Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor: Devlet yıllardır sağlık alanındaki FETÖ’cüleri hep geri planda tuttu. Hatta tüm meslek gruplarından farklı olarak FETÖ iltisaklı hekimlerin belli şartlarla özel sağlık kuruluşlarında görev yapmalarına imkân tanındı.
Sağlıkta Menzilciler başta, birçok tarikat ve cemaatin yanında örgütlü gruplar var. Ama en operasyoneli hâlâ FETÖ’cüler. Bunu sağlık teşkilatının en üstünden en altına kadar herkes biliyor. Sağlık sistemindeki FETÖ yapılanması, artık sistemin işleyişini etkileyecek noktaya doğru gidiyor.
İHRAÇ EDİLEN DOKTOR
Dün gündeme şu haber düştü:
“Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 14 Mart Tıp Bayramı’nda Uzman Çavuş Ali Aladağlı’nın (32) saldırısına uğradığını iddia ederek şikâyetçi olan fakat ortaya çıkan görüntülerle darp edilmediği belirlenen Dr. Tahir Tarımer’in (26), Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu iddiasıyla Muğla Valiliği tarafından iki ay açığa alınmasına karar verildi.”
Kısa süre önce de Urfa’da şöyle bir olay yaşandı:
2016 ve 2017’de usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle SGK ile sözleşmesi feshedilen bir tıp merkezindeki acil servise gelen hastadan ücret talep edildi. Oysa anlaşma olmasa da acile gelen hastadan para talep etmemesi gerekiyordu. Olay yerine sonradan gelen doktor da yaşanan tartışmaya katıldı. Çıkan arbede sonrası doktor,
2015’te olduğu gibi yine aklından “Türkiye partisi” olmak, “Türkiye açılımı” yapmak gibi sahte demokrat hikâyeleri uyduruyor. Birilerinin “edebiyat şaheseri” yaratmaya çalıştığı kitapları gibi son senaryosu da berbat.
Berbatlığı dil değil, içeriğin samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğünden geliyor.
T24 isimli internet sitesine yaptığı açıklamadaki şu sözleri başka türlü açıklanamaz: “HDP, PKK’nın uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir. PKK ile bir bağı yoktur...”
Kendisinin yalan olduğunu bildiği, HDP’lilerin bile inanmadığı bu sözleri utanmadan nasıl söyleyebiliyor, anlamıyorum.
Siyaset adına böyle bir yalanı söyleyen ucuz kişilik, çıkarı için her şeyi yapar.
PKK’YA TERÖR ÖRGÜTÜ DİYEMEZ
Demirtaş, bir cesaret gösterip, “Evet, PKK ile bugüne kadar bir ilişkimiz irtibatımız oldu ama bugünden itibaren PKK’yı bir terör örgütü olarak görüyor ve tüm ilişkimizi sonlandırıyoruz. Ayrıca PKK terör örgütüne karşı da hukuk içinde mücadelenin yanında olacağız” demedikten sonra söyledikleri berbat bir senaryonun parçası olmaktan öteye geçemez.
Peki bunları neden yapıyor?
CHP’nin raporlaştırdığı “kontrollü darbe” gibi, yine Aytun Çıray tarafından dolaşıma sokulan darbenin sivil imamlarının başındaki Adil Öksüz’ün MİT elemanı olduğu, F-16 ile bombaladıkları TBMM’nin içeriden patlayıcıyla tahrip edildiği yalanlarına bu yıl da “Mavi Otobüs” belgeselini eklediler.
2007’deki Dink cinayetindeki gibi; işledikleri her suçta, her yalanları, delil karartma, hedef saptırma girişimleri, gerçek yüzlerinin ve suçlarının ortaya çıkmasını sağlıyor.
FETÖ YAPIMI BELGESEL
Kod adı verilerek çalıntı sorularla Hava Harp Okulu’na (HHO) sokulan ve 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü komutanları tarafından darbe girişimine yardım için Yalova’dan İstanbul’a götürülen örgüt üyelerinin yalanlarına dayalı sözde belgesel tam bir “FETÖ yapımı”...
