“Bu kadın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden beş kuruş para almıyor. Bu kadın Uluslararası Çalışma Örgütü ile Almanya’daki bir ajansı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa yürüttüğü bir proje kapsamında bir proje firmasında çalışıyor. Maaşını da ILO’dan alıyor.”
Engin Altay’ın sözlerinin ayrıntısı, elinde Kalaşnikof tüfekle fotoğrafları ortaya çıkan PKK’lı Şafak Duran’ın gözaltına alındığı 27 Nisan günü İBB’den yapılan basın açıklamasında yer alıyordu:
“... habere konu kişi (Şafak Duran), uluslararası işbirlikleri kapsamında proje bazlı ve sınırlı-süreli olarak görev yapan elemandır. Söz konusu kişinin proje boyunca maaş ödemesi ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ve Almanya Ulusal İşbirliği Teşkilatı (GIZ) tarafından finanse edilmekte ve yapılmaktadır. 1 Haziran 2021 tarihinde başlayıp 31 Aralık 2021 tarihinde tamamlanan ilk proje ‘Mülteci ve Ev Sahibi Topluluklar İçin İnsana Yakışır İşlerin Desteklenmesi’ isimli projedir. 1 Mart 2022’de başlayıp 31 Aralık 2022’de sona erecek proje de ‘Ekonomik Girişimler ve İstihdam İçin Dijital Kapasitenin Geliştirilmesi’ projesidir.”
MAAŞINI VERMİYOR AMA İBB KADROSUNDA
İBB’nin “Maaşını biz vermiyoruz, sınırlı süreli eleman” dediği gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde “sosyal hizmet uzmanı” kadrosunda görev yapıyor. Konu ne ILO-Almanya Projesi ne de parayı onlardan alması. PKK’lı Şafak Duran, 2021’de işe alınmış bir İBB elemanıydı. Sorumlusu da İBB yetkilileridir.
Konuyu saptırmayı amaçlayan açıklamaları bir daha okuduğunuzda hem bunu hem de aslında tuhaf bir durumu itiraf ettiklerini göreceksiniz.
Tuhaf durumu bir cümlede şöyle özetleyeyim:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İBB’de işe alınanlardan “455’inin PKK/KCK, 80’inin DHKP-C, 20’sinin MLKP, 2’sinin MKP kaydı var” açıklamasından beri bu konuda ortaya çıkan her gerçeği algı operasyonuyla terse çevirmeye çalışıyor.
İBB’DE ‘SOSYAL ÇALIŞMACI’ PKK’LI
Gelelim konumuza, 2021 yılında İBB’ye Sosyal Hizmet Uzmanı (Sosyal Çalışmacı) olarak işe alınan Şafak Duran, 2016’da Şırnak’ta PKK’lı teröristlerin üzerinden çıkan dokümanlarda, elinde silahla çekilmiş fotoğraf karesinde yer alınca 27 Nisan 2022’de İBB binasında İstanbul Emniyeti TEM Şube Müdürlüğü’nce gözaltına alındı. İBB kaynakları hemen, “Başkan’a kumpas” moduna geri döndüler. PKK’lı Şafak Duran’ın e-Devlet’ten aldığı, işe girerken İBB’ye verdiği “Adli Sicil Belgesi”ni paylaşarak sorumluluktan kurtulacaklarını zannettiler. Hakkında istihbarat raporları ve açılmış soruşturma bulunan Şafak Duran için yapılması gereken, İstanbul Valiliği’ne “Arşiv Taraması” yapılmasıydı. Bunu yapsalar Şafak Duran zaten işe başlayamazdı. Peki neden yapmadılar, neden PKK’lı Şafak Duran’ın internetten aldığı “Adli Sicil Belgesi” çıktısıyla yetindiler?
2020’DE PKK’DAN SORUŞTURMA AÇILMIŞ
İçişleri Bakanlığı’nın dün basına yansıyan açıklaması aslında her şeyi anlatıyor.
1-
Sosyal medyada, hemen her hafta “Fahrettin Koca İstifa” başlığı ile lince uğrayan Sağlık Bakanı Koca ve ekibi sakin ve birleştirici tutumu ile örnek olurken, söylenen yalan ve atılan iftiralara rağmen ekibiyle süreci başarıyla yönetti. Bilim Kurulu üyeleri uzmanlar ve hekimler ile sağlık çalışanlarının fedakârlığı, sorunları hızla çözme becerileri ile hastalara ve topluma verdikleri umut ışığı, onlara duyulan güvenin boşuna olmadığını gösterdi.
97 BİN KAYBIMIZ VAR
Maalesef, tanıdığımız sevdiğimiz insanları kaybettik. Salgın, 25 Nisan 2022 itibarıyla toplam 97 bin 666 insanımızı bizden ayırdı. Ama sonunda bugünlere geldik, on binlerle ifade edilen vaka sayısı dün itibarıyla 2 bin 600’e kadar indi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dün yapılan açıklamayla, kapalı mekânlarda da maske zorunluluğu kaldırıldı. Tek istisnası, sağlık kuruluşları ve toplu taşıma araçları. Vaka sayısı 1.000’in altına düşünce o da kalkacak. Vakaların bu rakama düşmesi herkesin ortak çabasıyla mümkün. Kişisel önlemlerimize dikkat ederek, aşıları yaptırarak sağlığımızı koruyacak, sağlık ordumuzun verdiği mücadeleye destek olacağız.
