Katliamın ayak sesleri

Yıl, 1991 Eylül 25…Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 Cumhuriyet’te bağımsızlık hareketlerinin olduğu yıllar. Azeri-Ermeni çatışmasının sürdüğü Dağlık Karabağ’da ilan edilmemiş bir İç savaş var. Gün geçmiyor ki ölü ve yaralı olmasın... Ermeni militanlar, Azeri köylerine otomatik silahlarla, roketatar ve bombalarla saldırıyor... Sovyet Kızıl Ordu askerleri ise olaylar karsısında aciz ve seyirci kalıyordu. Dağlık Karabağ'daki Ermeni ablukası dünyadan saklanan bir iç savaş gibiydi. Namluların çevrildiği Azeri köyleri, yakılan, yıkılan evler, bombalanan, kurşunlanan Azeriler. Havada uçuşan roketler, mermiler, Otomatik tüfekler, kurdukları barikatlarda kımıldayamayan Sovyet tankları ve kızıl Ordu birlikleri, Esirler, Yaralılar, Ölüler, kaçırılıp rehin tutulan Azeri Türkleri ve dünyanın duyamadığı imdat çığlıkları...

Haberin Devamı

MUAMMER ELVEREN - DAĞLIK KARABAĞ'DA KATLİAMIN AYAK SESLERİ (FOTO GALERİ)

Katliamın ayak sesleri

YOLLAR SON DERECE TEHLİKELİ
Hürriyet Gazetesi'nin Moskova Temsilcisi olarak Kremlin Sarayı'nda halk temsilcileri toplantıları sırasında Dağlık Karabağ’ın Azeri lideri Vakıf Caferov’la dost olmuştum. Ona her ‘Dağlık Karabağ’a gelmek istiyorum’ dediğimde ‘Yollar son derece tehlikeli. Ermeni çetecilerin saldırıları nedeniyle bölge Sovyet Kızıl Ordu Birliklerinin kontrolü altında sorun çıkarabilirler, gelmen hemen hemen imkânsız’ diyordu. Azerbaycan Halk Cephesi Bakü’de bağımsızlık hareketleri için kolları sıvamış Ebulfez Elçibey liderliğinde Azadlık Meydanı’nda gösteriler yapmaya başlamıştı. Olayları izlemek için Moskova’dan Bakü’ye gittiğimde Karabağ’a gitmenin yollarını aramaya başladım. Kara yolu son derece tehlikeli olduğu için Helikopterle gitmek az da olsa güvenli yollardan biriydi, zira Ermeni çeteciler Dağlık Karabağ üzerinde uçan helikopterlere de ateş açıyorlardı. Sonunda Basın bürosunda görevli Azeri bir arkadaşım vasıtasıyla Kızıl Ordu’nun bir Helikopterini ayarlayıp Karabağ’ın Azeri kontörlündeki dağın tepesindeki kenti Şuşa’ya gittim. Helikopterden iner inmez biraz yürüdükten sonra bir ağaç altında yemek yiyen Azeriler vasıtasıyla Caferov’a haber gönderirken onların bölgedeki durumla ilgili görüşlerini aldım. Yarım saat sonra simsiyah bir Çayka otomobil yaklaştı içinden Vakıf indi…kucaklaştık…şaşırmıştı ‘Nasıl gelebildin, sen delirmişsin’ diyebildi. Hükümet konağında ağırladı, bölgedeki durumu uzun uzun konuştuk. Dostum Vakıf Caferov maalesef ben döndükten bir ay kadar sonra Kasım 1991 de Ermeni çetecilerin ateş açıp düşürdüğü içinde Azeri ve Rus yetkililerin olduğu bir helikopterde yaşamını yitirdi.

