Paylaş
Çok da hızlı, saniyede 230 kez kanat çırpıyor, duyduğumuz vızz sesi işte bu sırada çıkıyor. Zamanla yarışıyor, ömrü yeterse kışı aç kalmadan geçirmek için 30 bin civarında çiçeği ziyaret ediyor.
Arıların daha pek çok özelliği var. Mesela koloni halinde yaşıyorlar, dans ederek anlaşıyorlar. Birbirlerine yol gösteriyorlar.
Koku duyguları da çok gelişmiş.
Farkında olmadan da doğanın sürdürülebilirliğine ve biyolojik çeşitliliğine katkıda bulunuyorlar.
Uçuşları sırasında yüz binlerce polen taşıyarak bitkilerin üremesini sağlıyorlar. Milyonlarca yıldır da kutuplar dışında dünyanın her yerinde varlıklarını sürdürüyorlar.
Gıdalarımızın en az üçte biri arıların tozlaşma işlemi sayesinde elde ediliyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan biri olan “Sıfır Açlık”ın sağlanması için de önemli rol oynuyorlar...
PEKİ DÜNYA BUNUN FARKINDA MI
Tam anlamıyla değil. 2018 yılı ABD’de bal üreticileri için tarihin en kötü kışı olmuş. Üreticiler her 10 bal arısı kolonisinin 4’ünü kaybetmiş.
Rusya’da birçok bölgede toplu arı ölümleri gerçekleşmiş. Güney Afrika’da 2019 Kasım ayında bir milyonun üzerinde arı ölmüş. Brezilya, Kanada, Meksika ve Arjantin’de toplu arı ölümleri yaşanmış.
Türkiye’de de Trakya bölgesi, Adana ve Bursa’da toplu arı ölümleri az değil.
Bunun en büyük nedeni tarımda bilinçsiz ve kontrolsüz, genel olarak pestisit diye adlandırılan kimyasal maddelerin kullanımının artması.
Sinek, böcek ve kurtçuklar için bitkilere atılan havada asılı kalan ilaçlar, tarımsal alanı daraltan kentleşme, iklim değişikliği arıların yaşamını tehdit ediyor.
Ama neyse ki tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de arıların, arıcılığın sürdürülebilirliğe ve doğanın döngüsüne katkısı önem kazanmaya başladı. İlgili devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri ortak inisiyatifler geliştiriyor.
Bir de 18. yüzyılda Slovenya’da yaşayan ve modern arıcılık tekniklerine öncülük eden Anton Jansa’nın doğum günü olan 20 Mayıs, Türkiye’nin de dahil olduğu 115 ülkenin ortak önerisiyle 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Arı Günü olarak ilan edildi...
ARICILIK AKADEMİSİ
Özen Altıparmak, “Ülkemizde arıcılık bir ‘ata mesleği’ olarak icra ediliyor. Ancak genç kuşak baba mesleğini sürdürmek için pek de istekli değil. Kadınlar da bu mesleğe yönelmiyor. Bütün bunlar arıcılığın sürdürülebilirliği adına risk” diyor.
Bu tespitlerden yola çıkarak 2019’da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) katkılarıyla Muğla Ula’da Balparmak Arıcılık Akademisi’ni kurmuşlar. Bu projenin de amacı arıcılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamak için kadınları ve gençleri sektöre kazandırmak.
Bu yıl da Muğla Büyükşehir Belediyesi, Karabörtlen Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile birlikte ‘Sürdürülebilir Arıcılık, Katma Değerli ve Verimli Üretim Protokolü’ne imza atmışlar.
ARILARA BORCUMUZ VAR
20 Mayıs Dünya Arı Günü nedeniyle bu yıl 40’ıncı yılını kutlayan Balparmak markasının kurucusu Özen Altıparmak ile Zoom üzerinden bir araya geldik.
1980’lerin başında sektöre bal ticaretiyle giriş yapan Özen Bey, arıların, arıcıların dünyasını çok yakından tanıyor.
Ne denli emek isteyen zor bir iş olduğunu, arıcıların özellikle yaz aylarında ne kadar zor şartlar altında çalıştıklarını biliyor.
Hedefi ticaretin ötesinde arının doğa ve insan yaşamına katkıları hakkında toplumu bilgilendirerek farkındalık yaratmak, arının varlığının korunmasına ve arıcıların mesleki gelişmelerine yardımcı olmak. Bu amaçla farklı ama birbirini destekler projeler hayata geçirmeye başlamışlar.
2018 yılında TEMA Vakfı ile birlikte “Arıyı Unutma” projesi doğmuş. 2019’da başladıkları üç yıllık “Arılar Varsa Yarınlar Var” projesi ise halen devam ediyor. İlköğretim 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıf öğrencilerine 2 ders saati boyunca arının önemine ilişkin eğitimler veriliyormuş.
Bu yıl salgın nedeniyle eğitimleri çevrim içine taşımışlar. Hedefleri üç yıl sonunda 50 ilde, 46 bin 500’ü çocuk olmak üzere toplamda 70 bin kişiye ulaşmak.
DÜNYADA EN KOLAY TAKLİT EDİLEN ÜRÜN
Özen Bey sosyal sorumluluk projelerini anlatmak istiyor ama ben hijyen koşullarından sahteciliğe, bala ilişkin merak ettiklerimi de sormak istiyorum. İşte cevapları:
◊ Bal dünyada en kolay taklit edilen fakat en zor tahlil edilen bir gıda ürünü... Bir balın doğal ve sağlıklı olup olmadığı balın rengine, kokusuna, tadına, kaşığa aldığınızda uzayıp uzamamasına, suda çözülüp çözülmemesine ya da yanıp yanmamasına bakılarak anlamak mümkün değil.
Bir balın doğal ve sağlıklı olduğunu anlamanın tek yolu var: Analiz!
◊ Toplumda paketlenmemiş, petekte satılan balın daha doğal, sağlıklı, gerçek bal olduğu yönünde bir inanış/görüş var. Ancak bu doğru değil! Bu şartlarda en garantili yöntem markalı ve üzerinde analiz raporu olan etiketli balları satın almak...
DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ’MÜZ DE KUTLU OLSUN
Çiftçilik mesleğinin önemine dikkat çekmek ve farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 14 Mayıs, dünyada Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanıyor. Kuşaklardır çiftçilik yapan bir ailenin üyesi olduğum için çiftçiliğin zorluğunu ve çiftçilerin sorunlarını çok iyi biliyorum. En az arıcılık kadar zor bir meslek sürekli fedakârlık ve çalışma isteyen bir iş kolu.
Çiftçilik ve çiftçiler hem kendileriyle hem de alanlarını giderek daha fazla işgal eden endüstriyle yarışıyor.
Karşılarındaki en büyük meydan okuma küresel iş bölümünün ötesine geçebilecek ürünler geliştirme, giderek değer ve anlam kazanan yereli ön plana çıkartma, sürdürülebilirliği anlama. Çiftçilerin desteğe, teşviğe ihtiyacı var. Tarım Kredi Kooperatifleri bunu bir ölçüde gerçekleştiriyor. Ama coğrafi işaretli ürünleri destekleyen, 800’ün üzerinde yerli üretici ve örgütle işbirliği yapan, sürdürülebilirliğe önem veren Metro Türkiye gibi perakende şirketlerinin sayısının da artması gerek. Bizlerin de bu ürünleri tercih etmesi...
Paylaş