Mustafa Bahçeci

Tüpleri tıkalı olan kadınlar doğal yolla hamile kalabilir mi?

19 Mayıs 2023
Tüp bebek tedavisinin ortaya çıkışı ve uygulanmaya başlanması tüplerden kaynaklı problemlere bağlı gelişmiştir. Tüpleri kapalı olan kadınlarda sperm ve yumurta birleşemediği için doğal yolla gebelik oluşmamaktadır ve bu sebeple 1970 li yıllarında sonuna doğru sperm ile yumurtanın laboratuvarda birleştirilerek rahme transfer edilmesiyle tüp bebek tedavisi uygulanmaya başlamıştır. Geçirilmiş olan birtakım ameliyatların etkisi, yapısal durumlar, bazı enfeksiyonlar tüplerin tıkanmasına yol açabilecek faktörler arasındadır. Uygun bir tedavi şekli ile müdahale edilmezse tüplerin tıkalı olan kadınların doğal yolla hamile kalma şansı çok düşüktür ama tüp bebek tedavisiyle anne olmaları mümkündür.

GEBELİĞE ENGEL OLAN KADIN KAYNAKLI FAKTÖRLERİN %25'İ TÜP TIKANIKLIĞINA BAĞLI YAŞANAN PROBLEMDİR

Tüpler yumurtalıkla rahim arasındaki bağlantıyı sağlayan sistemlerdir. Yumurta ve sperm tüplerde birleşir ve daha sonra embriyo gelişiminin basamakları bu alanda gerçekleşir. Olgunlaşan embriyo rahim içerisine implante olmak üzere düşer. Tüplerin çeşitli nedenlerle tıkanması dolayısıyla döllenme ve embriyo gelişimi olmadığında, çiftlerde kısırlık problemiyle karşılaşmaktayız. Çiftlerin genel durumu değerlendirildiğinde çocuk sahibi olmaya engel olan kadın kaynaklı faktörlerin yüzde 25’ini tüplerin kapalı olması ya da hasar görmesi durumu oluşturmaktadır. Tüpün lümeni olarak adlandırdığımız iç kısmı tıkanmış olabilir, dış kısmı çevre dokulara yapışık olabilir veya iç kısmını döşeyen kirpiksi hücreler fonksiyon göremiyor olabilir. Bu gibi durumlarda tüp, yumurtayı içerisine alamaz veya alsa bile sperm tüp hareketlerindeki patolojiye bağlı olarak tüpe ulaşamaz ve yumurtayı dölleyemez. Kimi vakalarda ise döllenme gerçekleşse dahi oluşan embriyo rahme ulaşamaz ve dış gebelik oluşur. Tüpler sadece yumurta ile spermin birbiriyle buluşacağı basit bir kanal olmanın ötesinde oluşan embriyonun beslenmesi, sağlıkla gelişip büyümesini sağlayan üreme sisteminin önemli bir parçasıdır.

GEÇİRİLMİŞ BAZI OPERASYONLAR, TEDAVİ EDİLMEMİŞ ENFEKSİYONLAR TÜP TIKANIKLIĞINA YOL AÇABİLİR

Tüp tıkanıklığının en sık rastlanan sebebi hiç tedavi edilmemiş ya da yeterli şekilde tedavi edilmemiş enfeksiyonlardır. Genellikle enfeksiyon kaynağı daha önceki pelvik enfeksiyonlar, seksüel geçişli enfeksiyonlar, spiral kullanımı, düşük veya doğum sonrası enfeksiyonlar olabilmektedir. Geçirilmiş karın içi ameliyatları da tüplerde yapışıklıklar oluşturabilmektedir. Özellikle perfore olmuş apandisit buna sebebiyet verebilmektedir. Çikolata kisti olgularında da tüplerde tıkanmalar olabilmektedir. Kadınların çoğunluğu kısırlık nedeniyle tetkik yapılana kadar tüplerinin tıkalı olduğundan haberdar değildir; bazı durumlarda adet ağrıları ya da kasık ağrıları şikayetlerini ifade ederler. Tanı koymak için rahim filmi yani HSG kullanılmaktadır. HSG, rahim ve tüpleri görüntüleyen bir röntgendir. Normal bir röntgende rahim ve tüpler görülemez, görünür hale getirmek için rahim ağzından özel bir sıvı verilir ve bu esnada röntgen çekilir. Böylece rahim duvarları ile tüplerin yapısı ve geçirgenliği hakkında bilgi edinilir. Rahim iç duvarı ile ilgili patolojiler ve tüplere ait problemler HSG ile ortaya konulabilmektedir. Tüplerde tıkanıklık olup olmadığını kesin olarak anlamak için laparoskopi (karın içerisine kamera ile bakılması) işlemi de yapılabilir. Rahim filmi esnasında kasılmalar nedeniyle kapalı görülen tüplerin bir kısmının aslında açık olduğu laparoskopide ortaya çıkabilir. Laparoskopi ile tüplerden sıvı geçişi olup olmadığı, tüplerin çevre dokulara olan yapışıklıkları ve ayrıca karın içindeki yapışıklıklar gözle görülerek teşhis edilebilir. Tanısal laparoskopi genellikle hastanede yatış gerektirmeyen ve genel anestezi altında yapılan bir operasyondur.

