Bodrum Uluslararası Bale Festivali’nin fikir babalarından, Ankara Devlet Balesi’nin emekli sanatçısı Oğuz Özlem’i bu etkinlik nedeniyle konuk edelim. Özlem, bu yıl salgın yüzünden iptal edilen etkinlikle ilgili görüşlerini paylaştı: “Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün Bodrum Uluslararası 18’inci Bale Festivali ile Antalya Aspendos Antik Tiyatrosu’ndaki Müzik Festivali’nin iptal edilmesi çok doğru ve sağlıklı bir karardır.
SONRASI BİLE MUCİZE
Bu virüsün öldürücü olacak kadar bulaşma riski belki değil, kesin olarak sanatçılarına ve orada çalışanlarına üzüntü olacaktır. Onun içindir ki dünyada sanat faaliyetlerinin bilhassa bale gösterilerinin ABD, Rusya, Belçika, İspanya, İtalya ve Hollanda’da Ocak 2021 tarihine kadar sahnelerden uzak tutulması kararı alındı. Bu tarihten sonrası bile mucize.
TEHLİKENİN BÜYÜKLÜĞÜ
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Anadolu Otizm Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nüvit Uyar, “Eğitimin Geliştirilmesi Ortak Hizmet Protokolü” imzalayacak. İmza töreni saat 20.00’de Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi girişinde. Benden duymuş olun, törende Haluk Levent de mini konser verecek. Ve söz, Anadolu Otizm Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi, gazeteci arkadaşım İbrahim Akbulut’ta:
OTİZMLİLERE 14 BİN DÖNÜM
“İlklerin kenti İzmir, yeni bir ilke imza atıyor. Son yıllardaki dikkat çekici artışlarla günlük hayatımızda önemli bir yer tutmaya başlayan otizm ile mücadele konusunda en önemli adım yine İzmir’den atılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, mülkiyeti kendisine ait bulunan Güzelbahçe’deki 14 bin metrekarelik alanı otizmle mücadele konusunda önemli işler başaran Anadolu Otizm Vakfı’na tahsis etme kararı aldı. Karar, tıpkı farklı siyasi görüşleri çatısı altında barındıran ANOV’un yapısına uygun bir anlayışla alındı. Bu konudaki öneri İBB Meclisi’nde yer alan tüm siyasi partilerden onay aldı ve karar oybirliği ile geçti.
BU DENETİMLERİ YAPIN
“Ama yazları Alaçatı bir kabusa çevriliyor. Biliyorum Ege’nin bütün kıyıları da böyle... Güya pandemi var, düne kadar da saat kısıtlaması vardı. Ama geçen yıldan hiçbir farkı yok. Gece 2’de bile müzikler kesilmiyor. Oysa ben ertesi gün işe gideceğim, uyu uyuyabilirsen. Müziğin sesi sonuna kadar açık; ‘Gecenin bir vakti ayıp olur’ diyen yok. Üstelik denetim de yok. Ya bu denetimleri yapın, ya da yapacak mekanizmayı kurun. Bu iş böyle olmaz. Bazı yerlerde yetki çevre müdürlüklerinde, bazılarında belediyelerde... Bu bir sorun ve tatil beldelerini aşağıya çeken bir durum.”
ALAÇATI YİNE GÜNDEMDE
Evet, Alaçatı yine gürültüyle gündemde. Sipahi’nin görüşlerine katılmamak mümkün değil. Geçen yıl, önceki yıl, daha önceki yıl hep gürültüyle anıldı Alaçatı. Aklıma Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın geçen yılkı sözleri geldi. “Doğası, kültürü, gelenekleri, insanları ile dünya çapında güzelliklere sahip olan Alaçatı’nın, sadece bir eğlence merkezi olmadığını” vurgulamış, şöyle demişti:
Yoksa sesleri severim... Kumru, martı, karga, kedi, köpek seslerine alışığız... Tabii ki insan sesleri tartışılamaz... Benim tırstığım havadan gelen motor sesleri... Uçak, helikopter motoru... Körfez’e doğru bir gelir, bir giderler... Uçakların özel donanımı var gibidir, helikopterlerde genelde bir küre asılıdır... Denize dalar çıkar, su doldururlar.
