Paylaş
Sonra onun yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kondurdular.
Halbuki, kadının adını bakanlıktan silerseniz kadın cinayetleri artar.
Çünkü...
Devletin artık kadına dair bir politikası kalmamış olur.
Kadını özne olarak görmemiş olur.
Kadın, çocuk ve engellileri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na sıkıştırmış olur.
Devlet şu an kadını değil, aileyi öne çıkarıyor. Halbuki kadın cinayetlerinin yüzde 69’unda fail kocalar veya eski kocalar.
Yani, kadınlar en çok aile içinde öldürülüyor.
* * *
Manzara bu iken...
Devletin şu durumda kadını koruması gerekirken...
Bizimkisi, Barıştırma Timleri kuruyor.
Kadın boşanmak üzere mahkemeye başvurduğunda, rızası dahi alınmadan bu timler devreye giriyor.
Halbuki bilmezler mi... Sığınma evlerinde bile kadınlar barıştırılmaya çalışılırken öldürülüyor.
Eskiden kızlarına “Barış, evine dön” diyen örf ve âdet tutkunu Türk ailesi bile bugün artık kızlarına “Barış” demiyor. Tersine, kızları koca cinayetine kurban gidince “Devlet neden benim kızımı korumadı?” diye hesap soruyor.
Yani, toplumda bile barıştırmaya değil, kadınların korunmasına yönelik bir talep var.
* * *
Alın size bir örnek...
30 Aralık’ta Avcılar’da Sema D., 12 yaşındaki kızının gözü önünde kocası tarafından öldürüldü.
Onlarınki akraba evliliğiydi.
İkisi de aynı sülaleden olmasına rağmen ailenin tepkisi şu oldu:
“Kadın katillerine kesinlikle en ağır ceza verilmeli. Kimsenin hayatı bu kadar ucuz değil.”
* * *
Acilen kadın cinayetlerinde katillere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını yasalaştırmaları gerek.
Malum, katillerin hemen hepsine türlü ceza indirimi uygulanıyor.
Kimi “ağır tahrik indirimi”nden nasipleniyor. “Karım bana küfretti. Erkeklik onurumu zedeledi” diyen katilin cezası iniveriyor.
Kimi “gelecek indirimi”nden faydalanıyor. İzmir’de bir tıp öğrencisi eski sevgilisinin canını alsa da, sırf tıp okuduğu için cezası iniveriyor.
Kimi de hâkime pişman olduğunu söylüyor, düzgün giyinip saygılı konuşuyor, cezası “iyi hal”den iniveriyor.
Böyle 5-10 yıl yatıp çıkan kadın katilleriyle dolu memleket.
* * *
Ancak bir cinayet basında geniş yer bulur, kamuoyunda tepki yaratırsa hâkim indirime gitmeyebiliyor.
Peki kadın cinayetleri, hâkimlerin veya savcıların inisiyatifine bırakılacak konu mu?
Hiç kimsenin inisiyatifine bırakmadan, bütün kadınları koruyacak, potansiyel katilleri caydıracak bir “kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” yasasının çıkması şart.
Bu ceza yasalaşınca görün cinayetler nasıl azalıyor.
Türkiye’de testere ile ölümlerin tümü Münevver Karabulut cinayetinden sonra gerçekleşti.
Cinayet aleti olarak testere kullanmak adeta trend oldu.
Hatta Adana’da bir adam sevgilisine “Seni Adana’nın Münevver’i yapacağım” dedi.
Ne zaman ki Cem Garipoğlu ağır ceza aldı... İşte o zaman testereyle öldürme modası bıçak gibi kesildi.
Katiller şimdi öldürmeden evvel Google’lıyor, bakıyor kadın katilleri o indirim, şu indirim derken 5-10 yıl yatıp çıkıyor... Hop bir koşu öldürüveriyor.
Halbuki bilse ki bunun cezası ağır ve indirim falan da yok...
O zaman öldürmeden evvel iki kere düşünecek.
Yani bu yasa ya çıkacak... Ya çıkacak!
Başka yolu yok.
İyi ki sivil toplum var
SİVİL toplum olmasa, işimiz safi devlete kalsa halimiz nice olurdu?
Hiç sormayın.
Sadece ülkedeki kadın cinayetlerine bile baktığımızda manzara ortada.
Neyse ki Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gibileri var da, milim milim de olsa yol alıyoruz.
Bu platformun üyeleri her kadın cinayetinde, karanfillerini alıp olay yerinde eylem yapıyor...
Cinayet davalarını takip ediyor...
Ve kadın cinayetlerinin önüne geçmeye yarayacak yasaların çıkması için hükümete rahat vermiyor.
Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan kadın cinayetleri meselesini iyice anlamak ya da dayanışmak için en doğru adreslerden biri. Aklınızda olsun.
Paylaş