TÜPLERE BAĞLI PROBLEMLERDE TÜP BEBEK TEDAVİSİ İLE GEBELİK MÜMKÜN

Gebelik oluşabilmesi için tüplerin işlevini yerine getirebilmesi çok önemlidir, bunun için tamamen sağlıklı ve açık olmaları gereklidir. Tüp faktörüne bağlı kısırlığın tedavisinde tüp bebek uygulamaları yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Tüp bebek uygulamaları ile hastanın yaşına bağlı olarak değişen oranlarda gebelik elde etmek mümkün olmaktadır. Özellikle genç yaşlarda tüp tıkanıklığına bağlı gebelik sorunu yaşayan hastaların büyük çoğunluğu bu tedavilerle sağlıklı gebeliklere ulaşabilmektedir. Tüp bebek tedavisiyle tüplerdeki patoloji by-pass edilmiş olur. Tek istisna ultrasonografide ya da rahim filminde görülen hidrosalpenks dediğimiz tıkalı tüpün içi sıvı dolu ve şiş bir hal aldığı durumlardır ki bu halde tüp bebek tedavisi öncesi tüpün laparoskopik çıkarılması veya tüpün rahimle bağlantısının laparoskopi esnasında kesilmesi önerilmektedir. Böylelikle tüp bebek başarısı ve canlı doğum oranları artmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisinde laboratuvara göre merkez seçilmeli

12 Nisan 2023
Doğal yollarla çocuk sahibi olma konusunda problem yaşayan ve buna bağlı olarak tüp bebek tedavisine başvuran çiftlerin sayısında günden güne artış görülmektedir. Büyük umutlarla anne-baba olmanın hayalini kuran çiftlerin tedavi konusunda karar verip merkez arayışına geçtiği noktada dikkat etmesi gereken çok önemli faktörler vardır. Tedavi olunacak adresin her şeyden önce köklü ve bilimsel alt yapısı olan bir merkez olması son derece önemlidir. Bu aşamada çiftler doktoru ile ilgili fikir birliği sağladıktan sonra merkezin başarı oranını, tıbbi olanaklarını, teknolojiyi ne kadar kullandığını ve tedavinin mutfağı olarak nitelendirdiğimiz laboratuvar koşullarını göz önünde bulundurup karar vermeliler.

Tedavinin sonunda sağlıklı bir gebeliğin elde edilebilmesi ve nihai hedef olan doğumun gerçekleşebilmesi için saydığımız faktörlere ek olarak tedavi olunacak merkezin üreme sağlığı alanında Dünya’nın önde gelen dernekleri tarafından laboratuvarı onaylanmış ve sertifikalarla başarısı tescillenmiş olan merkezler olmasına da dikkat edilmelidir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE İŞİN MUTFAĞI LABORATUVARDIR

Tüp bebek tedavisi tam anlamıyla bir ekip işidir. Merkezin altyapı ve tıbbi hizmet süreçlerinin niteliği, hekim tecrübesi, personelin kalifikasyonu, teknolojik donanım, kurumun sağladığı hizmetlerin Avrupa standartları ile uyumluluğu, personelin deneyimi ile performans takipleri, kalite iyileştirme süreçleri, veri güvenliği, hasta bilgilendirmeleri, akademik ve bilimsel çıktılar gibi tüp bebek ile ilgili tüm faktörler zincirin bir halkasıdır. Tedavide emeği olan herkesin ayrı bir dokunuşu vardır ama bu sürecin başarıyla sonuçlanmasındaki en büyük etken işin mutfağı olarak ifade ettiğimiz teknolojik alt yapı ile donatılmış iyi bir laboratuvardır. Tüp bebek tedavisinde dijital çağı tam anlamıyla yaşıyoruz diyebiliriz. Son geldiğimiz noktada tedavilerimizde genetiği ve yapay zekayı birleştirerek hareket ediyoruz ve başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Tıbbın her alanında olduğu gibi üremeye yardımcı tekniklerde de yapay zekayı kullanarak elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha akılcı ve daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tüp bebek tedavisi için başvuran çiftlerimize en doğru tedavi programını oluşturarak sağlıklı gebelikler elde edebilmek için son teknolojiyi ve üreme tıbbına dair yeniliklerin yakından takip edilerek uygulanması gerekir.

