Paylaş
Rusya'nın soğuğunda bir küçük göçmen kuş, güneye göç için kanat çırpmaktan bitkin ve yarı donmuş vaziyette düşüp kalmış. Çiftlikte dolaşan bir inek de farkında bile olmadan yerde yatan kuşun üzerine pisliğini bırakmış. Pisliğin sıcaklığı bir süre sonra kuşu kendine getirmiş, neşeyle şakımaya başlamış. Kuşun şarkısı çiftlikteki kedinin de kulağına gelmiş. Sesi takip edip pislik yığınını bulmuş, eşeleyip kuşa ulaşmış ve bir çırpıda afiyetle midesine indirmiş.
Şimdi bu kıssadan çıkartacağımız hisseyi makalenin sonuna bırakacağım müsadenizle. Çünkü bu kıssanın Türkiye ile ABD arasındaki Suriye gerilimiyle benzerliğine dikkat çekmek istiyorum.
ABD uzun süre Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesini istedi. Ama ABD Başkanı Barack Obama kendi askerini göndermek, önceki başkan Bush döneminde olduğu gibi cenazeleri karşılamak istemiyordu.
Oysa Türkiye'nin kendi oyun planı vardı. Doğru ya da yanlış olmasını tartışmıyoruz burada, nitekim Başbakan Binali Yıldırım artık yeni bir Suriye siyasetinden söz ediyor. Ama Türkiye'nin oyun planı ile ABD'ninki aynı değildi, öncelikleri farklıydı mesela.
Özellikle 2013 başında sahneye IŞİD diye yeni ve korkunç bir aktörün çıkmasıyla o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD ve AB tarafından sert eleştirilmeye başlandı. Buna göre Türk hükümeti önceliği Beşar Esad'ın devrilmesine verdiği için cihatçı teröristlerin sınırı kullanmasını -en hafif deyimle- görmezden geliyordu.
Oysa Obama'nın Suriye'de IŞİD'le savaşıp ölmeye hazır askerlere ihtiyacı vardı. Diğer yandan Irak'ta çok eleştirdiği Bush gibi Amerikan askerlerinin cenazelerini karşılayan başkan olmak da istemiyordu.
Önce birlikte Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanlarını eğitip Suriye'ye göndermeyi denediler, ama o plan o aşamada tutmadı.
Amerika aradığı fırsatı, onu bu dertten kurtaracak fırsatı, 2014'te Kobani'de Suriye Kürtleri arasında örgütlü PYD'de ve onun askeri kolu YPG'de bulduğunu düşündü. Erdoğan Obama'ya, PYD'nin ABD tarafından da terörist sayılan PKK'nın Suriye kolu olduğunu, onlara verilecek silahın bir gün Türkiye'ye hatta Amerika'ya dönebileceğini anlatmaya çalıştı.
Mutlaka CIA de biliyordu bunu, Pentagon da, Amerikan Dışişleri de...
Ama Obama'nın kendisi için çalışacak yerel işbirlikçilere ihtiyacı vardı.
Tarih tekerrür ediyordu. 2003'te NATO'daki müttefiki Türkiye'nin ortak operasyon koşullarını kabul etmeyen ABD, Iraklı Kürtlerle işbirliğine gitmişti. Bu işbirliği kısa sürede zafer getirmiş gibi görünmüştü. Ama bugün Irak'ın Suriye'ye de mikrobu yaymış perişan hali ortada. Ne Irak, ne Orta Doğu, ne de Dünya, ABD'nin Irak siyasetiyle daha güvenli bir yer oldu.
Bugünün Suriye'sinde ABD eski müttefiki Türkiye'nin koşullarını anlayıp onunla ortaklaşa iş yapmak yerine, Türkiye'yi yeni bulduğu Suriyeli Kürt arkadaşı PYD'ye dokunmaması konusunda uyarıyor.
Şimdi artık başta aktardığımız kıssadan düşen hisseye gelebiliriz:
1- Seni pisliğe bulayan herkes düşmanın değildir,
2- Seni pislikten çıkaran herkes dostun değildir,
3- Pisliğe batmış durumdaysan sesini fazla çıkarmamak gerekebilir,
4- Ve geçmişteki tecrübelerden ders çıkarıp bugün sana kötü görünen tavsiyelere uyman, sana daha iyi bir gelecek verebilir.
Paylaş