Paylaş
Dün hiç tanımadığım bir insana sırf sana benziyor diye usulca yaklaşıp “SİZ” dedim sevgili izan sahibi Habitus okuru.
Peki o bana ne dedi?
Sen.
Peki ben konuşmaya nasıl devam ettim?
“Siz” diyerek.
Sen ve siz kelimelerini top gibi birbirimize ata ata devam ettik, ta ki konuşma bitene kadar.
Bilhassa devlet dairelerine mel’un bir virüs gibi yayılmış bu hitap şekline, çalışan memurla vatandaşın arasındaki enseye tokat muhabbetine nasıl müdahale edeceğiz, bilen varsa beri gelsin.
* * *
“Sen” muhabbetinin iki sebebi var:
Birincisi “Sen benden yaşça küçüksün” mesajı. En alışılmış olan durum yani. “Büyüklerin” öğrencilere sen demesi, “devlet baba”nın vatandaşına sen demesi...
Bir de aksini düşünün. Çevresindeki herkesle sizli-bizli konuşan anneanneler, dedeler kadar bağra basılası kim var, sorarım size. Torunu yaşındakilerle “sizli-bizli” konuşan amcalar, teyzeler... Ne şanslı, ne mutludur o dedenin torunları, o teyzelerin, amcaların çocukları...
Tecrübe veya dünya üzerinde yaşanan yıl sayısı, henüz hayatın başındakilere “daha az saygın” sıfatı eklemiyor. Dolayısıyla tanımadığımız herkese yaş veya sosyal statü fark etmeksizin “siz” diye hitap etmemiz icap ediyor. Hayır, yanlış mı söylüyorum, sevgili sosyal davranış kurallarını önemseyen Habitus okuru? Hayır, bir ben mi takıyorum yani?
Gelelim sosyal statüye. “Sen” muhabbetinin ikinci sebebi. Tanımadığı insanlarla doğrudan senli benli olanların yegane limanı. Kendinden daha cahil olduğunu düşündüğü kişiye veya “topluma fayda” açısından kendi kafasında bir piramit belirleyip kendini tepeye koyanların benimsediği hitap şekli...
Mesela; “Bir doktor, bir temizlik görevlisinden daha faydalıdır. Bir polis, bir motorlu kuryeden daha faydalıdır. Herhangi bir devlet adamı, herhangi bir vatandaştan koşulsuz daha faydalıdır” gibi.
Hayır efendim, değildir
Başlıkta okuduğunuz gibi; hayır efendim, değildir. İletişim kuran ve birbirlerini tanımayan her iki taraf da insandır, “siz” kelimesi, bir tarafın üstünlüğünü vurgulamak için kullanılamaz. Tabii kullanılıyor şüphesiz.
Sözler ve tavırlar bir nevi “gözle görünmez sosyal statü ayırıcısı” olarak değerlendiriliyor bu kişiler tarafından.
Aslında biliyor musunuz, esasında sözler ve davranışlar görünmez bir sosyal statü ayırıcısı değil, insanın kişiliğini, dünya görüşünü ele veren bir ayırıcı.
* * *
Peki, bu tatlılığından yenmeyen dostlarımıza nasıl davranacağız?
Kendinden “aşağı” gördüğü bir adama “sen” diyen adama ne yapacaksın mesela? Çok basit. Öncelikle onu, “Merhaba elitist, bugün kaç tane servis elemanına emir verdin, kaç tane insana sana özel muamele yapmadı diye fırça attın” diye selamlayacaksın.
“Hayat oradan nasıl görünüyor a canım elitist, niçin üç günlük dünyada kendini değerli hissetmek için başkalarından üstün olduğunu düşünmeye ihtiyacın var?” diyerek kafasını karıştıracaksın.
Sohbeti senli benli sürdürürse eğer, “Hayrola asker arkadaşı mıyız, aynı babanın çocukları mıyız, sana tanımadığın insanlara nasıl hitap edeceğini ben mi öğreteceğim?” diye soracaksın.
Veya... Onu görmezden gelip, ona dünya üzerindeki en büyük acıyı çektireceksin. Düşünsene, onun kadar “özel”, onun kadar “önemli”, onun kadar herkesten üstün, onun kadar mühim işler yapan bir insanı “görmezden geliyorsun”. Yokmuş gibi davranıyorsun. Karşısında el pençe divan duranlara alışmış adama “He canım he. Anlat canım he” diyorsun.
Deneyin valla, yüzde yüz çalışıyor.
Paylaş