Günümüzde artan bilgi birikimi ile birlikte özellikle laboratuvar teknolojisindeki ilerlemeler daha yüksek gebelik oranlarının elde edilmesini sağlayarak bebek sahibi olma oranlarını yükseltmektedir. Tedaviye başlayacak olan hastaların da başvurdukları merkezlerde laboratuvarların nasıl işlediğini, teknolojiyi ne oranda kullandıklarını sorarak bilgi almaya çalışmalarını öneririm. Bu doğrultuda başarısı kanıtlanmış laboratuvara sahip merkezleri tercih etmeleri hayallerine kavuşmalarına yardımcı olacaktır. 

LABORATUVAR KOŞULLARI EMBRİYO GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLERDEN BİRİDİR

Tüp bebek tedavisinde anne adayından alınan yumurtalar ile baba adayının üreme hücresi olan spermler laboratuvar ortamında bir araya getirilerek yumurtaların döllenmesi sağlanır. Döllenen embriyolar takip eden süreçte laboratuvarda günlük olarak büyütülür; belirli kriterlere göre değerlendirilir, aralarından en yüksek başarı sunması beklenenlerin uygun gün ve aşamada rahme nakli sonrası gebelik sağlanması hedeflenir. Embriyoların oluşmasıyla birlikte transfer sürecine kadar geçen süre içinde her embriyoyu bir atletizm yarışındaymış gibi takip edilir, günlük olarak gelişim özellikleri ve kalitesine göre değerlendirilir, ayrı ayrı sınıflandırılır. Bu değerlendirme sırasında embriyolar hücre sayısı, hücreler arası farklılıklar, görünüm, çap ve hücre grupları gibi pek çok parametre açısından incelenir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisinde doğru bilinen 5 yanlış

15 Mart 2023
Tüp bebek tedavisi ülkemizde çokça başvurulan bir yöntem olmasına rağmen çiftlerin konu ile ilgili birçok yanlış bilgiye sahip olduğu görülmektedir. Bu durum hastaları çözüm arama noktasında umutsuzluğa sürüklemekle birlikte henüz tedaviye başlamadan bile psikolojik açıdan olumsuz etkilenmelerine yol açmaktadır. Dolayısıyla anne-baba olmak isteyen çiftlerin yakın çevrelerinden veya çeşitli mecralardan edindikleri duyumlara göre hareket etmemeleri; en doğru bilgiye hekimlerine başvurarak almaları son derece önemlidir.

KISIRLIK SADECE KADIN KAYNAKLI OLAN BİR PROBLEMDİR

Yanlış. Kısırlık çiftlerin ikisini de ilgilendiren bir durumdur. Yumurtlama bozuklukları, çikolata kistleri, polikistik over sendromu, rahimde şekilsel bozukluklar, tüplerde tıkanıklık gibi durumlar kadında kısırlık sebebi olarak sayılabilir. Buna karşılık erkeklerde ise sperm yapısında bozukluk, sperm sayısının az olması, varikosel gibi durumlar da kısırlığa neden olabilir. Son yıllarda bu yanlış inanış ortadan kalkmaya başlasa da günümüzde hâla kısırlığın sadece kadından kaynaklandığı algısı vardır. Oysa ki bu inanış tamamen yanlıştır. Çocuk sahibi olma problemi ile sağlık kuruluşlarına başvuran çiftler için gerekli tetkikler yapıldığında kadından kaynaklanan kısırlık ile erkekten kaynaklanan kısırlık oranlarının birbirine oldukça yakın olduğu görülmektedir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ SON ÇARE OLARAK BAŞVURULMASI GEREKEN BİR TEDAVİDİR

Yanlış. Tüp bebek tedavisi kişiye özel bir tedavi yaklaşımı gerektirir. Bu sebeple yumurta rezervinin azaldığı, erken menopoz riskinin görüldüğü vakalarda ya da kanser teşhisi sebebiyle kemoterapi öncesi yumurtaların dondurulması gereken acil durumlarda hiç vakit kaybetmeden gerekli tedaviye başlanmalıdır. Yumurta sayısı ve kalitesindeki yaşa bağlı azalma 35’ten sonra hızlanır ve 45 yaşına geldiğinde kadınların neredeyse hepsi gebe kalabilme özelliğini kaybeder. Kadınların yaklaşık %10’unda yumurta fonksiyonlarındaki yaşa bağlı azalma daha erken dönemlerde başlar ve rezervlerinin yaşıtlarına göre beklenenden düşük olduğu izlenir. Bu kadınların gebe kalabilme olasılığı yaşıtlarına göre azalmış olabilir ve tüp bebek gibi yardımcı üreme tedavileri tek şansları olabilir. Bu gibi durumlarda tüp bebek tedavisi başvurulması gereken ilk tedavi yoludur.

