlular (4/B) ise ödedikleri yaşlılık, ölüm ve malullük primlerini iade alabilir. Bu kapsamda SGK, geçmiş yıllara ait primleri, güncelleme katsayısı ile hesaplayıp öder. Tavanı aşan prim ödemelerinde ya da birden fazla işyerinde çalışıldığı için tavanı aşan ödemelerde ise sadece işçi payına düşen uzun vadeli sigorta kollarına ait tutarlar iade edilir, işverenin ödediği prim iadeye tabi değildir.
ASKERLİK BORÇLANMASI EMEKLİLİK YAŞINI ÖNE ÇEKER
Soru: 2003 yılında askere gittim ve 2006 yılında sigortam başladı. Ben askerlik borçlanması ödersem sigorta girişim 2003 yılına inmiş olur mu? Ufuk Y.
Cevap:
KENTSEL dönüşümü hızlandıracak ‘Bina Tamamlama Sigortası’ uygulamaya girdi. ‘Kentsel dönüşümde yeni dönem başladı’ başlıklı yazımdan sonra hem konutunu dönüştürecek olanlardan hem de müteahhitlerden çokça soru ve yorum aldım. Bazı okuyucular, Bina Tamamlama Sigortası’na, ‘kentsel dönüşüm sigortası’ adı bile vermiş. Açıkçası hoşuma gitti ve kullanma kararı aldım. Uygulama konusunda vatandaşların ve müteahhitlerin merak ettiği çok konu var. Hepsine tek tek açıklık getireyim.
1- Bina Tamamlama Sigortası (kentsel dönüşüm sigortası) nedir?
Özellikle kentsel dönüşümde evini dönüştürmek için inşaatı yapacak müteahhit ile anlaşacak olanların inşat süresi içinde müteahhidin iflası, vefatı gibi risklere karşı vatandaşların haklarını koruyan bir sigorta türü.
2- Sigortayı kim yaptıracak?
Sigortayı müteahhit yaptıracak ancak evini dönüştürecek olanlar inşaat şirketinden bu sigortayı yaptırmasını talep edebilecek.
3- Zorunlu bir sigorta mı?
Hayır, şimdilik zorunlu değil.
4- Sigorta ne zaman ve nasıl devreye girecek?
Kısa çalışma ödeneğinde düzenlemeye gidildi ve düzenleme, salı günkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu, kısa çalışma ile ilgili bu sene içinde yapılan ikinci düzenleme. 2024’ün Şubat ayında da İşsizlik Kanunu’nda yapılan düzenleme ile kısa çalışma ödeneğinin şartlarında değişiklik yapılmıştı. Kısa çalışma ödeneğinde yapılan yeni düzenlemenin neler getireceğine değinmeden önce kısa bir bilgi vereyim.
Kısa çalışma ödeneği başladığından bu yana geçen 19 yılda toplam 4.3 milyondan fazla kişiye 38.1 milyar TL kısa çalışma ödemesi yapıldı. Kısa çalışma ödeneği özellikle Covid salgını döneminde, ardından da 2023’te yaşanan Kahramanmaraş depremlerinde işverenlere ve çalışanlara can simidi oldu. Depremde 100 binden fazla çalışana kısa çalışma ödeneği ödendi. 2024’ün 5 ayında da 826 kişi kısa çalışma ödeneğinden yararlandı.
KRİZDE YÖNETİM KURULU KARARI GEREKİYOR
Gelelim, yeni düzenleme ile kısa çalışma ödeneğinde nelerin değiştiğine. Madde madde anlatayım.
* İşverenler; genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın, doğal afetler, seferberlik durumlarında kısa çalışma ödeneği için başvurabilecek.
* Kısa çalışma dönemi, kısa çalışma başlama tarihi dahil 3 ayı geçemeyecek.
* İşverenin kısa çalışmadan yararlanabilmesi için iş yerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az 3’te bir oranında azaltılması veya iş yerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması gerekiyor.
* Genel ekonomik kriz, sektörel ve bölgesel kriz durumlarında kısa çalışma ödeneğine başvurulması için yönetim kurulu kararı gerekiyor. Yönetim kurulu kararı olmaması halinde işverenin yapacağı başvuru reddedilecek. Doğal afetlerde ise yönetim kurulu kararı gerekmeyecek.
Dikkat ediyorum, bir süredir kök maaş konusu çokça konuşulup, tartışılıyor. Kimileri ‘Kök maaş da nereden çıktı?’ diye soruyor, kimileri ‘Kök maaş artar mı?’ diye merak ediyor. Özellikle SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklilerinin bu kök maaş konusunda kafaları bir hayli karışık. Haklılık payı da var, çünkü kök maaş, son iki-üç yıldır gündemimizde olan bir konu. Neden gündemimizde anlatayım.