YEŞİL KARARIYORDUR
İlk duyduğumda sevimli gelmezler bana... Anlarım, bir yerlerde yeşil kömüre dönüşüyordur... Bu motor sesleri çıkaran araçları kullananlar telaştadır. Ve de duymadığım kara araçları vardır. Lafı dolandırmayayım, orman yangını habercisidir bu sesler... Nitekim yanılmadım... Önceki gün, bayram arifesinde Balçova’ydı adres... Teleferik deniliyordu... Geçen yılki Karabağlar yangını geldi aklıma. Hani 500 hektar mı, 5 bin mi diye tartışılan... Yanan yerde belediye meclisi toplanan, söndürme uçakları konu edilen...
HEMEN SÖNSÜN DİLEĞİ
Önce, “N’olur geçen yılki gibi olmasın, tez zamanda söndürülsün” dedim. Sosyal medyada gezindim, Aliağa ve Çanakkale Yenice’de de orman yangını vardı, ekipler söndürmek için canla başla çalışıyordu. Nereden nereye, yine sosyal medyada aynı gün bir temenni vardı: “Yanan ormanlık alanlara uzun süre imar izni verilmesin...” Bunlar aklımdan geçerken uçak, helikopter seslerindeydi kulağım... Oldukça uzun sürdü sanki... Bu satırları yazarken kesin zararı öğrenemedim. Ve dün gece yarısından sonra sosyal medyadan özetler:
GÖZÜMÜZ GİBİ KORUYALIM
“İzmir’de şehir merkezine çok yakın bir bölgede; Balçova sırtlarında orman yangını çıktı. Yangına hem Orman Bölge Müdürlüğü hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri müdahale etti. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Balçova’daki yangının kısmen kontrol altına alındığını duyurdu... Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ‘Balçova sırtlarında başlayan orman yangınına Orman Bölge Müdürlüğü ekipleriyle birlikte bizim ekiplerimiz de müdahale ediyor. Dileğimiz ve çabamız yangının daha fazla büyümeden söndürülmesi. Ne olur ormanlarımızı gözümüz gibi koruyalım.
TÜM EKİPLER SEFERBER
Yıllarca yan yana çalışmaktan onur duyduğum arkadaşım, Hürriyet Ege Editörü Ergül Satıç duygusunu, “Çevresine sadece huzur veren tatlı kadın. Kaynanaların en güzeli. Sesini hiç yükseltmeden, sakin sessiz yaşadın. Gidişin de öyle oldu. Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, ben de beni sevdiğini biliyorum. Huzurla uyu güzel anam. Seni hep böyle hatırlayacağım” diyerek dile getirmişti. Ergül o acıyla yüz yüze geldiklerinde yaşadıklarını benimle paylaştı:
TARİF EDİLEMEYEN DUYGULAR
“Ölüm yaşanabilecek en büyük acı. İnsanın bir yakınını kaybetmesinin getirdiği duyguları tarif edebilmenin mümkünü yok. Üzüntü, şaşkınlık, boşluk, ne yapacağını bilememe, bildiğin yolları da hatırlayamama. Ama yapılması gereken işler de var, başta bir dolu bürokrasi. İşte o zaman işinizi kolaylaştıran, acılı gününüzde sizi yoran değil, elinizden tutan insanlara, kurumlara minnet duyuyoruz... Bu satırları yazma nedenim; vatandaşa zor gününde görev yapmanın ötesinde destek olduğunu bizzat yaşadığım İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ...
KAFA KURCALAYAN SORULAR
“Bu kaçıncı kadın öldürülen, pınarımız kurudu” diye isyan ettik. Ona kıyan cani itiraf etmiş her şeyi, tutuklandı. Duyguları dile getirmek çok zor. Sözcükler yetersiz. Bazı yorumlar çileden çıkarıyor. Pınar’ın ardından yazılanları okurken farklı bir yazıyla karşılaştım, sitemli, gerçekçi. Didim’den gazeteci Umut Kaşan... Kendisini şiddet kurbanı bir kadın yerine koymuş, kalemine sağlık diyor aktarıyorum:
‘HAK ETTİ’ YAZARLAR MI
“Artık bir sabah hayatımda hiç görmediğim, tanımadığım kişilerin üzerinde adımın yazıldığı bir şekilde fotoğraflarımın paylaşılmasından korkan bir tek kadın ben değilim. Bugün ilk defa Instagramda kendi fotoğraflarıma baktım ve bir gün başıma böylesi sevimsiz bir şey gelirse, birilerine göre daha açık giyindiğim resimlerimi kullanıp ya da birilerine göre ters bir lafımı cımbızlayıp üzerine, ‘O da hak etti’ yazarlar mı, diye düşündüm. Biliyorum, böyle düşünen tek kadın da ben değilim.