Oynayanların, çekenlerin, paylaşanların tamamı FETÖ’cü. Muhalif olmayı her yalana inanmak zanneden, kişisel saplantılarını gazetecilik diye yutturmaya çalışan bir iki kişi de bunların oyuncağı oluyor. Eminim FETÖ’cüler bile bunlara bakıp gülüyordur.
FETÖ’CÜYE EVLADI GİBİ SARILDI
Elbette bu belgeselin bir de öncesi var; Yargıtay, yerel mahkeme ve istinaftan cezalandırılması yönünde karar çıkan HHO’ya kayıtlı 116 FETÖ’cünün 50’sinin cezasını onarken, 66’sının ise tahliye edilmesi yönünde karar verdi. Sonra da CHP Genel Başkanı
Ama hiç hesaba katmadıkları bir güç vardı: Türk milletinin iradesi...
Milyonlarcası hiçbir çağrı beklemeden saat 21.30’dan itibaren darbecilere karşı direnmek için yollara çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla gece yarısından sonra milyonlara milyonlar katıldı. 252 şehidimiz, 2 bin 500’den fazla yaralımızla 24 saat geçmeden darbe bastırıldı. Geriye şehitlerimizin, gazilerimizin acıları, uçakla bombalanmış TBMM, ihanete uğramış bir millet, ihanetin bedelini ödetmekte kararlı yaralı bir devlet kaldı.
Bugün yürütülen soruşturmalar, açılan davalar ve sonuçları hakkında çok miktarda haber okuyacak, görüntü izleyeceksiniz.
NE UNUTMAK NE ACIMAK
Ben altıncı yılda başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Takip edenler bilir; Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’cüler için “Acımayın yoksa acınacak hale gelirsiniz” dediğinde, “Biz insanız, acıma duygusundan yoksun olamıyoruz” diye düşünüp aynı cümleyi gazete yazılarımda ve TV programlarında şöyle ifade ederdim: “Biz insanız, acıma duygusu bize ait; ama unutmamalıyız, asıl unutursak işte o zaman acınacak hale geliriz” diyordum.
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam 6 yıl geçti ve FETÖ’cülerin bugün yaptıklarını, yazdıklarını, yalanlarını, bitmez tükenmez ihanet girişimlerini gördükçe “Ne unutun ne de acıyın...” diyorum.
365 GÜN, 52 HAFTA, 7 GÜN, 24 SAAT İHANET
15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğiyle bugün dünyanın 100’den fazla ülkesindeki okullar üzerinden örgütlü olan Fetullahçı Terör Örgütü, 365 gün yani 52 hafta, haftanın 7 günü, her gün 24 saat Türkiye aleyhine çalışan küresel bir terör örgüttü.
Demirtaş’ın HDP ve 6’lı masaya da çizdiği stratejinin unsurları şunlar:
“Ortak dil, medyanın ortak kullanımı, ortak sloganlar, ortak eylem ve etkinlikler, ortak çözüm projeleri ve en nihayetinde ortak aday...”
Bu hesaba göre başarı “en az 80’e 20” garanti!
‘UYGUN DİL’ TAKTİĞİ SANCAR’DAN
Demirtaş, mektubunda bir de taktik veriyor: “Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir.”
Aralarındaki iş bölümü gereği “uygun bir dille anlatma” taktiğini HDP Eş Başkanı Mithat Sancar üstlenmiş görünüyor. “Uygun dil” dedikleri kocaman bir yalan; Sancar, önceki gün bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, “Bizim başka bir örgüt, PKK ile bir bağımız yok, bunu defalarca söyledik. Kararlarımızı kendimiz alıyoruz” dedi.
SİYASİ HESAPTA KÖPRÜ
Art arda gelen bu açıklamaların birbirinden bağımsız olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
6’lı masadan “Ne Kürt açılımı?” diye itiraz eden de çıkmadı zaten.
PKK’nın siyasi kolu HDP’nin, 2023 yılında yapılacak seçimlere ilişkin tutumu en açık biçimde Ahmet Türk ile Demirtaş üzerinden veriliyor. HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ise partiyi resmen temsil ettikleri için çok fazla “şartlı” cümle kullanmıyorlar.
