Paylaş
Hâlâ teknik olarak menzile ulaşma ihtimali var, ancak yaklaşık bir haftadır ortaya çıkan ve giderek katılaşan tutumlar, hedefe varma olasılığını giderek azaltıyor.
Nereden çıktı bu kriterler
AB’nin vize muafiyeti sağlaması Türkiye’nin 2012’den sonra ciddi bir şekilde yeniden gündemine aldığı bir konu.
16 Aralık 2013 tarihinde Türkiye ve AB, yasadışı göçmen denetimini sağlayacak AB Geri Kabul Anlaşması’nı (GKA) imzaladı. Anlaşma imzalandıktan üç yıl sonra yürürlüğe girecekti.
Aynı gün Türkiye’ye vizesiz Avrupa hedefine ulaşmak için bir ‘yol haritası’ sunuldu.
Bu durumda 2017/2018 gibi vize serbestisi de söz konusu olacaktı.
GKA’ya o dönem İçişleri Bakanı olan Muammer Güler, vize ile ilgili yol haritasına ise Dışişleri Bakanı olarak Ahmet Davutoğlu imza attı.
Ankara’daki imza töreninde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da hazır bulundu.
Türk Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre yol haritasında kayıtlı toplam 72 kriter (benchmark) bulunuyor.
AB Bakanlığı internet sitesine göre ise ‘Yol haritalarında, seyahat belgelerinin güvenliği, göç ve sınır yönetimi, kamu düzeni ve güvenliği ile temel haklar gibi alanlarda AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamayı içeren koşullar yer alıyor.’
Başta yol haritasındaki maddelerin sayısı pek gündeme gelmezken, Türkiye hedefe odaklandıkça AB çevrelerinden ‘72 şart var, bakalım yerine getirebilecekler mi’ tarzı biraz da topluluk kamuoyunu yatıştırmaya yönelik açıklamalar gelmeye başladı.
Ve bu ‘72 kriter’ giderek Türkiye’nin vize müzakere sürecinde deyim yerindeyse markalaşan bir kavrama dönüştü.
*
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın müzakereleriyle vizesiz AB hedefi ilk aşamada Ekim 2016’ya çekildi.
Türkiye’ye yönelik mülteci baskılarının arttığı bir dönemde mart ayında Almanya Başbakanı Merkel ile Brüksel’de bir araya gelen Başbakan Davutoğlu, yeni bir öneriyle gitti.
Türkiye, kendi topraklarından Yunanistan’a geçen bütün mültecileri alacaktı.
Avrupa, Türkiye’nin her geri aldığı mülteci karşılığında bir Suriyeliyi Türkiye’den kabul edecekti.
Mülteciler için iki aşamada toplam 6 milyar euro yardım yapılacaktı.
Vize serbestliği ise bu anlaşmanın yan ürünü olarak şekillendi.
Ekim 2016 hedefi, Temmuz başına çekilecekti.
Ve 4 Mayıs tarihinde Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde hareket ederek 72 kriterden sadece beşini karşılayamadığını açıkladı.
Bunlar şöyleydi:
1- Yolsuzlukla mücadele. 2- Verilerin korunması. 3- Tüm AB üyesi ülkelerle adli işbirliği. 4- AB’nin polis örgütü Europol ile daha sıkı işbirliği. 5- Terörle mücadele yasası ile uygulamaların gözden geçirilmesi.
Eğer mayıs sonuna kadar bu beş kriter de tamamlanırsa 1 Temmuz itibariyle Türkiye vatandaşları için AB’nin Schengen ülkelerine vizesiz seyahat mümkün olabilecek.
Ancak pazarlık Avrupa Parlamentosu’nun ‘bütün şartlar yerine getirilmeden onay sürecini başlatmam’ ısrarıyla zora girdi.
Mesele Türkiye’nin terör yasasının Avrupa standartlarına göre düzenlenmesiydi.
AB’li yetkililere göre Türk yasalarında ‘terör’ kavramı soyut ve geniş yorumlanabilecek bir şekilde tarif edilmişti, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi daha kesin ve net bir çerçeveye oturtulması gerekiyordu.
Brüksel’in talep ettiği birebir AB yasalarının kopyalanması değildi.
İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
AB Bakanı Volkan Bozkır, tüm bu pazarlıkların ortasında Türkiye’nin tutumunu birinci elden aktarabilmek için Avrupa Parlamentosu’nun bulunduğu Strasbourg ve Brüksel’e gitti.
Bozkır, Türkiye’nin 450’nin üzerinde şehit verdiği bir ortamda, PKK eylemlerinin sürdüğü, bazı ilçelerde teröristlere yönelik operasyonlar yapıldığı bir dönemde Terörle Mücadele Kanunu’nda bir değişiklik yapamacağını söyledi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ise Türkiye’nin terörle mücadelesini anlayışla karşıladıklarını fakat mevcut yasaların ifade ve basın özgürlüğünü sınırlandırma amacıyla ‘kabul edilemez şekilde’ kullanıldığı algısına sahip olduklarını söyledi.
*
DÜN Avrupa’dan gelen mesajlar “Biz söyleyeceğimizi söyledik, top Türkiye’nin sahasında” şeklindeydi.
Anlaşmanın çökmesi iki tarafın da pek yararına değil.
AB Komisyonu, uzlaşmanın başarısız olması halinde yeni bir göç kriziyle karşı karşıya kalmaktan endişe duyuyor.
Öte yandan AB’yi ilk kez mülteci krizine dahil olmaya ikna ederek bu sayede Brüksel ile yakınlaşma sürecine giren Türkiye’nin dostlarının azaldığı bir dönemde Avrupa ile de arasını açması lehine bir gelişme olmayabilir.
Her halükârda Başbakan Davutoğlu’nun 1 Temmuz’a çekmeye çalıştığı vizesiz AB hedefi giderek uzaklaşırken daha önce üzerinde karara varılan ekim ayı hedefi bir sonraki tarih olarak öne çıkıyor.
Ancak Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dün bir kez daha mülteci anlaşmasına sahip çıkması hâlâ bir pazarlık payı olduğuna delalet edebilir.
Paylaş