Paylaş
Ben Pazartesi günkü köşe yazımda, “Basmane Meydanı, 1 Nisan Şakası mı ?
Dünyadaki ünlü meydanları görmüş olsalar,
İzmir’in göbeğine böyle bir ‘tuhaflık’ yerleştirmezler.
Ben size, daha ne diyeyim ?” diye sorarken;
Aynı gün gazetem, (DHA referansıyla...)
“9 Eylül Meydanı yeniden yaratıldı...” diye haber yapıyordu.
Fotoğraf altında, “...Çim zemin ve dekoratif öğelerle yepyeni bir görünüme kavuştu.
İzmirliler tarafından da çok beğenildi (?!)
4 bin metrekarelik meydanın çevresine 5 bin çalı dikildi.
Alanda bulunan eski havuz kaldırılarak,
yerine ışık, ses ve yansıma özelliklerine sahip kuru süs havuzu yapıldı.
Meydan, hoparlörden yankılanan İzmir Marşı eşliğinde,
su efektlerinin de hareket etmesiyle, herkesin ilgisini çekiyor (?!)...” yazıyordu.
Haberin, bir tek kelimesine bile katılmıyorum !
“Hürriyet”te, “haber kutsal, yorum hür” ; böyle “bir şey”dir işte !
Dahası, yazıya aldığım geri-bildirimlerden,
kentlinin de, bu kutsal habere pek itibar etmediğini;
aksine, benim fikrimi daha sıcak bulduğunu anladım.
Birkaç gün içinde, kentlinin, “...Bu tip ses, su ve aydınlatma tasarımlı kent görsellerinin elbette çok estetik olduğu, öte yandan, bu uygulamaların, yapım ve işletme giderlerinin tüm kentlinin cebinden çıktığı, dolayısıyla ortak kullanım alanlarının tercih edilmesinin kaçınılmazlığı, ortada bir güzellik (?!) varsa da, meydanın ortasındaki adaya, yaya geçişinin zaten mümkün olmadığı, diyelim ki geçildi, çalı ve dikenlerden sakınmaktan, yapılanların tadını çıkartmanın mümkün olmadığı, dolayısıyla, hem koskoca meydanın hem de bu tasarımın, ‘yanlış yer seçimi sebebiyle’ ziyan edildiği...” yönünde, yaygın bir fikre sahip olduğunu öğrendim.
Dolayısla, “yorum hürdür” geleneğine sadık kalarak, geçen yazıda eksik kalmış kısımları, güzel Türkçemizdeki, deyim ve atasözleri arasından “seç, beğen ve tamamla” diyerek, okuyucunun dikkatine sunuyorum. Elbette , “Yazı İşleri”ndeki arkadaşlarım da, kendilerine göre bir seçim yapabilirler.
“...Meydan ‘kimlere kaldı ?’ (çok genel ve sıradan bir yakınma olacaktır),
Mal meydanda, (pek ölçülebilir değil sanki...)
Meydanı boş bulmak, (kulağa hoş geliyor)
Meydanı dar etmek, (kentliyi demokratik bir inisiyatif kullanmaya çağırır gibi)
Meydan vermemek, (tarihin tekerrür alışkanlığına ters...)
Meydan okumak, (yerel seçimler yaklaşırken, meraklısına heyecan vermeli)
Meydan dayağı çekmek, (yazının meşrebine yakışmaz)
Ok meydanında buhurdan yakmak (fazla felsefî kaçar)...”
İyisi mi;
“At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz” diyelim
ve özünde batılı olmayan, sadece;
“doğu’nun en batısında olmakla yetinen bir ülkenin, en batısı”nın,
aslında, “bilinen batının en doğusunda yerleşik olduğu ironisi”ne,
şapka çıkartarak bitirelim.
Paylaş