Paylaş
Almanya, 65 yıldır ‘Türkiye kökenli göçmenler Almanya’ya ait midir, değil midir’ karar verememiştir. Bir de Suriyeli mültecilerin göçü eklenince entegrasyonla ilgili tartışma neredeyse başladığı yere geri dönmüştür. Geçen yıl, yabancılara, göçe şüpheyle yaklaşan aşırı sağcı ‘Almanya için Alternatif’ isimli partinin muhafazakâr Hıristiyan Demokratlardan oy çalarak üçüncü çıkması ise hem siyasi hem de toplumsal atmosferi olumsuz etkilemiştir.
GÜNAH KEÇİSİ ARARKEN
Dünya Kupası öncesinde mayıs ayında Mesut Özil’in İlkay Gündoğan ile birlikte Londra’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektirmesi Almanya’da ‘siyasi de bir anlamı var’ diye kamuoyunun kimi kesimlerinin tepkisini çekmiş olabilir. Ancak Alman basınının bir bölümü konuyu o kadar gündem de tuttu ki, Almanya kendisini ‘Bu Milli Takım Rusya’da ne yapar’dan çok ‘Özil ve Gündoğan özür dileyecek mi’ tartışmalarının içinde buldu. Alman Milli Takımı da işte şampiyona için Rusya’ya gittiğinde gereksiz uzayan bir tartışmanın tam orta yerindeydi.
Futbol Almanların gurur duydukları ortak noktalardandır. Uluslararası şampiyonaların da favorileri arasında yer alır. Mesut Özil de yıllarca milli takımın en önemli oyun kurucularından biri olmuştur. Dünya Kupası’ndan erken ayrılmak yarı finallere, finallere alışık olan Almanya’ya iyi gelmemiş olabilir. Ve başarısızlığın sorumlusu aranırken Mesut Özil meselesi yeniden alevlendi. Alman Futbol Federasyonu (DFB) ise ne kupa öncesinde ne de kupa sonrasında Özil’e sahip çıktığı gibi tartışmanın büyümesine de izin verdi.
Ve sonunda Özil’in geçen pazar günü açıkladığı milli takımdan ayrılma kararı geldi. DFB Başkanı Rheinhard Grindel’ı işaret ederek “Grindel gibiler için kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmenim” sözleriyle ırkçılığa maruz kaldığını belirtti. Sonuçta yenilgiye uğrayan tek başına Mesut Özil değil, Alman Milli Takımı’ydı.
BAKAN’IN TUHAF AÇIKLAMASI
Almanya Başbakanı Angela Merkel, tartışma süresince Türk asıllı futbolcuya sahip çıkan bir tutum izledi. Tüm bu süreç içinde vahim açıklamalardan biri Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas’tan geldi. Maas, 2010’dan bu yana Almanya dışında top koşturan Özil için, “İngiltere’de yaşayan ve çalışan bir multimilyonerin durumunun bize Almanya’nın entegrasyon kapasitesine dair bir fikir vereceğini sanmıyorum” dedi. Sosyal Demokrat Partili Maas’a yanıt ise kendi parti büyüğü eski Başbakan Gerhard Schröder’den geldi. Maas’ın sözlerini ‘katlanılmaz’ bulduğunu söyledi. Doğrusu Almanya’da Türklerin en çok oy verdiği Sosyal Demokrat Parti’den olan bir bakanın sözlerinde daha seçici olması beklenirdi.
Alman spiegelonline’da bir yazıda Mesut Özil’in yurtdışında en çok tanınan ‘Almanlar’dan biri olduğu aktarılıyordu. Christian Helms, “2012’de Endonezya’ya gittim. Ziyarete ülkenin üçüncü büyük kenti Medan’dan başladım. Yağmur ormanları, motosikletliler, her gün pilav ve balık. Başka bir dünya. ‘Nereden geliyorsun’ diye sorup da ‘Almanya’ deyince ‘Mesut Özil’ diyorlardı” diye aktarıyor. Özil’in önemli bir marka olduğunu kabul eden, sosyal medyada en çok takipçisi olan 5’inci futbolcu olduğuna işaret eden Helms’in bir de eleştirisi vardı. Keşke diyordu ‘Açıklamasını İngilizce’nin yanı sıra Almanca, Türkçe, belki İspanyolca ve Çince de yapsaydı.’
Dün DFB’nin Başkanı Grindel, Özil-Gündoğan-Erdoğan fotoğrafıyla ilgili açıklamalarında hata yaptığını kabul ederek, “Bunun ırkçı sloganlar için malzeme yapılmasından dolayı çok üzgünüm. Geriye baktığımda ırkçı düşmanlıklara hoşgörü göstermeyeceğimizi o zaman çok net biçimde söylemem gerekirdi” dedi. Ancak istifa baskılarına rağmen öyle bir karar çıkmadı. Özil tartışması aslında göç, yabancı karşıtlığı, ırkçılık gibi konuların ne kadar hassas meseleler olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Öte yandan çoğu zaman uğranan ayrımcılık karşısında suskun kalmak zorunda kalanların sesi olması açısından önemli oldu.
Paylaş