Çiftlerin yaşam tarzlarında yapacakları değişiklikler tedavi başarısını önemli ölçüde etkiler. Bu değişikliklerin ilk sırasında sigarayla vedalaşmak geliyor. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin tedaviye başlamadan mümkün olan en kısa sürede sigarayı bırakması, yumurta ve sperm kalitesini olumlu yönde etkileyecektir. Sigaranın yanı sıra alkol tüketimi de sonlandırılmalı, kahve minimum seviyede tüketilmelidir.
Dengeli ve düzenli beslenme alışkanlığı edinmek de üreme sağlığını olumlu etkiler. Özellikle kilo sorunu olan kadınların tüp bebek tedavisine başlamadan önce kilo vermeleri başarıyı olumlu yönde etkiler. Mümkün olduğunca doğal besinlerle beslenmeleri, meyve, sebze ve protein ağırlıklı besinler tüketmeleri, katkı maddesi içeren besinlerden uzak durmaları hem tüp bebek tedavisi için hem de daha sağlıklı bir gebelik süreci için önem arz etmektedir. Haftada en az 4 gün hafif egzersiz yapmak, stres seviyesini olabildiğince minimum seviyede tutmak ve düzenli uyku alışkanlığı da başarı şansını etkileyebilecek faktörler arasında sayılabilir.
Başarılı bir tüp bebek tedavisi için birinci kural çocuk sahibi olmaya engel olan nedenin doğru tespit edilmesidir. Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerde altta yatan farklı sebepler olabilir. Bu yüzden; doğru tanıyı koymak nasıl bir tedavinin yapılacağına karar vermede oldukça önemlidir. Örneğin; yaşa bağlı sorun yaşayan bir hasta ile tüplerinde tıkanıklık olan bir hasta veya genetik bir problemi olan hasta için uygulanacak tedaviler arasında belirli farklar olacaktır.
Bu nedenle; gerektiğinde tedavi protokollerini hastaya göre değiştirmek ve en uygun tedaviyi seçmek çok önemlidir. Burada hekime düşen en önemli görevler; çift ile yapılan ilk görüşme sırasında detaylı bir öykü almak, daha önce yapılmış olan test sonuçlarını incelemek ve ardından hastayı muayene etmektedir. Tüm bunların neticesinde hekim doğru tanıya ulaşmak için ek test isteyebilir veya ek önerilerde bulunabilir. Tedavi planı tüm faktörler ortaya konulduktan sonra daha güvenli ve doğru bir şekilde yapılabilir.
Günümüzde, teknolojik ilerlemeler sayesinde tüp bebek tedavi uygulamalarında yeni yöntemler halen geliştirilmektedir. Bu yeni yöntemler sayesinde özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında ve yumurtalık rezervi düşük olan vakalarda başarı oranları ciddi oranlarda artmaktadır. Bununla birlikte; her yeni yöntem veya tekniğin başarıyı artırmadığı bilinmeli ve etkinliği kanıtlamış yöntemler hastalara önerilmelidir. Yeni tekniklerin uygulama şekli ve kime uygulandığı da başarı için son derece önemlidir. Burada temel prensip etkinliği kanıtlanmış tedavileri doğru hasta grubuna uygulamaktır. Günümüzde EMMA & ALICE testleri, ERA testi, kapsamlı kromozom taraması gibi pek çok farklı yöntemi kullanarak gebelik şansını artırmak mümkün.
Yukarıda da bahsettiğim gibi başarılı bir tüp bebek uygulaması için iyi bir hekim tarafından değerlendirmenin yapılması önemli olduğu kadar; hastaların da sürece aktif olarak katılması çok önemlidir. Tabii ki, teknolojinin bize sunduğu yeni yöntemleri kullanarak bu başarıyı daha da artırmak mümkün. Ancak, unutulmamalıdır ki tüm bunlara ek olarak yüksek standartlara sahip bir embriyoloji laboratuvarı tüp bebekte başarı için olmazsa olmazların başında gelir. Çünkü elde edilen yumurta ve sperm hücreleri laboratuvarda belirli aşamalardan geçer ve kaliteli embriyolar elde edilir. Bu yüzden; iyi hekim, uyumlu hasta, yüksek teknoloji sadece ve sadece iyi bir embriyoloji laboratuvarınız varsa sizi başarıya götürebilir.