Azalmış yumurtalık rezervinde erken tanı, gebe kalabilme olasılığını artırmak için büyük önem arz eder. Ne kadar geç tanı konursa o kadar zorlu bir mücadele gerekir. Erkek ele alındığında da sperm sayısı ve hareketlilik azsa, medikal tedavilerle çözüme ulaşılamayacak bir durum söz konusuysa cerrahi müdahaleye başvurulması gerekir . Böyle bir durumda da tüp bebek tedavisi ilk seçenektir. Dolayısıyla çiftler yaş, teşhis edilen problem gibi bazı parametrelerle kendi özelinde değerlendirilmeye alınmalı ve ihmal edilmeden uygun zamanlamayla tedavi adımları atılmalıdır.

DONDURULMUŞ EMBRİYONUN BAŞARISI DÜŞÜKTÜR

Yazının Devamını Oku

Rahim ağzı kanserine karşı 'Smear testi' yaptırılmalı, rutin muayeneler ihmal edilmemeli!

16 Ocak 2023
Rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olup her yıl 500 binin üzerinde yeni vaka ile karşılaşılmaktadır. Yayılım derecesine göre dört evresi olan rahim ağzı kanserinin teşhisi için mutlaka smear testi yaptırmak gerekmektedir. Adet dönemleri arasında veya ilişki sonrasındaki kanamalar ve lekelenmeler rahim ağzı kanserinin habercisi olabilir. Erken dönemde tespit edilen rahim ağzı kanseri tedavisiyle kadının çocuk sahibi olma şansı korunmuş olur. Bu sebeple rutin jinekolojik muayeneler kesinlikle ihmal edilmemeli ve mutlaka belirli periyotlarla smear testi yaptırılmalıdır. Hastanın şikayetleri dikkatli olarak araştırılmalı ve vakit kaybetmeden uygun tedavi şekline karar verilmelidir.

ADET DÖNEMLERİ ARASINDAKİ KANAMALAR DİKKATE ALINMALI

Rahmin vajinaya açıldığı yer olan serviks aynı zamanda rahim ağzı ya da rahim boynu olarak da bilinir. Rahim ağzı kanseri, rahim ağzı hücrelerinde meydana gelen bir kanser türüdür. Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olan HPV virüsünün çeşitli türleri rahim ağzı kanserine neden olmaktadır. Erken dönem rahim ağzı kanseri belirtileri veya semptomları kişinin kendisi tarafından fark edilemeyebilir. Cinsel ilişkiden sonra, menopoz sonrasında veya adet zamanları arasında görülen vajinal kanama, ağır ve kötü bir kokuya sahip olan sulu ve kanlı vajinal akıntı, pelvik ağrı veya cinsel ilişki sırasında yaşanan ağrı ise daha ileri dönemdeki rahim ağzı kanseri belirtileri arasında sıralanabilir. Bununla beraber eğer kişide genital siğil belirlenmişse muhakkak yakın takipte olunmalıdır.

Rahim ağzı kanserinin erken belirtileri kişi tarafından fark edilmese de smear testi gibi tarama testlerinde ve doktor muayenesinde teşhis konulur. Smear Testi, serviks denilen bölgeden 5-10 saniye gibi kısa süre içinde ağrısız olarak fırça yardımıyla sürüntü alınması işlemidir. Alınan sürüntü bir cam üzerine yayılır ve hücreler patolog tarafından incelenir. Hafif bir anormallik izlendiyse tedavisiz veya tedavi ile normale dönebilir ama bunun takibi yapılarak tamamen normale döndüğünden emin olunmalıdır. Eğer belirgin şekilde anormallik saptanırsa rahim ağzına ve vajinanın izlenmesine olanak veren özel bir mikroskopla inceleme yapılabilir. Bu sayede şüpheli bölgelerden küçük doku parçaları ve örnek alınabilir. Alınan örnekler patoloji laboratuvarında incelenerek kesin tanıya gidilir.