DİREKT KENDİSİNE KÜFREDİN
Saçma sapan anlık eğlenceli hallerimi paylaşmışım! Şaşı fotoğraflarımı falan kullanmayın ardımdan emi! Hele ki bir de altına, ‘Hak etmiş’ falan yazanın da anasına, bacısına küfretmeyin. Vasiyetimdir direkt şahsa yapın küfürlerinizi. Benim yerime de küfredin hatta... (Bak bu foto fiyakalı, dergili, gazeteli gazeteci ve yazar kimliğime de uyar, grafiker kimliğime de.) Başka da bulamadım zaten, bunu kullanın...
O ÜNLÜLERE CEVAP YOK
Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, yasakla ilgili sosyal medya hesabından, “Bizim için zor, ama zorunlu bir karar oldu bu. Harem’den Küçüksu’ya kadar, Üsküdar Sahil Hattı’nda çekirdek yemek artık yasak. Bu konuda anlayış ve işbirliği bekliyoruz” dedi. Çekirdek yiyenlere Kabahatler Kanunu’na göre 61 lira ceza yazılacağı, paranın engelli hizmetleri için oluşturulan fona aktarılacağı bildirildi.
KABUK SORUNU DEVAM
Üsküdar Belediyesi’nin kirlilikle baş edemediği için aldığı kararıdır, uygulanıyor mu, çok ceza yazılıyor mu, bilemem. Ama öteden beri bu kirlilik İzmir’in ve birçok kentin önemli sorunlarındandır. İzmir’de ay çekirdeği tüketimi önemlidir. İzmirli ay çekirdeğine çiğdem der ve onu yemez, çitler... Çiğdem ve kabak çekirdeği çitlenir burada. Çitlensin çitlenmesine de başta Kordon olmak üzere çoğu yerde kabuklar gelişigüzel yerlere saçılır, temizlik çalışanlarının mesaisinin önemli bölümünü alır. Zaman zaman önlemler alındı, Büyükşehir Belediyesi kabuklar için çeşitli yerlere poşetler koydu, kampanyalar yapıldı, kese kağıdı dağıtıldı, ama o alışkanlığın üstesinden gelinemedi.
SON ÇARE CEZA MI OLMALI
Yasaktan yana değilim. Ancak, “Çitle ama kirletme” gibi kampanyalar, çeşitli yerlere konulacak uyarı yazılarıyla belki biraz mesafe alınabilir. Aksi halde belediyeler zabıta görevlilerini her yerde seferber eder, kabuk kirliliğinin üstesinden cezayla gelinmeye çalışılır. Bu ceza uygulaması bize yakışmaz gibi, ama çaresiz kalınınca ne yapılacak? Biraz dikkat ve birbirimizi uyarmak belki de iyi gelir.
-----
BİR PORTRE
Bu yaş grubundaki yabancı turistlere saat kısıtlamasını uygulanmayacağına karar vermiş.
Yani 65 yaş ve üstündeki yabancı turistler diledikleri saatlerde dışarı çıkabilecek, salgından etkilenmeyecek, kimseye virüs bulaştırmayacak. O yaş grubundaki bizim vatandaşlarsa ancak sıcağın en yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmayı sürdürecek... Tabii, çıkabilirlerse... Kurul bu kararı turizme hizmet amacıyla almıştır mutlaka ama, yine de pek içlere sinmiyor... Bu kararla ilgili yorumlara bir göz atalım:
HAKKIMIZ DEĞİL Mİ?
“Gün içinde saat 10.00 ila 20.00 arası sokağa çıkma serbestim var. Bu yaz günü 20.00’den sonra evdeyim. Neden acaba, o saatte daha güneş bile batmıyor, 4 aydır evdeyiz benim de çocuklarımla, torunlarımla ve arkadaşlarıma bir akşam yemeği / buluşması hakkım değil mi?” “Büyük haksızlık... Gece dışarı çıkmak bizlerin de hakkı...”
ONLARA BULAŞMIYOR MU?
“Yabancıların yaşlılarından hastalık bulaşmıyor. Onlardan ölen olmuyor. Bizlerin yaşlılarından sabah 10, akşam 8’den sonra hastalık bulaşıyor. Bu kısıtlama daha çabuk öldürecek. Gündüz sıcaktan çıkamıyorlar. Gece de yasak... Ya herkese kısıtlama gelsin, ya da herkese aynı şekilde izin verilsin.”
SICAKTA ÇIKILAMIYOR