Çiftlerin yaşam tarzlarında yapacakları değişiklikler tedavi başarısını önemli ölçüde etkiler. Bu değişikliklerin ilk sırasında sigarayla vedalaşmak geliyor. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin tedaviye başlamadan mümkün olan en kısa sürede sigarayı bırakması, yumurta ve sperm kalitesini olumlu yönde etkileyecektir. Sigaranın yanı sıra alkol tüketimi de sonlandırılmalı, kahve minimum seviyede tüketilmelidir.
Dengeli ve düzenli beslenme alışkanlığı edinmek de üreme sağlığını olumlu etkiler. Özellikle kilo sorunu olan kadınların tüp bebek tedavisine başlamadan önce kilo vermeleri başarıyı olumlu yönde etkiler. Mümkün olduğunca doğal besinlerle beslenmeleri, meyve, sebze ve protein ağırlıklı besinler tüketmeleri, katkı maddesi içeren besinlerden uzak durmaları hem tüp bebek tedavisi için hem de daha sağlıklı bir gebelik süreci için önem arz etmektedir. Haftada en az 4 gün hafif egzersiz yapmak, stres seviyesini olabildiğince minimum seviyede tutmak ve düzenli uyku alışkanlığı da başarı şansını etkileyebilecek faktörler arasında sayılabilir.
Başarılı bir tüp bebek tedavisi için birinci kural çocuk sahibi olmaya engel olan nedenin doğru tespit edilmesidir. Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerde altta yatan farklı sebepler olabilir. Bu yüzden; doğru tanıyı koymak nasıl bir tedavinin yapılacağına karar vermede oldukça önemlidir. Örneğin; yaşa bağlı sorun yaşayan bir hasta ile tüplerinde tıkanıklık olan bir hasta veya genetik bir problemi olan hasta için uygulanacak tedaviler arasında belirli farklar olacaktır.
Bu nedenle; gerektiğinde tedavi protokollerini hastaya göre değiştirmek ve en uygun tedaviyi seçmek çok önemlidir. Burada hekime düşen en önemli görevler; çift ile yapılan ilk görüşme sırasında detaylı bir öykü almak, daha önce yapılmış olan test sonuçlarını incelemek ve ardından hastayı muayene etmektedir. Tüm bunların neticesinde hekim doğru tanıya ulaşmak için ek test isteyebilir veya ek önerilerde bulunabilir. Tedavi planı tüm faktörler ortaya konulduktan sonra daha güvenli ve doğru bir şekilde yapılabilir.
Günümüzde, teknolojik ilerlemeler sayesinde tüp bebek tedavi uygulamalarında yeni yöntemler halen geliştirilmektedir. Bu yeni yöntemler sayesinde özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında ve yumurtalık rezervi düşük olan vakalarda başarı oranları ciddi oranlarda artmaktadır. Bununla birlikte; her yeni yöntem veya tekniğin başarıyı artırmadığı bilinmeli ve etkinliği kanıtlamış yöntemler hastalara önerilmelidir. Yeni tekniklerin uygulama şekli ve kime uygulandığı da başarı için son derece önemlidir. Burada temel prensip etkinliği kanıtlanmış tedavileri doğru hasta grubuna uygulamaktır. Günümüzde EMMA & ALICE testleri, ERA testi, kapsamlı kromozom taraması gibi pek çok farklı yöntemi kullanarak gebelik şansını artırmak mümkün.
Yukarıda da bahsettiğim gibi başarılı bir tüp bebek uygulaması için iyi bir hekim tarafından değerlendirmenin yapılması önemli olduğu kadar; hastaların da sürece aktif olarak katılması çok önemlidir. Tabii ki, teknolojinin bize sunduğu yeni yöntemleri kullanarak bu başarıyı daha da artırmak mümkün. Ancak, unutulmamalıdır ki tüm bunlara ek olarak yüksek standartlara sahip bir embriyoloji laboratuvarı tüp bebekte başarı için olmazsa olmazların başında gelir. Çünkü elde edilen yumurta ve sperm hücreleri laboratuvarda belirli aşamalardan geçer ve kaliteli embriyolar elde edilir. Bu yüzden; iyi hekim, uyumlu hasta, yüksek teknoloji sadece ve sadece iyi bir embriyoloji laboratuvarınız varsa sizi başarıya götürebilir.