RAHİM AĞZI KANSERİNİN TİPİ TEDAVİNİN ŞEKLİNE YÖN VERİR

Rahim ağzı kanseri tedavisinde cerrahi operasyon, radyasyon, kemoterapi veya üçünün bir kombinasyonu kullanılabilir. Rahim ağzı kanserinin iki tipi vardır ve teşhis edilen tip tedavinin şekline yön verir. Erken dönem rahim ağzı kanseri tipik olarak ameliyatla tedavi edilir. Operasyonun şekline kanserin büyüklüğü, evresi ve kadının gelecekte hamile kalmayı isteyip istemediğine bağlı olarak karar verilir. Çok küçük bir rahim ağzı kanseri için kanseri bir koni biyopsisiyle tamamen çıkarmak mümkün olabilir. Bu prosedür koni biçimli bir serviks doku parçasının kesilmesini ancak serviksin geri kalanının bozulmadan bırakılmasını içerir. Bu seçenek gelecekte hamile kalmak isteyenler için uygundur. Erken evre rahim ağzı kanserlerinin çoğu rahim ağzı, rahim, vajinanın bir kısmı ve yakındaki lenf bezlerinin çıkarılmasını içeren radikal bir operasyon ile tedavi edilir. Bu operasyon erken dönem rahim ağzı kanserini iyileştirebilir ve nüksü önleyebilir ancak rahimi çıkarmak hamile kalmayı imkansız hale getirir.

Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için kimyasalları kullanan bir ilaç tedavisidir. Damar yoluyla verilebilir veya hap şeklinde alınabilir. Bazen her iki yöntem de kullanılır. Lokal olarak ilerlemiş olan rahim ağzı kanseri için düşük doz kemoterapi genellikle radyasyon tedavisi ile birleştirilir çünkü kemoterapi radyasyonun etkilerini artırabilir. Çok ileri kanser semptomlarının kontrolüne yardımcı olmak için daha yüksek dozlarda kemoterapi önerilebilir. Hedefe yönelik ilaç tedavileri, bazı mutasyonlara sahip kanser hücrelerinde bulunan spesifik zayıflıklara odaklanmaktadır. Bu zayıflıkları kullanarak hedefe yönelik tedaviler kanser hücrelerinin ölmesine neden olabilir. Hedefe yönelik ilaç tedavisi genellikle kemoterapi ile birleştirilir. İleri seviyede serviks kanseri için de bir seçenek olabilir.

Yazının Devamını Oku

Yapay zekayla doğan bebeklerin sayısı günden güne artıyor

15 Aralık 2022
Tüp bebek tedavisinde gelinen son noktada dijital çağı tam anlamıyla yaşıyoruz demek mümkündür. Tıbbın her alanında olduğu gibi üremeye yardımcı tedavilerde de yapay zeka kullanılarak eldeki veriler yazılımlarla birleştirilmekte ve daha başarılı sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu yaklaşım ile hastaya dair tüm veriler tek bir havuzda toplanıp kapsamlı değerlendirme yapılmakta, böylelikle tespit edilen en sağlıklı embriyonun transferiyle çiftlerimizin yüzleri gülmektedir. Etkin şekilde kullanılan bu akıllı teknoloji sayesinde doğan bebeklerin sayısı da günden güne artmaktadır.

TEKRARLAYAN BAŞARISIZLIK VE GEBELİK KAYBI YAŞAMIŞ OLAN ÇİFTLERDE TERCİH EDİLİYOR

Dünya ile birlikte ülkemizde de hızla dijital verileşmeye doğru gidiyoruz. Elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz. Son birkaç yıldır Türkiye’de de uygulanarak çok sayıda çifte umut ışığı olan Smart PGT yöntemi, embriyolar üzerinde detaylı genetik inceleme yapmamızı sağlayan NGS testinin en gelişmiş şeklidir. Smart PGT yöntemi, sonuçların analizi kısmında yapay zekadan faydalanılarak tutunma potansiyeli en yüksek embriyoyu seçme imkânı sunar ve gebelik şansının artmasını sağlar. Özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan hastalarda ve gebelik kaybı yaşamış olan çiftlerin tedavisinde tercih edilmektedir.

Ayrıca kadın yaşının ileri olduğu çiftlerde, Translokasyon veya inversiyon taşıyıcılığı olan bireylerde, Şiddetli erkek kısırlığının görüldüğü durumlarda ve akraba evliliğine bağlı olarak ortaya çıkabilecek üzücü sonuçlara engel olmak adına tüp bebek tedavisine yapay zeka teknolojisi dahil edilmektedir.