SÜRECİ SABOTE EDENLER
Tüm bu süreç, her toplumsal olayda olduğu gibi; siyasi çıkar peşinde koşan, örgütsel amaçları olan ve kötü niyetliler ile bunların kurbanı olan aptallar ordusu üzerinden sabote edilmek istendi. Aşı üretim süreci dahil Türkiye’nin COVID-19 ile mücadelesi yanında bu mücadeleyi sabote etmek isteyenlerin yalanları, algı operasyonları ciltler dolusu kitap olacak nitelikte.
Öyle ki COVID-19 salgını bu anlamda yeni kavramları da hayatımıza soktu. Örneğin, İngilizce
Sadece İzmir’de 2019 Kasım ayından beri yapılan “Ankesörlü hat” operasyonlarında, 52 albayın FETÖ bağlantısı ortaya çıkarıldı. O albaylar açığa çıkarılmasaydı bugün general olarak görev yapıyor olacaklardı. Belki de 15 Temmuz öncesi TSK’ya sızmış ve hâlâ açığa çıkmamış FETÖ’cüler generalliğe, 15 Temmuz sonrası sızanlar ise yüzbaşılığa doğru gidiyor. Bu yazdıklarım şaka ya da komplo teorisi değil, acı ama gerçeğin ta kendisi. Rakamlarla konuşalım biraz da...
TEĞMEN ÇIKIP 3 YILDA ÜSTEĞMEN OLDULAR
15 Temmuz 2016’dan sonra askeri okullara girenler, “teğmen” olarak göreve başladı. Üç yıllık görev süresi sonunda “üsteğmen” rütbesine yükseldiler. Neredeyse altıncı yılın sonunda yani seneye yüzbaşı olacaklar.
İşte bunların arasında FETÖ üyeleri de yer alıyor. İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ın koordinesinde, MSB, MİT, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile sağladığı koordinasyonu ile yürüttüğü Ankesörlü hat operasyonları şu çarpıcı gerçeği ortaya çıkardı; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ, TSK’ya sızmaktan vazgeçmedi. Bu gerçeğin en acı tarafı, 15 Temmuz ihanetine uğramış devletin ilgili kurumları FETÖ’cülerin bu sızmalarına karşı, riski sıfırlayacak önlemleri alamıyorlar.
İZMİR OPERASYONU
İzmir’de geçen hafta yapılan “Ankesörlü hat” operasyonunda, haklarında itirafçı ifadesi, askeri okul mülakatlarında örgütsel kodlama tespiti de bulunan 8’i yüzbaşı, 14’ü üsteğmen, 3’ü teğmen, 8’i astsubay, 1’i uzman çavuş rütbesinde; 25’i Kara Kuvvetleri, 2’si Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları’na ve 7’si Jandarma Genel Komutanlığı’na mensup 31’i muvazzaf 34 asker şahıs, 65’i darbe girişimi sonrası ilişikleri kesilen askeri okul öğrencisi olmak üzere toplam 99 kişi gözaltına alındı.
Bir kısmı itirafçı oldu, bir kısmı tutuklandı.
İZMİR’DE 3 BİN 835 FETÖ’CÜ
FETÖ, 3 milyona yakın nüfuslu Arnavutluk’ta 1992’den itibaren örgütlenmeye başladı. Kurduğu 3 vakıf üzerinden aralarında 3 üniversitenin bulunduğu 20 eğitim kurumunu kontrol ediyor. Hem gelir elde ediyor hem de ülkenin siyasi ve bürokratik elitlerinin çocuklarını aldıkları için ülke yöneticileri ile yakın ilişkiler kuruyor.
TÜRK BAYRAĞINI KULLANMASI YASAKLANDI
FETÖ, Arnavutluk’ta başta Tiran olmak üzere, Durres, İşkodra, Elbasan ve Berat şehirlerinde anaokulundan üniversiteye kadar tüm kademelerde yaklaşık 5000 öğrenciye eğitim veriyor. FETÖ’cüler her yerde olduğu gibi Arnavutluk’ta da Türkiye’nin adından yararlandı. Ancak Tiran Büyükelçimiz Murat Ahmet Yörük’ün girişimleriyle Türk bayrağı kullanmaları yasaklandı.
EMNİYET VE İSTİHBARATA SIZDI
Televizyon, internet siteleri ve yayınevi dahil 7 medya kuruluşu bulunan FETÖ, Arnavutluk’un siyasetiyle ve yönetimle yakından ilişkili. Ülkede yaygın olan rüşvet verme kolaylığı, işlerini rahat yürütmesini sağlıyor.
