Mutfağında muhabbet kuşu var

Şiirin adı burada tekrar geçmesin

Anladınız işte nerede ne var

Gülden’in mutfağında

masaya vuran parmaklar

bir şarkı üç dörtlük mü dört dörtlük mü

(sayardan önce bir nefes bekle)

sayar.

Gülden Gökşen yeni müzik öğretmenim. Piyano virtüözü. Hem çok genç, hem çok bestekár. Yakında albümü çıkıyor. Azize Mustafa Zadeh gibi demeyeceğim. Ama siz kesin ona benzeteceksiniz, bakın yazıyorum. Konserine gidince şaşırmıştım. A a bir klasik müzik konserinde seyirciden kahkahalar geliyor. Niye? E elleri kadar beyni de koşuşturan bu kadın, şarkılarının hikayesini en sevdiğim tür olan ‘kendisiyle dalga geçme’ tonunda söylüyor da ondan. Siyah beyaz bir şeyi çalan rengárenk biri. Hiç de klasik değil!

Evet, bundan önce seri bir öğretmen katili olduğum doğru. Dünyadaki yüzlerce insana sormadığım soru kalmadı. Taksi şoförlerine bile durak taksisi olmakla olmamanın farkını soruyorum. Fakat gelgör ki çoğu zaman cevapları dinlemeye vaktim olmuyor. Acilen başka bir soru fenalaşıyor ve resepsiyondan çağırılıyorum. Gülden’de kararlıyım ama. ( Şan öğretmenim Elvin Hanım’da, gitar öğretmenim Can’da, pilates öğretmenim Taha’da da aynı şekilde!) Öğrenmeye doyamıyorum diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Evrilmemiş bir maymunum diyebiliriz. İştahım çok ama muzları bitiremiyorum diyebiliriz.

Peki Gülden nasıl oldu da bana majör tonlarını öğretebilen ilk insan oldu? Nasıl pıt pıt masaya vurarak en zor şarkıların bile kaç kaçlık olduğunu bilebiliyorum? O.5 kalem ve pelikan silgimle, nasıl her yerde notaların içini siyaha boyaya boyaya ödevler bitiriyorum? Hem de sadece iki dersle! Cevabı bir vuruşluk es sonra!

(Satır başı aman ha sol anahtarını unutmayayım) Gülden benim çoğu insana sapa gelen anlama yollarımı biliyor. İyi öğretmen diye buna derim. ‘He who can, does. He who cannot, teaches.’ (Yapabilen yapar, yapamayan öğretir.) diyen George Bernard Shaw’u Gülden’le çürütürüm. Gülden tonik dereceler yerine gezegenler, aylar, yıldızlar çizince; porteye de nota merdiveni diyince ben ‘hah!’ derim, ‘şimdi anladım!’

Gülden’in kuyruklu yıldızını (piyanosunu) geçenlerde demonte edip kayıtlar için stüdyoya götürdüler. Salonda bir yıldız daha var ama onun kuyruğu yok. (kuu vak vak vak, kuu vak vak vak, kuyruuğun neereedee?...hmm bakiym, dört dörtlük! ) Biz şimdilik mutfaktayız. İşin mutfağını öğreniyorum ya. Ha.ha.ha. Mutfak kapısından bakınca sağdan sola doğru: sıcak kalorifer, ben, kaynayan çaydanlık, Gülden ve muhabbet kuşu Nurkuş. Hadi Nil göreyim seni, sakın çıkma şu resimden.

Evdeki duvar panoya müzik evreninin haritasını çizmeye başladım. Bundan sonraki seyahatlerim merdivenlerle dünya, ay, yıldızlar arası olacak.

Balonumu ne mi yaptım? Balonumu bahçeye parkettim.

Şu anda nasıl mı seyahat ediyorum? Gülden’in motosikletinin yan koltuğunda tabii ki. Kucağımda da muhabbet kuşu var! II (Ve bu çift çizgiyle başa dönülür)
Yazarın Tüm Yazıları