Önce, kök maaş nedir; ondan başlayayım. İlk emekli olunduğunda bağlanan maaş, kök maaş. Sonrasında emekliler, ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere maaşlarını, geçmiş 6 aylık dönemlerdeki enflasyona göre zamlı alıyor. Bu şekilde kök maaş da artıyor. Örneğin, emekli olduğunuzda 10 bin lira aylık bağlandıysa ve ocak ayında yüzde 25 zam aldıysanız maaşınız 12.500 liraya, temmuz ayında da yine yüzde 25 zam yapıldığında maaşınız 15.625 liraya çıkıyor. Bu sizin kök maaşınız. Her yıl da böyle kök maaş enflasyona göre artıyor.
TARTIŞMA NEREDEN ÇIKTI?
Peki, biz bugün kök maaş adı altında neyi tartışıyoruz? Aslında kök maaş konusu en düşük emekli aylığının artırılması ile gündeme geldi. 2018’in sonunda yapılan düzenleme ile en düşük emekli aylığı 1.000 liraya çıkartıldı ve 2019 başından itibaren düşük emekli aylığı alanların maaşları bin liraya tamamlandı. Hatırlıyorum, o tarihte 200 bine yakın emeklinin maaşları bin liraya tamamlanmıştı. Ardından 2020 yılında koronavirüs salgının etkilerini azaltmak için en düşük emekli aylığı 1.500 liraya çıkartıldı.
Devam edeyim. 2022’nin Ocak ayında en düşük emekli aylığı 2.500 liraya, Temmuz ayında ise 3.500 liraya yükseltildi. Ardından 2023’ün Ocak ayında en düşük aylık 5.500 liraya, Nisan ayında ise 7.500 liraya, 2024’ün Ocak ayında da 10.000 liraya çıkartıldı. Son 5 yılda en düşük emekli aylığı 7 kere artırılmış oldu. İşte bundan sonra da kafalar karıştı ve en düşük emekli aylığı alanlar asıl maaşlarını, yani kök maaşlarının ne olduğunu unuttular. İşte kök maaşı tartışmamızın nedeni bu.
EMEKLİLER NEYİ MERAK EDİYOR?
En düşük emekli aylığının artırılması ile ilgili önemli bir husus daha var. Kök maaş ile artan en düşük emekli aylığı arasındaki farkı SGK değil, Hazine ve Maliye Bakanlığı karşılıyor. Bu sene başında en düşük emekli aylığı 7.500 liradan 10.000 liraya çıkartıldı ya; işte aradaki 2.500 liralık fark, maaş olarak SGK’dan ödenmiyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ödeniyor.
Önce İstanbul Küçükçekmece’de 3 katlı bina durduk yere çöktü, ardından da yine İstanbul Bahçelievler’de bir binanın balkonu çöktü ve bina boşaltıldı. Bunlar sadece bir haftada yaşananlar. Geçtiğimiz yıllarda da benzer şekilde durduk yere çöken onlarca bina var. Çökme nedenleri ise belli, tekrarlamaya gerek yok. Sadece İstanbul’da, bu durumda olan, yani durduk yerde çökecek 1.556 bina bulunuyor ve bunların acil yıkılması gerekiyor. Durum bu kadar vahim. Bir de deprem olsa neler olacağını varın siz düşünün artık.
Bir tarafta beklenen Marmara depremi, diğer tarafta durduk yere çöken binalar, öbür tarafta da bir türlü yol alamadığımız kentsel dönüşüm var. Bunları niye yazdım? Geçen cuma günü kentsel dönüşüm konusunda çok önemli bir adım atıldı ve nihayet bina tamamlama sigortasının içine kentsel dönüşüm de girdi. Nihayet diyorum, 10 yıldır bu konuda hem Ticaret Bakanlığı hem de Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (SEDDK) düzenleme yapması bekleniyordu. Belki de, çok daha önce yapılsaydı bugün kentsel dönüşümde yol alınırdı. Neyse...
YENİ DÜZENLEME YAPILDI
Kentsel dönüşümde yol alınamamasının nedenlerinden biri, evini dönüştürecek olan vatandaşın inşaatı yapacak müteahhide güvenmemesi. Vatandaş, ‘müteahhit bitirip teslim eder mi, edemezse ben ne yaparım?’ endişesi duyuyor ki, haklı; çünkü geçmişte yaşanmış kötü tecrübeler var. O nedenle vatandaş ile müteahhit arasına güvence sistemi konması gerekiyor. O da, dünyada olduğu gibi sigorta. İşte o güvence sağlandı ve yapılan yeni düzenleme ile bina tamamlama sigortasının kentsel dönüşümde kullanılmasının önü açıldı.