Haberin Devamı

Katliamın ayak sesleri

KARABAĞ ADETA SAVAŞ ALANI GİBİYDİ
Dağlık Karabağ adeta bir savaş alanı gibi. Her şehrin ve köyün giriş çıkışını Sovyet askerleri tutmuş durumda. Şehirlere ve köylere giriş çıkışlar ancak ya otomatik silahlı bir Sovyet asker ve aracıyla, ya Sovyet Gizli Servisi KGB veya milis kuvvetlerinden silahlı birisiyle gerçekleşebiliyor. Bölge tam bir abluka altında. Köylüler topladıkları mahsulü sadece Azeri ise Azeri köylerinin bulunduğu yollardan, Ermeni ise Ermeni yerleşim bölgelerinden geçirerek pazara ulaştırabiliyor. Dağlık Karabağ'daki en büyük Azeri şehri Şuşa. Bu kentin yakınında çok küçük bir Ermeni köyü var. Bu bölgenin öteki önemli kentleri arasında, başkent Stepanakert başta geliyor. Buraya eskiden Han kenti deniliyordu. Öteki kentler ise Martuni, Askeran, Mardakert ve Hadrut. Saydığımız bu kentlerde Ermeniler çoğunlukta. Aslında Dağlık Karabağ'da eskiden Azeriler egemendi. Ancak gerek Stalin döneminde, gerek daha sonraki dönemlerde izlenen sinsi politikalarla Ermeniler kentlerde çoğunluğu ele geçirdiler. Gene de bu Ermeni kentlerinin çevresinde kırsal bölgelerde çok sayıda Azeri köyleri var. Bu köyler devamlı ateş hattındalar Her an Ermeni çetelerinin, saldırısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ermeni çetelerin saldırıları nedeniyle Sovyet ordusundan her bölgeye ayrı bir birlik gönderilmiş. Her biri yaklaşık üç yüz askerle donatılan bu birlikler, bulundukları bölgenin şehir ve köylerinden sorumlu. En küçük yerleşim bölgesinin girişine bile barikatlar kuran Sovyet ordusuna ait bu askerler. Azeri Türkleri ile Ermeniler arasında bir tampon" oluşturuyorlar. Fotoğraf, Dağlık Karabağ'ın başkenti Stepanakert’in eski adıyla "Han" Kenti'nin girişindeki Kızıl Ordu barikatlarını görüntülüyor.

Haberin Devamı

85 YAŞINDAKİ ZEYNEP ANAYI EVİYLE YAKTILAR
Dağlık Karabağ'ın geçit vermez, Küçük Kafkaslar denilen en ücra köşelerindeki köylere gittim. Ermeni çetelerinin saldırdığı etrafı dağlarla çevrili Azeri köyü İmaret Kervent'e, panzerle tam 7 saat 40 dakikada ulaşabildim. Azeri Türkleri ağlıyordu. Azeri Türkleri yardım istiyordu. Evlerin hemen hepsi yakılmış, yıkılmış insanlar çaresizlik içinde bekleşiyordu. Orada dünyanın sağır olduğu çığlığı duydum, kör olduğu dehşeti gördüm. Kafkasya'nın kanayan bu bölgesinden dünya habersizdi. Ermeni çetecileri, köydeki beş evi Bomba ve Roket atar ateşine tutmuş, evlerin birinden dışarı çıkamayan 85 yaşındaki Zeynep Aliyeva, evdeki eşyalarla birlikle kömür olmuştu. Sovyet askerleri, saatlerce süren saldırıya karışmamış, sadece havaya uyarı ateşinde bulunmuştu. Roketatarlarla yerle bir olmuş bir evin önündeki Azeri kadın, evinin önünde ağlıyor, Hiçbir şeyim kalmadı, ben onlara ne yaptım... mahvoldum… mahvoldum" diye haykırıyor ve bana dönerek ağlarken şöyle konuşuyordu:

