Cumartesi günkü yazımda “Bakarak cilt muayenesi olur mu” dedim, bir sürü yanlış anlaşılmaya sebep oldum! Hemen bu konuyla ilgili bir-iki söz etmek istiyorum, ne yapalım haftaya böyle başlayacağımız varmış:
Sevgili dermatolog kardeşlerim! (Bu arada ‘bazı’ dermatologlar ya da ‘kimi’ doktorlar deyince tüm tıp dünyası alınıyormuş, bunu gördüm. O yüzden ‘bana mail atan dermatolog kardeşlerim’ diyeyim bari, hedefe daha kolay varayım.) Birincisi, hepiniz “temel muayene bakarak muayenedir, bunu da mı bilmiyorsun” demişsiniz. Yahu bunu bilmemek mümkün mü? Biraz daha dikkatli okusaydınız, itirazımın ya da eleştirimin tüm dermatoloji camiasına yönelik değil, işini özensiz yapan, ileri vakaları araştırma ihtiyacı duymayan hekimlere yönelik olduğunu fark ederdiniz. Fakat sanıyorum herkes birbirini koruma psikolojisi içinde. Her mail’de “Biz doktorlar, ne yapmamız gerektiğini biliriz” türevi cümlelerle karşılaştım. Madem herkes ne yapması gerektiğini biliyor, cumartesiden beri posta kutum neden “Gitmediğim doktor kalmadı, yıllardır çare bulamadım, cildim çok fena” hikayeleriyle dolup taştı? Neden?
Yine kimi dermatologlara göre yazıdan benim “muayene yöntemi” önerdiğim sonucu çıkmış. “Mikroskobun keşfedildiğini doktorunuza hatırlatın” demiştim, bunu çok ciddiye almışlar, pek alınmışlar mesela. Bir daha ciddi bir meseleden bahsederken şakalar yapmayacağım tövbeler olsun. Tekrar söylüyorum, sözüm, senelerdir benzer tedaviler verilen bir hastanın gittiği altıncı doktorun da, sadece temel muayene yaparak reçeteye önceden kullandığı ilaçların aynısını yazmasına idi. İşin aslı bu!
“35-40 dakikalık şipşak muayeneler” demiştim. Devlet hastanelerinde bu sürenin çok daha kısa olduğunun uzun uzun anlatıldığı mail’ler okudum. Eh, orasını biliyoruz ama benim dikkat çekmek istediğim taraf, kimi özel hastanelerin “para tuzağı” tadında sistemleri. (Aman şimdi tüm hastaneler alınmasın da. Bu yazı sayesinde ultra hassaslaşmış durumdayım. “Özel hastanelerin haysiyetiyle oynadın” filan demesinler?)
Dermatologlara iş öğretmeye kalkışıyor ya da “tedavi önerisi” getiriyor değildim, fakat bir-iki ifadem sayesinde hayli yanlış anlaşıldığımı fark ettim...
Yazım dermatologların mailing list’lerinde geziyormuş, yandık valla. Görünen o ki bir süre daha demek istemediğim bir meseleye itiraz eden, “had bildiren” mail’ler almaya devam edeceğim...
Bu dil iyi
Fakat birkaç isim vardı ki, onları tenzih etmem lazım. Mesela itirazını yaparken kullandığı dil konusunda da itinayı elinden bırakmayan Dr. Enver Turan. Bakın ne diyor kendisi, benim belki de en başta söylemem gerekenleri: “Dermatolojide hastanın görünümü ayrı bir ipucudur, tedaviye yanıt alınmaması ayrı bir ipucu. Keza her hastalık mikrobik değildir. Cildinizde güneşin etkisiyle oluşmuş 3-4 milimetrelik bir ‘çil’ için biyopsi şart değildir mesela. Nasıl ki siz Türkçe yazılmış bir metni ‘bakarak’ okur ve anlarsınız, bir dermatolog da insan derisine işlenmiş, kendine has harfleri, kelimeleri cümleleri olan bir dille yazılmış olan bu yazıyı okur ve anlar. Yazının karmaşıklığı, sık kullanılmayan kelimeler ya da farklı karakter kullanımı nedeniyle yazıların okunamadığı, kafaların karıştığı az değildir elbette. Alternatif yol ve enstrümanlar bu tarz karmaşık yazıların çözülmesi için devreye girmektedir ve her dermatolog lüzum halinde bunları kullanmaktadır...”