Paylaş
İnsanlık haftada 3 milyar saat internet üzerinden oyun oynuyor.
Sadece “World of Warcraft”i 1994’ten beri oynayanların harcadığı toplam süre 5.93 milyon yıl.
Oyun oynayanların sayısı 500 milyon.
Önümüzdeki 10 yıl içinde bu sayının 1.5 milyara yükselmesi bekleniyor. Yani dünya nüfusunun neredeyse 3’te 1’i.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nin araştırmasına göre, sağlam oyun kültürüne sahip bir ülkede ortalama bir genç 21 yaşına kadar 10 bin saat oyun oynuyor.
Malcolm Gladwell’in meşhur 10 bin saat kuralını bilenler vardır.
Hani şu, herhangi bir dalda çok başarılı ve uzman olmak için o dalda 10 bin saat emek verilmesi gerektiğini öne süren kural.
Bu doğruysa, demek ki 21 yaşına kadar 10 bin saat oyun oynamış milyonlarca genç, bir şeyin uzmanı.
İyi de neyin?
Bunları aklıma sokan Jane McGonigal, oyun tasarımcısı.
Bir konuşmasına denk geldim. Başta bildiklerimizden bahsediyor...
Niye oyun oynuyoruz? Çünkü oyun dünyasında daha iyi durumdayız.
Bu sadece orada daha başarılıyız demek değil. Oyun dünyasında anında yardıma hazırız, asla sorunun yakasını bırakmıyoruz, yenilgilerden sonra ayaklanıp yeniden deniyoruz.
Gerçek hayatta ise engellerle karşılaştığımızda bunalıyoruz, kaygılanıyoruz, karamsarlığa kapılıyoruz, öfkeleniyoruz, yenik hissediyoruz. O kadar çok dayak yiyoruz ki, aynı hevesle yeniden başlayamıyoruz, başarınca pek sık ödüllendirilmiyoruz.
Oyun dünyasında ise başaramayacağımız bir şey yok. Önümüze asla üstesinden gelemeyeceğimiz sorunlar çıkmıyor. ışsizlik yok. Boş oturmak yok. Ödüller ve puanlarla sürekli bir geri bildirim var. Tatmin oluyoruz.
McGonigal’ın bir hayali var. ınsanların oyun oynayarak dünyayı değiştirebileceğine, daha iyi bir yere dönüştürebileceğine inanıyor. Delice gelebilir, “70’lerde de gençlik dünyayı müzikle değiştirebileceğini sanacak kadar hayalperestti” denebilir. Ama “Bir hayalim var” diye yola çıkıp başaranları da unutmamak lazım.
McGonigal oyunlarla gerçek dünya sorunlarını çözebileceğimizi iddia ediyor.
Bu yolda üç oyun tasarlamış. Bunlardan biri “Petrolsüz Dünya”. Diyor ki “Kimse sadece dünya için iyi olduğundan yaşam şeklini değiştirmek istemiyor. Ama onları destansı bir macera içine bırakır ve ‘Petrolü tükettik’ derseniz mücadeye katılıyorlar. 2007’de 1700 oyuncu denedik ve onları 3 yıl izledik. Birçok oyuncu bu oyunda edindikleri alışkanlıkları gerçek hayatta korudu.”
“Süperinşa”da oyunculardan gezegende geleceğin enerjisini, yiyeceğini, sağlığını, güvenliğini, sosyal güvenlik ağını bulmaları istenmiş. 8 haftada oyunu oynayan 8 bin kişiden 500 yaratıcı çözüm gelmiş.
“Evoke” adlı oyunu ise Dünya Bankası’yla beraber yapmışlar. Oyunu tamamlayanlar Dünya Bankası tarafından 2010 yılı sosyal yenilikçi mezunu olarak sertifikalandırılıyor. Afrika’nın güneyindeki üniversitelerle çalışıp onları sosyal yenilikçi yeteneklerini öğrenmeye davet ediyorlar.
McGonigal’a göre oyuncular gerçek dünya işlerinde kullanabileceğimiz, değişim için güçlü platform yaratabileceğimiz bir insan kaynağı.
Peki bu kayadan su fışkırır mı?
Everett’in dediği gibi: “Bir hayal dünyasında yaşayanlar var. Bir gerçeklerle yüzleşenler... Bir de birini diğerine dönüştürenler.”
Zaferin iz düşümü
Fotoğrafçı Phil Toldano oyun oynayan insanların önüne kamera koyup oyun oynama duygusunu kaydetmiş. Bu fotoğrafta ne görüyorsunuz? McGonical’a göre aciliyet, hafif korku fakat yoğun bir konsantrasyon, problemi çözmek için derin bir odaklanma duygusu: Gözlerin üstündeki ve ağız çevresindeki kırışıklıklar iyimserliğin işareti. Kaşların yukarı kalkması şaşkınlık ifadesi.
Destansı zaferin eşiğindeki bir oyuncu.
McGonical diyor ki: “Bu, gelecek yüzyılın engellerinin üstesinden gelmeye çalışırken dünyadaki milyonlarca problem çözücünün yüzünde görmek istediğimiz ifade. Bütün zorluklara rağmen destansı zaferin eşiğinde olan birinin yüzü.”
Paylaş