Paylaş
Biraz ağırca bir “düyek” elbette.
Ama seçmenlerin ağzından, “lider sultası” altındaki bir demokrasinin (?!) iğnelenmesi adına, bazılarının kulağına kar suyu kaçardı hiç değilse.
Yataklarında dönerlerdi geceleri; “sâdık mı, değil mi?” diye belki.
Şarkı Acemaşîrân makamında ve bestecisi Sadettin Kaynak...
Feridun Fazıl Tülbentçi’nin aynı adlı kitabı senaryolaştırılarak, Sami Ayanoğlu’nun yönetmenliğinde, 1951’de çekilen “Yavuz Sultan Selim Ağlıyor”, filminin de müzikleri arasında bu beste.
Lâkin, güfte sahibi tartışmalı.
Tarihçiler, “bu dörtlük Yavuz Sultan Selim dönemi Türkçesine ve onun üslûbuna uymamaktadır” dese de...
Aksi ispat edilene kadar (galat-ı meşhur bile olsa) “Yavuz’undur” diyeceğiz.
“Sanma Şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur.
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur.
Sâdıkâne belki ol bu âlemde bir dildâr olur.
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur...”
(Çeşitli kaynaklarda “belki”ler, “bil ki” olarak da geçer...)
“Failatün failatün failatün failün” veznindeki şiir, anlam güzelliği bir yana, bazıları tarafından dâhiyane bulunurken, bazıları tarafından da, “alt tarafı basit bir formül…” diye geçiştirilen
(1/2/3/4
2/5/6/7
3/6/8/9
4/7/9/10...) bir inceliğe sahip. (Yukarıdan aşağıya okunduğunda da aynı mısraları veriyor...)
“Sanma Şâhım__/Herkesi sen______/Sadıkâne______/Yâr olur
herkesi sen_____/dost mu sandın__/belki ol________/ağyâr olur.
sadıkâne_______/belki ol__________/âlemde bir____/dildâr olur
yâr olur________/ağyâr olur________/dildâr olur____/serdâr olur...”
Şiirin, birbirinden küçük farklarla anlatılan bir de öyküsü, ya da “yakıştırması” var.
“...Yavuz Sultan Selim henüz şehzadeyken, İran şahı Şah İsmail ile (bir tüccar gibi tebdil-i kıyafet) satranç oynar ve o güne kadar Şah İsmail’ i yenen ilk kişi olur. Onun şehzadesi olduğunu bilmeyen Şah İsmail, Yavuz’a bir kese altın verir ve bundan sonra başı ne zaman sıkışırsa yanına gelmesini tembihler. (Bazı kaynaklarda, altın verdiği değil, tokat attığı yazılıdır...) Bunun üzerine Sultan Selim, (aşağıda günümüz Türkçesiyle ancak yaklaşık anlamını verebildiğimiz) bu şiirini söyler:
(...Şâhım, herkesi sâdık bir dost sanma / O dost sandıkların, bir gün düşmanın olabilir / Sâdık zannettiklerin gönlüne ağır gelen Sevgili olur / Dost olur, düşman olur, sevgili olur, başkomutan olur...”
Demem o ki, neresinden bakarsan bak “sonuç cümlesi” aynı görünüyor.
İster soldan sağa oku, 7 Haziran niyetine; ister 1 Kasım kısmetine yukarıdan aşağıya...
Önemli olan okuduğunu anlıyor mu millet?
Pazar gecesi geç saatlerde, “sâdık seçmen var mı yok mu, göreceğiz”.
Biz yazdık çizdik, pek bir faydası olmadı; bakarsınız “Yavuz”a itibar eden çıkar.
Memlekete hayrolsun!
Paylaş