Kentlerde her sorunu parayla çözemeyiz

PEK çok ülkede kentleri yönetenlerin öncelikleri ulaşım, konut inşası, suçla mücadele gibi konular.

Haberin Devamı

Oysa insan trafiksiz bir kentte de mutsuzluktan ölebilir. Sosyal kalkınmayı sağlayamadıktan sonra istediğiniz kadar yol, köprü, metro yapın nafile.

Sosyal ve kültürel gerilimin kol gezdiği bir kentte ‘büyüme’nin lafı edilebilir mi?

 

*

 

Kentlerde sorunları sadece parayla çözemeyiz.
Kentleri yaşanılır kılabilmek için kültür politikalarına ihtiyacımız var.
Kültür sadece sanat ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsar.

 

*

 

Son yıllarda Türkiye’de sanki iki ayrı kültür varmış gibi davranılıyor.
Oysa ‘sizin kültürünüz, bizim kültürümüz’ diye bir şey yok. Bu coğrafyadaki tüm kültürlerin ortak mirası ve birikimi bizimkisi.
Kültürü ayrıştırıcı bir şey gibi algılamaktan vazgeçelim. Kültür, toplumda çeşitlilik hali sağlandığında birleştirici bir unsur, önemli bir araç.
Bizim artık kültürün ekonomiye katkısını bırakıp sosyal uyuma etkisini, bütünleştirici gücünü konuşmamız gerek.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) kültür politikaları kapsamında hazırladığı Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama raporu tam da kültürün bu boyutunu ele alıyor.
Kültürün kalkınmadaki rolü çok büyük. Ama “Tüm dertler bitsin kültüre sıra gelir” denilirse, bırakın birleştirici olmayı; kültür aracılığıyla artan emlak fiyatları, hızla dönüşen kent merkezi, dezavantajlı grupları daha da kenara itme gibi sosyal sorunlar yaratılır. Narmanlı Han, Tarlabaşı, Sulukule gibi birçok örnekte bu yaşanıyor.

 

*

 

Haberin Devamı

İKSV’nin Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece kentlerde kültürel dinamizmi sağlayıp daimi kılmak için mekanizmalar oluşturulması gerektiğini söylüyor. Bunun için kültür politikalarına ihtiyaç var.
Doğru politikalar ve planlamayla bir kentte sosyal dönüşümü yakalamak mümkün.
Nedir bunlar, sayalım...
1) Kültürü demokratikleştirmek. Kültürü sosyo bir grup insanın ulaşabileceği bir şey olmaktan çıkarıp kentin geneline yaymak.
2) Kenarda kalmış toplulukların kültürel ifadelerine yer açmak. Bir gösteri veya güncel etkinlik aracılığıyla o ifadelerin büyük toplulukla buluşmasını sağlamak.
3) Kamusal alanı yerel halkla tartışarak iyileştirmek. Misal, kültürel belleğimizde yeri olan Narmanlı Han gibi bir kültür mirasının nasıl işlevlendirileceği önemli bir tartışma. Katılımcı şekilde yürütülmesi, yerel halkın da sürece dahil olması gerek.
4) Farklı topluluklar arasında ilişkileri güçlendirmek. Dezavantajlı çocuklara beceri kazandırarak onlara yeni bir pencere açan Barış İçin Müzik mesela. Edirnekapı’dan çıkıp kentin geneline, hatta sınır ötesine yayıldı. Caddebostan Kültür Merkezi’nde, müzik festivalinde, Salzburg Festivali’nde, Atina’da konser veriyor.
5) Kentlilerin kentlerine yönelik özgüvenini artıran, kentlilik kimliğine katkıda bulunan projeleri desteklemek. Örneğin, Edirnekapı’da yaşayan çocuklar artık oralı olduklarını gururla söylüyorlar. Semt suç merkezi imajından sıyrılıp Barış İçin Müzik’in semti olmaya başladı. Gaziantep’in UNESCO’nun gastronomi listesine girmesi ya da Sinopluların gurur duydukları bienalleri mesela... Her kentin, ilçenin, mahallenin kendi özgün değerinden yola çıkmak gerek.

 

*

 

Haberin Devamı

Yerel yönetimler tüm disiplinlere eşit mesafede olmalı. Güncel sanatsal üretimin çeşitliliğini kapsayacak bir planlama yapmalılar. İster AKP’li olsun ister CHP’li, çoğu belediye bu konuda eksik. Kimi AKP’li belediyeler geleneksel veya İslam sanatlarına yakın dururken, kimi CHP’li belediyeler de güncelde değiller, hâlâ bir kuşağın sanat anlayışını sürdürüyorlar.
İKSV gibi kurumlar ise dünyayla entegre güncel üretimi destekleyerek ve aynı zamanda kültürel mirası sahiplenerek kendilerince bir alan açmaya çalışıyorlar.
Kültürün tepeden indirilemeyeceği, alttan, insanların içinden yeşerebileceği ve dönüşümü sağlayabileceği gerçeğinden hareketle, tüm belediyeleri İKSV’nin raporunu okumaya davet ediyorum.  

Yazarın Tüm Yazıları