Paylaş
Türkiye'nin adı satıldı. Daha doğrusu, seyyar telefon için Türk Telekom'dan lisans almış iki özel şirketten biri, kendi adının Türkiye Birinci Ligi'nin resmi adıyla birlikte mecburi olarak kullanılması için Türkiye Futbol Federasyonu'yla sözleşme imzaladı. Bütün futbol mevsimi için, reklam amacıyla.
Burada şirket adı tekrarlamak doğru olmaz. Ad, diyelim ‘‘Telsiz Şirketi’’ olsun. Sahibinin kendi gazetesine açıkladığına göre, şirket ‘‘bugüne kadar adı hiç değiştirilmemiş olan Türkiye Birinci Ligi'ne adını vermiştir’’ ve Lig, önümüzdeki iki yıl boyunca hem ülkemizde, hem de bütün dünyada, sözgelimi Telsiz Türkiye Birinci Futbol Ligi adıyla anılacaktır. Dışarıda, siyasal coğrafyası kıt kimi futbol meraklıları sık ad değiştiren bazı Afrika ülkeleri gibi Türkiye'nin de ‘‘Telsiz Türkiye’’ diye yeni bir ad edindiğini sanacak.
Ticarileşmenin kulüplere, formalara, naklen yayınlara bulaştıktan sonra ülkelerin resmi adlarına kadar uzanması düşündürücüdür.
Türkiye Futbol Federasyonu, elbette 1992'deki yasa değişikliğinden sonra ‘‘özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliğe sahip özerk’’ bir kuruluş; ama, acaba bu özerklik Federasyon'ca düzenlenen bir ligin adını şirket adıyla birleştirmeye kadar varabilir mi?
O yasa bile, ‘‘Federasyon'un bütün faaliyet ve işlemleri spordan sorumlu Devlet Bakanlığı'nın gözetim ve denetimine tabidir’’ diyor. Bakan, maç nakli hakkının ihaleye çıkarılışı sırasında da bazı sakıncaları düzeltmek için 19 Mayıs tarihli bir yazıyla ihalenin ertelenmesini isterken sözünü dinletememiş olabilir; ama Bakan, Federasyon karşısında çaresiz kalsa da, bu kez ligin adıyla ilgili olarak bazı soruları sormak artık herkesin hakkıdır.
Daha önce basketbolde bir örneği yaşanmış olsa bile, ‘‘Türkiye’’ sözünün şirket adı taşıyan bir spor etkinliğiyle birlikte kullanılmasına izin veren Bakanlar Kurulu kararı var mı?
Ad ekleme karşılığı olarak alınan 10 milyon doların dört büyük kulübü de razı etmek için her zamanki 3 tam ve bir yarım payla dağıtıldığı doğru mu?
Olayda ‘‘Rekabet Kurumu’’nu ilgilendiren bir yön yok mu?
En kötüsü, ülke adını reklam piyasasına sürebilen Federasyon'un çok önemli ulusal bir davayı savunmaya sıra gelince yan çizmeye devam etmesidir.
Dünkü Milliyet, ‘‘KKTC'ye uygulanan futbol ambargosunun kalkması yolunda yeterli çabayı göstermediği için eleştirilen Futbol Federasyonu, şimdi de bu ülkede kendi aralarında maç yapacak Türk takımlarının FIFA'dan izin alması şartını getirdi’’ diye yazmaktaydı. Şimdiye kadar olmayan bir koşul bu. Türk takımlarının Türkiye maçlarında KKTC'li hakem görevlendirmek de artık yasak.
Tartışmalı yollarla edinilen paralar, uluslararası organlara gidip Türkler'e yapılan gávurluklara tartışmasız seyirci kalmak için mi edinilmiştir? Bilinsin ki, temsilcileri böylesine haklı konularda olsun başkaldıramayan ve zillete katlanan bir ülkenin adı yakında reklam parası bile getirmez olur.
Paylaş