Düzeltiyorum aslında bir karar verdi; 14 Mayıs seçimleri öncesi 569 milyon liralık Hazine yardımını PKK terör örgütünün amaçları doğrultusunda kullanacağı gerekçesiyle önce bloke etti, bir ay sonra ise kararı değiştirdi. Böylece Hazine yardımı terör örgütü ve siyasi koluna verilmiş oldu.
PKK/HDP KENDİNİ KAPATTI
Anayasa Mahkemesi karar alsa da aslında ortada kapatılacak bir parti de kalmadı. Çünkü savunma yapmayarak Anayasa Mahkemesi’ni ciddiye almadığını gösteren HDP yönetimi, AYM’nin kararını beklemeden kendisi partinin kapısını kapattı.
Yani Anayasa Mahkemesi’nin kapatacağı bir parti ortada yok. Artık binalarının dışında tabelası bile olmayan HDP’den geriye sadece AYM’deki dosya üzerinde yazılı adı kaldı.
6 AYDA ÜÇ İSİM DEĞİŞTİRDİ
PKK’nın siyasi kolu 14 Mayıs 2023 seçimlerine kapatma olasılığına karşı YSP(Yeşil Sol Parti) adıyla girdi. Sonra adını HEDEP (Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) olarak değiştirdi. Yargıtay’ın HEDEP adının kapatılan HADEP’i çağrıştırdığı uyarısından sonra kısaltmayı DEM olarak değiştirdi. PKK’nın siyasi kolu şimdi TBMM’de DEM olarak faaliyet gösteriyor.
KARAR ASLAN’IN GİDİŞİNİ Mİ BEKLİYOR
Türk Ordusu’nun terörle mücadeledeki kararlılığını bu tür saldırılarla kıramayacağını, saldırıya katılan teröristlerin öldürüleceğini bildiği halde neden aynı bölgede saldırıya girişti?
Alçakça saldırıları için zaman, mekân ve yöntem ayrımı yapmayan PKK terör örgütünün Pençe-Kilit bölgesine saldırısı sadece hava şartları ve coğrafi koşullarla izah edilebilir mi?
AMAÇ OPERASYONLARI TARTIŞMAYA AÇMAK
ABD başta emperyalist ülkelerin taşeronu olan PKK terör örgütü, yıllardır Kandil başta olmak üzere üs olarak kullandığı Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarının ciddi tehlike altında olduğunu görüyor. Türkiye’nin Pençe-Kilit bölgesinde sağlayacağı etkinliğin PKK’nın yurtdışı varlığının da sonu anlamına geleceğini biliyor. O yüzden saldırılarını bu bölgede yoğunlaştırıyor. 20 gün arayla aynı operasyon bölgesine saldırı düzenlemesinin başka bir asıl önemli sebebi ise Pençe-Kilit bölgesinde yaptığı saldırının Türk siyasetindeki bölünme yaratması, Türkiye’de tartışma yaratması olduğu açık.
Nitekim, “Türk askerinin o bölgede ne işi var?” sorusuyla başlayan ve Türkiye’nin PKK terör örgütüne karşı sınır ötesi operasyonlarını tartışmaya açmaya çalışanlar hemen ortaya çıktı.
PKK/HEDEP-DEM bunu yıllardır yapıyor ama buna ilk kez Özgür Özel CHP’si de katkı sağlamaya başladı.
KILIÇDAROĞLU’NUN AÇTIĞI YOL
Kemal Kılıçdaroğlu
Teşkilatın 97’nci yılında doktora ve yüksek lisans eğitimi verecek olan MİT İstihbarat Akademisi’nin faaliyete geçtiği müjdelenirken, ilk yayın olarak “Batılı Ülkelerde Aşırı Sağın Yükselişi” başlıklı raporu ise dünyada gittikçe büyüyen bir tehlikeye dikkat çekilmesi bakımından anlamlıydı.