ELDE EDİLEN BİLGİLER DİJİTAL VERİYE ÇEVRİLİYOR

PGT uygulamaları genellikle embriyolardan belirli sayıda hücre alınması, incelenmesi ve hücrelerin alındığı embriyonun genetik yapısına göre normal ve anormal olarak tanımlanması olarak değerlendirilir ancak doğru tanının konulabilmesi için biyolojik, teknik veya hasta kaynaklı pek çok değişken söz konusudur. Smart PGT'de hastaya ait tüm bilgiler, gerçekleştirilen testler, sonuçlar ve raporlar sayısal bir şekle dönüştürülüyor ve büyük veri bankaları oluşturuluyor. Sonrasında özel olarak hazırlanan programlar bu büyük veriyi inceleyerek öğreniyor; her yeni eklenen benzer verilerle birlikte herhangi bir insanın yapamayacağı hızda tanısal sonuçlar üretebiliyor. Bu durum da yüksek oranda klinik başarı elde edilmesini sağlıyor. Uzmanlar, embriyonun durumuna eğitim ve deneyimleriyle karar verirken yapay zekâ yüz binlerce embriyodan elde ettiği tecrübeyi kullanıyor; biriken veriyi kullanarak bir anlamda yorum yapıyor.

ÇİFTLERİN DURUMUNA GÖRE İLK DENEMEDE DE TEDAVİ PROGRAMINA DAHİL EDİLEBİLİR

Tüp bebek tedavisi kişiye özel yaklaşım gerektiren bir tedavi olduğu için en doğru analizi yapabilmek, en doğru tanıyı koyabilmek adına yapay zeka teknolojisinden faydalanmak büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla tekrarlayan başarısızlık veya gebelik kaybı yaşamış olan hastalarımızın yanı sıra şartları uygun görülen çiftlerin ilk denemelerinde de tedavi kapsamında yapay zekanın yer almasını öneriyoruz. İlerleyen dönemlerde bu teknolojinin etkin ve verimli kullanımıyla, genetik anomalili bebek doğumların azalacağını söylemek mümkün. Özellikle genetik bozukluğu olan ya da ileri yaşlarda çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hem gebelik kayıplarının hem de anomalili bebek doğumlarının önüne geçilecektir.

Yazının Devamını Oku

Miyomlar üreme sağlığını nasıl etkiler?

15 Kasım 2022
Rahmin kas hücrelerinde kökü bulunan iyi huylu kas tümörleri miyom olarak tanımlanır. Bulundukları bölgeye göre gruplara ayrılan miyomlar dört kadından birinde görülme oranına sahiptir. Miyomlar bazı durumlarda kişinin üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir; tekrarlayan düşük, erken doğum veya kısırlığa yol açabilir. Herhangi bir şikayete yol açmayan miyomların yıllık periyotlarda takip edilmesi önerilir ancak kişide ağrı ve yoğun kanamalara yol açan ya da kişinin üreme kabiliyetini etkileyen miyomların mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Miyom tedavisinde uygulanan cerrahi girişimler sayesinde miyomlar çıkarılabilir. Operasyon sonrası doktorun kontrolü ve onayıyla birlikte gebelik planlanabilir.

MİYOMLAR YERLEŞİM YERİNE VE BOYUTUNA GÖRE DÜŞÜĞE SEBEP OLABİLİR

Rahim duvarında bulunan hücrelerden beslenerek oluşan miyomlar iyi huylu tümörlerdir. Yuvarlak formda, beyaz renkli, sert ve yüzeyi kıvrımlı olan miyomlar doğurganlık döneminde oluşan anormal doku parçalarıdır. Çok ender olarak kansere dönüşebilen miyomlar, 30-40 yaşları arasındaki kadınlarda sık görülür ve genellikle menopoz döneminden sonra küçülür. Kişinin günlük yaşamına ve doğurganlığına etki etmeyen türdeki miyomları rutin kontrollerle takip etmek gerekir. Bazı vakalarda miyomlar çok sayıda ve büyük olabilir.

Miyomun oluştuğu konum ve boyuta göre adet kanamalarında artma, anemi, tekrarlayan düşükler, erken doğum ve kısırlık problemleri ile karşılaşılabilir. Bu vakalarda kişinin komşu organları sıkışabilir ve karnın bir kısmında şişlik görülebilir. Miyoma bağlı oluşabilecek kısırlık problemi, çoğunlukla miyomların fallop tüpleri ile rahmin birleştiği bölgede bulunmasından kaynaklanır. Bu durumda erkek üreme hücresi sperm, yumurtalıklardan fallop tüplerine atılan yumurtaya erişemez. Rahim içi dokusu olarak bilinen endometrium düzenini de olumsuz etkileyebilen miyomlar, döllenen yumurtadan meydana gelen embriyonun rahme tutunmasını engelleyerek gebeliğin devamlılığını tehlikeye atabilir.

