Paylaş
Benim için 1999 mesela, ilk bilgisayarımın satın alındığı ve internetle ilk tanıştığım gün. Ansiklopedi ve kitaplardan ders çalışılan, telefon ve mektupla iletişim kurulan dönemlerin son çocuklarından biri olarak, bilgisayar başında saatler geçirdiğimi, sabahlara kadar uyumadığımı ve önümde duran teknolojiyi anlamakta zorlandığımı hatırlıyorum.
Nasıl bu kadar çok bilgiye hızlıca erişebiliyordum? (Tabii bugünün hızıyla karşılaştırıldığında gülünç kalıyor!) Dünyanın bir ucundaki insanla anında nasıl konuşabiliyordum?
Bu ve benzeri kişisel “teknolojiyle tanışma” anlarından sonra hayatımız, önceki yıllara hiç benzemedi.
Eminim pek çok kişi benzer öyküler anlatabilir... Bizden sonraki nesillerin ise önemli bir farkı var: Onlar, dijital çağın içine doğdular. Öncesini deneyim olarak tanımıyorlar, sadece hikayesini biliyorlar.
Belki bizim için dijital çağ biraz geç başladı ama eğer bu çağın başlangıcını 1975’e tarihleyecek olursak, neler oldu da bugüne geldik, hangi aşamalardan geçtik işte bunu adım adım görmek için harika bir fırsat: Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ndeki Dijital Devrim sergisi...
Dijital Devrim, Londra’daki Barbican Center’ın yarattığı bir sergi konsepti. Londra, Stockholm ve Atina’dan sonra İstanbul, 4 durağı...
Sergide, dijital çağın kilometre taşları olarak değerlendirilen ne varsa, hepsini görmek mümkün. İlk bilgisayarlar, ilk video oyunları... Bugünkü oyunların ve bugün elimiz ayağımız olan teknolojinin ilk versiyonları... Mesela dokunmatik ekran teknolojisini ilk sunan çizim programı Quantel Paintbox... DVD oynatıcıların atası olan bilgisayar oyunu “Lorna”... 80’li yılların özellikle pop müziğinin karakterini oluşturan synthesizer’ların ilk modeli Fairlight CMI...
70’ler, 80’ler, 90’lar ve 2000’lerde gerçekleşen devrimsel buluşları gerçekleşme sırasına göre teker teker inceleme fırsatı yakalıyorsunuz, bir nevi “teknoloji tarihi sergisi” demek mümkün.
Basit bir sergi olmaktan çok ötede Dijital Devrim... 70’lerden 2000’lere geçmişin izlerini takip ettikten sonra “gelecek” bölümüne geliyor sıra, işte bu noktada insanın zihni zorlanmaya başlıyor.
Gelecekte karşılaşacaklarımızın bir ön gösterimi sayılabilir görecekleriniz. Giyilebilir teknolojiden ALS hastaları için hayatı kolaylaştıran, gözlerinizle iletişim kurmayı sağlayan bir yazılıma, 3 boyutlu baskı ile hazırlanmış objelerden size tepki veren yapay zekalı robotlara, pek çok devrimsel işi sadece görmek değil deneyimlemek de mümkün.
Dilek duvarından yaşam döngüsüne
Teknolojiyle hayal gücü nasıl birleşiyor, bunun da pek çok örneğini göreceğiniz işler çıkacak karşınıza.
Bir “dilek duvarı” var mesela, dileğinizi yüksek sesle söylüyorsunuz, bu dilek yazılım tarafından benzersiz renk ve desende bir kelebeğe dönüştürülüyor. Dileğinizi söylerken sesinizin taşıdığı duyguları, yani sesinizle aktardığınız sekiz temel duygudan en baskınını yakalıyor, kelebeğinizi öyle renklendirip tasarlıyor bu yazılım. Mesela öfkeli bir sesin sahibi kırmızı bir kelebekle karşılaşıyor. Yaratılan her kelebek parmak izi gibi, birbirinden farklı.
Doğum, yaşam ve ölümü simgeleyen bir başka iş ise Chris Milk’e ait. Gölgenizin, panellerle etkileşim kurmasını sağlayarak doğumu, yaşamı ve ölümü anlatan, sizi yaşayan bir sanat eserine dönüştüren bir iş bu. İzleyici olmaktan çıkarak, eserin bir parçasına dönüşüyorsunuz; benim için benzersiz bir deneyimdi, sergide kesinlikle atlanmaması gereken işlerden biri...
Sergi, 12 Haziran'a kadar Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde olacak, kaçırmayın...
Paylaş