Erkekler, Türkiye’de kadın olmanın ne demek olduğunu bilmez.
Kadın olmanın ne olduğu hakkında HİÇBİR fikri olmayan dayakçı/tacizci/cahil takımdan bahsetmiyorum sadece. (Tabii bunlar kategori olamaz bir yandan, en imkansız varsayılan kombinasyon dahi bir arada bulunabiliyor: en büyük dayakçıların eğitimli erkekler olması gibi.) İbiş takım bir kenara, kadına saygılı en “normal” erkek bile kanıksamıştır günlük tacizi. Sokakta yürürken, işe giderken, gündüz restoranda, gece barda... Gözbebekleri meme ucu şeklini almış erkekler artık herkese normal geliyor galiba... Şimdi size bir kadının bir gününü anlatacağım... Kadın taksi/dolmuş/otobüs artık her neye binecekse yolda bekliyor. Durma, selektör yap, frene bas, kornaya bas. (fahişe muamelesi no.1) Hayır enteresan olan şey, bunu 60 yaşında bir kadına da yapıyor olmaları. Yani yol kenarında Adriana Lima da beklese bir, ninem de... Gece-gündüz fark etmez. Tek başına yürüyen karının yanına yanaşmak serbest. İstediğin lafı atabilirsin. Yalarsın, yutarsın, ayaküstü iki cümlende “miki” filminde başrol oynatırsın. (muamele no.2) Yere yakın, zortlaya zortlaya giden, kara camlı modifiye bir araban varsa, durma, slalom yapa yapa yanaş yanına. Ya da takip mesafesini 3 santim bırakarak kadının poposuna yapış. Attığın laf, el-kol harıketin de en “hardkor”undan olsun. (muamele no.4) Kadın, gece kız kıza eğlenmeye çıkıyor. Bil ki, kessssin “aranmak” için çıkmıştır. İçkiyle şahlanan bünyen ve uzuvlarınla gözüne kestirdiğin kadına git, ayarsız ayarsız yanaş. Kesin “iş”. Yürü koçum! (muamele no. 5) Bakın size 5 muamele yazdım. Sadece bir gün içinde yaşanabilecek çeşit çeşit 5000 muamele de yazarım. Bunları neden anlattım biliyor musunuz? Çünkü bu kadına olan “ohşş” zihniyeti beni deli ediyor. Özge Uzun’un canının acıması canımı acıtıyor. Müjde Ar’ın tekzip hakkının verilmemesi beni hasta ediyor. Birtakım adamlar (o kadar çoklar ki!) kadın maldır, ikinci sınıftır, ne yapsan gideri vardır diyor. Öte yandan çoğu “namus” yüzünden cinayet işleyebilecek potansiyeli barındırıyor. Kadına karşı daha şizofrenik bir yaklaşım olabilir mi yahu? Bu rezil muamele günlük hayatın parçası oldu ya, ona yanıyorum.
Magazinci arkadaşlara
Birkaç yıl önce “Ben sadece Cnbc-e ve belgesel izliyorum” diye bir sahte entel söylemi vardı hatırlar mısınız? Tabii şimdi D-Smart, Digiturk, uydu derken bu dantellektüel söylemin mecrası genişledi. Şu magazin programlarında bir iyileştirme yapmazlarsa ben de yakında sadece belgesel izleyeceğim. Açıyorum bir magazin programı, beş dakikada beynimin güneşte bırakılmış denizanası kıvamına geldiğini hissediyorum. “Ağğzz sonraaa” diye bir sonraki haberin üç cümlelik parçasını 43920 kez tekrarlayıp duruyorlar. Sabredeyim diyorum ama çıldıracak gibi oluyorum. Bu zulme Hz. Eyüp olsan dayanamazsın. Anında zaplayı-zaplayıveriyorum. Diyorum ki magazinci arkadaşlar bu “ağğzz sonra”larla dakika dolduracaklarına biraz “perde arkası” meselelerine girseler ya. Geçen gün dergici bir arkadaşım şöyle bir tespit yaptı: “Tan Sağtürk’ü neden şöhretli kadınların en “taze star” zamanlarında erkek arkadaş pozisyonunda görüyoruz? Meltem Cumbul, Duygu Dikmenoğlu, Ceyda Düvenci, Bergüzar Korel... Tesadüf mü yani şimdi bu?” Bu tespiti beni meraklandırdı mesela, bu nitelikte bir haber yapılsa izlerdim. Böyle enteresan saptamaları eşten dosttan değil, magazinci arkadaşlardan bekliyoruz.
Konser izlemeyi bilmiyoruz
Caz konserinde çekirdek yiyenler, saksofon çalan adamın burnuna sigara üfleyenler, sahneye şişe fırlatanlar, cep telefonu çalanlar... Son olarak da MFÖ’nün Ghetto’daki akustik konserinde delirmiş bir Penelope Cruz performansıyla hiç durmadan konuşan bir izleyici kitlesiyle birlikte müziği duymaya çabaladım... Zaten konser akustik, bangır bangır bir durum yok, uğultu arası konser verdiler desem yeridir. Ne mühim şeyler konuşuyorlardı kim bilir. İki saat sabredemediler.