MİYOMLAR TÜP BEBEK TEDAVİSİNDEKİ BAŞARIYI DOĞRUDAN ETKİLER

Rahmin iç tabakasında oluşan miyomlar, submukozal miyomlar olarak tanımlanır. Kanama miktarında artış ve kısırlık gibi problemlere yol açabilen submukozal miyomlar, büyüyerek vajina içine sarkma yapabilir. Rahmin orta tabakasında oluşan miyomlar ise intramural miyomlar olarak tanımlanır. Endometriumun içinde büyüyen bu miyom türü, kişinin kilo almış ya da hamileymiş gibi görünmesine neden olabilir. Adet kanaması süresinin uzamasına, pıhtılaşma sorunlarına, sık idrara çıkma isteğine ve pelvik bölgesinde ağrılara neden olur. Rahmin dış tabakasında oluşan miyomlar ise subserozal miyomlar olarak tanımlanır.

Rahim duvarının üstünde ve rahmin dışında gelişim gösteren subserozal miyomlar, çoğunlukla belirtiye yol açmaz ancak ilerlemiş vakalarda diğer organlara bası ve bası yaptığı bölgeye göre farklı alanlarda ağrıya yol açabilir. Bu 3 miyom türüne ek olarak saplı miyomlar olarak tanımlanan miyom türü de bulunur. Rahme ince bir sap ile bağlı olan miyomlar, zamanla dönerek ağrıya yol açabilir. Miyomlar, tüp bebek tedavisindeki başarıyı da büyük oranda etkileyen faktörlerdir. Burada dikkat ettiğimiz en önemli nokta miyomun yeridir. Rahmin dışında yerleşen miyomların tüp bebek başarısı üzerinde olumsuz herhangi bir etkisi yoktur fakat rahmin orta kısmında, kas dokusunun yoğun olduğu kısımda özellikle 4 cm’nin üzerindeki miyomlarla birlikte rahmin içerisindeki boşlukta yerleşmiş miyomlar tüp bebek başarısını kesinlikle azaltmaktadır. Miyom tedavisinde uygulanan cerrahi girişimler sayesinde miyomlar kolaylıkla çıkarılabilir. Myomektomi işleminin nasıl yapılacağı ise miyom türüne bağlı olarak farklılık gösterir.

MİYOMLAR HANGİ DURUMLARDA ALINMALIDIR?

Yazının Devamını Oku

Sık aralıklarla adet olmak erken menopozun ilk belirtisidir

13 Ekim 2022
Menopoz kadınlarda hormon dengesinin değişmesiyle birlikte doğurganlığın sona erdiği dönemdir. Ortalama menopoz yaşı 48-50’dir ancak genetik ve çevresel birtakım faktörlere bağlı olarak bazı kadınlarda erken menopoz görülmektedir.

Bir kadının 40 yaşından önce adet kanamalarının sonlanması erken menopoz olarak değerlendirilir. Herhangi bir nedenle iki yumurtalığın alınması, birtakım otoimmun hastalıklar, kanser tedavisinde alınan kemoterapi ve radyoterapi, sigara kullanımı, stres erken menopoza yol açan sebepler arasındadır. Erken menopozda ilk belirti daha sık aralıklarla adet olmaktır. Adetin 22 günden daha sık görülmesi yumurtalık rezervinin azaldığına işaret eder. Yumurtalık rezervinin azaldığını tespit ettiğimiz ve anne olmak isteyen hastalar için vakit kaybetmeden tüp bebek tedavisi öneririz. Evli olmayan ve kısa bir süre içerisinde gebelik düşünmeyen hastalarımızı ise yumurta dondurma uygulamasına yönlendiririz.

ÖSTROJEN HORMONUNUN ÜRETİLMESİNİ ENGELLEYEN TÜM FAKTÖRLER ERKEN MENOPOZA NEDEN OLABİLİR

Kadınlar dünyaya geldiğinde yumurtalıklarında bulunan yumurta sayısı bellidir. Bu yumurtalar döllenmediği sürece aylık adet denilen dönemlerde birer birer atılır. Menopoz dönemine gelindiğinde yumurtalıklarda bulunan yumurta miktarı iyice azalır ve buna bağlı olarak vücutta üretilen östrojen hormonu da azalır. Bu süreç devam ettikçe östrojen üretimi durur ve yumurtalar oldukça küçülür. Bu durumun sonucunda adet döngüleri kesilir ve kadınların üreme yeteneği ortadan kalkar. Bu dönem menopoz olarak adlandırılır.

Çeşitli sebeplerle bir kadının 40 yaşından önce adet kanamalarının sonlanması ise erken menopoz olarak adlandırılır. Östrojen hormonu vücutta üreme döngüsünü kontrol eder. Yumurtalıklara zarar veren veya östrojen hormonunun üretilmesini engelleyen etkenler erken menopoza neden olabilir. Erken menopoz belirtileri değişkenlik gösterebilir ancak ilk belirti sık aralıklarla adet olmak denilebilir. Normal koşullarda kadınlar 28 günde bir adet olmaktadır, adetin 22 günden daha sık görülmesi genellikle yumurtalık rezervinin azaldığına işaret eder.