Güncel konuysa, Türkiye’yi hedef alan İsrail’e bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen mesajdı. 2021 yılından beri İsrail istihbarat servisi Mossad’ın Türkiye’deki faaliyetlerine yönelik operasyonlar düzenleyen MİT, kısa süre önce de bir ajan ağını çökertmişti.
MOSSAD’A MESAJ
İsrailli yetkililerin Türkiye’de de saldırı yapacaklarını açıklamasından sonra gelen bu operasyonun ne anlama geldiğini bizzat Erdoğan şu sözlerle duyurdu; “İsrail’in ülkemizdeki ajanlarını ortaya çıkaran Milli İstihbarat Teşkilatı’mız bunları şaşırttı. Bu işin daha ilk adımıydı. Türkiye’yi daha tanıyamadınız.”
Kapağını çevirdiğimde, kitabın Osman Nuri Gündeş tarafından kızına imzaladığı duygu ve onur dolu şu notu okudum: “Hayatını sadece ailesinin refahı ve saadetine adamış bir babanın, milleti ve vatanı için hayatı pahasına yaptığı işlerin hikâyelerinin kızına armağanı. Baban, 8 Ocak 2011.”
İsimlerini bilmesek, gözümüzle görmesek de Türkiye’nin güvenliği için fedakârca görev yapan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın varlığının Türk milletine verdiği güven bu kısa notla anlatılmıştı.
MİT 97 YAŞINDA
Sahaftan alıp bir emanet gibi sakladığım kitaptaki Gündeş’in bu notunu yazmak için en uygun zaman olduğunu düşünüyorum. Çünkü, vatanı ve milleti için canı pahasına görev yapan ve hayatını görevi gereği çoğu zaman vakit ayıramadığı ailesinin saadetine adayan, tıpkı askerlerimiz ve polislerimiz gibi vatan, millet, bayrak ve ailesi için gece gündüz çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı mensupları 97’nci yılını kutluyor.
Devletin gözü kulağı olan, yurtiçinden ve dışından gelecek tehlikeleri gerçekleşmeden önleyen, edindiği bilgiyle milli güvenlik politikalarının oluşturulmasında en önemli rolü oynayan ve tehlikeyi dünyanın neresinde olursa olsun kaynağında bertaraf eden MİT mensuplarının isimlerini ne yaşarken ne de öldüklerinde bilmeyiz.
YAŞAMI DA ÖLÜMÜ DE GİZLİ
Son operasyonda gözaltına alınan 34 kişiden 26’sı “siyasal veya askeri casusluk” suçundan hâkimliğine sevk edildi. Şüphelilerden 15’i tutuklandı, 11’i hakkında ise adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi. 8 şüpheli de sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi’ne teslim edildi.
İSRAİL ÇEVRİMİÇİ OPERASYON BİRİMİ
Bu operasyonun özelliği İsrail istihbaratı oluşumu ‘İsrail Çevrimiçi Operasyon Birimi’nin deşifre edilmesi oldu. MİT, İsrail istihbaratının, Türkiye’de internet, sosyal medya platformları yani sanal ortam üzerinden para karşılığı devşirdiği ajanlar ile çevrimiçi operasyon amacıyla kullandığı hat numaralarını tek tek tespit etti. Bu hatlarla Türkiye’de iletişime geçilen şahısları takibe aldı ve para hareketlerini tespit etti.
MİT’in tespitleri ve gözaltına alınan kişilerin ifadeleri ilginç ayrıntılar içeriyor: Mossad’a bağlı ‘İsrail Çevrimiçi Operasyon Birimi’ adına faaliyetlerde bulunan Filistin, Lübnan, Suriye ve Türk ajanlar, hedef aldığı kişi ve kurumlarla ilgili bilgi, belge ve fotoğrafları temin ederek doğrudan irtibatlı oldukları Mossad elemanlarına aktardılar. Mossad’a ajanlık yapanlar bunun karşılığında özellikle terör örgütleri tarafından kullanılan Havala yöntemi, Bitcoin gibi kripto para birimi ve Western Union sistemini kullanarak para aldılar. İsrail istihbarat servisi Mossad, internet tabanlı mobil uygulamalar üzerinden uzaktan/çevrimiçi operasyon ekibi, hedeflere yönelik taktik/keşif şeklinde işler yapılması için canlı kurye ile kaynaklarına para transferi de yapıldı.