Peki, sistem nasıl işleyecek? En basit haliyle anlatayım. Vatandaş dönüşüm için müteahhit ile anlaşırken müteahhitten bina tamamlama sigortası yaptırmasını isteyecek ya da müteahhit güvenilir olduğunun, inşaatı yarıda bırakıp gitmeyeceğinin güvencesini vermek için kendi de sigortayı yaptırıp, anlaşma masasına koyabilecek. Sonrasında sigorta şirketi, müteahhidin mali hesaplarını, inşaatı yapabilecek mali güçte olup olmadığını, bankalarla kredi ilişkilerini, teminatlarını inceleyecek. Sigorta şirketi, müteahhidin güvenilir olduğuna karar verirse bina tamamlama sigortasını yapacak. Bu süreçlerden sonra inşaat başlayacak. Sigorta şirketinin denetim görevi bu kadarla da sınırlı değil. İnşaat süresince denetim devam edecek ve inşaatı yapan sorumluluklarını yerine getirmez, mali yapısını bozacak girişimlerde bulunur ya da inşaatın kalitesinden çalarsa sigorta şirketi sözleşmeyi sona erdirecek.
KİRAYI SİGORTA ŞİRKETİ ÖDEYECEK
Tüm bunlara rağmen o veya bu nedenden müteahhit inşaatı bitiremez, iflas eder ya da konutları hak sahiplerine teslim tarihinden itibaren 12 ay içinde teslim edemezse devreye sigorta şirketi girecek. Sigorta şirketi ya konut sahiplerine o tarihe kadar ödedikleri tüm bedelleri ödeyecek ya da başka bir müteahhit ile anlaşıp, inşaatın tamamlanmasını ve hak sahiplerine konutlarının teslim edilmesini sağlayacak. Sigorta şirketi bir şey daha yapacak; inşaatı devraldığı tarihten, konutları teslim edeceği tarihe kadar geçen sürede hak sahiplerine kira ödemesi yapacak.
BELEDİYELERİN İŞİNE YARAYACAK
Kimileri de haziran ayında emekli olanların temmuz zammından yararlanıp yararlanmayacağını merak ediyor.
Emekli aylığı hesaplaması 2000 yılı öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası olmak üzere farklı hesaplanıyor. Hesaplanırken de; aylık brüt maaş, SGK’ya dönen prim tutarı, ödenen prim gün sayısı, aylık bağlama oranı hesaba katılıyor ve bu hesaba enflasyon, milli gelirdeki büyüme hızı da ekleniyor. Hesaplanan emekli aylığı da geçmiş 6 aylık enflasyon oranında arttırılıyor. 2000 yılı öncesi girişli olanlar için yıllık ortalama kazanç hesaplanıyor ve aylık bağlama oranının yüzde 60’ı, katsayı için de 1.2000 alınıyor.
SİGORTA GİRİŞİNE GÖRE EMEKLİ AYLIĞI
2000-2008 arası sigorta girişli olanlar da durum değişiyor; güncelleme katsayısı kullanılıyor, emekli olunacak tarihten bir önceki yılın büyüme rakamları ve enflasyonu (TÜFE) hesaba katılıyor. Çalışanın 2000-2008 yıllarında sahip olduğu kazançları güncellenerek ortalaması alınıyor. 2008 sonrası girişi olanlar da ise aylık kazancın ortalamasına, güncelleme katsayısına, TÜFE oranına bakılıp hesaplama yapılıyor. Güncelleme katsayısı emekli olunacak tarihten bir önceki yılın TÜFE oranı yüzde 30 olarak alınıyor ve büyüme hızına göre belirleniyor.
Anlaşılacağı üzere büyüme hızı ve enflasyon emekli maaşının belirlenmesinde etkin rol oynuyor. 2024 yılında emekli olacaklar için 2023 yılındaki yüksek büyüme hızı (yüzde 4.5) maaşlara yansıtılacak ve emeklilere Gayri Safi Yurtiçi Hasıla farkı ödenecek. Emekli maaşları, 2023 yılı TÜFE’nin tamamı ve GSYH’nın yüzde 30’u olarak hesaplanacak. 2024 yılında emekli olanların maşlarında sigortalı olduğu tarih ve prim gün sayısına göre yüzde 1.40’a kadar artış olabilecek. Yazılarımda ara bahsediyorum, bir kere daha altını çizeyim, emekli maaşının hesaplanması karışık bir formül. O nedenle, okuyuculardan sıkça aldığım, ‘prim gün sayım şu kadar, maaşım bu kadar, şu kadar yıl çalıştım, şu kadar prim yatırıldı benim emekli maaşım ne olur?’ sorularının kesin bir cevabı yoktur.