Buna ek olarak vücudun üst kısmına yayılan ani sıcak basmaları ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin görülmesinin temel nedeni östrojen seviyesinin azalmasıdır. Bu belirtilerin yanında vajinal kuruluk, mesane kontrolünün zayıflaması, ani duygusal değişiklikler, cildin kuruması, uyku düzeninin bozulması, cinsel isteğin azalması ve gözlerde kuruluk ortaya çıkabilir.

 

Yazının Devamını Oku

Dış gebelik anne olmaya engel değil

23 Eylül 2022
Gebeliğin devam edebilmesi için döllenen yumurtanın rahme inerek yerleşmesi ve gelişimine devam etmesi gerekir. Döllenen yumurta rahim yerine fallop tüplerine, yumurtalıklara ya da farklı bir yere yerleşirse dış gebelik olarak adlandırılan durum meydana gelir. Daha önce dış gebelik yaşanmış olması, cinsel yolla bulaşan birtakım enfeksiyonlar, tüplerde meydana gelen bir sorunu düzeltmek amacıyla yapılan cerrahi işlemler dış gebelik açısından risk olarak sayabileceğimiz faktörler arasında yer alır. Dış gebelik nedeniyle tüplerden birinin hasar görmesi veya vücuttan çıkarılması söz konusu olsa da sağlıklı olan diğer tüp aracılığıyla hamilelik gerçekleşebilir. Her iki tüpün de hasar aldığı ya da çıkarıldığı durumda tüp bebek tedavisi düşünülebilir.

AĞRI, KANAMA VE BAŞ DÖNMESİ GİBİ BELİRTİLER HAFİFE ALINMAMALI

Kadın yumurtalığında olgunlaşan yumurta fallop tüplerine inerek rahme doğru ilerler. Fallop tüplerinde yumurtanın canlı kalacağı süre 24 saattir. Bu süre zarfında sperm hücresi ile döllenme sağlanırsa embriyo meydana gelir ve döllenen yumurta rahme doğu ilerlemeye başlar. Döllenmiş yumurta, herhangi bir nedenden ötürü rahme ulaşmazsa fallop tüplerinde kalarak dış gebeliğe sebep olur. Dış gebelik genellikle fallop tüplerinde, yumurtalıklarda, karın içinde ve rahim ağzında görülür. Rahim dışındaki diğer organlar embriyonun gelişimi için uygun olmadığından gebeliğin bir an önce sonlandırılması gerekir.

Dış gebelik erken dönemde normal gebelikle aynı şekilde belirtiler gösterdiğinden hastalar tarafından fark edilmesi zordur. Bulantı, kusma, adetin kesilmesi, memelerde hassasiyet gibi normal gebelikte de olabilecek belirtiler yaşanır ancak ağrı ve kanama şikayetleri var ise mutlaka dikkate alınmalıdır. Anne adayı özellikle yatış pozisyonunda omuz ve boyun ağrısı hissediyorsa derhal doktora başvurması gerekir. Oluşan ağrının sebebi iç kanamaya bağlı olabileceğinden bu semptomlar hafife alınmamalıdır.

Dış gebelik varlığında kırmızı ya da kahverengi renkte vajinal kanama görülebilir. Kanamanın şiddeti adet döneminde olduğundan daha az veya daha fazla olabilir. Hatta lekelenme oluşumu dahi dış gebelik belirtileri arasında yer alır. Fallop tüplerinde gelişen embriyonun oluşturduğu basınç ile bu kanallar yırtılabilir. Bunun sonucunda meydana gelen iç kanama hayati risk oluşturabilir. Kan kaybına bağlı olarak baş dönmesi, bayılma, güçsüzlük ve terleme görülebilir. Bu belirtilerin varlığında acil olarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir.

TÜPLERLE İLGİLİ YAPILAN CERRAHİ İŞLEMLER DIŞ GEBELİK RİSKİNİ ARTIRABİLİR

Dış gebeliğin oluşumunda pek çok farklı faktör rol oynar. Dış gebelik yaşayıp hamile kalanlar kadınlar tekrar dış gebelik görülmesi açısından risk altındadır. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar fallop tüplerinde ve yakınındaki organlarda iltihaplanmaya sebep olarak dış gebelik görülme ihtimalini artırabilir. Tüplerde meydana gelen bir sorunu düzeltmek amacıyla yapılan cerrahi işlemler de dış gebelik riskini artırabilir.

Yazının Devamını Oku