Üreme tıbbına yön verecek şekilde önem taşıyan bu testleri Türkiye’de ilk olarak hastalara sunuyor olmanın gururunu yaşıyoruz diyen Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “geliştirilen bu testler ile rahmin haritası çıkarılıyor ve rahim dokusu son derece detaylı olarak mercek altına alınıyor. Eğer sağlıksız bir durum söz konusu ise uygun hale getirmek amaçlı tedavi planlaması yaparak başarı oranları ciddi anlamda artırılıyor” dedi.
Tüp bebek tedavisi gören çiftlerin en büyük korkusu tedavinin başarısızlıkla sonuçlanması. Gelişen teknoloji her geçen gün bu korkuyu azaltıcı yöntemler sunuyor olsa da yaklaşık her iki çiftten birinde tedavi sonucu başarısızlık yaşanabiliyor. Uzmanlar başarısızlıkla en önemli neden olarak embriyonun genetik sağlığını işaret etse de yeni bilimsel çalışmalar gebelik için en az sağlıklı bir embriyo kadar sağlıklı ve gebelik için uygun şekilde hazırlanmış bir rahim ortamının da son derece önemli olduğunu vurguluyor. Prof.Dr. Mustafa Bahçeci, “Son dönemde elde edilen bilimsel veriler tekrarlayan başarısızlıklar gözlenen çiftlerin yaklaşık ¼’ünde rahim dokusunun embriyoyu embriyo nakli planlanan günde kabul etmeye hazır olmadığını göstermekte. Kısaca ERA (Endometriyal Reseptivite Analizi) adı verilen test ile bu çiftlerde embriyonun rahim tarafından kabul edileceği günü belirleyebiliyoruz ve embriyoların rahme nakli kişiye özel planlanarak başarılı bir gebelik sağlayabiliyoruz. ERA testi planlanan hastalarımızda EMMA ve ALICE testlerinin de eklenmesi ile sunulan kombin yaklaşım (ENDOMETRIO) ile artık rahmin embriyoyu kabul günü ile birlikte aynı zamanda rahim dokusunda gebelik başarısızlığına neden olabilecek olumsuz bir mikrobiyom ortamının varlığı da ölçülebiliyor. Böylece klasik tanı ve gözlemlere göre başarılı bir gebelik oluşturması beklenen bir tedavi sürecinde bozulmuş ve sağlıksız bir mikrobiyom nedeni ile karşılaşılacak olası olumsuz bir sonuç önceden tespit edilebiliyor” diyerek geliştirilen bu testler ile kısırlık tanı ve tedavisinde önümüzdeki dönemde oldukça önemli bir etki yaratacağını belirtti.
Kronik endometrit, yani bozulmuş endometriyal mikrobiota nedeni ile oluşan rahim içi iltihaplanma genellikle herhangi bir bulgu vermediği için ve klasik yöntemler ile tanısı oldukça yetersiz olduğu için tedavilerde genellikle es geçilebiliyor. ALICE testi ile bu patolojiye neden olan en yaygın 8 mikrobik dağılım belirleniyor ve bu bilgilere göre tedavi planlanabiliyor.
EMMA testi ile rahim iç yapısının sağlıklı bir gebelik için kapsamlı olarak mikrobiota değerlendirmesi yapılıyor. Çalışmalar başarılı bir gebelik için rahim içinde yüksek oranda Lactobasilus olması gerektiğini göstermekte. EMMA testi ile elde edilen mikrobik dağılım oranları ile hem mevcut rahim içi ortam bu yönden ayrıntılı olarak gözlenebiliyor hem de bozulmuş bir endometriyal mikrobiotanın varlığı durumunda gerekli destek tedavileri planlanıyor.
Testler istenirse tüp bebek tedavileri öncesinde doğal siklusta siklusun 15.-25. günleri arasında veya hormon replasman tedavisi olarak hazırlanmış bir siklusta P+5’te alınan bir endometriyal biyopsi üzerinde gerçekleştiriliyor. Alınan biyopsi örneğinden elde edilen DNA molekülleri içerisinde biyopsi yapılan gün itibariyle rahim içinde varlık gösteren mikrobiotanın detaylı analizi yapılıyor ve sağlıklı bir rahim ortamında olması gereken mikrobik dağılım ile karşılaştırılıyor. Eğer rahim ortamı bu dağılım yönünden riskli bulunur ise tedaviyi takip eden uzman hekim kontrolünde uyun bir destek tedavisi planlanarak rahim içi mikrobiotanın sağlıklı hale gelmesi sağlanıyor.