DEDEKTİFLERİ KULLANDI
Profesyonelce yapılması istenilen işlerde dedektiflerden yararlandı. Dedektifler, sistem açıklarından ve kritik öneme haiz devlet kurumlarında görev yapan çevrelerinden, devletin veri tabanında bulunan bilgileri temin etti.
Sahada hedef aldıkları kişi ve kurumlara yönelik takip, izleme, keşif gibi taktik faaliyetlerde ise ağırlıklı olarak şüphe uyandırmayan şahıslardan faydalandı.
SÜLEYMANİYE GÖRÜNTÜLENDİ
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın da dahil olduğu soruşturma, 18 Nisan 2017 tarihinde, “Garson” kod adlı gizli tanığın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Fetullahçı Terör Örgütü’nün Emniyet Mahrem Yapılanması” ile ilgili bilgileri içeren 32 ve 64 GB’lık iki adet Micro SD kartı teslim etmesiyle başlamıştı.
38 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLMİŞTİ
Ele geçirilen dijital materyallerin katmanlı bir kriptolama tekniğiyle; yani iç içe şifreleme, üst üste çalışan farklı işletim sistemleri ile çalıştırma yöntemiyle şifrelendiği tespit edildi.
İki ayrı SD kartan 32 GB’lık olanı çözümlemezken, 64 GB’lık olanın ise bir bölümü çözülmüş, şifresi çözülen kartta 22 bin 885 adet dosyanın bulunduğu tespit edilmişti. Bu dosyalar içinde FETÖ’nün işleyişine ve örgütsel yapısına dair çeşitli dokümanlar, örgütün mali bilgilerini ve kaynaklarını içeren metin ve tablolar, FETÖ’nün örgüt üyelerine yönelik talimatlarını içeren belgeler, kayıt altına alınan ‘Emniyet Mahrem Sorumluları’nın bilgilerini, görevlerini ve görev yerlerini içeren excel tablolar bulunmuştu.
ŞİFREYİ 6 YILDA MİT KIRDI
Bu yolla 8 bin 723 kişinin kimlik tespiti yapıldı. SD kart içinde Türkiye genelinde 276 bin 787 emniyet mensubunun detaylı bilgilerini içeren excel formatında fişleme tabloları ortaya çıktı.Tüm bilgiler Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla 81 il adli makamlarına gönderilirken, örgüt üyesi olarak tespit edilen 38 bin 318 şahıs Kanun Hükmünde Kararnameler ile ihraç edildi. FETÖ Emniyet Mahrem Yapılanması içinde yer alan ‘Garson’ kod adlı şahsın verdiği ve şifresi çözülemeyen 32 GB’lik SD kart ile ilgili olarak Milli İstihbarat Teşkilatı devreye girdi. Tam 6 yıllık çalışma sonucunda MİT, 16 Aralık 2022 günü, bu SD kartın şifresini çözmeyi başardı. Şifresi çözülen SD kart içindeki veriler üzerinde yapılan değerlendirmede toplam 57 bin 324 dosyanın yer aldığı görüldü. Çok sayıda tabloda yer aldığı görülen ve sadece emniyet personeli kodlama ve fişleme bilgilerinin yaklaşık 6.5 milyon satırın üzerinde veriden oluştuğu tespit edildi.
2017 yılında çözümlemesi yapılan kartta 2015-2017 yıllarında örgüt üyelerine ait “kodlama” ve örgüt üyesi olmayanlara ait “fişleme” bilgileri yer alırken, yeni çözülen kartta 2007 yılından 2016 yılına kadar kodlama ve fişleme verilerinin yer aldığı belirlendi. Bu kart içinde emniyet amir sınıfı personel alımı için gerçekleştirilen 2014 yılındaki sınavlar için başvuru yapan öğrencilere ait örgütsel kodlamaların bulunduğu veriler ele geçirildi.