2005-2013 yılları arasındaki Sali Barişa iktidarı, FETÖ elemanlarının Arnavutluk devlet kurumlarına en rahat sızdığı dönem oldu. FETÖ okullarından yetişenler, polis, istihbarat ve yargıda görev aldı. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın benzeri olan Arnavutluk Müslüman Topluluğu (KMSH) 2014 yılından itibaren FETÖ’nün kontrolüne geçti.
FETÖ, devlet kurumlarına olduğu gibi KMSH aracılığıyla 130’u Tiran’da toplam 970 cami üzerinden adeta Arnavutluk halkının kılcal damarlarına kadar sızıyor. Tüm bu faaliyetlerini de Arnavutluk devleti üzerinde büyük nüfuzu olan ABD ve Büyükelçi’sinin desteği ile gerçekleştiriyor. FETÖ, Arnavutluk üzerinden Makedonya, Bosna, Karadağ, Kosova’daki şebekesini yönetiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ve adamları, 100 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi’ni ne hallere düşürdü. “Atatürk’ün partisi” demiyorum, “Kılıçdaroğlu CHP’si”nden söz ediyorum.
Artık PKK’nın siyasi şubesi HDP’liler herkesin önünde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na açıktan ayar verebiliyor.
İLK AYAR TEZKERELERDE
CHP, ilk ayarı geçen yıl ekimde Irak ve Suriye’de DEAŞ ve PKK terör örgütleriyle mücadele hakkındaki tezkere oylaması öncesi yemişti. HDP Eş Başkanı Mithat Sancar, “Yeni bir yürüyüş konusunda tezkereler ilk önemli imtihan olacaktır. İnanıyorum ki muhalefet partileri, özellikle ana muhalefet partisi tezkere konusunda geçmişten farklı bir tutumu gündemine alacaktır, almalıdır” demişti. HDP milletvekili İmam Taşçıer de Twitter’dan, “CHP tezkereye evet diyecekse hiçbir Kürt AKP’den daha iyidir diye oy vermez, vermemeli” diye tehdit etti.
‘EVET’ OYU VERDİĞİ TEZKEREYE ‘HAYIR’ DEDİ
Ve Kılıçdaroğlu CHP’si, PKK’nın sözcüsü HDP’nin dediğini yaptı. Sadece iki yıl önce 7 Ekim 2020’de “Evet” oyu verdiği Irak ve Suriye’de terörle mücadele için gerekli tezkereye, 26 Ekim 2021’de HDP’lilerle birlikte “Hayır” oyu verdi. Kılıçdaroğlu’nun gerekçesi gülünçtü: “Bu tezkerede ayrıca, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği esaslara göre kullanılması yazıyor. Ne demek yabancı kuvvetler Türkiye’de bulunacak? Yabancı güçler kim?” dedi.
İKİNCİ AYAR
Kılıçdaroğlu dün bir adım daha ileriye gitti, Hrant Dink Vakfı’nı ziyareti sonrası, “Hrant Dink’in, rahmetlinin tetikçisi hapiste ama gerçek katiller henüz aydınlığa çıkarılmadı, henüz bulunmadı. Eğer siz ‘Karanlık güç odaklarıyla mücadele edeceğim’ diye yola çıkıyorsanız gerçek katillere ulaşmalısınız ve onları bulmalısınız” dedi.
ERGENEKON KUMPASI İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Kemal Kılıçdaroğlu hatırlamıyor olsa gerek ya da amacı farklı. Hrant Dink cinayetindeki gerçeği de gerçek katilleri de biliyoruz.
Gerçek şudur: 19 Ocak 2007’deki Hrant Dink cinayeti, Fetullahçı Terör Örgütü üyesi istihbaratçıların, 12 Haziran 2007’de Ergenekon kumpasını başlatmak için işlenmesine göz yumdukları bir suikasttır.
Tetikçilerin arkasındaki gerçek katiller ise istihbaratçısı, savcısı, hâkimi ve gazetecisiyle Fetullahçı Terör Örgütü’dür.
Suç ortakları ise cinayeti Atatürkçülerin, Ulusalcıların, Milliyetçilerin işlediği algısını yaratarak gerçek faili gizleyen ve Kılıçdaroğlu’nun pek sevdiği Liberallerdir.
CİNAYETİ KARARTAN ALTAN’A DİNK ÖDÜLÜ
Başında da,
6’lı masanın üyesi partilerin, ayrı zamanlarda birbirine benzer “kriter” açıklamalarının artık bir önemi kalmadı. Herkes “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” sorusunu soruyor.
6’lı masa ise “Nasıl bir cumhurbaşkanı?” sorusunun cevabından, “Kim cumhurbaşkanı olacak?” cevabına gelmiyor, gelemiyor. Kılıçdaroğlu mu, İmamoğlu mu, Yavaş mı ya da başka bir isim mi?
CHP’NİN KRİTERLERİ
Aynı zamanda kendisi de adaylığa hazırlanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kriterlerini şöyle açıklamıştı:
- Devleti bilmeli.
- Sağduyulu olmalı.
- İttifakın bileşenlerine güven vermeli ve ortak hareket etmeyi temel ilke olarak kabul etmeli.
- Aday siyasetçi olmalı.