6’lı masayı ‘Kürt açılımı’na hazırlıyorlar

6’lı masadan “Ne Kürt açılımı?” diye itiraz eden de çıkmadı zaten.

PKK’nın siyasi kolu HDP’nin, 2023 yılında yapılacak seçimlere ilişkin tutumu en açık biçimde Ahmet Türk ile Demirtaş üzerinden veriliyor. HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ise partiyi resmen temsil ettikleri için çok fazla “şartlı” cümle kullanmıyorlar.

İşin o kısmı Ahmet Türk ile Demirtaş’ta...

YAVAŞ’IN ÜZERİNİ ÇİZDİLER

Ahmet Türk, Mansur Yavaş’ın olası adaylığına karşı çıkarak ilk adımı atmıştı. Sonra da bir açıklama yaparak, 6’lı masadan beklentilerini sıralamıştı: “Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz? Cezaevindeki tecridi, bu haksız, hukuksuz tutuklamaları nasıl engelleyeceksiniz? Bunları görmemezlikten gelebilir misiniz? Bu konularda somut açıklamaların yapılmasını bekliyor Kürt halkı. KHK ile birçok insan ihraç edilmiş durumda... Bunlar ne olacak?”

Ertesi gün CHP’li Oğuz Kaan Salıcı, Ahmet Türk’ü ziyaret etti, Türk’ün “CHP iktidara gidiyor” sözleriyle kaldığı yerden devam niyeti açıklandı.

PKK/HDP’LİLERİN İŞBÖLÜMÜ

Demirtaş ise işbölümü gereği “yumuşak güç” olarak 6’lı masaya ayar veriyor. Özellikle, 6’lı masa üyelerinin kendisinden beklendiği gibi, İyi Parti seçmenin itiraz edeceği konularda sivri uçları törpülüyor. Siyasetle şiddetin yan yana olmayacağını, Türkiye açılımı gibi sözlerle, mesajını veriyor.

Tıpkı, 2015 seçimleri öncesi “Türkiye partisi” olmak söylemi, ekranlarda saz çalması gibi...

Son mektubu bunun tipik örneği; satır arasında HDP’ye de akıl veriyor gibi yapsa da asıl mesaj 6’lı masaya. Mektubunda şu satırlara dikkat çekmek isterim:

“- Ortak dil, medyanın ortak kullanımı, ortak sloganlar, ortak eylem ve etkinlikler, ortak çözüm projeleri ve en nihayetinde ortak adayla sahaya çıkılırsa emin olun, seçim en az 80’e 20 kazanılır.

- Bugünkü koşullarda altılı masa ile HDP merkezli muhalefet arasında kurumsal bir işbirliği pek olası görünmüyor. Bunun en temel nedeni, AKP’nin ürettiği algılar ve muhalefetin bu algılara cesur bir değişim hamlesiyle yanıt verememesidir.

- Burada yegâne sorumlu elbette altılı masa değildir. HDP’nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok.

- Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir.”

Demirtaş’ın mektubunda üzerinde durulması gereken en önemli cümle ise şu:

“Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız.”

TAM BİR İKİYÜZLÜ SİYASETÇİ TİPİ

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 7 bin Kürdü katlederken dahi ağzını açamamış, PKK elebaşının heykelini dikecek olan, teröristlerin cenazelerine katılan, hendek çukur eylemlerinde teröristlerin yanında duran, bugün dahi PKK’ya terör örgütü diyemeyen PKK sözcüsü Demirtaş, siyaset ile şiddetin bir arada olamayacağını anlamış!

Tam bir ikiyüzlü siyasetçi tipi.

MASAYI AÇILIMA ISINDIRIYORLAR

Asıl önemli sözü, muhalefetten bekledikleri “Kürt açılımı” ifadesi.

6’lı masayı ve seçmenlerini yavaş yavaş bu kelimeye ısındırıyorlar. “PKK terör sorununa”, “Kürt sorunu” diyen muhalefet henüz “Kürt açılımı” ifadesini kullanmasa da özellikle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamaları tartışmanın o noktaya kaymasına sebep olacak gibi görünüyor.

6’lı masada CHP’nin görevi HDP’yi yakın tutmak.

Bu kapsamda Kılıçdaroğlu’nun PKK terör örgütüne yardım yataklık yapan HDP’li belediyelere kayyum atanmasına karşı olduğuna yönelik açıklaması “açılımın” bir ayağını oluşturabilecek gibi görünüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf yaparak “Demirtaş’ın suçu ne?” diye sorması da bunun parçası.

Yine Ahmet Türk’ün “KHK ile birçok insan ihraç edilmiş durumda... Bunlar ne olacak?” sorusuna da cevap olacak şekilde Kılıçdaroğlu’nun PKK ilişkisinden dolayı kamudan ihraç edilenleri de kapsayacak şekilde “KHK’lıları iade edeceğiz” açıklaması burada yerini alabilir.

ÖCALAN’A YENİDEN YARGILAMA MI

Kılıçdaroğlu’nun “AİHM kararlarına herkes uymalı” açıklaması, PKK elebaşı Öcalan hakkında verilen kararı da kapsıyor mu bilmiyorum. Ama AİHM, 2014 yılında, Öcalan’a şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar vermişti. Konu, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de gündeminde. Komite, 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan PKK elebaşı için AİHM’in “umut hakkı” kararı ile ilgili Türkiye’den ne tür adımlar atıldığı konusunda bu yılın eylül ayına kadar bilgi istedi.

Demirtaş’ın 6’lı masadan “Kürt açılımı” diye beklediği şeyler arasında, PKK’ya yardım yataklık ettiği için kayyum atanan belediyelerin iadesi, bir daha kayyum atanmamasına dair yasal düzenleme vaadi, PKK propagandası yapan ve PKK ile ilişkisi nedeniyle ihraç edilen KHK’lıların iadesi, Öcalan’a da yeniden yargılama yolu açacak AİHM kararlarına uyma gibi maddeleri içerirse şaşırmam.