KIRMIZI KATEGORİDEKİ
2021 yılı ekim ayında 29 kişiyi kapsayan “Muteni Operasyonu”, 2022 yılı Aralık ayında 68 ajanın gözaltına alındığı “Neoplaz Operasyonu”, 2023 yılı Nisan ayında 17 ajana yönelik “Nekpet Operasyonu” sonrasında, dün de 46 kişiye hedef alan “Köstebek/Nekropol Operasyonu” başlatıldı.
Dün başlatılan operasyon, Türkiye’yi tehdit eden soykırımcı İsrail Başbakanı Netanyahu ve Türkiye’de suikastlar işleneceği tehdidinde bulunan Mossad’a anlamlı bir cevap özelliği taşıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü işbirliği ile 46 isme yönelik çalışmayı yürüten MİT, operasyona antik çağda mezarlıklar için kullanılan “ölüler şehri” anlamına gelen “Nekropol” adını verdi. Emniyet’in verdiği isim ise, ajanları tarif etmekte kullanılan “Köstebek” oldu. Böylece 46 Mossad ajanına yönelik “Köstebek/Nekropol Operasyonu” başladı.
İKİ YILDA 51 KİŞİ TUTUKLANDI
MİT, Mossad’ın “ajan” olarak devşirdiği yabancı şahıslara yönelik 2021’deki operasyon ile özel dedektifler ve taktik elemanlara yönelik 2022’deki operasyon sonrasında 58’i yabancı, 39’u T.C. vatandaşı toplam 97 kişiye uygulama yaptı. İlk aşamada bunlardan 51’i tutuklandı.
Bunun haricinde İsrailli ajanlar ile yurtdışında düzenli şekilde buluşan ve İsrail istihbaratının verdiği görevleri yerine getiren Selçuk Küçükkaya ve 16 kişiden oluşan şebekesi Nisan 2023’te çökertildi. Son olarak İsrail İstihbarat Servisi’nin Malezya’da kaçırmaya çalıştığı Filistinli mühendis Omer Al Belbaisy’e yönelik girişimi engelledi.
34 GÖZALTI 12 FİRARİ
MİT ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı koordinesinde İsrail İstihbarat Servisi ile bağlantılı şahıslara yönelik Ocak 2024’te yeni bir operasyon başlatıldı.
TBMM’de her türlü bölücü faaliyette bulunan terör örgütü PKK’nın propagandasını yapan DEM ile işbirliği yapan CHP’liler, HÜDA PAR’ın parti programında yer alan, “Mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının ıslahı ile beraber, mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir” ifadesi üzerinden eleştiri yaptı.
Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü, demokratik ve laik Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Anayasa’ya sadık kalacağına namus ve şerefi üzerine yemin ederek TBMM’de milletvekilliği yapan, Hizbullah’a ve PKK’ya terör örgütü diyemeyen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise bunun talep değil “tartışma” olduğunu söyleyip bölücü olmadığını anlatmaya çalıştı.
PKK VE HİZBULLAH
İnternet sitesinde halen yer alan parti programı, Zekeriya Yapıcıoğlu’nun TBMM kürsüsündeki sözlerinin tersine; bağlı kalacağına namus ve şeref sözü verdiği Anayasa’ya açık bir şekilde aykırı olan taleplerle dolu. HÜDA PAR’ın programı açıkça Anayasa’ya aykırılık taşıyor.
Şimdi HÜDA PAR’ın parti programında yer alan “Kürt Sorunu” bölümüne göz atalım: “Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir. Kürtçe, Türkçe ile ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.”
Anayasa’daki Türk vatandaşlığı tanımına açıkça karşı olan ve bunun kaldırılmasını isteyen HÜDA PAR, “Türklük” kavramına karşı olduğunu şöyle ifade ediyor: “Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.”
HÜDA PAR programında, Mustafa Kemal Atatürk’ün, ırk ya da etnik kökene bağlı bir tanım yerine çok daha kapsayıcı olan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün de silinmesini talep ediyor.