İşin o kısmı Ahmet Türk ile Demirtaş’ta...
YAVAŞ’IN ÜZERİNİ ÇİZDİLER
Ahmet Türk, Mansur Yavaş’ın olası adaylığına karşı çıkarak ilk adımı atmıştı. Sonra da bir açıklama yaparak, 6’lı masadan beklentilerini sıralamıştı: “Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz? Cezaevindeki tecridi, bu haksız, hukuksuz tutuklamaları nasıl engelleyeceksiniz? Bunları görmemezlikten gelebilir misiniz? Bu konularda somut açıklamaların yapılmasını bekliyor Kürt halkı. KHK ile birçok insan ihraç edilmiş durumda... Bunlar ne olacak?”
Ertesi gün CHP’li Oğuz Kaan Salıcı, Ahmet Türk’ü ziyaret etti, Türk’ün “CHP iktidara gidiyor” sözleriyle kaldığı yerden devam niyeti açıklandı.
PKK/HDP’LİLERİN İŞBÖLÜMÜ
Demirtaş
2016’dan sonra Türkiye Maarif Vakfı’nın merkezi olarak kullanılan binanın 5’inci katı FETÖ elebaşı tarafından “himmet” toplantılarının yapıldığı, etrafına topladığı örgüt üyesi mankurtlara “Devletin kılcal damarlarına sızacaksınız” diye talimatlar verdiği yerdi.
FETÖ ‘İN’İNDE 15 TEMMUZ’U ANDIK
Altunizade’deki binaya gidişimin çok anlamlı bir nedeni vardı; 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Paneli.
Türkiye Maarif Vakfı, yabancı ülkelerdeki temsilcilerini toplamış; ben ve avukat Hüseyin Aydın ile birlikte araştırmacı İhsan Aktaş’ın moderatörlüğünde konuşmacıydık.
15 Temmuz 2016’da yaşadığımız ihaneti anmak için bundan daha önemli bir yer olamazdı.
Dinleyiciler ise, 67 ülkede faaliyet gösteren, 55 ülkede temsilcilik kuran, 32 ülkede 172 yeni okul açan, 20 ülkede toplam 234 FETÖ okulunu teslim alarak toplam 48 bin 883 öğrenciye hizmet veren kahraman Maarif Vakfı çalışanlarıydı.
PKK ile YPG ilişkisinin ortaya konduğu, FETÖ’nün adının geçirildiği Türkiye, İsveç, Finlandiya arasında imzalanan mutabakat öncesi yapılan dörtlü zirvede masanın üzerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde bir rapor duruyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in katıldığı dörtlü görüşme masasında duran o rapor, “PKK/KCK Terör Örgütü’nün Suriye Kolu PKK/PYD” başlığını taşıyor.
TEM DAİRE BAŞKANLIĞI RAPORU
Geçen yıl Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından, Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca ve Türkçe-Arapça olarak hazırlanan rapor Türkiye’deki 130 ülkenin büyükelçiliğine yollandı.
“PKK/KCK Terör Örgütü’nün Suriye Kolu:PYD-YPG” başlıklı rapor Türkiye’deki yabancı temsilciliklerin yanı sıra Dışişleri Bakanlığı üzerinden Türkiye’nin yurtdışında bulunan 580 dış temsilciliğine ulaştırıldı.
Yalnızca dörtlü zirvede değil, NATO üyesi tüm üye ülkelerin temsilcilerine dağıtılan o raporda PKK’nın kuruluşu, daha sonra çatı yapılanması, KCK ve Suriye’deki kolu PYD/YPG arasındaki bağlantılar belgeler ve fotoğraflarla anlatılıyor. Mahkeme kararları ile PKK’lıların verdiği ifadelere dayanarak, NATO ülkelerinin terör örgütü olarak görmediği PYD/YPG’nin PKK ile ilişkisi tek tek sıralanıyor.
ABD’NİN ARACI PKK/PYD