Paylaş
Görünüş, davranış bakımından sayfalar dolusu benzerlik sayılabilir ancak bir noktada bir hayli farklıyız: Erkekler.
İtalya’da vakit geçirdiğiniz zaman “Ortalama İtalyan erkeğinin kibarlığına alışmak” olarak tarif edilebilecek bir haletiruhiye içine giriyorsunuz. Siz oralarda iyice prensesliğe alışmış, “Yaş, sosyoekonomik statü, eğitim fark etmiyor, tüm erkekler ne kadar kibar, nasıl da yol yordam biliyorlar” diye şaşırırken hop, bir bakmışsınız, seyahatinizin sonu geliyor...
En büyük hayal kırıklığını, ortalama yurdum erkeğiyle karşılaştığın ilk an yaşıyorsun sevgili Rönesans adamı Habitus okuru.
İstanbul-Bologna uçağına adım atıyoruz... 3-5 Nisan arası gerçekleşen deri fuarından adeta milyonlarca Türkiye vatandaşı erkek geri dönmekte...
Ve dakika bir gol bir!
Arka kapısından bindiğimiz uçakta kalabalığın içinde yerime oturmak için ilerlerken, önden arkaya doğru bir adamın geldiğini görüyorum... Önündekileri, sağındakileri, solundakileri ite kaka oturacağı yere ulaşmaya çalışıyor. İtalyan erkeklerinin hiç tanımadıkları kadınlara, yolda, restoranda, kafede, kısaca toplu yaşanan herhangi bir yerde söz konusu olan davranışlarına alıştığımdan; zannediyorum ki adam koltuk arasına girecek, gülümseyip yol verecek... Ellerimde poşetler, kolumda çantalar var zira, hareket kabiliyetim zayıf...
Fakat o da ne! Adam soluma doğru tam hız yürümeye devam! Koridorun ortasında o daracık koridorda sıkışıyoruz. Hâlâ geri manevra yok... Adam kendini ileri doğru itiyor, itiyor ve itiyor. Üç saniye içinde benimle koltuk arasına sıkışıp kalıyor, bir yandan da söyleniyor...
Kulaklarıma kadar kızarıyorum, “Eziyorsunuz, yavaş biraz!” diyorum. Baktı düğüm olduk koridorda... Ne diyor dersiniz?
Kendini ileri doğru itmekten vazgeçip olduğu yerde duruyor ve omzunun üzerinden bir bakış atarak:
“Hadi geeeeç, geeeeç!”
Adam koyun sürüsü, sığır sürüsü güdüyor çünkü. İletişimimiz ancak bu kadar. Ancak “Geeeeç geeeeç hüooop dürssss” gibi kelimelerle iletişim kurabiliyoruz.
* * *
Ve işte o anda, düştüğüm yanlıştan hızla kendimi kurtarıyorum...
Hızla “prenses modu”ndan çıkıp “yurdum erkeği” normaline dönüyor, zırhlarımı kuşanıyorum.
“Artık erkekler kadınlara değil, kadınlar erkeklere yol veriyor, buyur” diyorum ve yoluma devam ediyorum... Adam söylenmeyi sürdürerek oturacağı yere doğru adeta Viyana’yı kuşatmaya giden bir Osmanlı ordusu kararlılığıyla ilerliyor...
Her ne kadar henüz İtalya’da bir havalimanında olsak da, törenle ülkemin sınırları içine girmiş bulunuyorum...
Neden böyleyiz?
Neden böyleyiz? diye sorduğumuzda, bir tane yanıt var esasında: Bu, içinde yaşadığı hakim kültürün erkeğine verdiği bir tavır. Kadını itip kakan, erkeğin tek egemen olduğu dünyasında, kadının adama hizmet edip onun hayatını kolaylaştırması gerekiyor.
Medeniyet yoksunluğunda, kadını “erkeğin hayatında süt veren sığırdan pek de farklı olmayan bir canlı” olarak görüyor, beyninin kıvrımlarında bu yazılı, dolayısıyla böyle durumlar normal onun için. Elbette yol vermediğim için kızacak. Onu uyardığımda ise çok ama çok şaşıracak.
Kadına “sürüdeki sığır” muamelesi yapan bu muhterem bey de şaşırıyor... Bir kadının ağzından çıkanları duyması, algılaması, kadını kendiyle bir görmesi olanaksız.
Doğduğundan beri öyle görmüş, öyle bilmiş kadını...
Bundan sonra “saçı uzun aklı kısa” biri onu uyarmış ne fayda...
Paylaş