Haberin Devamı

Katliamın ayak sesleri

EVLERİMİZİ YAKIYOR, ÇOCUKLARIMIZI ÖLDÜRÜYORLAR
Sizi gözyaşlarıyla karşılıyoruz, evlerimizi yandırıplar (yakıyorlar)… Ermeniler Anamızı yandırıplar Uşaklarımızı kırarlar (çocuklarımızı öldürüyorlar)... Her türlü silahla silahlanıplar, bizim ne silahımız var ne bir şey... Biz onlara gülle atmırık (kurşun sıkmıyoruz) Onlar bizi kırıplar... Hayış eylerik (Rica ediyoruz) bütün dünya halkları bize kömek eylesin (yardımı etsin)... Bütün milletlere hayış eyleriz, bize yardım ellerini uzatsınlar... Birleşmiş Milletler'den hayiş eyleriz, bize yardımı esirgemesinler” Buradaki cemaatin adına Birleşmiş Milletlere müracaat eyleyin, bize kömek eylesinler. Biz çetin vaziyette kalmışık... Her gün üzerimize ateş açıp evlerimizi yandırıplar... Gidip bakabilersiniz ... Şekil (fotoğraf) çekebilersiniz... Koy dünya halkları bilsin bizim çektiğimizi. Koy, gözyaşlarımızı görsünler. Ermenilere Amerika ve Fransa yardım ediyor, bize kimse yardım etmiyor. Türkiye prezidentinden (Cumhurbaşkanından), hepimiz adına hayiş eyleriz bize kömek eylesin... Ermeni çetecilere Erivan'dan silah geliyor, Rus askerlerini rehine alıp silahlarIna el koyuplar, silah depolarını basıp silahları alırlar, bizimse kimsemiz yok silahsızız. Bizim ordumuzda yoktur bizi koruyacak, bizi ancak dışardan kömek kurtarabilir. Bize ateş açanlardan biri şu otuz kırk metre ilerdeki evdedir, adı Hanut’tur. Cevan (genç) oğlandır, Avtomatla 'otomatik tüfek’ attılar, mitralyotla (mitralyöz) attılar... Roket atlılar. Önce bir roket attılar sonra bağırdılar ‘eğer hepiniz çıkmazsanız hepinizi yakacağik’ dediler... Onlarla biz hepimiz anadan olanda beraber büyümüşük. Onlarla dostluğumuz sonra bozulupturEvet... Ellerim titreye titreye, her şeyini yitirmiş bu insanların çığlıkları arasında fotoğraf çekip konuşmalarını teype kaydetmeye çalışıyordum.

Haberin Devamı

VE HOCALI KATLİAMI
Evet… Dağlık Karabağ’da dünyanın haberi olmadığı bir iç savaş sürüyordu, Ermeni çetecilerin terör havası estirdiği Azeri Türk köyleri, tam bir panik içindeydi. Evleri yakılan, kurşunlanan çaresiz insanlar, dünyaya seslerini duyuramamaktan yakınıyorlardı. Türk köylerini basan ve roketatarlarla saldıran yakıp yıkan Ermeni çeteciler, yaşlı çocuk bakmaksızın cinayetlerini sürdürüyorlardı. Özetle katliamın ayak sesleri geliyordu… Ve bundan tam 22 yıl önce 1992 yılı Eylül ayının son haftasında bu röportaj yaptıktan 5 ay sonra, başta Lübnan olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen Ermeni çetecileri ile Sovyet Kızıl Ordusunun Mekanize alayının destek verdiği Ermenistan silahlı güçleri Dağlık Karabağ’da hunharca bir katliam gerçekleştirdiler. Hocalı Katliamı…. 25 Şubat’ı 26 Şubat'a bağlayan gece Hocalı kentine saldıran bu gözü dönmüş milisler genç, yaşlı, çoluk, çocuk demeden resmi verilere göre 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlının aralarında olduğu toplam 613 kişiyi işkence varan yönetmelerle acımasızca katlettiler. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde birçoğunun yakılmış olduğu, panzerle üzerlerinden geçildiği, hamile kadın ve çocukların bile bu vahşete maruz kaldığı belirlendi.

Yazarın Tüm Yazıları