MAAŞ ARTIŞLARINDAN YARARLANIRSINIZ
Gelelim, haziran ayında mı yoksa temmuz ayında mı emeklilik dilekçesi vermenin daha avantajlı olacağı yönündeki sorulara. Hiçbir fark olmaz. Yani, emeklilik dilekçesini haziran ayında vermekle, temmuz ayında vermek ya da temmuz ayından sonra vermek arasında emekli maaşı açısından hiçbir fark olmayacaktır. Diyelim ki, haziran ayında emekli oldunuz, 2024’ün Ocak ayındaki emekli zamları maaş hesabınıza yansıtılacak ve temmuz ayında yapılacak zam artışları da temmuz ayında alacağınız maaşa eklenecek. Temmuz ayında emekli oldunuz, temmuz ayındaki emekli zamları maaşınıza eklenecek. Temmuz ayından sonra, mesela ağustos ya da eylül ayında emekli oldunuz, yine temmuz zamları emekli maaşınıza yansıtılacak.
TEK FARK KIDEM T
TÜİK verilerine göre, TÜFE, mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 3.37, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 75.45 olurken, emekli maaşlarına konu olan beş aylık enflasyon ise yüzde 22.72 oldu. Açıklanan enflasyon rakamına göre de memur ve emeklileri için enflasyon farkı kesinleşti. 3 Temmuz’da, haziran enflasyonu açıklanıp, yılın ilk 6 aylık enflasyonu netleştikten sonra memur ve emeklileri ile işçi, Bağ-Kur emeklilerinin yılın ikinci yarısına ait maaş zamları netleşecek.
Yılın ilk 5 aylık enflasyonunu açıklanması ile birlikte emeklilerin gözü kulağı açıklanacak haziran ayı enflasyonuna çevrildi. Peki, temmuz ayında emekliler ile görevdeki memurların maaş zam oranları ne olacak. Önce memur emeklileri ile görevdeki memurlardan başlayalım. 2024-2025 yıllarını kapsayan mali ve sosyal hakların belirlendiği 7. Toplu Sözleşmeye göre 2024’ün Temmuz-Aralık döneminde görevdeki memurlar ile memur emeklileri toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 10 zam alacaklar. 2024’ün Ocak-Haziran dönemini kapsayan 6 aylık enflasyonun yüzde 15’i geçmesi halinde de geçen tutar enflasyon farkı olarak ödenecek.
ENLASYON FARKI OLUŞTU
TÜİK’in açıkladığı 5 aylık enflasyon 22.72 oldu. Buna göre memur ve emeklilerinin şimdiden alacağı zam oranı enflasyon farkı ile birlikte yüzde 17.7 oldu. İşçi, Bağ-Kur ve tarım emeklileri ise ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere, bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranına göre maaşlarını zamlı alıyor. Açıklanan 2024’ün beş aylık enflasyonu yüzde 22.72 olarak gerçekleştiğine göre emeklilerin zam oranı şimdilik yüzde 22.72 oldu.
Ocak-Haziran enflasyonunun ise tahmini yüzde 25 olması bekleniyor, ancak tahminler bu oranın yüzde 27’ye de çıkabileceği yönünde. Yüzde 27 enflasyon üzerinden gidersek memur ve memur emeklileri enflasyon farkı ve yüzde 10’luk toplu sözleşme ile birlikte yılın kinci yarısında maaşlarını yüzde 22 zamlı alacaklar. Buna göre en düşük memur emekli aylığı 17.400 liraya çıkacak, ek ödeme ile birlikte 18 bin lirayı geçecek. Görevdeki memurların ise; genel müdürün (1/4) maaşı temmuz ayında 89.156 liraya, şube müdürünün 48.628 liraya, öğretmenin (9/1) 40.905 liraya, polis memurunun (8/1) 52.855 liraya, hemşirenin (5/1) 47.331 liraya, profesörün (1/4) 86.166 liraya çıkacak.
MEMUR İLE İŞÇİ ARASINDA FARK
Yüzde 27’lik enflasyon hesabından gidildiğinde işçi, Bağ-Kur, tarım emeklileri temmuz ayında maaşlarını yüzde 27 zamlı alacak. Temmuz ayında maaşlarda yeni bir düzenleme yapılmazsa memur emeklilerinin maaş zamları, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş zammından düşük kalacak.
