Festivalde “Poker Haftası…”

Piyanoda Oliver Kent, kontrbasta Uli Langthalerve davulda Dusan Novakov’da oluşan topluluk,“Triple Ace” adının gölgesinde,iki farklı çağrışım yaratıyor dinleyicisinde.

Haberin Devamı

Bir kere, “ustalık kokan bir iddia” bulmalıyım;

yaptıkları “cazın renklerinde” diye düşünüyorsunuz.

“…Ama müziklerinde, ‘şans, kişisel hakimiyet, pokerden rüzgârlanmış

ve meydan okuyan bir doğaçlama enerjisi’ de olmalı…”

 

Geçen pazartesi, bunların çoğunu bulduk, AASSM küçük salonda.

Avusturya Cazını, 2010 yılından beri dünya festivallerine taşıyan grup,

her parçadan önce, “kartlar yeniden dağıtılıyormuş” hissini verdi izleyiciye.

Sonuçta, hep farklı bir kombinasyon, hep beklenmedik bir restleşme;

Bazen yumuşak, dingin, gözlerden saklanan,

bazen de açıktan açığa, yükselen ve gemlenme ihtiyacı bile duyulmayan…

 

“Solo”lar etkileyiciydi ve neden “en iyi beşli seriyi yapabilecekleri”ni,

Haberin Devamı

tek tek anlatmaya çalışıyordu sanatçılar performanslarında…

Piyano, kontrbas ve davul’u, sırasıyla “kupa, karo, sinek…” gibi algıladım.

Ve “eksik olsun” dediğim eksiklik, sanki “maça ası” gibi geldi bana.

Çünkü ölüm çağrışımları değil, aksine, yaydıkları güçlü müzikal enerji ile

“yaşama sevinci” sunuyordu topluluk…

 

 

 

Pazartesiyi izleyen Çarşamba ise aynı salonda, bu kez,

2016 Crest Jazz Vokal Festivali’nde “İzleyici Ödülü” almış “bir beşli”yi izledik.

“Üç As” sembolizması, yine “maça” eksiğiyle, (yani canlı ve taze olarak)

üstelik yanına iki de Ruva alarak bir “Ful As” (Full House) sunuyordu izleyenlere.

Üçünün sol, ikisinin sağ kollarındaki “dövme”ler, bunu çağrıştırıverdi bana.

 

Marie Mifsud’a,

Davul’da Adrien Leconta, kontrbas’ta Victor Aubert, piyano’ da Tom Georgel

Ve flüt’te Quentin Coppale eşlik ediyordu.

Buna tam “eşlik” demek de doğru değil aslında.

Sahnede yaşanan “çıplak ayak kardeşliği”,

belki de kazara oluşabilecek bu hissi, daha baştan kırmak için düşünülmüştü.

 

Sahnede izlediğimi, asla böyle anlatmayı beceremeyeceğim için,

Haberin Devamı

albümdeki şu cümleyi mutlaka alıntılamalıyım:

“…Beşli, sahnede, standartların çılgın bir dokunuşla yeniden düzenlendiği ve

Kompozisyonun etkileyici Fransızca kelimeler ve tekerlemeleri içtenlikle karşıladığı,

çelişen bir müzikal dile dayalı uyumlu bir varlık inşa etmektedir…”

 

Boris Vian’ın şiirleriyle önceden tanışmış olmak,

bu performansı, bütün enerjisiyle yakalamak için önemli olabilir.

Hele Fransızca bilen izleyici, kuşkusuz daha da büyük tat almıştır.

Ama, dilini bilmediğim bir “libretto”nun müzikal ve sözel zevkini yaşamak da

o kadar zor gelmedi bana… Keyifliydi…

 

Çünkü, bir kere “genç”ti sahnede yapılan; “her ne ise…”

“Kıpır kıpır”dı… Yeşil çuha yoktu da görselinde; 8 Mart niyetine “kırmızı” vardı.

 

Yazarın Tüm Yazıları