Soru yanlış anlaşılmasın; niye trafik sigortasına bu primi ödüyorum değil, hasarsız sürücü olmama rağmen niye bu fiyatı ödüyorum? Yoksa trafik sigortasının işlevi ve teminatları ile mukayese edildiğinde ödenen fiyatı sorgulamıyorum. Benim gibi hasarsız milyonlarca sürücü var ve hepsi de aynı soruyu soruyor.
Peki, biz kaç kişiyiz? 22 milyon sürücüyüz, kaza yapmayan. Bir de 1.2 milyon sürücü var ki, onlar çok kaza yapanlar. İstatistiklere baktım, trafik sigortasında 100 poliçeden 4’ü hasar yapıyor. İşte biz, 22 milyon hasarsız sürücü, ödediğimiz bu yüksek fiyatlarla o, 1.2 milyon sürücünün yaptığı hasarları karşılamaya çalışıyor; bir anlamda 1.2 milyon trafik canavarının primlerini cebimizden ödüyoruz. Kimse kusura bakmasın ama biz enayi miyiz? Aslında bu primleri ödememiz gerekiyor ama maalesef sistem, 22 milyon sürücüyü enayi durumuna sokuyor. Nasıl mı? Anlatayım.
BAŞKASININ PRİMİNİ BEN NİYE ÖDÜYORUM?
2017 yılına kadar sigorta şirketleri, trafik sigortasında, primleri serbest piyasa koşullarına göre serbestçe belirliyorlardı. Böylece hasarlı sürücü ya da iyi sürücü, hasarsız sürücü ya da kötü sürücü ayrımı yapıyor; hasarlı sürücüye yüksek prim, hasarsız olana düşük prim veriyorlardı. Sorun yoktu. Ne zaman ki, hasarlı sürücülerin primleri olması gerektiği gibi artınca, yanlarına esnaf konfederasyonu gibi kimi sivil toplum kuruluşlarını da alıp (tabana şirin gözükeceksin ya) yaygara koparmaya başladılar. İş büyüyücünce, ‘bundan sonra primleri ben belirleyeceğim’ diyerek, kamu devreye girdi ve tavan fiyat uygulaması getirdi. Sigorta şirketlerine de, ‘belirlediğim tavan fiyatın üzerine çıkamazsın’ dedi. İşte o tarihten bu yana bizler, yani 22 milyon sürücü, yaygara koparan 1.2 milyon sürücünün primlerini her yıl paşa paşa ödüyoruz.
SİSTEM KÖTÜ SÜRÜCÜYÜ KOLLUYOR
‘Ben anlamadım nasıl biz ödüyoruz?’ diyenlere daha basit anlatayım. Sigorta şirketleri, trafik sigortasından aldıkları primleri bir havuzda topluyor ve bu havuzdan hasarları ödüyor. Son yıllarda yüksek enflasyon, döviz kurundaki artış, sigorta tahkim komisyonundan kaynaklı giderler gibi pek çok nedenden –ki, son olarak buna kanuni faiz oranının yüzde 9’dan yüzde 24’e çıkması da eklendi- hasar maliyetleri artınca; havuzdaki para hasarları ödemeye yetmedi. Hatırlatayım, bu hasarları yaparak trafik sigortasındaki maliyeti artıran işte bu 1.2 milyon sürücü. Bu sefer ne oldu? Sigorta şirketleri hasarları karşılayabilmek için havuza giren primleri artırma yoluna gitti. Hasarlı sürücüler için kamunun koyduğu tavan fiyatın üzerine de çıkamadıklarından; iyi sürücü, kötü sürücü ayrımını bıraktılar, herkese neredeyse tavandan primler çekmeye başladılar.
Sonuç, 1.2 milyon sürücü mutlu, mesut, ne kadar kaza yaparlarsa yapsınlar ödeyecekleri en yüksek prim belli –ki, o da üç otuz para- 22 milyon sürücü ise her yıl katlanarak artan fiyatlarlar karşısında şaşkın şaşkın ona buna ‘niye bu kadar yüksek ödüyoruz?’ diye soruyor. İşte bu yüzden trafik sigortasına yüksek fiyat ödüyoruz. Bu yazıyı yazmak için görüş aldığım sigorta şirketi yöneticilerinden biri, “Müşterim 25 yıldır trafik sigortasını bizden yaptırıyor, 25 yıldır da hiç hasar yapmamış, bizim iyi müşteri dediklerimizden, tarife olmasa neredeyse yarı fiyatına sigortasını yapacağım ama elim kolum bağlı, mahcup durumu düşüyorum” diye dert yanıyor.
SEDDK BU HAKSIZLIĞA SON VERMELİ